top of page

Rusya'ya Stratejik Bakışlar

 
Sovyetler BirliÄŸinin Dağılmasının Rusya Üzerindeki Etkileri

Brzezinski görüÅŸlerini 1997 yılında yayınladığı “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabında dile getirmiÅŸtir.

​

Ukrayna’nın Kaybının Etkileri

Bağımsız Ukrayna devletinin ortaya çıkışı, tüm Rusları siyasi ve etnik kimliklerinin karakterini yeniden düÅŸünmeye itiyordu. Rus devleti içinse bu, hayati jeopolitik gerilemeyi temsil etti. Üç yüz yıldan fazla süren Rus imparatorluk tarihinin yadsınması, Rusya’yı gerçekten büyük, kendinden emin, yayılmacı bir devlet yapmaya yetecek, potansiyel olarak zengin bir sanayiye ve tarım ekonomisine sahip, Ruslara etnik ve dinsel açıdan yakın 52 milyon insanının kaybı anlamına geliyordu. Ukrayna’nın bağımsızlığı Rusya’yı Karadeniz’deki hâkim konumundan da yoksun bıraktı. Odessa, Rusya’nın Akdeniz ile ve onun öte sindeki dünya ile ticaretinin geçiÅŸ kapısıydı. [1]

​

Avrasya satranç tahtasında yeni ve önemli bir alan olan Ukrayna jeopolitik bir eksendir. Çünkü bağımsız bir devlet olarak mevcudiyeti Rusya’nın dönüÅŸtürülmesine yardımcı olmakta, böylece Rusya’nın Avrasya Ä°mparatorluÄŸu olması durdurulmaktadır. Rusya Ukrayna olmaksızın da imparatorluk statüsüne geri dönmeye çabalayabilir. Ama o zaman ağırlıklı olarak Asya Ä°mparatorluÄŸu olacaktır. Kazandıkları bağımsızlıklarının kaybından dolayı sinirlenecek ve güneydeki Ä°slam devleti dostlarıyla desteklenecek yeni Orta Asya devletleriyle olan zıtlaÅŸmalar sebebiyle zayıflayacaktır. Muhtemelen, yeni bağımsız devletlerle yakından ilgilendiÄŸi göz önüne alınırsa, Çin de Rusya’nın Orta Asya’daki egemenliÄŸinin yeniden kurulmasına karşı çıkacaktır. Ancak Moskova, Ukrayna üzerinde yeniden hâkimiyet elde ederse, Ukrayna’nın 52 milyon nüfusa sahip olduÄŸu, doÄŸal kaynakları ve bir de Karadeniz’e geçit olması göz önüne alındığında, Rusya Avrupa ve Asya üzerinde, güçlü yayılmacı devlet olması için gerekli maddi kaynaklara kendiliÄŸinden kavuÅŸacaktır.[2]

​

Akılda tutulması gereken temel nokta Rusya’nın, Ukrayna Avrupa’da olmadan Avrupa’da olamayacağıdır. Ancak Ukrayna, Rusya Avrupa’da olmadan da Avrupa’da olabilir. Ukrayna’nın Avrupa lehine karar vermesi, Rusya’nın kendi tarihinin geleceÄŸine karar vermesi anlamında tanımlayıcıdır. Ya Avrupa’nın parçası olacak ya da ne gerçekten Avrupalı ne de Asyalı bir Avrasyalı olup, “yakın yurtdışı” çatışmalarının çamuruna batacaktır. [3]

​

Karadeniz

Rusya, hem Ukrayna'nın bağımsızlığı hem de Türkiye’nin, bağımsızlıklarını yeni kazanan Kafkasya devletleri, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın bölgede yarattığı fırsatlarla, bölgede uzun zaman önce kaybettiÄŸi etkisini yeniden kazanması nedeniyle, Baltık Denizi’nde olduÄŸu gibi, Karadeniz’de de egemen konumunu kaybetti. Rusya, açıkça belli olan kızgınlığıyla, NATO-Ukrayna ortak deniz ve kara çıkarma manevralarını, Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde artan rolünü izliyor, Türkiye’nin Çeçen direniÅŸine etkin destek saÄŸlamış olmasından kuÅŸku duyuyordu. [4]

​

Hazar

Sovyetler BirliÄŸi’nin çöküÅŸünden önce, Hazar Denizi, güneyinde Ä°ran’a ait küçük bir bölüm haricinde, fiilen bir Rus gölüydü. Hırslı Batılı petrol yatırımcılarının üÅŸüÅŸmesinden güç alan, bağımsız, koyu milliyetçi Azerbaycan’ın ve aynı ÅŸekilde bağımsız Kazakistan ve Türkmenistan'ın ortaya çıkışıyla, Rusya Hazar Denizi havzası zenginliklerinin beÅŸ talepkârından yalnızca birisi durumuna düÅŸtü. Artık bu kaynakları kendinden emin biçimde, canı istediÄŸi gibi kullanabileceÄŸini varsayamazdı. [5]

​

Orta Asya Cumhuriyetleri

Bağımsız Orta Asya devletlerinin ortaya çıkışı, Rusya’nın güneydoÄŸu sınırlarının bazı yerlerde kuzeye doÄŸru bin milden fazla geri çekilmesi anlamına geliyordu. Yeni devletler, artık, yabancıların ilgisini çekmesi beklenen muazzam maden ve enerji kaynaklarına hâkimdi. Bu devletlerin seçkinlerinin ve giderek halklarının da daha milliyetçi ve görünüÅŸte Ä°slamcı olmaları neredeyse kaçınılmazdı.[6]

​

Dışarıdan Türkiye, Ä°ran, Pakistan ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen Orta Asya devletleri, çoÄŸu Rus’un umudunun aksine, Rusya’yla kârlı ekonomik bütünleÅŸmeye karşılık yeni siyasi egemenliklerini deÄŸiÅŸ tokuÅŸ etme eÄŸilimine girmediler. Çeçenistan ve Tacikistan örnekleri daha kötü bir ÅŸeylerin olma olasılığının tümüyle yok sayılamayacağını göstermektedir. Tüm güney sınırları boyunca uzanan (Türkiye, Ä°ran ve Pakistan’ı eklemek suretiyle 300 milyonluk) Ä°slami devletlerle potansiyel bir savaşın hayaleti Ruslar için ciddi endiÅŸe kaynağı olmalıdır. [7]

​

Çin

Son olarak Rusya Ä°mparatorluÄŸu dağıldığında, her ne kadar sınır deÄŸiÅŸiklikleri veya siyasi deÄŸiÅŸiklikler olmadıysa da UzakdoÄŸu’da da kötü sinyaller veren yeni bir jeopolitik durumla karşı karşıyaydı. Yüzyıllar boyunca Çin, en azından siyasi ve askeri alanlarda, Rusya karşısında daha zayıf ve daha geri olmuÅŸtu. Çin’in 1,2 milyar insanının dinamik enerjisinde birleÅŸen ekonomik gücü, iki ülke arasındaki tarihi dengeyi tersine çevirmektedir. Sibirya'nın boÅŸ bölgeleri adeta Çin’in sömürgeleÅŸtirmesi için göz kırpmaktadır. [8]

​

 
Rusya’nın Jeostratejik Hayalleri Nasıl DeÄŸiÅŸti?

Brzezinski görüÅŸlerini 1997 yılında yayınladığı “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabında dile getirmiÅŸtir.

​

Sovyetler BirliÄŸinin Dağılması ve Rusya’nın Stratejik Seçenekleri

Sovyetler BirliÄŸi’nin çöküÅŸüne tepki olarak üç geniÅŸ jeostratejik seçeneÄŸin ortaya çıktığı söylenebilir: [9]

  1. Amerika ile “olgun stratejik ortaklık” 

  2. “Yakın yurtdışına” önem vermek. Bazı taraftarları bir biçimde Moskova egemenliÄŸinde ekonomik bütünleÅŸmeyi savunurken, diÄŸerleri de imparatorluk hâkimiyetinin bazı sınırlarının sonunda yeniden oluÅŸumunu saÄŸlayarak Amerika ve Avrupa’yı dengeleyebilecek bir güç oluÅŸturmayı savunmaktadırlar.

  3. Amerika’nın Avrasya’daki üstünlüÄŸünü azaltmak için tasarlanmış bir tür ABD karşıtı Avrasya koalisyonundan oluÅŸan karşı ittifak.

 

BatılılaÅŸma SeçeneÄŸinin Ön Plana Çıkması

BaÅŸkan Yeltsin’in yönetici takımında baÅŸlangıçta ilk seçenek egemendi. Ancak kısa bir süre sonra, ikinci seçenek siyasi üstünlük kazandı. Üçüncüsü daha geç, yaklaşık 90’ların ortalarında, Rusya’nın Sovyet sonrası jeostratejisinin hem belirsiz hem de baÅŸarısız olduÄŸu kanısının yaygınlaÅŸmasına tepki olarak belirdi. Sonuçta, bunların üçünün de tarihi olarak iÅŸe yaramaz ve Rusya’nın mevcut gücünün, uluslararası potansiyelinin ve dış çıkarlarının yanıltıcı hayali görüntüleri oldukları ortaya çıkmıştır. [10]

​

Sovyetler BirliÄŸi’nin ani çöküÅŸü ile Yeltsin’in baÅŸlangıçtaki gidiÅŸatı Rus siyasi düÅŸüncesindeki eski, fakat hiçbir zaman tam anlamıyla baÅŸarılı olmayan “BatılılaÅŸmacı” kavramının zirvesini temsil ediyordu: Rusya Batı’ya aittir, Batı’nın parçası olmalıdır ve kendi devlet içi geliÅŸmesinde olabildiÄŸince Batı’yı taklit etmelidir. Bu görüÅŸ Yeltsin ve dışiÅŸleri bakanı tarafından benimsenmiÅŸti.[11]

​

Yeni Rus yönetimine karşı Batı tarafından, özellikle de Amerika BirleÅŸik Devletleri tarafından gösterilen bilinçli dostane yaklaşım, Rus dış politika kurumundaki Sovyet sonrası BatılılaÅŸmacılar için cesaret kaynağıydı. Amerikalılar Washington ve Moskova arasında “olgun stratejik ortaklık” sloganını ortaya attıklarında, bu Ruslara, eski yarışmanın yerine geçecek, yeni bir demokratik Amerikan-Rus ortak mülkiyetinin takdis edilmesi gibi göründü. [12]

​

Bu ortak mülkiyetin alanı küresel olacaktı. Bu suretle Rusya yalnızca eski Sovyetler BirliÄŸi’nin yasal halefi deÄŸil, gerçek eÅŸitlik temelindeki küresel uzlaÅŸmanın da olgusal ortağı olacaktı. Yeni Rus liderlerinin bıkıp usanmadan iddia ettiklerine göre bu, dünyanın geri kalanının Rusya’yı Amerika’nın eÅŸiti olarak kabul etmesi gerektiÄŸi ve ayrıca hiçbir küresel sorunun Rusya’nın katılımı veya izni olmaksızın ele alınamayacağı anlamına geliyordu.[13]

​

BatılılaÅŸma Stratejisinin Çökmesi

Bu yaklaşımdaki sorun, uluslararası ve ülke içi gerçeklikten yoksun olmasıydı. “Olgun stratejik ortaklık” kavramı gurur okÅŸayıcıydı, ama aldatıcıydı. Amerika, küresel gücü Rusya’yla paylaÅŸma eÄŸiliminde deÄŸildi. Zaten istese bile bunu yapamazdı. Yeni Rusya’nın çok zayıf olduÄŸu açıktı. YetmiÅŸ beÅŸ yıllık komünist yönetimle çok harap olmuÅŸtu. Üstelik gerçek küresel ortak olabilmek için toplumsal olarak çok geriydi. Washington’un gözünde Almanya, Japonya ve Çin, en az Rusya kadar önemli ve etkiliydi. Daha da ötesi, Amerika için ulusal çıkar konusu olan merkezi jeostratejik konuların bazılarında, Avrupa’da, OrtadoÄŸu’da ve UzakdoÄŸu’da, Amerikan ve Rus istekleri aynı olmaktan çok uzaktı. Ayrılıklar kaçınılmaz olarak su yüzüne çıkmaya baÅŸladığında siyasi güçteki orantısızlık, mali destek, teknolojik yenilenme ve kültürel cazibe “olgun stratejik ortaklığın” içinin boÅŸ olduÄŸunu gösterdi.  [14]

​

Pek çok Rus demokratı NATO’nun geniÅŸlemesinin, Rusya’nın Avrupa dışında bırakılması, siyasi olarak aforoz edilmesi ve Avrupa uygarlığının kurumsal çerçevesi içindeki üyeliÄŸe layık olmadığının düÅŸünülmesi anlamına geleceÄŸinden korkuyorlardı. Kültürel güvensizlik siyasi korkuları ÅŸiddetlendiriyordu. NATO’nun geniÅŸlemesi, Rusya’yı soyutlamak, Rusya’yı dünyada yalnız ve çok sayıdaki düÅŸmanlarının saldırısına açık bırakmak için tasarlanmış eskilere dayanan Batı politikasının son aÅŸaması olarak görülüyordu. Üstelik, Rus demokratları, Orta Avrupalıların, Moskova’nın yarım yüzyıldan fazla süren egemenliÄŸine duydukları öfkenin derinliÄŸini kavrayamıyorlardı. [15]

​

Yakın Komşularla İttifak Stratejisi

Batı’ya yönelimin baÅŸarısızlığı demokratlar arasında pasifliÄŸe yol açtı. Eski imparatorluÄŸun “yeniden bütünleÅŸmesinin” olsa olsa küçük bir ihtimal olduÄŸunun isteksizce kabulü bazı Rus jeopolitikacılan Amerika’nın Avrasya’daki egemen konumuna yönelik bir tür karşı ittifak düÅŸüncesini uygulamaya itti. [16]

​

1996 baÅŸlarında BaÅŸkan Yeltsin Batı yönelimli DışiÅŸleri Bakanı Kozyrev’in yerine, daha deneyimli, ancak eski Ortodoks komünist, uzun süreden beri ilgi odağı Ä°ran ve Çin olan uluslararası iliÅŸkiler uzmanı Evgenniy Primakov’u atadı. Bazı Rus yorumcular Primakov’un yöneliminin, Amerika’nın Avrasya’daki üstünlüÄŸünün azaltılmasından en çok çıkar saÄŸlayacak üç güç etrafında oluÅŸturulacak yeni bir “hegemonya karşıtı” bloÄŸun oluÅŸumunu ataÄŸa kaldıracağı spekülasyonunu ortaya attılar. Primakov’un baÅŸlangıçtaki bazı yolculukları ve açıklamaları bu izlenimi güçlendirdi. Sonuç, en azından teorik olarak, dünyanın lider Slav gücünü, en militan Müslüman gücünü ve en kalabalık ve güçlü Asyalı gücünü bir araya getirecek güçlü bir koalisyon yaratabilirdi. [17]

​

Bu tür bir karşı ittifak için zorunlu çıkış noktası, her iki devletin siyasi seçkinlerinin Amerika’nın tek küresel süpergüç olarak ortaya çıkışından duydukları kızgınlığından yararlanan iki taraflı Çin-Rus baÄŸlantısının yenilenmesini gerektiriyordu. 1996 baÅŸlarında Yeltsin Pekin’e giderek, küresel “hegemonyacı” eÄŸilimleri açıkça kınayan bir anlaÅŸma imzaladı. Bu suretle iki devletin BirleÅŸik Devletler’e karşı birleÅŸeceklerini ima ediyordu.[18]

​

Ancak ne Ä°ran ne de Çin hem istikrarsız hem de zayıf Rusya tarafında stratejik tavır almaya hazır deÄŸillerdi. Her ikisi de böyle bir koalisyonun, bir kez birkaç taktik söylemin ötesine gittiÄŸinde, daha geliÅŸmiÅŸ dünyaya, bu dünyanın yatırım kapasitesine ve gereksindikleri modem teknolojisine eriÅŸimlerini tehlikeye sokacağının farkındaydı. Rusya’nın hegemonya karşıtı koalisyona gerçekten deÄŸerli bir ortak olarak sunabileceÄŸi çok az ÅŸey vardı. [19]

​

Üstelik, Çin, Rusya’nın böyle bir “hegemonya karşıtı” koalisyon oluÅŸturma yönündeki tüm çabalarında kıdemli ortak olurdu. Nüfusu daha kalabalık, daha sanayileÅŸmiÅŸ, daha yenilikçi, daha dinamik ve Rusya’nın topraklarıyla ilgili bazı tasarıları bulunan Çin, Rusya’ya kaçınılmaz olarak küçük ortak konumunu verirdi. Rusya’nın geri kalmışlığından kurtulmasına yardım etmek için gerekenlere sahip deÄŸildi ve muhtemelen böyle bir isteÄŸi de yoktu.  [20]

​

Son olarak, bazı Rus dış iliÅŸkiler uzmanları, Avrupa’nın bütünleÅŸmesinde bir aksama olduÄŸu durumda, Avrupa’nın Amerika’yla Atlantik ötesi baÄŸlantısına zarar verecek Rus-Alman ya da Rus-Fransız flörtü için taktiksel fırsatların umudunu beslediler. [21]

​

 
Altay Topluluklarının Rusya Ä°çin Stratejik Önemi

Aleksandr Dugin bu görüÅŸlerini 1997 yılında “Rus JeopolitiÄŸi” adlı kitabında dile getiriyor.

​

Tataristan ve BaÅŸkurdistan

Volgaboyu’nda siyasal bağımsızlık ve Rusya ile belirli rekabet geleneÄŸini muhafaza eden Tataristan bulunmaktadır. Tatarların milli bilinçlerinin çok geliÅŸmiÅŸliÄŸi yüzünden burası (Rusya'nın bütünlüÄŸünü koruması açısından) en zayıf bölgedir. Yine de “Tatar ayrılıkçılığı" problemini bir nebze de olsa önemsizleÅŸtiren en önemli faktör, Tataristan’ı kıtasal mekanın ortasında deniz sınırından veya Rus olmayan devletlerle komÅŸuluktan yoksun bırakan coÄŸrafi konumudur. Bu jeopolitik durum korunduÄŸu sürece Rusya için özel tehdit oluÅŸturmaz. Ancak herhalukârda Tatarların tarihi tecrübeleri söz konusu bölgeye özel dikkati gerektirmektedir. BaÅŸkurdistan, Udmurtiya, Mordova ve Mariel bölgeleri ile entegrasyon süreçleri engellenmelidir. Türk ve Müslüman olmaları Tatarları, Türk-Müslüman dünyasının jeopolitik bir parçası yapmaktadır. Tataristan’ı ne asimilasyon, ne de aktif coÄŸrafi tecritle bu gerçeklikten ayırmak mümkündür. [22]

​

Aynı düÅŸünceler Tataristan’dan güneyde bulunan BaÅŸkurdistan için de geçerlidir. Orada da Ä°slam inançlı Türk etnisitesi yaÅŸamaktadır. Bunların ayırıcı yegâne özelliÄŸi, tüm Volgaboyu’nda en faal ve öncül halk olan tatarlarda olduÄŸu kadar bariz ayrılıkçı geleneÄŸe ve geliÅŸmiÅŸ milli bilince sahip olmamalarıdır. Bu sebepten dolayı, Tatar-BaÅŸkurt iliÅŸkileri, Rusya’nın “Ä°ç DoÄŸusu”nun bu kısmında jeopolitik istikrara hiçbir surette yardımcı olamaz. Merkez, BaÅŸkurdistan’ı Ruslarla meskun Güney-Ural bölgelerine entegre etmek, ve Kazan’a meyletmekten alıkoymak için elinden gelen her ÅŸeyi yapmalıdır. Tataristan’la BaÅŸkurdistan’ın jeopolitik iliÅŸkilerinin pekiÅŸmesi, Rusya için son derece tehlikelidir. Çünkü BaÅŸkurdistan’ın güney idari sınırı, teorik olarak Türk-Ä°slam ayrılıkçılığının üssüne dönüÅŸebilecek olan Kuzey Kazakistan’ın yakınlığından geçmektedir.  [23]

​

Diğer Altay Toplulukları ve Rus Stratejisi

Daha da güneyde önemli miktarda Türk (daha doÄŸuda ise, MoÄŸol) nüfusu barındıran paralel bir bölge bulunmaktadır. Bu bölge, Kuzey Kazakistan’dan baÅŸlar ve Rusya arazisinde Altay DaÄŸları (Türklerin vatanı), Hakasya, Tuva ve Buryatya ile devam eder. Altaylardan Baykal ötesine dek bu Türk-MoÄŸol kuÅŸağı coÄŸrafi ve büyük ölçüde etnik yönden de tedricen MoÄŸolistan’a geçmektedir. Burada gerçekte gözle görülür hiçbir bir coÄŸrafi sınır, bulunmaz.[24]

​

Buryatlar Lamaist olup Rus tarihinin zor anlarında kendi topraklarında MoÄŸolistan ve Tibet’e meyleden bağımsız bir teokratik devlet kurmaya çalışmışlardı. Bu, kendi başına bir endiÅŸe oluÅŸturmaz. Ancak burada yeni bir problem ortaya çıkmaktadır: Yakutistan’ın güney sınırlarının Buryatya’nın kuzey hudutları ile teritoryel yakınlığı. Yakutlar, Türk ailesine mensuplar; önemli ölçüde HıristiyanlaÅŸmışlar, fakat kadim Åžaman geleneklerini de çoÄŸunlukla muhafaza etmektedirler. Bu arada, bazı gruplar Lamaizm’e inanmaktadır. Yakutistan’ın deniz çıkışına ve Buryatya’nın ise MoÄŸolistan’la hudutlara sahip olması hâlinde, potansiyel bir jeopolitik blokun vücuda gelme tehlikesi vardır. Bu blok, Tataristan veya bazı Kuzey Kafkas halklarının ayrılıkçılığına kıyasla jeopolitik bağımsızlık için daha fazla önkoÅŸula sahip olabilir. EÄŸer buraya Rusların son derece düÅŸük yoÄŸunlukta olduÄŸu Pasifik kıyılarına yakınlığı da eklersek, o zaman kıyı bölgeleri üzerinde deniz gücünün muhtemel kontrolü sayesinde sözkonusu tehlike ikiye katlanmaktadır. Ve nihayet, Amur vilayetinden geçen ve Yakutislan'ın güneyi ile Çin’in kuzey-doÄŸu sınırını ayıran oldukça hassas bir ÅŸerit, iÅŸleri daha da zorlaÅŸtırmaktadır. Bu durum, Hint Okyanusundaki güney Çin kıyılarından Kuzeyde Laptevler Denizine dek direk bir jeopolitik koridorun açılmasına temel teÅŸkil edebilir. [25]

​

 
Çin’in Rusya Açısından Stratejik Durumu ve Türkiye Ä°le Benzerlikleri

Aleksandr Dugin bu görüÅŸlerini 1997 yılında “Rus JeopolitiÄŸi” adlı kitabında dile getiriyor.

​

Çin Rusya’nın Dostu Olabilir mi?

Çin, Güneyde Rusya’nın en tehlikeli jeopolitik komÅŸusu sayılır. Onun rolü bir bakıma Türkiye ile aynıdır.[26]

 

Çin’in belli ÅŸartlarda Avrasya Ä°ttifakı yoluna tekrar ayak basması imkanını inkar etmemekle beraber, buna bilhassa bel baÄŸlamamak gerekir. Salt pragmatik açıdan bakıldığında Batı ile iliÅŸkileri, Çin’e, Rusya ile iliÅŸkilerinden daha ziyade faydalıdır. Çünkü Rusya, bu ülkenin teknolojik geliÅŸimine destek olamamakladır. Böylesi bir “dostluk”, sadece Çin’in Uzak DoÄŸu, MoÄŸolistan ve Güney Sibirya’daki jeopolitik oyunlarının hareket alanını daraltacaktır. Bundan baÅŸka, Çin’deki nüfus artışı, ülkeyi “boÅŸ topraklar” problemi ile karşı karşıya getirmektedir. Bu çerçevede Kazakistan ve Sibirya toprakları oldukça cazip olacaktır. [27]

​

Ä°ki nedenden dolayı Çin, Rusya için tehlikelidir: kendiliÄŸinden AtlantikçiliÄŸin jeopolitik bir üssü olarak ve "sahipsiz alanlar” arayan yüksek nüfus yoÄŸunluÄŸu olan bir ülke olarak. Lenaland’ın güneyindeki topraklan elinde tutması nedeniyle, bulunduÄŸu yer çok tehlikelidir. Bunun dışında, Çin tarihte müÅŸahede edilen dönemlerde Avrasya’nın kıtasal inÅŸasına hiçbir zaman katılmamıştır. [28]

​

Tüm bu mülahazalar Çin’i Güneyde ve DoÄŸuda Rusya’nın potansiyel düÅŸmanı yapmaktadır. Bu sebeple, Rusya’nın “iç" güney kuÅŸağının en doÄŸu kesimindeki hedefi, mümkün oldukça daha geniÅŸ “sınır bölgesi" oluÅŸturarak etkisini güneye doÄŸru azami geniÅŸletmektir. Gelecekte Avrasya, nüfuzunu Hindiçin’e kadar yaymalıdır, ancak bunu mütekabil menfaatlere dayanan bir ittifak yoluyla baÅŸarmak pratik olarak imkansızdır. Ve burada Çin’in (Türkiye dışında) Ä°slamcı Asya’dan ve Hindistan’dan önemli farklılığı bulunmaktadır. Avrasya’nın diÄŸer kesimleri ile yapılan Avrasyacı ittifak karşılıklı çıkarlara, yani jeopolitik misyon birliÄŸini idrak etmeyi temel alan bilinçli ve gönüllü bir ittifaka dayandığı halde, Çin örneÄŸinde kuvvete dayalı baskı, topraklarının çözülmesini tahrik etme sözkonusudur. [29]

​

Çin ve Türkiye’nin Rus Jeopolitikasındaki Yeri

Aynı yaklaşım Türkiye için de geçerlidir. Çin ve Türkiye potansiyel jeopolitik hasımlarımızdır. Irak, Ä°ran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Kore, Vietnam ve Japonya ise potansiyel jeopolitik müttefiklerimizdir. Bu durum, iki farklı jeopolitik stratejiye baÅŸvurmayı gerektirmektedir.[30]

​

Çin’i Parçalama Planları

Buradaki baÅŸlıca model, Kuzey Çin topraklarının daha güneydeki topraklardan koparılmasıdır. Jeopolitik analiz bunun için ciddi gerekçeler sunmaktadır. Çin’in kuzey-batısı, siyasal özerkliÄŸin uzun tarihine sahip kadim bir ülkeye, Sincan’a (DoÄŸu Türkistan) tekabül etmektedir. Åžu anda bu topraklar üzerinde Ä°slam inancına mensup Türk etnisitesi, Uygurlar yer almaktadır. Sözü edilen bölgelerde Çinliler, doÄŸrudan güç baskısı ve açıkça kolonileÅŸtirme, yerli ahaliyi sömürme, dini ve etnik özerkliÄŸin savunulması için yapılan tüm giriÅŸimleri bastırma vasıtasıyla denetimi saÄŸlamaktalar. Sincan’ın Rusya’ya ilhakı düÅŸüncesi Rus imparatorları zamanında Sibirya’nın benimsenmesi projesi çerçevesinde mevcut idi. Bu düÅŸünceye yeniden dönmek icap eder. [31]

​

Sincan’dan güneye Kun-Lun ve Tibet uzanmaktadır. Burada da benzeri durumla karşılaÅŸmaktayız: Tibet kendine has nüfus, spesifik din, kadim siyasal ve etnik geleneklerle mücehhez bir ülkedir. Pekin’in buralardaki hakimiyeti sunidir ve Sincan’da olduÄŸu gibi doÄŸrudan zora dayalıdır. Jeopolitik olarak Rusya, sözkonusu yörelerde ayrılıkçılığın faal bir biçimde desteklenmesiyle ve Çin karşıtı milli kurtuluÅŸ mücadelesinin baÅŸlatılmasıyla doÄŸrudan ilgilidir. [32]

​

Sincan ve Tibet, kara gücü kuÅŸağına dahil olmalıdır. Bu, en olumlu jeopolitik çözüm olacak, ve Çin’in Avrasya karşıtı jeopolitik projelerden el çekmediÄŸi durumda bile Rusya’ya güvenilir bir savunma kalkanı oluÅŸturacaktır. Sincan ve Tibet olmaksızın Çin’in Kazakistan ve Batı Sibirya’ya potansiyel jeopolitik müdahalesi imkansız hâle gelmektedir. Ayrıca, sadece bu toprakların Çin kontrolünden tam kurtuluÅŸu deÄŸil, hatta bu bölgelerdeki durumun istikrarsızlığa dönüÅŸtürülmesinin ilk aÅŸamaları dahi Rusya’nın stratejik kazanımı olacaktır. [33]

​

DoÄŸuya doÄŸru Rusya’nın stratejik müttefiki MoÄŸolistan gelmektedir. Burada engelleyici davranılması ve MoÄŸol siyasetinde Çin taraftarlığı faktörünün güçlenme ihtimaline izin verilmemesi mühimdir. MoÄŸol stepleri ve çölleri, Güney Sibirya’yı Çin’e karşı mükemmel surette savunmaktadır. MoÄŸolistan’ın Sincan ve Tibet’le münasebetlerini etkinleÅŸtirmek gerekir. Bu, Çin’in ve jeopolitik nüfuzunun tedricen yerinden edilmesine yönelen tüm bölgenin yeni konfigürasyonu doÄŸrultusunda ÅŸartların oluÅŸması için elzemdir. Bu amaçla MoÄŸol-Tibet federasyonu projesi ileri sürülebilir ki, buraya Buryatya, Tuva, Hakasya ve Altay Cumhuriyeti de dahil olabilir. Bu halkların Lamais geleneklerinin birliÄŸi Çin karşıtı jeopolitik stratejide Moskova için önemli bir araçtır. [34]

​

Güney kuÅŸağındaki son bölge ise, Çin’in kuzey-doÄŸusunda bulunan Mançurya’dır. Burada da Çin açısından zayıf bir jeopolitik halka ile karşılaÅŸmaktayız. Sözkonusu topraklarda aynı zamanda siyasi istiklâl ananesine sahip kadim devletler mevcut olmuÅŸtur. 20. Yüzyılda Japonya, baÅŸkenti Harbin olan Mançurya Devleti’ni yeniden kurmuÅŸtu. Bu oluÅŸum da Çin’in istilası için bir kıtasal üs görevini yerine getirmiÅŸti. Mançurya’da Çin’in kontrolünde olmayan ayrı bir siyasi devletin mevcudiyeti, Rusya için son derece arzuya ÅŸayandır. Japonya, Avrasya’nın potansiyel müttefikleri safında yer aldığından bu meselede çabalar birleÅŸtirilebilir. [35]

​

 
Putin’in Planı

George Friedman bu görüÅŸlerini 2009 yılında yayınladığı “Gelecek 100 yıl” adlı kitabında dile getirmiÅŸtir.

Vladimir Putin'e göre Rusya bir sanayi gücü olmaktan çok bir hammadde ihracatçısıdır ki bunların en önemlisi de enerji hammaddeleri, daha doÄŸrusu doÄŸalgazdır. Putin Rusya'yı fakir bir felaket ülkesi olmaktan çıkarıp, zengin olmayan ama üretken bir ülke   haline getirmeye çalışıyor. Aynı zamanda doÄŸalgaz hatlarını da kontrol altında tutarak Avrupa'ya gözdağı veriyor. [36]

​

Ruslar jeopolitik, ekonomik ve demografik sorunlarını çözebilmek için büyük deÄŸiÅŸiklikler yapmak zorundalar. Ruslar yüz yıldan beri Avrupa'ya yetiÅŸebilmek için sanayileÅŸme yoluyla ülkelerini modernize etmeye çalıştılar ama bunu baÅŸaramadılar. Rusya 2000'li yıllarda stratejisini deÄŸiÅŸtirdi. Ruslar geçmiÅŸte denedikleri endüstriyi geliÅŸtirme fikrinden vazgeçerek, doÄŸal kaynaklar, özellikle de enerji, mineraller, tarım ürünleri, kereste ve deÄŸerli metaller ihracatına yöneldiler. [37]

​

Böylece Ruslar, geliÅŸen ülkeler dünyasında daha çok görülen hammadde ihracatıyla farklı bir yol seçtiler kendilerine. Enerji ve ticari mallarda oluÅŸan ve beklenmeyen fiyat artışları sayesinde Rusya ekonomisi kurtuldu ve Rusya yeniden sanayileÅŸme olanağı bulmaya baÅŸladı. DoÄŸal kaynaklar üretiminde el emeÄŸi sanayide olduÄŸu kadar fazla olmadığı için, Rusya nüfus azalmasının da zararını pek fazla hissetmedi. [38]

​

Avrupa'nın enerji ihtiyacı fazla olduÄŸu için, Rusya uluslararası sistemde de kendine destek buldu. Enerji nakli için boru hatları kurarak Avrupa'nın doÄŸalgaz ihtiyacını karşılarken, kendi ekonomik sorunlarını çözmeye baÅŸladı ve ayrıca Avrupa'nın da kendisine bağımlı olmasını saÄŸladı. Enerji ihtiyaç içinde olan dünyada Rusya'nın enerji ihracatı bu ülkeler için ilaç oldu. Rusya bu sayede komÅŸu ülkelere de isteklerini kabul ettirmeye baÅŸladı.  [38]

​

 

Rusya’nın Nüfus Problemi

George Friedman bu görüÅŸlerini 2009 yılında yayınladığı “Gelecek 100 yıl” adlı kitabında dile getirmiÅŸtir.

Günümüzde Rusların tek sorunu sınırlarını savunmak deÄŸildir elbette. Ruslar büyük bir demografik krizle karşı karşıya olduklarının bilincindeler. Günümüzde Rusya nüfusu yaklaşık 145 milyon ve 2050 için tahminler 90 ile 125 milyon arasında deÄŸiÅŸiyor. Zaman içinde nüfus azalması olacak ve Rusya stratejik gereksinmeleri için yeterince güçlü bir orduya sahip olmakta güçlük çekecektir.  [39]

 
Rus-Alman Ä°ttifakı Tehlikesi

George Friedman bu görüÅŸlerini 2011 yılında yayınladığı “Gelecek 10 yıl” adlı kitabında dile getirmiÅŸtir.

Rusya ABD’nin küresel konumunu tehdit etmiyor ama Avrupa ve özellikle Almanya’yla da iÅŸbirliÄŸi yapma ihtimali on yılın en önemli tehdidini oluÅŸturuyor. Daha tomurcukken kopartılması gereken, uzun vadeli bir tehdit bu.[40]

 

 

Kaynaklar

[1] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[2] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[3] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[4] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[5] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[6] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[7] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[8] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[9] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[10] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[11] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[12] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[13] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[14] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[15] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[16] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[17] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[18] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[19] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[20] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[21] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[22] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[23] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[24] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[25] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[26] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[27] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[28] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[29] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[30] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[31] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[32] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[33] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[34] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[35] Rus JeopolitiÄŸi. Aleksandr Dugin. Küre: 2014

[36] Gelecek 100 yıl. George Friedman. Pegasus: 2010

[37] Gelecek 100 yıl. George Friedman. Pegasus: 2010

[38] Gelecek 100 yıl. George Friedman. Pegasus: 2010

[39] Gelecek 100 yıl. George Friedman. Pegasus: 2010

[40] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012

Kültür Sayfası

bottom of page