top of page
Ä°lahiyatın Amaçları Ne olmalıdır?
mozturk.png

Prof. Dr.Mustafa Öztürk. Bugünün Ä°lahiyatı Nasıl Olmalıdır: Sempozyum Bildirileri (Ensar: 2014) adlı kitaptan kısaltılarak alınmıştır.

​

1924’de Tevhidi Tedrisat kanunu uyarınca Ä°stanbul Dârulfünûn’da açılan Ä°lahiyat Fakültesi’nin söz konusu kanunda belirtilen amacı “yüksek dîniyyât mütehassısları” yetiÅŸtirmektir. 1949’da açılan Ankara Üniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi’nin amacı ise ilgili kanun tasarısında, “Din meselelerinin saÄŸlam ve ilmî esaslara göre incelenmesini mümkün kılmak, meslekî bilgisi kuvvetli ve düÅŸüncesinde ihatalı din adamlarının yetiÅŸebilmesi için lüzumlu ÅŸartları saÄŸlamak maksadıyla memleketimizde de garptaki örneklerine benzer bir Ä°lahiyat Fakültesi kurulması” diye belirtilmiÅŸtir. Buna mukabil 1982’de yeniden yapılandırma yoluna gidilen Ä°lahiyat Fakültelerinin amaçlarından hiç söz edilmemiÅŸtir.

​

1998-1999 öÄŸretim yılında yeni bir Ä°lahiyat lisans programı uygulamaya konulmuÅŸtur. Öncekilere göre bilimsel program geliÅŸtirme ölçütlerine daha uygun biçimde hazırlanmış olmasına raÄŸmen bu programın da istenen düzeyde olduÄŸu söylenemez. Zira söz konusu programda “Hangi mesleÄŸin bilgi ve becerilerinin öÄŸrencilere kazandırılması amaçlanmaktadır?” sorusuna cevap teÅŸkil edecek yeterli açıklamalar mevcut deÄŸildir. 

​

Amaçlar baÄŸlamında öne çıkan “Ä°lahiyatçı” kavramından anlaşıldığı kadarıyla bu programla yetiÅŸtirilecek meslek adamı “Ä°lahiyatçı”dır. Bu sebeple, “Ä°lahiyatçı kimdir, ne iÅŸ yapar? Ä°lahiyatçılık nasıl bir meslektir?” gibi soruların cevaplarını bulmak gerekir. 

​

Mesleki Hedefler

Buna göre “Ä°lahiyatçı” kelimesinin genel bir anlam taşıdığı ve imam, vaiz, müftü, din kültürü ve ahlak bilgisi öÄŸretmeni, Ä°mam-Hatip Lisesi meslek dersleri öÄŸretmeni gibi meslekleri icra eden herkesin ortak vasfını ifade ettiÄŸi sonucu ortaya çıkmaktadır ki bu noktada ÅŸöyle bir soru sorulabilir: Söz konusu mesleklerden her birini, genel anlamda bir Ä°lahiyatçı olan her kiÅŸi, ilave bir formasyona gerek kalmaksızın baÅŸarıyla yürütebilir mi?

​

Ä°lahiyat lisans programı mezunları doÄŸrudan öÄŸretmen olamadığına göre bu mezunların Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı'nın çeÅŸitli kademelerinde görev alacakları düÅŸünülmektedir. 

​

DiÄŸer taraftan, hâli hazırda yaÅŸanan tartışmalar ÅŸu yaygın kanaati gün ışığına çıkarmış bulunmaktadır: Ä°lahiyat fakültelerinde ne iyi imam, vaiz, müftü, ne de iyi Ä°lahiyatçı yetiÅŸmektedir.

Muhtemelen öÄŸretmenler konusunda da kanaat pek farklı deÄŸildir. Genel memnuniyetsizliÄŸe yol açan bu sonucun asli müsebbibi, aynı kurumda ve aynı müfredatla üç ayrı ihtiyaca cevap verilebileceÄŸini vehmetme yanılgısıdır. Oysa Ä°lahiyat mezunlarının hizmet verdikleri bu üç temel faaliyet alanının bütün müÅŸterekliklerinin yanı sıra, oldukça farklı hususi donanımları da gerektirdiÄŸi ortadadır. Bu yanlış tedrisat sisteminde ısrar, sadece kaynak israfına ve baÅŸarısızlığa mal olmuyor, daha önemlisi, binlerce genç Ä°lahiyatçının hak etmediÄŸi bir yetersizlik duygusuna itilmesine yol açıyor. Gerçekten kalıcı bir çözüme doÄŸru yol almak isteniyorsa, üç tarzı tedrisat önerisi böyle bir tartışma için uygun bir baÅŸlangıç noktası teÅŸkil ediyor.

​

Elbette Ä°lahiyat Fakülteleri’nin öncelikli amacı, Ä°lahiyat talebesine, ehlince tartışılarak üzerinde uzlaşılmış donanımı ve yeterliliÄŸi edindirmek olmalıdır. Müfredat bu amaca hizmet eden aygıtlardan sadece birisidir ve arkasında bir bilim felsefesi, Ä°lahiyat tanımı, Ä°lahiyatçı profili, tedrisat stratejisi yatmayan hiçbir müfredat baÅŸarı vaat edemez. Her yönüyle iyi tartışılmış temel bir Ä°lahiyat programı üzerine, pratik ihtiyaçlara göre muhtelif müfredat programları bina etmek, ilgili kurumların katılımıyla kolaylıkla mümkün olabilecektir. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı ve Millî EÄŸitim Bakanlığı’nın istihdam edeceÄŸi kadrolara hitap edecek programların belirlenmesinde bu kurumların söz sahibi olmasından daha doÄŸal bir ÅŸey olamaz. Sonuçta, pratik amaçlara yönelik bu programların önemli bir kısmı Ä°lahiyat müfredatıyla kesiÅŸse de Ä°lahiyat fakülteleri bünyesinde kazandırılması mümkün olmayan donanım ve becerilerin de söz konusu olduÄŸu görülecektir.

​

MeÅŸruiyet Sorunu

Kanımca Ä°lahiyatın kendisinden beklenen amaçları gerçekleÅŸtirememesi bir yönüyle ölçüde bu kurumun meÅŸruiyet krizi yaÅŸamasıyla ilgili olduÄŸu tespitinde bulunmak mümkündür. Bu kriz önemli ölçüde Ä°lahiyatların kuruluÅŸ amacını dünyevileÅŸtirme ve çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırma gibi kavramlarla hatırlayan toplumsal hafızayla irtibatlıdır. Toplumun önemli bir kesimine göre Ä°lahiyat fakültelerine biçilen bu misyon, toplumsal ihtiyaçların bir ifadesi deÄŸil, siyasal elitlerin tercihlerinin bir yansıması olduÄŸundan Ä°lahiyat için meÅŸruiyet temeli saÄŸlamaktan uzaktır. Aynı hafızaya sahip baÅŸka bir kesime göre ise Ä°lahiyat tam da bu hedeflerden saptığı için meÅŸruiyetini yitirmiÅŸtir. Ä°lahiyat fakültelerini ÅŸamar oÄŸlanına çeviren bu krizi aÅŸmak için, ivedilikle kamu tarafından finanse edilen Ä°lahiyat Fakülteleri’nin toplumsal ve bilimsel meÅŸruiyetlerinin sorgulanması gerekmektedir.

​

Toplumsal meÅŸruiyet, Ä°lahiyat Fakülteleri’nin toplumun hangi ihtiyacına cevap verdiÄŸi sorusunun ikna edici biçimde cevaplanmasıyla saÄŸlanabilir. Herkes bilmektedir ki Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın yürüttüÄŸü din hizmetleri için din görevlileri, Millî EÄŸitim Bakanlığı’nın yürüttüÄŸü din öÄŸretimi faaliyetleri için öÄŸretmenler ve Ä°lahiyat Fakülteleri’nin devamlılığı için bilim insanları Ä°lahiyat fakültelerinde yetiÅŸmektedir. Bu istihdam alanlarını ve bu alanlarda yetkin kadroları toplumsal ihtiyaç haline getiren ise Cumhuriyet Türkiye’sinin, Fransız tipi laiklik anlayışından saparak, dini toplumun bir ihtiyacı ve kurucu unsuru olarak görmesi ve devlete bu konuda kontrolör destekçi rolünü vermesidir. 

​

Peki, bu ihtiyacın karşılanması için doÄŸru adres üniversite midir? Bu soru bizi Ä°lahiyat alanının bilimsel meÅŸruiyeti sorunuyla yüzleÅŸtirmektedir: Ä°lahiyat bir bilim midir? Åžayet bilim ise üniversite bünyesindeki diÄŸer bilim dallarının boÅŸ bıraktığı hangi alanı doldurma iddiasına sahiptir? Bu ve benzeri sorular kulaklarımıza rahatsız edici gelebilir; ama Türkiye’de birçok bilim adamının Ä°lahiyatı bilimden saymadığını, Ä°lahiyatçıların önemli bir kısmının da kendi branşına bilim muamelesi yapmadığını konuyu yakından takip eden herkes bilir.

Kültür Sayfası

bottom of page