İran-A.B.D. Anlaşması ve Bölge Üzerinde Etkileri
George Friedman bu görüşlerini 2011 yılında yayınladığı “Gelecek 10 yıl” adlı kitabında dile getirmiştir.
İran-A.B.D. Anlaşmasının Arka Planı
İran ve Irak arasındaki güç dengesi 2003 yılında ABD işgali Irak hükümetini ve ordusunu yok edinceye kadar sağlam kaldı. O zamandan beri İranlıları hizada tutan ana güç ABD oldu. Ama ABD güçlerini Irak’tan çekme niyetini açıkladı. Bu da İran’ı Basra Körfezi’nde egemen güç olarak bırakacak. [1]
Irak’ın nüfusu yaklaşık 30 milyon. Suudi Arabistan’ın nüfusu yaklaşık 27 milyon. Bütün Arap Yarımadasının toplam nüfusu yaklaşık 70 milyon. Ama bu birçok devlet arasında bölünmüş. Buna karşılık İran’ın tek başına nüfusu 70 milyon. Irak’ın dağılmasıyla, Arap Yarımadası’ndaki bütün uluslar birlikte hareket etseler bile İran’a karşı koyamazlar.[2]
ABD diğer stratejik çıkarlarını idare edebilmek için Irak’tan çekilmek zorunda. Ama bu çekilmeyle beraber radikal şeyler düşünmeli. [3]
Gelecek on yılda, İran’la ilgili en çok arzulanan seçenek şu an için düşünülemez gibi görünen bir hamleyle gelecek. Bu hamle, imkânsız gibi görünen stratejik durumlarda Roosevelt ve Nixon’ın seçtikleri yolla aynı: Daha önce stratejik ve ahlaki tehdit olarak algılanan ülkelerle ittifak yapmak. Roosevelt, Stalin’in Rusyası ile ABD’yi müttefik yaptı ve Nixon Maocu Çin’le ittifak kurdu, her ikisi de daha tehlikeli görünen üçüncü bir gücü bloke etmek içindi. İki durumda da ABD ve yeni müttefiki arasında şiddetli ideolojik rekabet vardı, birçok kişinin aşırı ve son derece bükülmez gördüğü bir ideolojiydi bu. Yine de ABD kabul edilemez seçeneklerle karşı karşıya kalınca stratejik çıkar ahlaki tiksintiye üstünlük sağladı. [4]
Bölgedeki şartlar bugün ABD’yi İran’a karşı aynı duruma soktu. Bu ülkeler birbirinden nefret ediyor. Ancak hiçbiri diğerini kolayca yok edemez ve doğruyu söylemek gerekirse bazı ortak çıkarlara sahipler. Basitçe anlatmak gerekirse Amerikan başkanı stratejik hedeflerine ulaşmak için elini İran’a uzatmak zorunda. [5]
A.B.D’nin Stratejik Amaçları
ABD’yi bunu yapmaya yönlendiren “imkânsız gibi görünen stratejik durum”, daha önce de tartıştığımız gibi petrolün Hürmüz Boğazı’ndan akışını sağlamak ve bunu dünyanın o bölgesindeki askerî gücünü azaltması gereken bir dönemde başarma zorunluluğu. [6]
İran ve A.B.D’nin Örtüşen Hedefleri
İran-ABD arasında havanın yumuşamasını hayal edersek bu ülkelerin hedeflerindeki örtüşmeleri göz önünde bulundurabiliriz. Birleşik Devletler bazı Sünnilere karşı savaşta ve bu Sünniler aynı zamanda Şii İran’ın düşmanları. İran batı ve doğu sınırlarında ABD birliği istemiyor (Aslında ABD de oralarda olmak istemiyor). ABD’nin Hürmüz’den petrolün serbestçe aktığını görmek istemesi gibi, İran da bu akıştan kâr etmek istiyor, akışı durdurmak değil. Son olarak, İranlılar ABD’nin tek başına güvenlikleri için en büyük tehdidi oluşturduğunu biliyorlar: ABD sorununu çöz ve rejimin devam etmesini garantile. ABD İran’a karşı denge olarak Irak’ı canlandırma projesinin kısa vadede bir seçenek olmadığını anlıyor veya anlamalı. Eğer ABD Irak’ta uzun vadeli muazzam bir kara birliği yatırımı yapmak istemiyorsa ki bunu açıkça istemiyor, bölgedeki sorunlarının bariz çözümü İran’la uzlaşmak. [7]
Zaman içinde İran’ın gücü bu net anlayış çerçevesinde artarken hem ABD hem de İran çıkar sağlar. Stalin ve Mao’yla yapılan anlaşmalarda olduğu gibi ABD-İran ittifakı da tatsız ama gerekli ve aynı zamanda da geçici olur. [8]
A.B.D. –İran Anlaşmasının Bölgeye Etkisi
Bu ittifaktaki büyük mağluplar elbette Arap Yarımadasındaki Sünniler olur ki buna Suud ailesi de dâhil. Irak olmadan kendilerini korumaktan acizler ve petrol aktığı ve tek bir güç bölgeyi kontrol etmediği sürece ABD’nin onların uzun dönemli ekonomik ve politik ilişkilerinde çıkarı yok. Ama bir ABD-İran anlaşması ABD’nin Suudilerle olan tarihî ilişkilerini yeniden belirler.[9]
İsrailliler de kendilerini tehdit altında hissedeceklerdir ama Suudiler ve Basra Körfezi’nin diğer prenslikleri kadar değil. Yıllarca İran’ın İsrail karşıtı söylemleri aşırı ama hareketleri dikkatliydi. İran eylemsizliğinin üstünü örtmek için belagatini kullanarak bir bekleme oyunu oynadı.[10]
Şii hâkimiyetindeki İran’ın Sünnilere olduğu kadar Amerikalılara da düşmanlık beslediğine ve bu ittifakın El Kaide’yle savaşa yardımcı olacağına dair siyasi bir hüner göstermesi gerekecek. Bu olayda iki güçlü lobi olan Suudiler ve İsraillileri karşısında bulacak. İsrail bu harekete öfkelenecek ama Suudiler dehşete düşecekler.[11]
A.B.D.- İran Anlaşması ve Türkiye’nin Durumu
ABD ile yapacağı bir ittifak Araplarla ilişkilerde İran’a geçici olarak üstünlük verir ama birkaç sene içinde ABD’nin ortaya yeni bir güç dengesi sürmesi gerekir. İran için muhtemel karşı denge oluşturabilecek ve bölgede uzun vadeli güç olmayı başarabilecek tek ülke Türkiye ve gelecek on yıl içinde, ABD her ne yaparsa yapsın bu mertebeye ulaşacak. [12]
Türkiye dünyanın en büyük on yedinci ekonomisine sahip ve Orta Doğu’daki en büyük ekonomi. Bölgenin -Ruslar ve belki İngilizler hariç- ve büyük ihtimalle Avrupa’nın en güçlü ordusuna sahip. Müslüman dünyasındaki çoğu ülke gibi onlar da şu anda kendi sınırları içinde laiklikle İslamcılık arasında bölünmüş durumdalar ama mücadeleleri Müslüman dünyasının diğer ülkelerinde yaşananlara göre çok daha sınırlı. [13]
İran’ın Arap Yarımadası’na egemen olması Türkiye’nin çıkarlarına uymaz çünkü bölge petrolüne karşı onun da iştahı kabarmış durumda, bu onun Rus petrolüne olan bağımlılığını azaltacak. Ayrıca Türkiye İran’ın kendisinden daha güçlü olmasını istemiyor. [14]
Gelecek on yıl içinde İranlılar Türkiye’yle başa çıkabilmek için önemli kaynaklar ayırmak zorunda kalacaklar. Bu arada Arap dünyası Şii İran’a karşı öne sürülecek bir şampiyon arayacak. Türk gücünün Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki acı tarihine rağmen, Sünni Türkiye yine de en iyi aday. [15]
Gelecek on yılda Birleşik Devletler Türkiye’nin Amerikan çıkarlarına karşı düşmanca hisler beslememesini sağlamalı ve Arap dünyasına egemen olup onu bölmek için İran ve Türkiye’nin birlik oluşturmasına engel olmalı. Türkiye ve İran ABD’den ne kadar korkarlarsa bunun gerçekleşmesi o kadar muhtemel hale gelir. Amerikalılarla anlaşmaları İranlıları kısa bir süre için yatıştırmış olacak ama bunun sadece bir çıkar birliği olduğunu ve uzun süreli bir dostluk olmadığını bilecekler. ABD’yle daha uzun vadeli işbirliğine açık olanlar Türkler ve Türkiye ABD için başka yerlerde de önemli olabilir; özellikle Rus niyetlerine karşı tampon görevi yaptıkları Balkanlar ve Kafkaslar’da. [16]
ABD İran’la anlaşmasının temel şartlarını koruduğu sürece, İran Türkiye için bir tehdit simgesi olacak. Türklerin eğilimi ne olursa olsun kendilerini korumaları gerekecek ve bunu yapmak için Arap Yarımadası’nda ve yarımadanın kuzeyinde bulunan Arap ülkelerinde -Irak, Suriye ve Lübnan- İran’ın gücünü azaltmak için çaba harcayacaklar. Bu işi sadece İran’ı sınırlamak için değil, güneylerindeki petrole ulaşımlarını düzenlemek için de -hem o petrole ihtiyaçları olduğundan hem de ondan kâr etmek isteyecekleri için- yapacaklar. [17]
Türkiye uzun süreçte İran tarafından durdurulamaz, Türkiye ekonomik açıdan çok daha dinamik bir ülke ve bu yüzden daha gelişmiş bir orduyu destekleyebilir. Daha da önemlisi, İran’ın coğrafi olarak sınırlı bölgesel seçenekleri varken Türkiye Kafkaslara, Balkanlara, Orta Asya’ya ve en sonunda da Akdeniz’e ve Kuzey Afrika ya uzanıyor; bu, İranlıların mahrum kaldığı fırsatlar ve müttefikler yaratıyor. İran’ın eskiden beri önemli bir donanma gücü olmadı ve limanlarının yerleri yüzünden gelecekte de olamaz. Türkiye tam tersine Akdeniz’de sık sık egemen güç oldu ve yine öyle olacak. Gelecek on yıllık süreçte Türkiye’nin bölgede egemenliğe yükselişini görmeye başlayacağız. Bu yüzyılda Türkiye’nin çok önemli bir rol oynamadığını düşünmek mümkün değilse de gelecek on yılın hazırlık dönemi olacağını not etmeliyiz. Türkiye’nin iç sorunlarını aşması ve ekonomisini geliştirmesi gerekecek. Türkiye’nin şimdiye kadar sürdürdüğü temkinli dış politika devam edecek. Çatışmalara dalmayacak ve bu yüzden de bölgeyi etkileyecek ama belirlemeyecek. ABD Türkiye’ye uzun vadeli bakış açısıyla yaklaşmalı ve gelişimini engelleyici bir baskı uygulamamalı. [18]
Orta Doğunun karmaşık sorunlarına çözüm olarak Amerikan başkanı İran’la geçici bir anlaşma yoluna gitmeli; böyle bir anlaşma İran’a istediğini verir, ABD’ye geri çekilmek için alan yaratır ve aynı zamanda Sünni kökten dinciler için ortak düşmanlığın temelini oluşturur. Başka bir deyişle başkan Arap Yarımadasını İran’ın etki alanının içine sokarken doğrudan kontrollerini kısıtlamak ve diğerleri arasında Suudileri de dezavantajlı duruma sokmalı. [19]
Bu strateji İran gücüyle yüzleşip onu şekillendirmeye çalışacaktır. Ancak şekillendirse de şekillendirmese de bölgedeki güç dengesinin çözümü Türkiye’nin yükselişi olacaktır. Güçlü bir Türkiye, İran ve İsrail in karşı dengesi olur ve Arap Yarımadasının istikrarını sağlar. Zamanı gelince Türkler İran’a meydan okuyacak, merkezî güç dengesi yeniden doğacak ve bölgeyi istikrara götürecektir. Bu da yeni bir bölgesel denge yaratacak ama bu on yılda değil. [20]
Böyle bir durum söz konusuyken bunun tercih edilebilecek bir politik seçenek olduğunu iddia ediyorum. Aynı zamanda bunun en mantıklı çıkış yolu olduğunu da savunuyorum. Alternatifler iki taraf için de kabul edilemez. Çok fazla risk var. Bu nedenle seçenekler arzulanmadığında geriye kalan şey -her ne kadar saçma görünse de- en muhtemel sonuçtur. [21]
Kaynaklar
[1] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[2] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[3] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[4] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[5] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[6] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[7] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[8] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[9] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[10] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[11] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[12] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[13] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[14] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[15] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[16] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[17] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[18] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[19] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[20] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012
[21] Gelecek On Yıl. George Friedman. Pegasus: 2012