Üniversitenin Ä°ÅŸlevi Tartışmalarının BaÅŸlaması
Prof. Dr.Taner Timur'un Toplumsal DeÄŸiÅŸim ve Üniversiteler (Ä°mge: 2000) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Üniversitenin Ä°ÅŸlevi Tartışmaları
Tüm Batı dünyasını kapsayan tartışma üniversitenin temel iÅŸleviyle ilgiliydi. Üniversitenin öncelikli misyonu, Humboldt'tan beri vurgulanan formasyon mu olacaktı? Yoksa giderek profesyonelleÅŸen dünyada evrime ayak uyduracak ve kendisi de temel iÅŸlevi yönetici kadroları yetiÅŸtirmek olan bir kuruma mı dönüÅŸecekti?
​
Clark Kerr: “Toplumun Hizmetinde Üniversite”
Clark Kerr 1963’te konuyu yeni bir terminoloji içinde sunan bir seri konferans vermiÅŸ ve bunların yayınlanmasıyla da günümüze kadar süren tartışmalara temel teÅŸkil edecek bir eser ortaya çıkmıştır. Amerikalı profesöre göre idealist felsefe kökenli, Humboldt damgalı klasik üniversite artık çağını tamamlamıştı. Yeni dönemde üniversite bir ideaya göre deÄŸil, yeni ihtiyaçlara yanıt arayan toplumsal iÅŸlevlere göre biçimlenecekti. Bu yüzden de çoÄŸulcu bir yapıya sahip olacaktı.
Üniversiteye bir ideale (Ä°dea'ya) göre deÄŸil de toplumsal iÅŸleve göre yaklaÅŸmak gerçekten de önemli bir farktı. Kerr önce solun, sonra sağın hücumuna uÄŸramış ve sonunda da Kaliforniya Valisi Ronald Reagan'ın hışmına uÄŸramıştı. Oysa aynı yaklaşım, bir Fransız düÅŸünür tarafından, fakat yine Amerikan üniversiteleriyle ilgili baÄŸlamda ilerici bir yönde kullanılmıştır.
Fransa: “Idea”cı Gusdorf
1960'larda dünyada üniversiteleri saran devrimci dalga, doruÄŸuna Fransa'da ulaÅŸtı. ÖÄŸrenci grevleriyle baÅŸlayan ve Mayıs 68'de on milyon iÅŸçinin de greve katılmasıyla düzeni temellerinden sarsan bu hareket, sonunda bastırılmış olsa da etkileri günümüze kadar devam eden bir fikir mayalanmasına yol açtı. Birtakım tabular yıkılmış, birçok alanda özgürlüklerin sınırları geniÅŸlemiÅŸ, kısaca yeni bir zihniyet doÄŸmuÅŸtu. Tüm bu toplumsal sarsıntının çıkış noktası üniversiteler olduÄŸu için elbette ki üniversite kurumu da yeni tartışmaların ve yeni yapılanma projelerinin konusu olacaktı.
​
Fransa'da da öÄŸrenci hareketleri Amerika'dakine benzer nedenlerle doÄŸmuÅŸtur. Ancak ülkede güçlü ve radikal bir solun varlığı, Fransa'nın devrimci geleneÄŸi ve tüm elitlerin üretimini "yüksek okullar"a bırakmış bir sistemde üniversitelerin "proleterleÅŸmiÅŸ" hali, hareketin baÅŸka hiçbir ülkede rastlanmayan boyutlara ulaÅŸmasına yol açtı.
​
Gusdorf, Üniversite sorununu tartıştığı eserinde, "teknolojik, teknokratik ya da politik çıkarların hizmetine girmiÅŸ" ve bütün partilerin "kendi çıkarları için yararlı bir alet haline getirmeye çalıştıkları" bir üniversite sistemine isyanını dillendiriyordu. OrtaçaÄŸ skolastiÄŸiyle XVIII. yüzyıl Alman üniversitelerinin seminerlerini aynı plana koyarak öven ve "kitle üniversitesi deyimi, terimlerde bir çeliÅŸki ve entelektüel bir ahlaksızlıktır" diyen Gusdorf'un isyanını anlamak kolay, fakat analizini paylaÅŸmak zordur. Bununla beraber Fransız akademisyenin, kültürün tamamen profesyonelleÅŸmesi ve bayağılaÅŸmasına karşı, klasik ve hümanist bir kültürü savunan tutumu genel bir referans teÅŸkil etmiÅŸtir.
​
1960'ların sosyoekonomik ortamında Gusdorf'un yaklaşımı elbette ki ütopikti ve zaten kendisi de "üniversite bir ütopyadır; yeryüzünde hiçbir zaman gerçekleÅŸememiÅŸ bir rüyadır" diyordu. Devrimci dalgaların bastırılmasından sonra daha da hayal oldu.
Üniversitenin Ä°ÅŸlevi: A. Touraine
Yeni ortamda asıl tartışma konusu üniversitenin toplumsal iÅŸlevleri olmalıydı. C. Kerr'in eserinin büyük yankılar uyandırması, tutucu bir ÅŸekilde de olsa belki bu ihtiyaca yanıt aramasından doÄŸuyordu. Fransa'da bu yönde, fakat ilerici bir yaklaşımla konuya eÄŸilen düÅŸünür Alain Touraine olmuÅŸtur.
​
A. Touraine, ABD üniversitelerini içeriden inceleyerek ve C. Kerr'in düÅŸüncelerini tartışarak konuya daha somut bir ÅŸekilde eÄŸilmiÅŸtir.
"C. Kerr bir 'üniversite fikri' önermiyor; daha çok birbirinden bağımsız ve sık sık da birbirine zıt iÅŸlevleri baÄŸdaÅŸtırma ÅŸekli üzerinde düÅŸünüyor."
​
Böyle bir yaklaşım, Touraine'e göre, üniversiteyi "farklı toplumsal çıkarların çatıştığı bir alan haline getiriyor" ve sonunda da "dış dünyanın kuvvet iliÅŸkilerini üniversitenin içine taşıyor ve böylece de üniversiteyi egemen düzenle bütünleÅŸtiriyor" Touraine böylece, "üniversite fikri yerine üniversitenin iÅŸlevlerinden söz etmenin büyük bir ilerleme" olduÄŸunu kaydetmekle beraber, Amerikalı bilim adamının analizinin sınırları da göstermiÅŸ oluyordu. Oysa, ne yapılması gerekliydi?
​
Fransız sosyolog, ABD üniversitelerinin iÅŸlevlerini tarihi bir dönemleme içinde ele almış ve bunların üç ayrı dönemde üç ayrı iÅŸleve sahip olduklarını göstermiÅŸtir. Touraine'e göre, XIX. yüzyıl sonuna kadar Amerikan halkının uluslaÅŸmasında rol oynayan üniversiteler, "mevcut ideolojilerin ve toplumsal iliÅŸkilerin devamını saÄŸlamaktan çok, yeni bir toplumsal düzen kurmaya" katkıda bulunmuÅŸlardı. Oysa XX. yüzyılda tutucu bir statüye bürünmüÅŸ ve 1960'lara kadar "düzeni pekiÅŸtirmeye" çalışmışlardı. 1960'dan sonra ise baÅŸkaldırı yıllarına, Searle'ün "Kampüs Savaşı" dediÄŸi çatışmalara tanık oluyoruz. A. Touraine'in asıl mesajı burada ortaya çıkıyor.
​
Touraine, üniversite içine yansıyan toplumsal çatışmaların giderek profesyonelleÅŸen bir "mültiversite" içinde çözülemeyeceÄŸini "bilimsel bilgiyi üreten ve yayan bir merkez olan üniversitenin çağımızın toplumsal ihtilaflarının giderek artan bir merkezi olduÄŸu"nu, baÅŸka bir ifadeyle "üniversitenin bir profesyonelleÅŸme ortamı deÄŸil, gitgide daha çok bir üretim ve toplumsal ihtilaf vasatı haline geldiÄŸini" ileri sürmüÅŸtür. Mayıs 68'i coÅŸkuyla desteklemiÅŸ olan Fransız sosyolugun Marksist yaklaşımı elbette Amerikalı liberallerin eÄŸilimine uygun düÅŸemezdi.
​
A. Touraine'in asıl kaygısı doÄŸrudan üniversite öÄŸretiminin içeriÄŸiyle ilgili deÄŸildi. Bu öÄŸretimin klasik, hümanist bir eÄŸitim mi olması gerektiÄŸi yoksa profesyonelleÅŸmenin kaçınılmaz mı olduÄŸu hususu onu ancak dolaylı olarak ilgilendiriyordu. Touraine için önemli olan üniversitedeki "toplumsal çatışma"ya demokratik bir yönetim getirmek, çoÄŸulcu bir zemin saÄŸlamaktı.
...Ve Başkaları
Asıl önemli ve yön gösterici sayılabilecek tartışmalar yeni dünya düzenine damgasını vuran ABD'de cereyan etmiÅŸtir. 70'li yıllarda birçok Amerikalı bilim adamının üniversitelerin giderek profesyonalizme teslim oluÅŸ sürecini hüzünle izlediklerini görüyoruz. W.R. Niblett, bu baÄŸlamda üniversitelerin "sadece bilgi deÄŸil vizyon da vermesi" gereÄŸine dikkati çekiyor ve ÅŸunları ekliyordu:
"Üniversitelerin yeni yöneliÅŸlere ihtiyacı olduÄŸu inancındayım, üniversitelerin buna yanıtı ne sadece mültiversite olma yolunda yoÄŸunlaÅŸmalarında ne de saf bilim ve araÅŸtırma kurumu olma azimlerinde aranmalıdır. Güncel ve yaÅŸayan dünya için kiÅŸisel ve uygarlaÅŸtırıcı bir öÄŸretim alanı olarak kalmalıdırlar. BaÅŸka bir deyiÅŸle araÅŸtırma ve bilimsellikle, eylem arasında ve duygusal ile bilgisel arasında baÄŸlantıya ihtiyaç duymaktadırlar."
​
Oysa Niblett'den iki yıl sonra baÅŸka bir Amerikalı akademisyen, B. J. Bledstein, Amerikan üniversitelerinde profesyonellik kültürünün tarihi kökenlerine eÄŸiliyordu. "Amerikan üniversitelerini yeni bir ışık altında, 1870-1900 yıllarında doÄŸan ve olgunlaÅŸan profesyonellik kültürünün hayati bir parçası olarak görme zamanı geldi" diyordu Bledstein.
​
ABD üniversitelerinde yeni dönemde üniversitenin toplumsal iÅŸlevi sorunu, 1960'ların çalkantılı akışı içinde baÅŸlamıştı. Klasik öÄŸretimle mesleki öÄŸretim (profesyonalizm) seçenekleri arasında tercih kavgasına dönüÅŸen bu tartışmalar, genel anlamda bir eÄŸitim felsefesi arayışıydı.