top of page
AraÅŸtırma Üniversiteleri
Sabancı.jpg

EÄŸitimin GeleceÄŸi, Üniversitelerin ve EÄŸitimin DeÄŸiÅŸen Paradigması (Komisyon, Sabancı:2003) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.

Eylem-AraÅŸtırma Yoluyla Kesin Geçerlilik

Durumun deÄŸiÅŸebilmesi için çaÄŸdaÅŸ üniversite araÅŸtırmalarında üretilen bilginin iki önemli aksaklığının düzeltilmesi gerekir. Birincisi, sorun sahiplerinin araÅŸtırmanın odak noktasının belirlenmesinde önemli bir ağırlığa sahip olmaları gerekir; diÄŸer ÅŸeylerin yanı sıra, bu ÅŸöyle bir anlama da gelir: Hangi soruların sorulacağına tek başına akademik disiplinlerin profesyonel kontrol sistemleri deÄŸil, araÅŸtırmacılarla sorun sahipleri birlikle karar vermelidir. Ä°kincisi, araÅŸtırma sonuçlarının kalitesini akademik profesyonellerle sorun sahipleri birlikte belirlemelidir. DoÄŸruluÄŸa iliÅŸkin gerçekten önem taşıyan sorunların merkezinde sadece araÅŸtırma sonuçlarının profesyonel meslektaÅŸları ne kadar ikna ettiÄŸi deÄŸil, sorun sahiplerinin yaÅŸadıkları gerçek sorunları çözüp çözmediÄŸi meselesi yatar. Daha basit bir ifadeyle, Humboldtçu üniversiteye kesin olarak son vermenin zamanı gelmiÅŸtir. 

​

Bu hedeflere ulaÅŸmanın en elveriÅŸli yolu eylem-araÅŸtırmayı üniversitelerin temel araÅŸtırma stratejisi haline getirmektir. Eylem-araÅŸtırma, Humboldtçu sistemin en önemli zayıflıklarına doÄŸrudan el atar. Eylem-araÅŸtırmanın merkezinde profesyonel araÅŸtırmacılarla yerel sorun sahiplerinin iÅŸbirliÄŸi halinde yürüttükleri araÅŸtırma yoluyla eylem ile bilgiyi bir araya getirme süreci yer alır. Eylem-araÅŸtırma mevcut sorunlar açısından geçerliliÄŸe sahip bilginin öne çıkarılmasına dayanır. Üzerinde durduÄŸu ÅŸey pratik akıl yürütme, klinik bilgi, nasılı bilmektir. Bu bakımdan hem üniversitenin araÅŸtırmacı profesyonelleri hem de sorun sahiplerinin katkıda bulunabilecek geçerli becerilere ve bilgiye sahip olduklarını ve araÅŸtırma sürecinde eÅŸit saygı görmeleri gerektiÄŸini söyleyerek, bu iki taraf arasında demokratik bir iliÅŸki kurulmasını ister. 

​

Eylem-araÅŸtırmaya göre en iyi kesinlik testi araÅŸtırma sonuçlarının durumu arzu edilen yönde deÄŸiÅŸtirip deÄŸiÅŸtiremediÄŸidir. Eylem-araÅŸtırmanın doÄŸruluÄŸunu arzu edilen hedeflere varma yeteneÄŸi gösterir. Ä°nsanlara, en kesin araÅŸtırmanın eylem içinde asla sınanmayan araÅŸtırma olduÄŸu biçimindeki Humboldtçu üniversite öÄŸretisinin doÄŸruluÄŸuna inanmanın öÄŸretilebileceÄŸi gibi bir düÅŸünce, eylem-araÅŸtırmacıları çok ÅŸaşırtır. 

​

AraÅŸtırmanın odak noktası sorun sahiplerinin üniversite araÅŸtırmacılarıyla tartışma ve iÅŸbirliÄŸi içinde bulundukları bir iletiÅŸim sürecinin sonucu olarak ortaya çıktığından, eylem-araÅŸtırma üniversite araÅŸtırmacılarından almış oldukları eÄŸitime ve mesleki ödüllendirme sistemlerine tümüyle ters düÅŸen bir uÄŸraÅŸ içine girmelerini talep eder. Eylem-araÅŸtırma, özellikle, üniversite araÅŸtırmasının güvenilirlik-doÄŸruluk standartlarına meydan okur ve bilginin güvenilirlik ve doÄŸruluk standartlarının bir eylem-araÅŸtırma sürecinde ortaya çıkan eylemlerin sorunları gerçekten çözüp çözmediÄŸine ve katılımcıların içinde bulundukları durum üzerindeki kontrollerini gerçekten artırıp artırmadığına bakılarak saplanması gerektiÄŸi üzerinde ısrarla durur—bu, Taylorist üniversite örgütünün yapamayacağı bir ÅŸeydir. 

 

Eylem-araÅŸtırmada içeridekilerle dışarıdakiler ortak bir öÄŸrenme sürecine katılırlar. Bunu mümkün kılan temel unsurlardan biri iyi bir iletiÅŸimin kurulmasıdır. Bunun mümkün olması için ise tarafların birbirlerini anlayabildikleri bir söylem gerekir. Bu durum profesyonel akademik jargonlaÅŸtırmanın o efsanevi dışlayıcılığına taban tabana ters düÅŸen bir gerekliliktir.

​

Ve son olarak, eylem-araÅŸtırmanın bir baÅŸka sonucu üniversitelerin bölümsel yapısının arka plana itilmesidir. Sorunların bütün karmaşıklıklarıyla ve konuya iliÅŸkin eldeki mevcut bütün bilgilerin ışığında elbirliÄŸiyle incelenebilmesinin merkezinde sorun sahipleriyle etkin ve açık bir iletiÅŸim kurma yeteneÄŸi vardır. Açıktır ki bu, eylem-araÅŸtırmayı akademik bölümcülüÄŸün dolaysız karşıtı haline getirir. Eylem-araÅŸtırma, disiplinlerin gerçek dünyayı tek bir disiplinin sahip olduÄŸu perspektifler ve yöntemler çerçevesinde yeniden tanımlamasına ve tek bir disiplinin bulduÄŸu belli bir çözümü dayatabilmek için sorunların o disipline özgü tanımını dayatmasına zorunlu olarak karşı çıkar. 

​

Eylem-araÅŸtırma, dış dünyayı disiplinlerin bürokratik olarak yapılandırılmış dünyasının kalıplarına uydurmak üzere yeniden tanımlamak yerine, sorunları konuya iliÅŸkin her türlü profesyonel bilgiyle ve sorun sahiplerinin o anda sahip oldukları her türlü bilgiyle ele almaya çalışır. Bu, üniversite mensuplarını çapraz-disiplinli ve üniversiteler arası ekipler halinde harekete geçirip örgütleyebilmeyi ve bu ekipleri etkin biçimde yönetebilmeyi gerektirir. Özellikle uygulamalı bilimlerde bu türden kimi baÅŸarılı çabalara rastlanıyor olsa bile, bilim ve teknoloji çalışmaları, uluslararası iliÅŸkiler ve barış çalışmaları da dahil, sosyal bilimlerde bu pek enderdir.

​

Bu durum, eylem-araÅŸtırmanın Humboldtçu üniversite içinde kendisine bir yer bulabilmesi ciddi bir sorun haline geliyor. Üniversiteler bu bakımdan imalat ÅŸirketlerinden çok daha az yaratıcıdır. Birçok ÅŸirket, operasyonlarının dinamizmini artıran ve firmanın iç dünyasını sorun sahiplerine doÄŸrudan baÄŸlayan ÅŸirket-ötesi ekipler, imalat hücreleri ve problem-çözme ekipleri kurmuÅŸlardır. Katılımcıları gayet iyi bir biçimde yönetebilmek, baÅŸarı ve baÅŸarısızlıklarından dersler çıkarabilmek üzere, onları bu çok-disiplinli çalışmalar içinde deÄŸerlendirip ödüllendirebildikleri anlaşılıyor. Buradan, üniversitelerin bu türden destekleyici çalışma ortamları yaratma yeteneÄŸinden yoksun oldukları gibi bir sonuç mu çıkarmamız gerekiyor?

altbach.jpg

Philip G. Altbach'ın Akademik Mükemmeliyete Giden Yol (Eflatun: 2012) adlı kitaplarından kısaltılarak alınmıştır.

21. Yüzyılda Küresel BaÄŸlam

AraÅŸtırma üniversiteleri küresel yükseköÄŸretimin ve sosyal ortamın tamamlayıcı parçalarıdır. Dünya çapında yükseköÄŸretimin 21. yüzyıldaki önemli gerçeklikleri, öÄŸrenci baÅŸvurularının kitleselleÅŸmesini, özel sektörün rolünü ve kamusal yükseköÄŸretimin özelleÅŸtirilmesini, yükseköÄŸretimde kamu yararı-özel yarar karşılaÅŸtırılmasına dair sürmekte olan tartışmaları, Asya ülkelerinin akademik merkezler olarak yükselmelerini ve yakın tarihlerdeki, küresel ekonomik krizi ve onun yükseköÄŸretim üzerindeki etkisini içermektedir.

​

2008 de baÅŸlayan ekonomik krizin genelde yükseköÄŸretimi özelde ise araÅŸtırma üniversitelerini nasıl etkileyeceÄŸi belirsizliÄŸini koruyor. YükseköÄŸretim finansmanında bazı ülkelerde ciddi kesintilere gidilmesinin örnekleri vardır; 2010 ve 2011'de BirleÅŸik Krallık'ta yüzde 20 oranında bütçe kesintisi ve BirleÅŸik Devletler'in birçok yerinde devam eden devletin uyguladığı kesintiler gibi. Japonya dışında, Asya ülkelerinin pek çoÄŸu yükseköÄŸretim bütçelerinde kesinti yapmamışlardır. Bundan baÅŸka, kıta Batı Avrupa, ekonomik sıkıntıya raÄŸmen, yükseköÄŸretim bütçesinde önemli bir kesinti yapmamıştır.

​

Tarihsel Arkaplan

AraÅŸtırma her zaman akademik kurumların önemli bir iÅŸlevi olmamıştır. Aslında, modern araÅŸtırma üniversiteleri özellikle Wilhelm von Humboldt'un reform yaptığı Berlin Üniversitesi olmak üzere, sadece 19. yüzyılın baÅŸlangıcına kadar dayanmaktadır. Ondan önce, üniversiteler büyük ölçüde öÄŸretime ve hukuk, tıp ve teoloji gibi alanlarda uzman kiÅŸiler yetiÅŸtirmeye adanmıştı. Humboldtçu model önemli ölçüde araÅŸtırmaya odaklanmasına raÄŸmen araÅŸtırmanın ulusal geliÅŸim için yapılmasına ve temel araÅŸtırmadan fazla olmasa da uygulamalı çalışmaya ağırlık veriyordu. Bu araÅŸtırma modelinden, kimya ve fizik gibi bilim dallarında ve ekonomi ve sosyoloji gibi sosyal bilimlerdeki geliÅŸmeyle birlikte disiplinel bir yapı ortaya çıktı.

​

Humboldt'un üniversitesi Prusya hükümeti tarafından finanse edilen bir devlet üniversitesiydi. Akademik personel devlet memuruydu ve yüksek sosyal bir itibara ve iÅŸ güvenliÄŸine sahiptiler. Akademik uzmanlığın yapısı hiyerarÅŸikti ve kürsü sistemi üzerine kuruluydu. Humboldtçu düÅŸüncede “öÄŸrenme özgürlüÄŸü” ve “öÄŸretim özgürlüÄŸü” üniversitede otonomiyi ve akademik özgürlüÄŸü önemli ölçüde kutsallaÅŸtırmıştır.

​

Prusya hükümeti bu yeni üniversite modeline destek oldu çünkü bu model ulusal geliÅŸime ve Prusya'ya ve daha sonra Almanya'ya uluslararası güç ve etkiye ulaÅŸmada yardım vadediyordu. Ä°ki ülkenin -Japonya ve BirleÅŸik Devletler- büyük bir ÅŸevkle Humboldtçu modeli benimsemesi önemlidir; her ikisi de özellikle 19. ve 20. yüzyılda, kendilerini ulusal geliÅŸime adamış ve yükseköÄŸretimi bu geliÅŸime bir yardımcı olarak görmüÅŸlerdir.

​

Alman araÅŸtırma üniversitesinin baÅŸka bir biçimi olan Amerikan araÅŸtırma üniversitesi de konuyla özellikle ilgilidir. 19. yüzyılın sonlarında, arazi bağışı yasalarından sonra, Amerika üniversiteleri, tarım ve yeni geliÅŸen tarım endüstrisi için bilimden yararlanmaya odaklanan araÅŸtırmaların üzerinde durmaya baÅŸlamışlardı.

​

AraÅŸtırma üniversiteleri demokratik olamazlar; onlar yeteneÄŸin önceliÄŸini tanır ve kararları mükemmeliyetin amansız bir ÅŸekilde devam ettirilmesine dayanır. Aynı zamanda, öÄŸretimde, araÅŸtırmada ve küresel bilgi ağına katılımda en iyisi olmayı istemelerinden ötürü seçkin kurumlardır.

​

ÖÄŸrenciler de üniversite ruhunun merkezi elemanlarıdır. Toplumdaki ve belki dünya çapındaki, en baÅŸarılı genç insanlar arasından liyakata dayalı bir ÅŸekilde, ideal olarak, seçilmekle kalmayıp, aynı zamanda üniversitenin amaçlarına ve akademik deÄŸerlere uymak zorundadırlar. Yüksek derecede performans beklenmektedir.

​

AraÅŸtırma Üniversiteleri

Ulusal kurumlar olarak araÅŸtırma üniversiteleri lisans öÄŸrencilerinin az bir kısmına, genellikle en iyi ve baÅŸarılı olanlara hizmet vermekte ve en iyi kalitedeki akademisyenleri çalıştırmaktadır. Bu kurumlar öÄŸrencilerin doktora düzeyinde eÄŸitilmesinde önde gelen üniversitelerdir ve araÅŸtırma hasılasının önemli kısmını oluÅŸtururlar Daha küçük ülkeler belki sadece bir tane araÅŸtırma üniversitesine sahipken daha büyük ülkeler, yükseköÄŸretim kurumlan içinde azınlığını oluÅŸturmasına raÄŸmen daha fazlı sayıda araÅŸtırma üniversitesine sahip olabilirler. ÖrneÄŸin, Amerika BirleÅŸik Devletleri'nde 4800 ortaöÄŸretim sonrası kurumun 150 tanesi küresel anlamda araÅŸtırma üniversitesidir; Hindistan 18.000 yükseköÄŸrenim kurumundan belki 10 tanesi, Çin'in ise yaklaşık 5.000 ortaöÄŸretim sonrası kurumunun 100 tanesi böyledir.

​

AraÅŸtırma üniversiteleri birçok ülkede hem temel hem de uygulamalı olarak çok sayıda araÅŸtırma yaparlar ve fonların çoÄŸunu araÅŸtırma için alırlar. Profesörler, araÅŸtırma yapmadaki nitelikleri bazında iÅŸe alınır ve araÅŸtırmadaki hüner ve verimliliÄŸi doÄŸrultusunda ödüllendirilir. Akademik toplumun çoÄŸu, lisans öÄŸrencileri de dahil, çoÄŸunlukla araÅŸtırmaya katılma fırsatına sahip olur ve araÅŸtırma kültürünü yaÅŸarlar.

​

Bütçeleri diÄŸer üniversitelerden daha büyük ve öÄŸrenci başına düÅŸen harcama daha fazladır. EÄŸer kurumlar baÅŸarı olacaksa, finansal desteklerinin çoÄŸu ülkede genellikle kamu kaynaklarından sürdürülmesi zorunludur.

​

Özel Bir Tür Profesör

Akademisyenlerin öÄŸretimlerini ve araÅŸtırma sorumluluklarını en yüksek düzey de icra edebilmeleri için iyi eÄŸitimli olmaları gerekmektedir. AraÅŸtırma kültürüne baÄŸlılıkları güçlü bir kararlılık da gerektirmektedir. Her ülkede akademik uzmanlık için norm olmadığı halde, araÅŸtırma üniversitelerinin akademik personeli genel olarak doktora veya onun denginin sahibidir, ülkelerindeki veya yurt dışındaki en iyi üniversitelerde çalışmışlardır.

​

AraÅŸtırma üniversitesi profesörü, tıpkı kurumun kendisi gibi, rekabetçi ve katılımcıdır. Bu akademisyenler hem bilimi ilerletmek hem de kariyer ve saygınlık geliÅŸtirmek amacıyla bilime ve akademisyenliÄŸe hizmet arzusuyla doludur. Aynı zamanda, özellikle bilim alanında, takım halinde çalışırlar ve iÅŸbirliÄŸinin önemini bilirler.

​

AraÅŸtırma üniversitesi profesörleri birçok bilimsel makale ve kitapların oluÅŸumuna önemli ölçüde katkıda bulunurlar. Yayın yapma hızları akademik meslek ortalamalarının üzerindedir. Aslında, belki de en bilinen akademik dergilerde görülen makalelerin yüzde 90'ı muhtemelen araÅŸtırma yoÄŸunluklu üniversitelerdeki profesörler tarafından yazılmaktadır.

Kültür Sayfası

bottom of page