Medrese Eğitiminin Bozulması Tartışmaları

Deniz AÅŸkın'ın Türkiye'de Åžark Medreseleri ve Seydalar (Nobel: 2018) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra Osmanlı eÄŸitim sisteminde baÅŸlayan sorunların toplumsal alanda karşılık bulması 17. yüzyılı bulmuÅŸtur. Medreselerde müfredat ve iÅŸleyiÅŸ daha önce bahsedildiÄŸi plan ve programa uygun olarak yapılmamaktaydı. Medreselerde kalan öÄŸrenci sistemi bozulmuÅŸ, öÄŸrenciler devlet yönetiminden hoÅŸnut olmadıklarında celali isyanları, suhte ayaklanmaları ve kapı kulu eylemlerine destek vermeye baÅŸlamışlardı. Müderrisler artık çoÄŸu zaman ders vermek yerine ticaret ile uÄŸraÅŸmaya baÅŸlamış, medreselerin, dünyanın boÅŸ ve geçici olduÄŸu zihinler üreten köhne bir yapıya dönüÅŸtüÄŸü görülmekteydi.
​
Medrese eÄŸitiminde bozulma sürecine giriÅŸ muhakkak ki, devletin yönetimindeki aksaklıklardan ayrı düÅŸünülemez. Merkezî yönetimin bozulması ya da en azından zayıflaması beraberinde alt kurumların kural tanımamalarına, mevcut sisteme uygun hareket etmemelerine neden olmuÅŸtur. Nitekim bu yöndeki araÅŸtırmalar bozulmanın ilk olarak Osmanlı iktisadi hayatına baÄŸlı olarak vakıf sisteminde meydana geldiÄŸine iÅŸaret etmektedir. Maddi yönde geliÅŸen bu tür sorunlar devletin üst kademesindeki kiÅŸilerin kendi istikballerini garantiye almak için eÄŸitim sisteminin iÅŸleyiÅŸine müdahale ettiÄŸi görülmektedir. Böylece Orhan Gazi tarafından kurulan ilk Osmanlı medresesi ve onu izleyen yıllarda Fatih Sultan Mehmet’in Sahn’ı Semanları ile kurumsallaÅŸmaya giriÅŸ ve ardından Kanuni Sultan Süleyman’ın Süleymaniye Medreseleri ile çerçevesi geniÅŸletilen medrese programının ve bunlarla sistematik, kurumsal bir düzene oturtulan Osmanlı eÄŸitim sistemi, 17. yüzyıldan sonra devlet idaresi ile eÅŸzamanlı olarak bozulmaya baÅŸlamıştır.
,
III. Murat art arda çıkardığı fermanlarla medreselerdeki bozuk ve usulüne uygun iÅŸlemeyen yapının onarılması gerektiÄŸi yönünde emirler vermesine raÄŸmen aksaklık devam etmiÅŸtir. III. Selim döneminde çıkarıldığı düÅŸünülen kanunname, medrese eÄŸitim sisteminin kurallara uygun ve kademeler arası geçiÅŸte uyulması gerektiÄŸini hatırlatmaktadır. Ancak sonuç yine deÄŸiÅŸmemiÅŸtir. Devlet kademesinin en üst yetkilisi olarak padiÅŸahın dahi bozulan bu kurum karşısında aciz kalması aslında bu kurumun ne kadar güçlü olduÄŸunu göstermekle beraber, padiÅŸahın onlar hakkında radikal bir karar alamadığını da göstermektedir. Dolayısıyla bu ÅŸekilde geliÅŸtirilen birtakım palyatif çözümler, sistemin daha da güç/direnç kazanmasına ve padiÅŸahların bu kuruma alternatifler üretmesine neden olmuÅŸtur. Zaten bu sosyopolitik durumun sonucu olarak II. Mahmud bu kurumu tamamen kaldırmak yerine onları iÅŸlevsiz kılan yeni bir eÄŸitim sistemi olan ve mekteb olarak anılan Batı tarzı eÄŸitim sistemini Osmanlı'ya getirmiÅŸtir.

Prof. Dr.Murat Akgündüz'ün Osmanlı Medreseleri (Beyan: 2012) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Medreselerin Ä°lmi ve Fikri Açıdan Gerilemesi Fikrinin Tartışılması
Bugün bile tartışılmadan kabul edilen yaygın kanaate göre, bütün devlet müesseseleri gibi medreselerin de XVI. asrın sonlarından itibaren bir gerileme sürecine girdiÄŸi iddia edilmiÅŸtir. Böylece XIX. asra gelindiÄŸinde, medreselerin tamamen bir gerileme ve çöküÅŸ devresini yaÅŸadığı sıkça dile getirilmiÅŸtir. Bunun doÄŸru olup olmadığını medreselerin XIX. asır-daki durumunu göz önüne alarak yeni baÅŸtan deÄŸerlendirmek gerekir. Biz de medreselerin Ä°lmi ve fikri yapısını incelerken, bu klasik gerileme düÅŸüncesini tartışmaya çalışacağız.
​
Genellikle Gelibolulu Mustafa Ali (ö. 1600), Koçi Bey (ö. 1651) ve Katip Çelebi (1609-1657)’nin eserlerindeki medreseleri ağır bir dille tenkit eden ifadelere dayanarak, tefekkürü faaliyete geçiren matematik, kelam ve felsefe gibi akli ilimlerin terk edilerek yerlerine nakli ilimlerin okutulmasının gerilemedeki en önemli sebep olduÄŸu savunulmuÅŸtur. Halbuki Katip Çelebi’nin kalktığını iddia ettiÄŸi HaÅŸiye-i Tecrid ve Åžerh-i Mevakıf dersleri zaten Fatih Medreseleri’nin vakfiyesinde yer almamaktadır. Çünkü bu iki eser de Sahn-ı Seman’ın altındaki medreselerde okutulurdu.
​
Bunun yanında, medreselerdeki matematik, astronomi ve felsefe derslerinin XVII. asırdan itibaren tamamen kalkmayarak ikinci planda kaldığı da ileri sürülmüÅŸtür. Nitekim XVII. asırda medreseden yetiÅŸen otuz müellif tarafından çoÄŸunluÄŸu Arapça olan matematik ilmine dair 46 eserin ve astronomi sahasında 193 eserin yazıldığı tespit edilmiÅŸtir. Bu kadar eser yazıldığına göre, medrese uleması arasında matematik ve astronomi tedrisinin hala devam elliÄŸi anlaşılmaktadır. Aynı asırda medresede okunan dersler arasında hisab, hendese, hey’et ve kimya ilimlerini sayılmaktadır.