top of page

Avrupa BirliÄŸi’nin GeçmiÅŸinden GeleceÄŸini Okumak

Brzezinski tarafından öne sürülen fikirler, 1997 yılında yayınladığı “Büyük Satranç Tahtası” adlı kitabında ifade etmiÅŸtir. 20 yıl önce ifade edilen öngörülerin tutarlılığı takdire deÄŸer.

 

 

 

 

​

​

​

​

 

 

A.B.D. Avrupa BirliÄŸi Hakkında Ne DüÅŸünüyor?

Amerika BirleÅŸik Devletleri, birleÅŸik Avrupa hedefine baÄŸlılığını açıkça ifade etmektedir. Resmi Washington, tek bir mevcudiyette birleÅŸmiÅŸ, Amerika ile küresel liderliÄŸin hem sorumluluklarını hem de yüklerini paylaÅŸacak kadar güçlü Avrupa’yı görme arzusunu sürekli olarak dile getirmiÅŸtir. [1]

​

Bu konuda beyanat bu ÅŸekildedir. Ama uygulamada, Amerika BirleÅŸik Devletleri daha az nettir ve daha az tutarlıdır. Washington dünya iliÅŸkilerinde gerçekten eÅŸit ortak olacak Avrupa’yı cidden istemekte midir? ÖrneÄŸin, ABD, Avrupa’ya Amerika’dan daha yakın olmakla kalmayıp, pek çok Avrupalı devletin uzun süredir çıkarlarını ilgilendiren OrtadoÄŸu’da Avrupa ile liderliÄŸi paylaÅŸmaya hazır mıdır?[2]

​

Avrupa Amerika’nın doÄŸal müttefikidir. Aynı deÄŸerleri ve aynı dinsel mirası paylaşır, aynı demokratik politikaları uygularlar; Avrupa, Amerikalıların pek çoÄŸunun asıl anavatanıdır. [3]

​

Avrupalıların çoÄŸunluÄŸunun Avrupa’nın temel bir güç olmasını isteyip istemediÄŸi ve temel bir güç olmak için gerekli olanları yapmaya hazır olup olmadıkları bile açık deÄŸildir. Avrupalı Amerikan karşıtlığının kalıntıları bile tuhaf bir ÅŸekilde kiniktir: Avrupalılar Amerikan “hegemonyasına” üzülmektedir, ama onun tarafından korunmanın keyfini sürerler. [4]

​

Avrupa BirliÄŸi’nin GeleceÄŸi Var mı?

Avrupa’nın birleÅŸmesinin siyasi momentumu bir zamanlar üç temel güdü ile yönlendiriliyordu: yıkıcı iki dünya savaşının anıları, ekonomik toparlanma arzusu ve Sovyet tehdidine karşı savunmasızlık. Ancak 90’ların ortalarına kadar bu güdüler zayıfladı. Ekonomik toparlanma öyle ya da böyle baÅŸarıldı. Gerçekten de Avrupa’nın giderek karşı karşıya kaldığı sorun, ekonomik canlılığının altını oyan ve aşırı derecede yük olan sosyal destek sistemidir. Bu esnada özel çıkar gruplarının her türlü reforma tutkulu direniÅŸi Avrupa’nın siyasi dikkatini içe yönlendirmektedir. Sovyet tehdidi ortadan kalkmıştır, ancak bazı Avrupalıların Amerikan vesayetinden kurtulup bağımsızlık kazanma arzuları kıtasal birleÅŸme için gereken arzuya dönüÅŸmemiÅŸtir. [5]

​

Avrupa hedefleri daha çok bürokratik momentum tarafından sürdürüldü. BirleÅŸme fikri kamudan hâlâ belli bir destek almaktadır. Ama kayıtsız, tutkusuzdur ve misyon anlayışından yoksundur. Genel olarak bugünkü Batı Avrupa sıkıntılı, odaksız, rahat ama toplumsal olarak tedirgin, daha geniÅŸ vizyonları paylaÅŸmayan toplumlar grubu izlenimini vermektedir. Avrupa’nın birleÅŸmesi gittikçe bir amaç deÄŸil, bir sürece dönüÅŸmüÅŸtür. [6]

​

Tam olarak birleÅŸmiÅŸ ve güçlü Avrupa BirliÄŸi’nin Amerika BirleÅŸik Devletleri’ne küresel rakip olacağı akla yatkındır. Elbette zorlu bir ekonomik-teknolojik rakip olabilir. Ama güçlü ve siyasi olarak teksesli Avrupa görünen gelecekte olası gözükmemektedir… uluslar-ötesi Avrupa tutkusu sönmüÅŸtür. [7]

​

Fransa ve AB

Fransa için Avrupa, Fransa’nın geçmiÅŸteki büyüklüÄŸünü kazanması için bir vasıtadır. Ä°kinci Dünya Savaşı’nın öncesinde bile, uluslararası iliÅŸkiler konusunda önemli Fransız düÅŸünürleri dünya iliÅŸkilerinde Avrupa’nın merkeziliÄŸinin süregiden düÅŸüÅŸünden kaygı duyuyorlardı. SoÄŸuk SavaÅŸ’ın sürdüÄŸü onlarca yıl boyunca, bu kaygı, Batı’da Anglosakson egemenliÄŸine kızgınlığa dönüÅŸtü; bu noktada Batı kültürünün “AmerikanlaÅŸtırılması” saygısızlığının sözünü etmeye bile deÄŸmez. [8]

​

Charles de Gaulle’ün sözleriyle, “Atlantik’ten Urallar’a kadar uzanan” gerçek Avrupa'nın yaratılması, olayların bu acınacak haline çare olacaktır. Böyle bir Avrupa Paris’in önderliÄŸinde olacak ve Fransızların özel ulusal kaderleri olduÄŸunu hissetmeye devam ettikleri Fransız görkemini yeniden beraberinde getirecektir. [9]

​

Fransız siyasi seçkinlerinin zihinlerini meÅŸgul eden, Fransa'nın hâlâ küresel bir güç olduÄŸu yolundaki fikirlerinde, yanlış inanca dayanan saplantılı bir unsur vardır. BaÅŸbakan Alain Juppe, atalarına benzer ÅŸekilde, Mayıs 1995'teki Ulusal Meclisi’te “Fransa dünya gücü olarak (dini) çaÄŸasına devam edebilir ve etmelidir” açıklamasını yaptığında salonda ani bir alkış koptu. Fransa’nın kendi nükleer silahlarını geliÅŸtirmedeki ısrarı, kendi hareket ÖzgürlüÄŸünü geniÅŸletmek ve aynı zamanda Amerika’nın bir bütün olarak Batılı müttefiklerinin güvenliÄŸine dair verdiÄŸi ölüm-kalım niteliÄŸindeki kararlarını etkileyebilmek içindir. Fransa'nın konumunu yükseltme çabaları Sovyetler BirliÄŸi’ninkilerle karşılaÅŸtırılamaz. Çünkü Fransa'nın nükleer silahları, en iyi koÅŸullarda, Sovyet savaÅŸma kabiliyetlerinin yanında sadece marjinal bir etkidedir. [10]

​

Fransız düÅŸüncesinde, nükleer silahlara sahip olmak Fransa'nın küresel güç ve dünya çapında saygı gösterilmesi gereken bir ses olduÄŸu iddialarını saÄŸlamlaÅŸtırıyordu. Bu, Fransa’nın BM Güvenlik Konseyi’ndeki, hepsi nükleer silahlara sahip olan, veto hakkına sahip beÅŸ ülkeden biri olma konumunu destekliyordu.  [11]

​

Fransa’nın küresel hırslan Frankopan Afrika ülkelerinde özel bir güvenlik rolü sürdürmekteki kararlı çabalarıyla da ifade bulur. Uzayıp giden savaÅŸlarla çarpışmalardan sonra Vietnam ve Cezayir kaybedilmiÅŸ, geniÅŸ bir imparatorluk geride bırakılmıştır. Bunlara ve özde geçmiÅŸte bir imparatorluk olan orta seviyede Avrupalı bir güç olması gerçeÄŸine raÄŸmen, güvenlik misyonu yanı sıra Pasifik’teki dağınık adalar üzerindeki Fransız egemenliÄŸi, Fransız seçkinlerinin, Fransa’nın gerçekte halen küresel bir rol oynadığı kanılarını güçlendirmiÅŸtir. [12]

​

Almanya Fransız gücünün gerçek sınırlarını bilmektedir. Fransa ekonomik olarak Almanya’dan çok daha zayıftır, askeri yapılanması (1991'deki Körfez Savaşı’nın gösterdiÄŸi gibi) pek yetkin deÄŸildir. Askeri gücü Afrika’daki uydu devletlerin hükümet darbelerini ezmeye yetecek kadar iyidir, ama ne Avrupa’yı koruyabilir ne de Avrupa’dan uzaÄŸa belirgin bir güç yansıtabilir. Fransa ne eksik ne fazla, orta ölçekli bir Avrupa gücüdür. Bundan dolayı Almanya, Avrupa’yı inÅŸa etmek için Fransa’nın gururunu okÅŸamaya razı oldu, ama Avrupa’nın güvenliÄŸini gerçekten koruyabilmek için Fransa’nın liderliÄŸini körü körüne takip etmeye razı olmadı. Amerika’nın Avrupa’nın güvenliÄŸinde temel bir rol üstlenmesinde ısrar etmeye devam etti. [13]

​

Fransa’nın kendine duyduÄŸu saygı açısından acı verici olan bu gerçek, Almanya’nın birleÅŸmesinden sonra daha net olarak ortaya çıktı. O zamandan sonra Fransız-Alman uzlaÅŸması, Almanya’nın ekonomik dinamizminin verdiÄŸi rahatlıkla at koÅŸturan bir Fransız siyasi liderliÄŸi görünümüne sahipti. Bu algılanış her iki ortak için de uygundu. Avrupa’nın Almanya’ya dair geleneksel Almanya korkularını azaltırken, Avrupa’nın inÅŸasına ekonomik olarak dinamik Batı Almanya desteÄŸiyle liderlik eden Fransa izlenimini yaratarak Fransız illüzyonlarını güçlendiriyor ve Avrupa’yı mutlu ediyordu. [14]
 

Ancak Almanya’nın birleÅŸmesi Avrupa politikasının asıl parametrelerini de belirgin derecede deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Bu, Rusya ve Fransa için eÅŸzamanlı bir jeopolitik yenilgidir. BirleÅŸik Almanya artık Fransa'nın küçük siyasi ortağı deÄŸildir, otomatik olarak Batı Avrupa’daki tartışmasız temel güçtür. Hatta, özellikle önemli uluslararası kuruluÅŸlara mali destekte bulunması göz önüne alınırsa, kısmen küresel bir güçtür.  Bu yeni gerçeklik Fransa-Almanya iliÅŸkilerinde karşılıklı olarak bazı hoÅŸnutsuzluklar yaratmıştır. Çünkü Almanya artık açıkça Fransa'nın ortağı olduÄŸu ama kayrılmadığı gelecekteki Avrupa vizyonunu ifade edebilirdi; etmekte de istekliydi. [15]

​

Fransa için bu durum azalan siyasi etkisinin dayattığı çeÅŸitli siyasi sonuçların kabulü demekti. Fransa, ABD egemenliÄŸini protesto etmek için büyük ölçüde dışında kaldığı NATO’da yeniden nüfuzunu arttırmış, bu esnada nispi zayıflığını daha önemli diplomatik manevralarla telafi etmiÅŸtir. NATO’ya dönüÅŸ belki Fransa'nın Amerika’yı daha çok etkilemesine olanak saÄŸlayabilir, Moskova ve Londra’yla ara sıra flört etmek ise hem Amerika hem Almanya üstünde dışarıdan baskı yaratabilir. [16]

​

Almanya’nın A.B.’ne Bakışı

II. Dünya Savaşı’nın bitiÅŸinden bu yana, demokratik Almanya, bölünmüÅŸ Avrupa’nın batı tarafında bir Avrupa birliÄŸi inÅŸa etmek için Fransa-Almanya uzlaÅŸmasının gerektiÄŸinin farkındaydı. Bu uzlaÅŸma aynı zamanda Almanya’nın tarihi haklarını geri alabilmesi için de gerekliydi. Bu nedenle Fransa’nın liderliÄŸinin kabulü adil bir bedeldi. Aynı zamanda savunmasız Almanya’ya yönelik süregiden Sovyet tehdidi Amerika’ya sadakati hayatta kalmak için temel bir koÅŸul haline getiriyordu; hatta Fransızlar da bunu onaylıyordu. Ama Sovyetler’in çökmesinden sonra daha büyük ve daha birleÅŸik bir Avrupa’yı inÅŸa etmek uÄŸruna Fransa'nın astı olmak ne gerekliydi ne de avantajlıydı. EÅŸit bir Fransa-Almanya ortaklığı, Almanya’nın birleÅŸmesiyle Almanya’nın daha güçlü ortak olduÄŸu göz önüne alındığında, Paris için adil bir anlaÅŸmadan da daha kazançlıydı; bu nedenle Fransızlar Almanya’nın Atlantik ötesi müttefiki ve koruyucusu ile birincil bağını tercih etmesini de kabul etmek zorundaydı. [17]

​

Fransa’nın Kuzey Afrika’da ve Frankopan Afrika ülkelerinde yapıcı bir rol oynadığını söylemek yerinde olur. Fas ve Tunus’un temel ortağıdır. Bir yandan da Cezayir’de istikrar saÄŸlayıcı bir rol üstlenmiÅŸtir. Fransa’nın buralara müdahale etmesinin önemli bir iç sebebi vardır; ÅŸu anda Fransa’da yaklaşık beÅŸ milyon Müslüman yaÅŸamaktadır. Bu nedenle Kuzey Afrika’nın istikrarlı ve düzenli geliÅŸmesinden Fransa’nın yaÅŸamsal çıkarı vardır. Fakat bu çıkar Avrupa'nın güvenliÄŸi için çok daha faydalıdır. Fransa'nın misyon duygusu olmasa Avrupa’nın güney kanadı çok daha istikrarsız ve tehdit edici olurdu. Güney Avrupa'nın tümü Akdeniz’in güney kıyısındaki istikrarsızlığın ortaya çıkardığı sosyopolitik tehditten git-tikçe daha çok endiÅŸelenmektedir. Bu nedenle Fransa'nın Akdeniz’in öbür yakasında olanlardan duyduÄŸu endiÅŸe NATO’nun güvenlik endiÅŸelerine uygundur. Bu husus, Amerika zaman zaman Fransa’nın abartılmış liderlik statüsü iddialarıyla uÄŸraÅŸmak zorunda kaldığında hesaba katılmalıdır. [18]

​

A.B. Projesi Çökerse Almanya Ne Yapar?

Avrupa'nın birleÅŸme yolunda devam eden çabalarının baÅŸarısızlığı durumunda Avrupa’nın jeopolitik istikrarı ve Amerika’nın buradaki yeri konusundaki endiÅŸeleri hatırlatmak için ne eskiden kalan bağımsız Rus-Alman uzlaÅŸması korkularını akla getirmenin ne de Fransa’nın Moskova’yla taktiksel flörtünün sonuçlarını abartmanın gereÄŸi var.  [19]

EÄŸer birleÅŸme ve Avrupa’nın geniÅŸlemesi duraksarsa, Almanya'nın, Avrupa’nın istikrarına zarar verecek, Avrupa düzeni kavramının daha milliyetçi tanımının su yüzüne çıkacağını varsaymak için nedenler vardır…Bu vizyonla, Almanya’nın ekonomik olarak üstün olduÄŸu bir Avrupa bölgesi olmak yerine, aleni Alman siyasi üstünlüÄŸünün ve aynı zamanda Batı’ya ve DoÄŸu’ya karşı daha tek yanlı bir Alman politikasının zemini olacaktır. [20]

​

Avrupa BirliÄŸi'nin Temel Problemi

George Friedman bu görüÅŸlerini 2009 yılında yayınladığı “Gelecek 100 yıl” adlı kitabında dile getirmiÅŸtir.

​

​

 

 

 

 

​

​

​

​

SoÄŸuk SavaÅŸ sonrası Avrupa tam bir karmaÅŸa içindedir. AB içinde karmaşık ve anlaşılması zor kuruluÅŸlar vardır. Avrupa tarihine bakarsak, aslında eskiden böyle bir karmaÅŸanın savaÅŸa neden olması kaçınılmaz olurdu. Fakat Avrupa artık savaÅŸ istemiyor ve zaten buna gücü de yok. Avrupa'nın psikolojik deÄŸiÅŸimi olaÄŸandışı oldu. 1945 öncesi yüzyıllar boyunca katliamlar ve savaÅŸlar doÄŸal karşılanırken, 1945 sonrasında Avrupa kurumlarındaki karışıklık bile sorunlara neden olmuyor. [21]

​

Avrupa'nın ABD ya da Çin gibi bir tek ülke olduÄŸunu söylemek gerçekçilik olmaz. AB hala, 2. Dünya Savaşı'nın, SoÄŸuk SavaÅŸ'ın ve bir imparatorluk kaybının etkisinden kurtulamamış bir ulus-devletler toplumudur.  Bu ulus-devletler yine eskisi gibi kendi yönetimlerine devam ediyor, jeopolitik kararlarını kendi çıkarlarına göre veriyorlar. Aslında iliÅŸkiler Avrupa ile dünyanın diÄŸer ülkeleri arasında deÄŸil, Avrupa ülkeleri arasında sürüyor. Bu açıdan bakıldığında, Avrupa büyük bir güç gibi deÄŸil de daha ziyade Latin Amerika gibi davranıyor. Latin Amerika'da Brezilya ve Arjantin, dünyadaki etkilerinin kısıtlı olduÄŸunu bilerek, çoÄŸu zaman birbirleri hakkında düÅŸünüyorlar. [22]

​

Avrupa ÅŸimdilik hala kayıplarının ÅŸokunda ve hareketsizdir. Fakat Ä°slam ülkelerinden gelen göçler ya da Rusya'nın eski imparatorluÄŸunu yeniden kurma giriÅŸimleri, eski fay hattını çeÅŸitli ÅŸekillerde harekete geçirebilir.[23]

​

Avrupa Krizi

George Friedman bu görüÅŸlerini 2015 yılında yayınladığı “Avrupa Krizi” adlı kitabında dile getirmiÅŸtir.

​

​

​

​

​

​

​

​

 

Avrupa’nın BirliÄŸinin Kurulmasında Amerika’nın Rolü Neydi?

1945-46 kışı Avrupa’da … tek ÅŸey korkunç bir yoksulluktu. Avrupalı kurumlar ortaya çıkmış olsa da eski ulus devletler temel alınıyordu. ÇoÄŸunlukla geri dönen sürgünler tarafından yeniden hükümetler kuruldu. Ama dört bir yanlarındaki insani felaketle ilgili yapabilecekleri pek az ÅŸey vardı. DoÄŸu Avrupa Sovyet egemenliÄŸindeydi, iÅŸgalle birleÅŸmiÅŸti. Batıda ise parçalanmıştı. Kimse de birleÅŸmeyi düÅŸünmüyordu.[24]

​

Amerikalılar iÅŸgale çok fazla kafa yormamıştı. BirleÅŸik Devletler, kargaÅŸanın ortasına konuÅŸlanmış birlikleriyle birlikte Avrupa’da güçlü bir varlığa sahip olduÄŸu için neredeyse bir refleks olarak kendini yardım saÄŸlamaya zorunlu hissediyordu. 1946 kışı geçmek bilmezken BirleÅŸik Devletler, Avrupa’nın geri kalanında olduÄŸu gibi Almanya’da da insani bir felaketin kapıda olduÄŸunun farkına varıp yardım etti. [25]

​

BirleÅŸik Devletler kıtadan ayrılmak ve yardım etmek gibi birbiriyle çeliÅŸen iki isteÄŸin arasında kalmıştı. Stratejik nedenlerle kalma ihtiyacı henüz bir amaca dönüÅŸmemiÅŸti. Bedeli katlanılabilirdi ve halkın görüÅŸü, “bu zavallı insanlar için bir ÅŸey yapılmalı” aÅŸamasındaydı. Kimi zaman Amerikan eylemleri fedakâr olarak nitelendirilebilirdi. Ama bunun uzun sürmesi beklenemezdi. [26]

​

Yıllar içinde Amerikan cömertliÄŸi bir stratejiye dönüÅŸtü. 1947’de Sovyetler’in hem ideolojilerini DoÄŸu Avrupa’ya dayattığı hem de güçlerini özellikle Yunanistan ve Türkiye’ye yaymaya çalıştığı, BirleÅŸik Devletler için giderek daha açık bir hale gelmiÅŸti. BirleÅŸik Devletler bir Sovyet stratejisi olarak gördüÄŸü ÅŸeyi engellemek için planlar yapmaya baÅŸladı. Batı Avrupa’nın ekonomik durumu BirleÅŸik Devletler için artık bir iyilik meselesi deÄŸil ulusal güvenlik meselesiydi. Ekonomik açıdan kırılgan bir Avrupa, toplumsal çalkantılara sahne olurdu ve komünist partilerin gücü karşısında savunmasız kalırdı. BirleÅŸik Devletler, Sovyetler’i tek başına engellemek istemiyordu. Avrupalıların yeniden silahlanmasını istiyordu ve bunun olabilmesi için daha güçlü bir ekonomiye gereksinimleri vardı. Böylelikle BirleÅŸik Devletler planını inÅŸa etmeye baÅŸladı. [27]

​

1947’de DışiÅŸleri Bakanlığı Ekonomik Ä°ÅŸler MüsteÅŸarı William Clayton, DışiÅŸleri Bakanı George C. Marshall’a bir muhtıra gönderdi: [28]

​

BirleÅŸik Devletlerin acil ve büyük miktarda yardımları olmazsa Avrupa ekonomik, toplumsal ve siyasi dağılmanın etkisi altında kalacaktır. Bunun, dünyanın gelecekteki barış ve güvenliÄŸine yönelik korkunç etkilerinin yanı sıra ülkemizin ekonomisi üzerindeki etkileri de feci olacaktır. Arka planda daÄŸ gibi bir savaÅŸ borcu varken üretim fazlasını sattığımız pazarların kaybolması, iÅŸsizlik, ekonomik kriz ve son derece dengesiz bir bütçe olarak bize dönecektir. Bunların olmaması gerekir.

​

Böyle bir plan, Belçika-Hollanda-Lüksemburg Gümrük BirliÄŸi benzeri bir Avrupa Ekonomik Federasyonu’nu temel almalıdır. Ekonomisi bugünkü gibi pek çok küçük su geçirmez bölmelere ayrılmaya devam ederse Avrupa bu savaşın yaralarını sarıp yeniden bağımsız hale gelemez.

​

Marshall Planı, BirleÅŸik Devletler’in Sovyetler BirliÄŸi ile yaÅŸanan anlaÅŸmazlığa karşılık olarak yaptığı ÅŸeyi resmileÅŸtirdi ve son derece geniÅŸletti. Aynı zamanda Avrupa’nın birleÅŸmesinin gerçek baÅŸlangıcıydı. [29]

​

Marshall Planı yasası aÅŸağıdaki bölümü içeriyordu: [30]

​

ABD’nin, iç ticaret bariyerleri bulunmayan büyük bir yurtiçi pazarından saÄŸladığı yararların bilincinde olarak ve benzer yararların Avrupa ülkelerine de saÄŸlanabileceÄŸi inancıyla, ABD halkının politikasının, bu ülkelerin beraberce çaba harcayacak ortak bir örgüt aracılığıyla Marshall Yardımını almaya teÅŸvik etmek olduÄŸunu ilan ediyoruz... Bu örgüt Avrupa'da kalıcı barış ve ekonomik canlanma için çok önemli olan hızlı iÅŸbirliÄŸini baÅŸaracaktır.

​

Marshall Planı, ekonomik kalkınmanın eÅŸgüdümünü saÄŸlayacak bir çeÅŸit ortak örgütle birlikte Avrupa’da serbest ticaret bölgesi gibi bir yapı öngörüyordu. Avrupa BirliÄŸi’nin kavramsal temeli buydu. [31]

​

A.B’nin Kurulması Fikrini Avrupa Ülkeleri Nasıl Karşıladı?

Avrupalılar, Amerikan yardımını memnuniyetle karşıladı ama Avrupa’nın ekonomik bütünleÅŸmesine yönelik Amerikan planlarından çok hoÅŸnut deÄŸillerdi. [32]

​

Ä°ngiltere’nin Tutumu

Özellikle Ä°ngiltere bir hayli kuÅŸkuluydu. Ä°ngilizler imparatorluklarının içinde ortak bir para birimi, Ä°ngiliz sterlini temelinde bir serbest ticaret bölgesi yaratmıştı. 1847 ve 1948’de Ä°ngilizler, Britanya Ä°mparatorluÄŸunun sona geldiÄŸini kabul etmemiÅŸti. Onlar için imparatorluk, ekonomik sistemlerinin temeli olmayı sürdürüyor, Ä°ngilizlerin imparatorlukları içinde kârlı oranlarda döviz deÄŸeri belirlemelerine izin veriyordu. [33]

​

Ä°ngilizler Ä°kinci Dünya Savaşı’nın galiplerinden biriydi. Amerikalıların Avrupa bütünleÅŸmesi tartışmaları onlara saf ve tehlikeli geliyordu. Marshall Planına katılmayı umuyorlardı ama maÄŸlup olan Fransa ve Almanya’nın düzeyinde bir güce indirgenmeyi kabul edemezdi. [34]

​

Fransa’nın Tutumu

Fransızlar da iÅŸbirliÄŸi konusunda aynı ölçüde kararsızdı. Özellikle de Almanları da kapsaması durumunda… Ama Fransızlar yenilmiÅŸti ve hoÅŸlarına gitmese de Marshall Planına fena halde ihtiyaçları vardı. Ä°mparatorluklarını sürdürmek istiyorlardı ama ekonomilerini tek baÅŸlarına canlandıramayacaklarının da farkındalardı. [35]

​

Amerikalılar ise Fransız- Alman düÅŸmanlığını saygı gösterilecek deÄŸil çözülmesi gereken bir sorun olarak görüyordu. EÄŸer çözülemezse Almanya yıkık ve zayıf kalmaya devam edecek, bu da Avrupa’nın ekonomik iyileÅŸmesini olanaksızlaÅŸtıracaktı. Avrupa’nın hem Almanların ekonomik iyileÅŸmesine hem de Almanya’nın Avrupa’nın geri kalanıyla, özellikle de Fransa’yla bütünleÅŸmesine ihtiyacı vardı. [36]

​

Fransızlar karşı karşıya oldukları gerçeÄŸi anlıyordu. Ekonomik kalkınma olacaksa ve savaÅŸtan uzak durulacaksa Avrupa’nın tüm mimarisinin deÄŸiÅŸmesi gerektiÄŸinin farkındalardı. Almanlardan ne kadar nefret etseler de Fransa ile Batı Almanya’nın çıkarları ortaktı. [37]

​

Fransa’nın iki düÅŸüncesi daha vardı. Birincisi, Ä°ngiltere’nin bütünleÅŸmenin dışında kalmasıyla Fransa, Avrupa’nın baÅŸlıca gücü olmuÅŸtu. Gönülsüzce izlemektense sürece öncülük etmek daha iyiydi. Ä°kincisi, Fransızlar egemenliklerini tek başına yeniden kazanamayacaklarını biliyordu. Tek başına kalırlarsa, BirleÅŸik Devletlerin ezici gücü onları Fransa’nın çıkarına olmayan eylemlere zorlayabilirdi. BirleÅŸik Devletler’i dengelemek için diÄŸer Avrupa ülkeleriyle bir koalisyonun içinde olmaları gerekiyordu. Fransızlar zaman içinde yanıtın tek başına durmaya çalışmaktansa lider güç olmak, giderek bütünleÅŸen Avrupa’yı ÅŸekillendirmek olduÄŸunun farkına varmıştı. [38]

​

A.B.’nin KuruluÅŸu

Bir Sovyet istilası durumunda Amerikan stratejisi, savaşın asıl bölümünü Avrupalı müttefiklerin yürütmesiydi. BirleÅŸik Devletler, Avrupa’da bir miktar güç konuÅŸlandıracaktı ama ağırlıklı olarak takviyeler, hava gücü, lojistik ve son çare olarak nükleer silah saÄŸlayacaktı. Bu stratejiyi yürütmek için iki kurum gerekliydi. Biri, Batı Avrupa’nın büyüyen ordularını BirleÅŸik Devletler egemenliÄŸindeki ortak komuta altında bütünleÅŸtirecek askeri ittifaktı. Ä°kincisi, bütünleÅŸmiÅŸ bir ekonomik yapıya ihtiyaç vardı. Ve Almanya’nın sonuçta bunların ikisinin de parçası olması gerekiyordu. [39]

​

Temmuz 1947’de Avrupalılar Paris’te toplandı ve Avrupa Ekonomik Ä°ÅŸbirliÄŸi Komitesini kurdu.[40]

​

Komitenin örgütlenmesinde Fransızlar baskın rol oynuyordu ama zayıflardı ve onu bir arada tutan ÅŸey hem ABD baskısı hem de Sovyet korkusuydu. Hem askerî hem de ekonomik bütünleÅŸmeyi yürüten Amerikalılardı. Avrupalılar NATO’nun dışında bir askerî bütünleÅŸmeyi asla baÅŸaramadı. Sonraki yarım yüzyılda ekonomik bütünleÅŸmede Amerikan çerçevesinin ötesine geçtiler ama Avrupa’nın ekonomik bütünleÅŸmesinin kökleri, Avrupalı devlet adamlarının vizyonundan çıkmamıştı. BaÅŸarı geleneÄŸi, Amerikan vizyonu ve stratejisindeydi. [41]

​

BirliÄŸin Kurulmasını GüçleÅŸtiren Avrupa Alışkanlıkları

Avrupalıların yapmaya gönülsüz olduÄŸu bir diÄŸer ÅŸey de deÄŸiÅŸtirilemez ve geniÅŸ kapsamlı bir federasyonun parçası olmak için ulusal egemenlikten vazgeçilmesiydi. Elbette gerçek federasyonu düÅŸünen çoÄŸu nüfuz sahibi bireyler vardı ama hiçbir zaman bunu dayatacak siyasi güce sahip olamadılar. Egemenlik arzusu yaygındı.

​

Ä°ngiltere

Ä°ngilizler için imparatorluklarının varlığını sürdüremeyecekleri apaçık hale gelmiÅŸ olsa da hâlâ Avrupa’yla iliÅŸkilerini sınırlamak istiyorlardı.[42]

​

Fransa ve De Gaulle

Avrupa’da refah ortaya çıkmaya baÅŸlarken Ä°kinci Dünya Savaşının ardından liderliÄŸi bırakan De Gaulle, 1958 de dizginleri tekrar eline almıştı. De Gaulle, Amerikan ekonomik yardımına yönelik ihtiyacın ortadan kalktığını görüyordu. Avrupa, geliÅŸmiÅŸ nüfusuyla yardım parasını iyi kullanmıştı ve Avrupa ekonomileri canlanıyordu. Artık Avrupa’ya yönelik tek tehlike, ABD-Sovyet çatışmasıydı. SavaÅŸ ve barış kararları artık Avrupa baÅŸkentlerinde deÄŸil, Moskova ve Washington’da alınıyordu. [43]

​

De Gaulle Avrupa’daki iki yönlü mücadeleyi, Avrupa’nın Sovyet yayılmacılığı konusunda tarafsız olmadığı ama savunma için BirleÅŸik Devletlere ne tamamen baÄŸlı ne de bütünüyle bağımlı olduÄŸu üç yönlü bir oyuna dönüÅŸtürmek istiyordu. Özellikle Avrupa’nın Amerikalılar tarafından iÅŸgal edilmesini istemiyordu. Bu nedenle 1958 de NATO güçlerinin Fransa toprağını terk etmesini istedi. NATO’dan ayrılmadı ama birkaç yıl sonra Fransa’yı askerî komiteden çekti. Fransa’nın NATO’yla iÅŸbirliÄŸi devam etti ve savaÅŸ durumunda Fransa’nın katılımıyla ilgili planlar vardı. Ama bir savaÅŸ durumunda bu kararı sadece Washington ile Moskova’nın deÄŸil, Fransa ile Avrupa’nın vermesinde kararlıydı. [44]

​

De Gaulle bunun olması için iki ÅŸeyin gerektiÄŸine inanıyordu. Birincisi, Avrupa’nın nükleer seçeneÄŸi olmalıydı. Nükleer silah yapılmasına yönelik ortak bir Avrupa planı bulunmadığı için De Gaulle, Fransa’nın küçük nükleer programının geniÅŸletilmesinde ısrarlıydı. De Gaulle bir Sovyet saldırısına karşı Avrupa’yı savunmanın tek yolunun Amerikan nükleer saldırısı olduÄŸunu savunuyordu. BirleÅŸik Devletlerin Avrupa için Chicago’yu kaybedeceÄŸine inanmıyordu ve daha da önemlisi, Sovyetler de onların bunu yapacağına inanmıyordu. Bu yüzden, ABD’nin nükleer güvencesi inandırıcı deÄŸildi. Bir Fransız nükleer gücü olmalıydı. [45]

​

De Gaulle’ün fark ettiÄŸi ikinci ÅŸey, Fransa ile Almanya’nın Avrupa’yı birlikte savunmasıydı. Açık farkla en büyük ülkeler onlardı ve en fazla güce onlar sahipti. Ä°ngilizlerin yarımadanın politikalarının dışında kalmasından çok memnundu. Ä°ngiltere’nin dışarıda kalması Fransa’ya daha fazla hareket alanı saÄŸlıyordu. Almanya ile Fransa’nın birbirine baÄŸlanması, Batı Avrupa’nın geri kalanını da bu çekirdek grupla anlaÅŸmaya zorlayacaktı. [46]

​

Ne var ki iÅŸler tam anlamıyla De Gaulle’ün planladığı gibi yürümüyordu. Almanya doÄŸudaki sıcak bölgelerde savunmasızdı ve ekonomik iÅŸbirliÄŸinin ötesine geçemeyecek kadar fazla Amerikan etkisindeydi. Küçük ülkeler Fransız-Alman bloÄŸunun uyduları olmak istemiyor, Amerikan rolünü Fransız-Alman rolünden daha zararsız görüyorlardı. Çatırdayan Fransız ve kükreyen Alman ekonomilerinin arasında da temel gerilimler vardı. Güçlü bağımsız Avrupa yönündeki geniÅŸ Gaullist vizyon tam anlamıyla baÅŸarılı olamamıştı. [47]

​

Birliğe Adım: Roma Antlaşması - 1957

Avrupa bütünleÅŸmesi resmî olarak 1957’de, Roma AntlaÅŸmasının imzalanmasıyla baÅŸladı. AntlaÅŸma altı ülkeyi bir araya getiriyordu: Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve Ä°talya. En önemli bölümü de Almanya ile Fransa’yı birbirine baÄŸlamasıydı. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg, ikisinin arasındaki küçük sınır bölgesini oluÅŸturuyordu. [48]

​

Avrupalılar için bu esasen 1871’den bu yana, anlaÅŸmazlıkları sebebiyle Avrupa’yı sürekli ÅŸekillendiren Almanya ve Fransa arasındaki bir anlaÅŸmayı simgeliyordu.[49]

​

Ä°ngilizler AT’nin dışında kaldı. Bir serbest ticaret bölgesine ihtiyaç duysalar da ekonomilerinin üzerindeki bağımsız denetimlerini sürdürmek istiyorlardı. Kıtasal bir serbest ticaret bölgesinin Ä°ngiliz ihracatlarını azaltmasından korkuyorlardı.[50]

​

1991 Maastricht Antlaması ve Sonrası

1991 Maastricht Antlaşmasının hazırlandığı ve modern Avrupa Birliğinin yapısının doğduğu yıldı. [51]

​

Sovyetler BirliÄŸi, Maastricht AntlaÅŸmasının taslağının tamamlandığı ayda çöktü. Tüm Sovyet cumhuriyetleri bağımsızlığına kavuÅŸtu.[52]

​

GüneÅŸli Günler

Maastricht AntlaÅŸmasının imzalanmasının ardından Avrupa beklendiÄŸi gibi geliÅŸti. Yeni Avrupalı siyasi yapılar, daha güçlü bir bürokrasi ve yeni bir para birimi geliÅŸtirdi. Avrupa ekonomisi giderek daha fazla bütünleÅŸti ve artık bir Avrupa BirleÅŸik Devletlerinden söz edilebiliyordu. 2000’lerde de bu bir süreliÄŸine olası göründü. [53]

​

Büyük bir iyimserlik vardı. Sovyetler BirliÄŸi çökmüÅŸtü ve AB’nin doÄŸusundaki Sovyet hükümranlığından kurtulan ülkeler AB ye katılmaya hevesliydi. Avrupa bir refah dönemi yaşıyordu. Avrupa’nın tamamı eÅŸit ölçüde zenginleÅŸmiyordu ama sonuç olarak tüm Avrupa zenginleÅŸiyordu. Avrupa ülkeleri hâlâ egemendi. Nihai kaderini denetleme gücünden vazgeçmiyorlardı. Ortak bir savunma politikası ya da dış politika yoktu ama bu önemli görünmüyordu. Önemli olan ÅŸey ekonomiydi ve Avrupa, AB’nin vadettiÄŸi gibi barış ve zenginlik içindeydi. [54]

​

Karabulutlar

Önce 7 AÄŸustos 2008’de Rusya, Gürcistan’la savaÅŸa girdi. 16 Eylül’de ise Lehman Brothers ÅŸirketi iflas etti. Ä°lk olay Avrupa ile Rusya’nın arasındaki iliÅŸkiyi deÄŸiÅŸtirdi. Avrupa’da ülkeler arasında savaÅŸ çıkmasının mümkün olmadığı yanılsaması da böylelikle sona gelmiÅŸti. Ä°kinci olay, AB’nin uÄŸraÅŸmak zorunda kaldığı ilk ekonomik paniÄŸe neden oldu ve sonuç olarak Avrupa ekonomik sisteminin altını oyup birlik ile egemenlik arasındaki hassas dengeyi bozdu. Hâlâ bu çifte olayın gölgesinde yaşıyoruz.[55]

​

SoÄŸuk SavaÅŸ bitmiÅŸ olsa da NATO varlığını sürdürdü. Ama tuhaf bir kurumdu çünkü tarihî amacı, çökmüÅŸ bir düÅŸmanla uÄŸraÅŸmaktı. [56]

​

2008 de NATO ile AB çarpıcı bir ÅŸekilde doÄŸuya doÄŸru geniÅŸledi. PaylaÅŸtıkları bir görev vardı: DoÄŸu Avrupa’nın yeni özgürleÅŸen ülkelerini ve mümkünse eski Sovyetler BirliÄŸini Batıyla bütünleÅŸtirmek.[57]

​

Gürcistan Krizi

2000’Ierin başında NATO’nun ve AB’nin doÄŸuya doÄŸru geniÅŸleme eÄŸilimi devam etti. BirleÅŸik Devletler ve bazı Avrupa ülkeleri Ukrayna’da Batı yanlısı bir hükümet kurma peÅŸinde koÅŸuyordu. Ukrayna NATO üyesi olursa ve NATO, askerî gücünü canlandırırsa Rusya iÅŸgale açık hale gelirdi. Rusya bu olasılılığı görmezden gelemezdi. BirleÅŸik Devletler, Ukrayna’daki Amerikalılar ile AvrupalIların gözünde demokrasi yanlısı olan grupları desteklemeye baÅŸlayınca Ruslar bunu Kiev’de Rus karşıt, bir hükümet kurma ve Rusya Federasyonunun dağılmasının önünü açma giriÅŸimi olarak gördü. 2004’teki, Turuncu Devrim tam da böyle bir hükümeti iktidara getirdi. [58]

​

Ukrayna’nın Turuncu Devrimi, Rusya’nın BirleÅŸik Devletlere ve Avrupa’ya bakışını da deÄŸiÅŸtirdi. Turuncu Devrim, BirleÅŸik Devletlerin Irak ve Afganistan’da bataÄŸa saplandığı ve Avrupalıların askerî olarak zayıf olduÄŸu bir zamanda meydana geldi. Rusların, BirleÅŸik Devletlerden çok Ukraynalılara ve eski Sovyetler BirliÄŸindeki diÄŸer ülkelere bir mesaj vermesi gerekiyordu. Ve bu mesajı Kafkasya daki Amerikan müttefiÄŸi Gürcistan’da vermeyi yeÄŸlediler. Gürcüleri yendiler ve böylelikte mesajlarını vermiÅŸ oldular. [59]

​

Gürcistan destek için NATO’ya baÅŸvurdu. Ama karşılık gelmedi. NATO kâğıt üzerinde kalmış bir kuruma dönmüÅŸtü ve zayıflığını da kimsenin meydan okumamasıyla gizliyordu. Rusya meydan okuyunca ve Gürcistan’ın yardımına kimse koÅŸmayınca Avrupa ittifakının kuruluÅŸ öncüllerinden biri daha güvenilmez hale geldi. Evet, Gürcistan NATO’nun bir parçası deÄŸildi ama BirleÅŸik Devletler ile Ä°ngiltere gibi kilit NATO üyeleri Rusya’yla Gürcistan’ı destekliyordu. Sonuçta zayıflık zayıflıktı ve ortaya çıktı. Tüm bunlar 2014 te Ukrayna krizinin patlamasına öncülük etti. [60]

​

Rusya’nın NATO çıkarlarına ya da önde gelen NATO üyelerinin çıkarlarına asla meydan okumaya cesaret edemeyeceÄŸini sanan yeni üyeler için Gürcistan’daki olaylar tam bir ÅŸoktu. Bu bir ÅŸoktu ama daha da büyüÄŸü yoldaydı. [61]

​

Ekonomik Kriz

16 Eylül’de Lehman Brothers iflas edip borçlarım ödeyemeyince küresel ekonomik sistemi bir kargaÅŸaya sürükledi. [62]

​

2008 krizi geldiÄŸinde hükümetin bu tür ÅŸeylerin üstesinden gelecek bir modeli vardı ve hükümet ile Amerikan Merkez Bankası krizle baÅŸ etmek için iÅŸbirliÄŸi yaptı. Hükümet ile Merkez Bankası büyük bankaların üst düzey yöneticilerini bir araya getirdi ve bir çözüm bulundu.[63]

​

Avrupa BirliÄŸi bu boyutta bir ekonomik krizle hiç karşılaÅŸmamıştı. Karar verme süreci yavaÅŸ ve karmaşıktı ve siyasi gerçeklik, çok farklı çıkarları olan egemen devletlere hizmet etmesiydi. Tutarlı bir çözüm olanaksızdı çünkü ülkeleri AB yönetmiyordu. AB’nin ikileminin ortaya çıktığı yer iÅŸte burasıdır. Ülkeler nihai otoriteyi kendi ellerinde bulunduruyor, AB merkez bankasını denetliyordu. Ya da en azından bazı ülkelerin üzerinde etkisi vardı. Ülkelerin, egemenliÄŸi Avrupa BirliÄŸine devretme isteksizliÄŸi, otoritesi olanlar tüm Avrupa adına konuÅŸamazken, Avrupa adına konuÅŸanların çok az gerçek otoritesinin bulunduÄŸu anlamına geliyordu. [64]

​

AB’nin merkezî ve dayanak noktası Fransız-Alman iliÅŸkisiydi. Ama bu artık eÅŸit bir ortaklık deÄŸildi. Almanya açık farkla Avrupa’nın en büyük ekonomik gücüydü. DiÄŸer yandan Fransa sadece Almanya’nın gerisinde kalmıyor, aynı zamanda Fransa’nın içindeki farklılıklar, Fransızların tek bir sesle konuÅŸmasını zorlaÅŸtırıyordu. Almanya, Avrupanın en yüksek sesine sahipti ama baÅŸbakanı Avrupa adına konuÅŸmuyordu ve Almanya’nın çıkarları da Avrupa’nın geri kalanıyla aynı deÄŸildi. [65]

​

Ekonomik kriz Avrupa’yı vurduktan sonra Almanlar bankacılık sistemini aşırı derecede desteklemek istemedi. Kendi durumunu yeterince iyi idare ediyordu. Sorunlar baÅŸka ülkelerdeydi. DiÄŸer ülkelerdeki seçmenler, Alman BaÅŸbakanını seçmiyordu. Almanya BaÅŸbakanı, refahlarının ve iÅŸlerinin, Avrupa’nın geri kalanının Almanya’nın mallarını almasına ne derece bağımlı olduÄŸunu anlaması gerekmeyen seçmenlerine karşılık vermek zorundaydı. Almayanın bakış açısına göre Avrupa’nın geri kalanındaki sorunlar, tembelliÄŸin ve rahatına düÅŸkünlüÄŸün sonucuydu. Avrupa’daki bazı kesimlerin bakış açısına göreyse sorun, Almanya’nın sistemi kendi yararına yönlendirmesinden kaynaklanıyordu. Almanya’yı giderek daha fazla diÄŸer AB üyelerinden ayıran, Avrupa’nın bugünkü sorununun yapısını bu oluÅŸturuyordu. [66]

​

Kriz, Avrupa’yı çarpıcı bir ÅŸekilde böldü. Maastricht’i izleyen yıllarda geleceÄŸi çok parlak görünen bütünleÅŸme ilk ekonomik kriziyle karşılaÅŸmıştı ve krizin bozduÄŸu en önemli ÅŸey Avrupa’nın birliÄŸiydi, örneÄŸin Almanların çıkarına olan ÅŸey Ä°spanyolların çıkarına deÄŸildi.[67]

​

Avrupa’da olan ÅŸey, Almanya’nın yarımadadaki üstün konumunu yeniden kazanmasıydı. Almanya krizin üstesinden nasıl gelineceÄŸi konusunda belirleyici oldu çünkü son kredi mercii haline gelmiÅŸti. Ve Almanya iÅŸe yarayacak olsa bile teÅŸviklere karşıydı. [68]

​

Fransız-Alman iliÅŸkileri de yıpranmıştı. Daha yüksek iÅŸsizlik oranına sahip Fransa teÅŸvik paketi istiyordu. Almanya ise buna karşı çıkıyordu. Bu, 1947’nin en kötü durum senaryosuydu: Almanya, Avrupa’nın büyük gücü olarak yeniden doÄŸuyordu ve Fransa ile Almanya arasındaki baÄŸ kopuyordu. Elbette bu savaÅŸ anlamına gelmiyordu. Almanya'nın savaÅŸ ya da hatta egemenlik kurma gibi bir arzusu yoktu. Ama ne istediÄŸinden bağımsız olarak Almanya, Avrupa’ya hükmediyordu ve sürtüÅŸme ÅŸiddetliydi. Avrupa’da dört bölge vardı: Alnıanya-Avusturya, Kuzey Avrupa, Güney Avrupa ve DoÄŸu Avrupa. Hepsinin de çıkarları farklıydı ve her bloÄŸun içindeki ülkelerin arasında sürtüÅŸmeler vardı. [69]

​

A.B’nin GeleceÄŸi

AB hâlâ varlığını sürdürüyor ama her ülke kendi çıkarını hesaplıyor, AB’den bağımsız koalisyonlar oluÅŸturuyordu. Merkez bürokrasisi artık önemli kararlar almıyordu. Daha çok, ulusal liderler kendi ülkelerinin çıkarına kararlar alıyordu. Avrupa ulus-devlete geri dönmüÅŸtü.[70]

​

Åžu soruyu ortaya atmamız gerekiyor: Avrupa’nın eski durumuna dönme olasılığı var mı? AB orada olmazsa ya da BM gibi felce uÄŸramış bir çatışma arenasına dönüÅŸürse ne olur? DoÄŸu ülkeleri NATO’ya olan tüm güvenlerini kaybeder ve yükselen Rusya’yla barış yapmak zorunda olduklarını hissederse ne olur?[71]

​

Ülkelerin Arasındaki Problemler

Fransa ile Ä°ngiltere’nin geçmiÅŸi iyi deÄŸildi. Ä°hanet duygusu Ä°kinci Dünya Savaşında, Fransız bakış açısına göre Ä°ngiltere, Fransa’yı en zor anında terk edip güçlerini çektiÄŸinde pekiÅŸti. Fransanın, Napolyon’un Waterloo’da hezimete uÄŸramasında etkisi olan, Ä°ngiltere’yle tarihsel iliÅŸkisi çoÄŸu zaman sıkıntılıydı. Ä°kinci Dünya Savaşının ardından, Avrupa’nın bütünleÅŸmesi tartışmaları sürerken De Gaulle’ün birleÅŸmeye yanaÅŸmamasının nedenlerinden biri de Ä°ngilizlere yönelik derin nefret ve güvensizlikti. Olumsuz duyguların bir tarihi vardı ama bu durumda, Ä°kinci Dünya Savaşındaki deneyimleriyle iyice bilenmiÅŸti. [72]

​

Fransızlar ile Almanların da parlak bir tarihi yoktu. Napolyon’un Waterloo’daki yenilgisinde Prusya askerlerinin de büyük önemi vardı. Almanya birleÅŸir birleÅŸmez Fransa ile Almanya, Almanya’nın kazandığı bir savaÅŸa tutuÅŸtu. Ä°ki dünya savaşını da kattığınızda, apaçık bir ÅŸekilde Fransız-Almanya iliÅŸkisinin tarihi, Fransa’nın, Ä°ngiltere’yle geçmiÅŸinden bile daha kötüydü. [73]

​

BirleÅŸik Devletler, Avrupa’yı Amerikan kaynaklan kullanılarak çözülemeyecek bir yapı olarak görüyor. [74]

​

BirleÅŸik Devletler, Fransa’nın iki askerî macerasına bulaÅŸtı. Birincisi, 2011’de Libya’nın bombalanmasıydı. Burada BirleÅŸik Devletler Fransa’nın eylem çaÄŸrılarını desteklemeyi seçti ve ilk baÅŸta tereddüt etse de sonunda asıl yükü üstlendi. Aynı ÅŸekilde, Fransızlar 2013’te Maliye istikrarı saÄŸlamak için asker gönderdiÄŸinde BirleÅŸik Devletler lojistik destek vererek arka çıktı. [75]

​

Almanya’nın iki olaya da katılmadığını özellikle belirtmeliyim. Bu, Fransız-Alman iliÅŸkilerinde süregelen temel bir dinamiÄŸi iÅŸaret ediyor. Fransa’nın temel ulusal çıkarlarının tehlikede olduÄŸunu hissettiÄŸi iki durumda Almanlar onlara askerî destek vermeyi reddederken BirleÅŸik Devletler destekledi. Bu, Fransız ekonomik çıkarlarının, Almanlarınkilerden uzaklaÅŸmasıyla aynı dönemde oldu. Fransa’da iÅŸsizlik yaklaşık yüzde on ikiydi. Fransızlar iÅŸsizliÄŸi çözecek bir AB politikası isterken Almanlar mali sorumluluÄŸu arttıran bir AB politikası taraftarıydı. [76]

​

Fransa’nın ekonomik zayıflıkları 2008’den sonra kendini daha fazla gösterdi. Fransa’da o zamandan beri apaçık olan ekonomik zayıflık, son iki yüzyıldır olduÄŸu gibi devam ederse Fransa, Avrupa’da giderek daha fazla rekabet edemez hale gelecektir, özellikle de Almanya’yla karşılaÅŸtırıldığında. Rekabet edememek Fransa’yı Almanya’dan farklı ekonomik politikalar izlemeye zorlar ki bu da AB’nin mevcut çerçevesi içinde sıkıntı yaratacaktır. [77]

​

Almanya’nın stratejik politikası, ihracatına olanak tanımak için mümkün olan en büyük ülkeler grubuyla ekonomik iliÅŸkiler geliÅŸtirme temelinde oluÅŸturulmuÅŸtu. Bu anlamda Almanya’nın küresel bir bakışı var çünkü küresel müÅŸterileri bulunuyordu. Ama Almanya bu ülkeleri ekonomi dışında baÅŸka hiçbir araçla müÅŸterileri olmaya zorlayacak bir konumda deÄŸil. Ne Almanya’ya bağımlılar ne de Almanya’yla alışveriÅŸ yapmak zorundalar. AB’nin oluÅŸturduÄŸu araçlar, Almanya’nın, tüm Alman ihraç mallarının yarısını tüketen AB üyelerini denetlemesinin tek yoluydu. [78]

​

Fransa AB’yi terk etmeyecek ama bu ÅŸekilde de kalamaz. Kendi vergi politikasını oluÅŸturmak, kendi bütçe açıklarını yönetmek zorunda kalacak.[79]

​

GidiÅŸat, Fransa ile Almanya arasındaki sınır bölgesinin büyük olasılıkla barış içinde olmayı sürdüreceÄŸini gösteriyor ama iki ülke arasındaki iliÅŸkiler gelecekte o kadar hoÅŸ olmayabilir.[80]

​

Almanya zenginleÅŸiyor ve Fransa yoksullaşıyor. Almanlar, Fransızların yükünü taşımak istemiyor ama Fransızların sunduÄŸu psikolojik ve politik güvenliÄŸi de bırakma yanlısı deÄŸiller. Fransızlar Avrupa’daki yerlerinden vazgeçmek istemiyor ama aynı zamanda ekonomik gerilemeye sonsuza kadar dayanamazlar. [81]

​

Almanlar mallarını almak isteyen doÄŸuya doÄŸru, Rusya’da ve diÄŸer yerlerde fırsatlar arayacak. Fransızlar ise yüzünü güneye, Akdeniz’e çevirecek. Kötüye giden her evlilikte olduÄŸu gibi boÅŸanma fikri ortada dolaşıyor; onları tutkuyla bir arada tutan ÅŸeyler artık tükendi. Almanya kurtarma arayışında deÄŸil. Fransa da bütünleÅŸmiÅŸ bir Avrupa’ya egemen olma peÅŸinde deÄŸil.[82]

​

Ä°ngiltere

Ä°mparatorluÄŸun kaybedilmesiyle ve Batı Avrupa yarımadasındaki ABD egemenliÄŸiyle Ä°ngiltere sıradan bir Avrupa ülkesi haline geldi. [83]

​

Ä°ngiltere, imparatorluÄŸunun kaybından beri Avrupa yarımadasıyla karmaşık bir iliÅŸki sürdürüyordu. Ä°liÅŸkinin karmaşıklığı yeni deÄŸil. Ä°ngiltere her zaman yarımadaya hem çok yakın hem de uzak oldu. [84]

​

Savaşın ardından Ä°ngilizler, Avrupa yarımadasında güçleriyle beraber büyülerini de yitirdi. Yeni odak noktası BirleÅŸik Devletler ve onun muazzam ölçüde farklı kültürüydü. Amerikalılar rahatlıkları ve açıklıklarıyla herkesi baÅŸtan çıkarıyordu. [85]

​

Açıkçası Ä°ngilizlerin Avrupa BirliÄŸi’yle pek fazla iç içe olma isteÄŸi yok. Avrupa’nın bir parçası olsalar da mesafelerini koruyorlar. Bunun nedeni kültürel deÄŸil stratejik. Ä°ngiltere’nin artık Avrupa’daki güç dengesini yönetme yeteneÄŸi bulunmuyor. Ama aynı zamanda, Avrupa’nın artan parçalanması ve çeliÅŸkili ihtiyaçları, Ä°ngiltere’yi ona zarar verebilecek durumların içine çekmeye yatkın olacak. Sorunları çözmek için Avrupa Merkez Bankasına bağımlı olmak istemiyor, yarımada ülkelerinin arasındaki siyasi çapraz ateÅŸin arasında kalmayı da tercih etmiyor.[86]

​

Dengeyi korumak için Ä°ngiltere en büyük müÅŸterisiyle, BirleÅŸik Devletlerle iliÅŸkilerini sürdürüyor. Ama sadece ekonomik bir iliÅŸkiyi sürdürmekten daha fazlasını yapıyor. Ä°ngilizler büyük bir ordu, planlı indirimlerden sonra bile Avrupa için büyük olan bir ordu bulunduruyor. Peki ama tüm bunlar nereye varıyor? Ä°ngiliz ordusu çoÄŸu yerde tek başına etkinlik gösteremiyor. Ordunun rolü, Ä°ngiliz gücü önemsiz deÄŸil. DiÄŸer müttefiklerin tersine, simgesel olmanın çok uzağında. Özellikle SAS, Ä°ngiliz özel birlikleri pek çok operasyonda çok önemli yer tutmuÅŸtu. Ama BirleÅŸik Devletler’in en büyük kazancı siyasi. Fransız ve Almanlar ABD’nin Irak’taki operasyonlarına karşı çıkarken pek çok küçük Avrupa ülkesiyle birlikte Ä°ngiltere buna destek verdi. Ä°ngiliz desteÄŸi, ittifaka baÅŸka türlü elde edemeyeceÄŸi bir meÅŸruluk kazandırdı. [87]

​

Ä°ngilizlerin Amerikan savaÅŸlarına katılma istekliliÄŸi elbette ülkedeki pek çok kesim tarafından eleÅŸtirildi ama hizmet ettiÄŸi amaç önemsiz deÄŸildi.[88]

​

Ä°ngilizler dengelemeye devam ediyor ve her zamanki gibi denge saÄŸlama ÅŸekilleri karmaşık. Karışık iÅŸler var ama sonuç olarak hedef, Ä°ngiltere’nin Ä°ngiliz ulusal çıkarlarını, denetlenemez bir ÅŸekilde yönetemeyeceÄŸi durumların içine sürüklenmeden mümkün olan ölçülerde güvenceye alma yeteneÄŸinin korunması. Ä°ngiltere her zaman olduÄŸu gibi çevresini ustaca idare ederek felaketten uzak durmaya çalışıyor. Sonuç olarak bakarsak Ä°ngiltere Amerikalıları, Fransızları, Almanları ve dolaylı olarak geri kalan ülkeleri ustalıkla yönetip asla tamamen egemenliÄŸi kabul etmiyor.[89]

 

 

 

 

 

Kaynaklar

[1] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[2] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[3] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[4] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[5] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[6] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[7] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[8] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[9] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[10] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[11] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[12] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[13] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[14] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[15] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[16] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[17] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[18] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[19] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[20] Büyük Satranç Tahtası. Zbigniew Brzezinski. Ä°nkılap:1997

[21] Gelecek 100 yıl. George Friedman. Pegasus: 2010

[22] Gelecek 100 yıl. George Friedman. Pegasus: 2010

[23] Gelecek 100 yıl. George Friedman. Pegasus: 2010

[24] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[25] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[26] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[27] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[28] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[29] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[30] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[31] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[32] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[33] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[34] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[35] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[36] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[37] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[38] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[39] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[40] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[41] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[42] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[43] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[44] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[45] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[46] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[47] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[48] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[49] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[50] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[51] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[52] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[53] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[54] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[55] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[56] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[57] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[58] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[59] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[60] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[61] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[62] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[63] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[64] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[65] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[66] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[67] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[68] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[69] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[70] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[71] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[72] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[73] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[74] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[75] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[76] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[77] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[78] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[79] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[80] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[81] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[82] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[83] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[84] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[85] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[86] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[87] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[88] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

[89] Avrupa Krizi. George Friedman. Pegasus: 2015

Kültür Sayfası

bottom of page