top of page

Finans Kaynağı

Bu büyüklüğe ulaşan faaliyetlerin finansmanı kolay olmasa gerek. Cemaat gerekli finansmanı nasıl sağlıyordu?

Kesintiler

Eren Ural:

Paralel Yapı örgütünün, kuruluşundan güçlenmesine kadar en büyük mali kaynağı, üyeleri ve sempatizanlarından himmet adı altında toplamış olduğu paralardır. Bu para toplama işlemi bazı dönemlerde âdeta haraç alma suçuna benzerlik gösterecek kadar ileriye gitmiştir. Devlet kademelerine sızmış olan Paralel Yapı mensuplarının, bekâr olanlarının maaşlarının yüzde 20’si, evli olanlarının ise yüzde 10’u himmet olarak toplanır ve vermek istemeyenler ağır baskılara tabi olur. Bu oran gazete ve dergi aboneliği mecburiyetleriyle maaşın yarısından fazlasını bulabilir. [1]

 

Latif Erdoğan:

Bir de bu arada, sayıları yüz binlere varan Cemaat üyesi ya da sempatizanı işçi, memur ve üst düzey bürokratlardan himmet adı altında alınan zorunlu kesintiler var ki, kaleme vurulduğunda bunların da oldukça yüklü meblağlar olduğu görülür. [2]

Himmet Toplantıları

Latif Erdoğan:

İslam'ın infak emrini Gülen ve Cemaat çok iyi kullandı, çok iyi devreye soktu. Daha önceleri Müslümanlar bu tür cemaatlere yardımda bulunurken, sadaka kabilinden çok cüzi yardımda bulunurdu. Talepler bire bir yapılır, kişi de o anda gönlünden ne geçiyorsa o kadar verirdi. Bu da bir makbuzla belirlenir; alan da veren de razı bir şekilde yardım işi noktalanırdı. [3]

Halbuki Gülen öyle yapmadı. Peygamberimizin Tebuk Seferi için yaptığı İnfak talebinden de esinlenerek, yardım yapabilecekgüçteki insanlar bir araya toplanıldı; Gülen onlara önce konunun mahiyetini anlattı, yardımlaşmayla ilgili ayet ve hadisleri yorumladı; sahabe hayatından örnekler verdi, v/ Özellikle anlatılan örnekler gaye ve maksat birlikteliği nazara verilerek, içinde bulunulan zaman ve şartlarla özleştirildi; muhatap kitleye sahabenin izdüşümünde bir toplum oldukları telkin edildi. Bu toplantıların adına da himmet toplantısı adı verildi. Tamamen duygusal yapılan bu konuşmalarla insanlar birbiriyle yarıştırıldı. [4]

Daha sonra himmet toplantıları hem yaygınlaştırıldı hem sistemleştirildi. [5]

En zenginlerin katılacağı himmet toplantılarına Gülen iştirak etse de diğerlerinde konuşmacı olarak başkaları katıldı. Fakat içerik ve üslup hep aynı kaldı. [6]

Bu himmet toplantılarında psikolojik baskılar da yapılıyor ve bunun adına teşvik deniliyordu. Birçok esnaf ve iş adamı çevresinin psikolojik baskısı sebebiyle esas vermeye niyetlendiği miktarın çok üzerinde infakta bulunmaya zorlanıyordu. Bazıları da nasıl olsa baskı yapılacak diye ilk verdiği rakamı aşağı tutuyor, baskı artarsa o da miktarı yükseltiyordu. Bu minval üzere himmet toplantıları git gide adeta bir seremoniye dönüştü. [7]

Önceleri vaatte bulunan kişi ne pahasına olursa olsun, vaat borç gibidir diyerek vaadini ödüyordu. Hatta evini, arabasını satarak vaat ettiği miktarı ödeyen esnafı biliyorum. Fakat daha sonraları kendisi bir kuruş vermeden himmet toplantılarında teşvikçilik yapan, en üst seviyede himmetler vaat edip insanları coşturan himmet cazgırları türedi. İşin ihlas ve samimiyeti kayboldu. [8]

Cemaatin gücü çok yönlü arttıkça ihtiyaçları, giderleri de o nispette arttı; mevcut himmet toplantılarıyla bu giderlerin karşılanması mümkün olmaz hale geldi. Gerçi toplanan himmetler de korkunç meblağlara ulaşmıştı. Burs himmetleri, dış burs himmetleri, kurban himmetleri, genel himmetler hep ayrı ayrı yapılıyor; bunların hepsinde de astronomik denecek miktarlar toplanıyordu. [9]

Eren Ural:

Bu toplantıların ana odak noktası ise kimin ne kadar bağışta bulunduğunu toplum içinde duyurma esasına dayanır. Himmet toplantısında örgütün üst düzey bir yöneticisi önce etkili bir konuşma yaparak manevi ve duygusal bir ortam oluşturur. Daha sonra kimin ne kadar bağışta bulunacağını yüksek sesle söylemesi istenir. İlk olarak daha önceden belirlenmiş ve görevlendirilmiş üyeler rolleri gereği uçuk rakamları yüksek sesle telaffuz eder ve bağış sözü verir. Bunu duyan diğer üyeler de verilen motivasyonun etkisiyle toplantıya giderken akıllarında olan rakamın on, yirmi misli fazlasını söylemek durumunda kalır. Ve sözünü verdiği bu bağış mutlaka tahsil edilir. Bu tip oyunlarla üyelerin tüm varlıklarını elinden almak ve örgüte kaynak oluşturmak için her şey yapılır. Söz verdiği himmeti ödemeyen üyeler ağır baskı ve dışlanma altında bırakılır. [10]

Ahmet Keleş:

Bu beslenmiş ve güçlendirilmiş inanç nedeniyledir ki Hocaefendi cemaate; “Bize bir gazete lazım” deyince gerekli finans anında sağlanıyordu. Samanyolu televizyonunun açılması için yurt genelinden özel kampanya ile yardım toplamıştık. Sadece benim görev yaptığım bölgeden 80 kilo altın sadece hanım kardeşlerimizin ziynet eşyalarından toplanmıştı. Nakit paralar hariç... Gerisini siz düşünün... [11]

Himmetin Rüşvete ve Haraca Dönüşmesi

Latif Erdoğan:

…İşte bu son nokta, yani çıkar ilişkileri meselesinin devreye girmesiyle himmet toplamanın boyutları da değişmiş oldu. [12]

Evvela, Cemaatin basın, eğitim, maliye, emniyet ve yargıdaki gücünü gören esnaf ve iş adamları, himmet adı altında gizli rüşvetler vermeye başladılar; karşılığında bahsi geçen alanlardaki işlerini gördürdüler. İkincisi, Cemaat üyelerinin himmet müracaatında bulunduğu halde istenen ölçüde devreye girmeyen esnaf ve iş adamlarına karşı ise sırasıyla, Cemaate mensup maliye, emniyet ve yargı üyeleri devreye sokuldu. Hangi kademede işi yoluna koydularsa o seviyede himmet adı altında onlardan haraç alındı. Üçüncüsü, büyük iş adamlarından, yargıda, mâliyede problemi olanlar seviyesine göre ya doğrudan Gülen'e ya da bulunduğu ilin imamına müracaat etti, yardım istedi. Yapılan yardımı onlar da karşılıksız bırakmadı, himmet adı altında bedel ödediler. [13]

Gelir kaynaklarının çoğalması, çeşitlenmesi, Cemaati akla hayale gelmeyecek oranda pahalı projelere yönlendirdi. Bu harcamaları karşılamak üzere ise, şantaj, montaj denilen kasetler devreye sokuldu; himmet adı altında soygunlar yapıldı. [14]

Maliye-Yargı-Polis Kumpasına Uğrayan İşadamlarından Örnekler

Metro Turizm

Galip Öztürk:[15]

Her seferinde başka bir istekle geldiler. Açıktan istedikleri 2 milyon 750 bin TL’yi vermeyi reddedince, hakkımda bir “iftiraname” hazırlayıp beni hapse attılar, 14 ay hapis yattım. Ticari ilişkilerimi bozdular, 200 milyon dolar zarar ettim. Ben yine hayır için bunlara yardım yapmaya devam ettim.

Samsun’daki Canik Başar Üniversitesine 4 milyon 650 bin TL nakit para verdim. O okulun kaba inşaatının tamamım ben üstlendim. Bu para isteme trafiği 6 ay sürdü. “Makbuzsuz vermem" deyince Mimar Sezgin Yılmaz bana; Organize Suçlar Şubesi’ndeki dosyamdan bahsetti. “Dosyaları devreye sokarız. Arkadaşları durduramıyoruz” dedi.

Amerika’da çocukluk arkadaşım var; İsmail Tüysüz, Orlando'da yaşıyor. Beni aradı. Pensilvanya’dan gelen bir arkadaşının, parayı vermediğim için bana operasyon yapılacağını söylediğini anlattı. Başka bir arkadaşım da “Bunlar senin başına çorap örecek, kaç dedi. 25 Şubat. Yani 11 gün sonra bir cumartesi, Kahvaltımı yaptım. Polonezköy’e gelirken önümü kesti polisler. “Yurtdışına kaçıyordu” diye beni gözaltına aldılar. Şubeye gittiğimde, borsa manipülasyonu yapmak iddiasıyla gözaltına alındım.

Metroya operasyon yapıldığında, 1700 çocuğa burs veriyordum... Ama onlar, bursların Hizmet üzerinden verilmesini istiyordu. Oysa ben, bir işadamı olduğum için Hizmet’in adamı değil, hizmetlerin adamı olarak görülmek istiyordum.

Düşünebiliyor musunuz; sadece telefon görüşmelerim 52 klasör tutuyor! Savcı Muammer Akkaş ile karşılaşınca, nasıl bir operasyonla yüz yüze olduğumu çok daha iyi anladım. Tutuklandıktan sonra, cezaevine Paralel’den olduğunu gizlemeyen Kasım Mete adlı bir “avukat” geldi ve şöyle bir teklifte bulundu: Bu tatsızlıklar oldu ama Hizmete … milyon dolar verirsen, seni buradan kurtarabiliriz!"

Bir şekilde para sızdırıyorlar sizden. Okul parası ödemezseniz, kurban parasıyla geliyorlar, çocuğunuzun velisi diye geliyorlar. Ufak ufak almaya başlıyorlar. Her şekilde, her ortamda ve her kılıkta olabiliyorlar. Çok iyi kamufle oluyorlar ve çok dikkat edilmesi gereken bir süreçteyiz. Son 22 yılda; Paralelcilere daha çok olmak üzere, birçok cemaate en az 100 milyon dolar yardımda bulundum. Cami dediler verdim, okul dediler verdim, Kuran Kursu dediler verdim, hastane dediler verdim. Ne zaman ki; Paralelin önce Kenya, sonra İstanbul İmamı olan Ahmet Kara, yanında Murat Yıldırım olduğu halde gelip, Afrika için 8-10 trilyon istedi; ben de, para vermek yerine ne yapılacaksa kendimin yaptıracağını söyledim, işte o zaman hedefe konuldum!”

Okyanus Şirketler Grubu’na Kumpas[16]

Enerji, inşaat, güvenlik, sağlık ve temizlik sektörlerinde büyük yatırımları bulunan Konya merkezli Okyanus Şirketler Grubu, Paralel Yapı tarafından çökertilmeye çalışıldı. 

Ankara dahil 12 kentte doğalgaz dağıtımı yapan 7 bin çalışanlı Okyanus Şirketler Grubu'na yönelik karanlık tezgâh, 2008'in Temmuz ayında, grubun enerji piyasasındaki hisselerinin yükselişe geçtiği bir dönemde başladı. Bu dönemden itibaren grubun patronu Nusret Argun'u teknik ve fiziki takibe alan Konya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, kumpas sonucunda açılacak davanın, Özel Yetkili Mahkemeler'de görülmesi için dosya kapsamını CMK 250. Madde'ye göre oluşturdu… Nusret Argun, ihaleye fesat karıştırma iddiasıyla 27 Eylül 2008 günü tutuklandı.

Bunun ardından 1990'larda başbakanlık yapmış eski bir siyasetçinin kuzeni olan işadamı devreye girdi. Bu işadamı, şirkette üst düzey yöneticilik yapan Nusret Argun'un sağ kolu Yılmaz Altınsoy'u ofisine çağırdı ve Argun'un enerji piyasasının yüzde 14'üne hâkim olan şirketleri kendisine 50 milyon dolara devretmesi karşılığında serbest bırakılacağını, aksi takdirde 5 yıl cezaevinde yatacağını söyledi. Teklif, avukatı aracılığıyla tutuklu işadamına iletildi. Fakat Nusret Argun, malvarlığına tehditle el konulmasına şiddetle karşı çıkarak, "160 milyon dolarlık şirketlerimin hisselerini 50 milyon dolara vermem. Cezaevinde ne kadar yatırırlarsa yatırsınlar" dedi. Ve Argun, Okyanus Grubu davasında toplam 180 yıl hapis cezası aldı. 66 ay hapis yattıktan sonra tahliye oldu. Yani kendisini tehdit eden işadamının 5 yıl önce söylediği kadar hapis yatmış oldu.

Konya Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Dosyayı alan ilk savcı olan Cengiz Bal, görevsizlik kararı verip dosyayı Konya'ya iade etti. Bal bunun üzerine görevden alındı. Ardından Mehmet Düzgün adlı savcı soruşturmayı üstlendi. Ancak Konya KOM'un isteklerini yerine getirmeyince dosya ondan da alındı. Bunun üzerine dosya Paralel Yapı'ya yakın Adalet Bakanlığı müfettişleri üzerinden Konya'da yeniden görevsizlik kararı verdirilerek Adana'ya gönderildi. Bu arada adalet müfettişleri, dosyaya bakan savcı ve hâkimlerle ilgili, olay ve dava yeriyle ilgisi olmayan telefon dinleme kararı aldırdı. Adana Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Aydın Ünal, Nusret Argun için bin 205 yıl gibi rekor bir hapis cezası istedi. Davada Argun'un yanı sıra 43 sanık yargılandı. Yargılama sürerken mahkeme, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gündeme gelince, yargılamayı hızlandırdı. Ve Nusret Argun tutuklandıktan 5 yıl sonra 26 Haziran 2013'te 180 yıl hapis cezası aldı. 17 Aralık sonrası özel yetkili mahkemelerle ilgili yasa değişikliğinin ardından da 12 Mart 2014'te tahliye edildi.

Iğdır’da Fahrettin Balamir[17]

Iğdır’da paralelcilerin kendisinden yaptıracakları yurdun inşaat yapımından kullanmak istedikleri 5 bin metreküp betonu vermediğinden kancayı kendisine taktıklarını söyledi. Olaydan bir hafta sonra cemaatin Iğdır abisi olduğunu öğrendiği kişi ve onunla birlikte birkaç kişinin şirketini ziyaret ettiğini anlatan Fahrettin Balamir, “Sadık denilen şahıs ofisimde, ‘bu şirketten bize ne düşer?’ dedi. Ben de 'pardon anlamadım' dedim. O da bana ‘sen burada bize yardım etmiyorsun, onun için bu şirketten bize hisse vereceksin, senet imzalayacaksın, şu kadar para vereceksin’ dedi. Ben tartıştım ve onları iş yerimden kovdum. Bundan sonra bütün işlerime taş koymaya başladılar. Artık iş makinelerimi; kamyonlarımı, şirketime ait araçlarımı polisin de yardımı ile çevirdiler, bağladılar ve büyük cezalar kesmeye başladır. Her gün bir bahane ile iş yerimi bastılar. Beni resmen iflasa sürüklediler” dedi.

İş adamı Fahrettin Balamir:

Kurumların inşaat işlerini alan müteahhitlere ‘siz bu şirketten beton almayacaksınız, aksi durumda hak edişlerinizi ödettirmeyiz’ şeklinde tehditler savurdular. Müteahhit firmalarda bana, ‘biz de elimizdeki işten olmak istemiyoruz’ diyerek, benden istedikleri beton siparişlerini iptal ettiler. Iğdır’da Fethullah’ın bir özel okulu olduğundan benim özel okulumu da burada rakip olarak gördüklerinden işlerimin önünü kestiler. Bu arada poliste boş durmadı… Her hafta artık alışmıştık iş yerlerim polis tarafından basılıyordu. Son olarak çete suçlaması ile polise araçlarıma ‘ceza kesmesinler’ diye rüşvet verdiğim gerekçesiyle suçlamada bulundular. O dönemin Valisi A.P., İl Emniyet Müdürü İ.K., hakim ve savcı bir yerde toplanıyorlar ve benim ceza almam için kararı orada veriyorlar. Ertesi sabahı ben 10 yıl, yeğenim 10 ve rüşvet verdiğimiz iddia edilen polise de 15 yıl ceza verdiler.

…Dönemin Iğdır Valisi A.P., bu derneğe üye olmam için bir iş adamını bana gönderdi. Irak’taki okullarının açılışına çağırdılar, gitmedim. Azerbaycan’daki okullarının açılışına çağırdılar, gitmedim. Kırgızistan’a davet ettiler, gitmedim. En sonunda gönderilen iş adamı dedi ki ‘A. Bey diyor ki, o neyine güveniyor.’ Bu iş adamı da, ‘gel bu derneğe üye ol, vali sana kafayı takmış. Ne aidat öde ne bir iş yap, böyle gidersen seni bitirecekler.’ Bir nebze üzerime gelmesinler diye üye oldum. Fakat gitmedim. Ne olursa olsun ben böyle bir yapıya hizmet etmem dedim ve hiçbir faaliyetlerine katılmadım. İstifa ettim ve ne yaparsanız yapın dedim ve oradan ayrıldım.

O dönem üzerine en çok dönemin KOM Şube Müdürü Mahmut Ç.’nin geldiğini anlatan Balamir, “M.Ç. bana ‘hizmete yardım vermek zorundasın, para kazanıyorsan, buraya destek vermek zorundasın, himmet bedelini vereceksin’ dedi. Sonradan öğrendim ki ilk yurt inşaatına destek vermediğim süreçte bunların Iğdır abisi olan Sadık isimli şahısla benim ofisime gelen de KOM Şube Müdür M.Ç. imiş. Kendisi ile birlikte polis K.D. de gelmiş. Bu beni resmen tehdit etti. Bana, ‘ya gideceksin ya da destek vereceksin’ dedi. Bu şekilde Iğdır’da himmet kumpasına maruz birkaç dövizci iş adamı, yine inşaat işi yapan, nakliye işi yapan, petrol işletmesi olan iş adamları tehdit edildiler, tutuklandılar ve gözaltına alındılar. Ben 6 milyon borçlandım ve buraları 8 ay terk ettim. Sonra Ankara’daki evlerimi, iş makinelerimi, kamyonlarımı sattım. Borçlarımı ödedim ve hala borç ödüyorum.

Kendisinin yanından bir iş adamından KOM Şube Müdür M.Ç.’nin 700 bin TL para isteğini savunan Balamir, “O zaman iş adamı titremeye başladı. Onlar çıktıktan sonra sordum bu kimdir? ‘Allah kabul etmesin, ne edeceğimi bilmiyorum. Bana hiçbir şey sorma’ dedi ve kalktı gitti. Öğrendim ki bu iş adamından cemaat için para isteniliyordu. 

Himmet vermeyen Konyalı iş adamı Sever’e kumpas[18]

Konyalı madenci işadamı Muhammed Sever, FETÖ/ PDY’nin ‘Himmet’ adı altında topladığı bağışı vermediği için örgüt tarafından önce tehdit edildi, ardından da ‘kumpas’ ile tutuklandı. Kömür madeni işleten Muhammed Sever’in adı defalarca Konya’da vergi rekortmenleri listesine girdi. Sever, oğlunu iyi bir eğitim alması düşüncesiyle Gülen cemaatinin okullarına gönderince olanlar oldu. Bir süre sonra kendisinden “himmet” adı altında bağış istendi. İşadamı Muhammed Sever, devlet kurumlarına defalarca bağış yaptığını hatta okul bile yaptırdığını dile getirdi ve böyle bir bağışa gerek olmadığını anlattı. Ancak FETÖ/ PDY, işadamının peşini bırakmadı. Örgüt işadamını “Biz parasal anlamda bir yardım bekliyoruz sizden. 50 bin TL civarında. Eğer yardım etmezseniz, Allah korusun başınıza olmadık işler gelir. İşleriniz bozulur. Hiçbirimiz bunu istemeyiz” diye tehdit etti. Sever başta bu tehditleri ciddiye almadı.

FETÖ/ PDY’nin emniyet ve yargıdaki adamları sayesinde peş peşe soruşturma geçirdi. Kumpasın başında da şu an cezaevinde olan Paralel Yapı’nın polis müdürlerinden Anadolu Atayün vardı. Dönemin Konya Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olan Atayün’ün hazırladığı kumpas dosyalarıyla işadamı Muhammed Sever ve örgüte bağış yapmayan işadamları hedef seçildi. Sever, 2005’te tutuklandı.10 yıldır cezaevinde  Hakkındaki suçlama ise “Edimin ifasına fesat karıştırmak”. Bir başka deyişle ‘TSK’ya düşük kalitede kömür satmak.’

İşadamının sattığı kömür için ABD’den bir bilirkişi raporu alındı. Sever ailesinin iddialarına göre bu rapor hem sahte, hem de geçersizdi. Çünkü Türkiye’de kullanılan bir kömürün ABD standartlarında düşünülmesi ve karşılaştırılması yanlıştı.

Paralel Yapı'ya himmet vermeyene kaçakçılık kumpası[19]

Samanyolu Televizyonu’nda sunuculuk yapan İkbal Gürpınar’ın açıklamaları:

Mekke'de 17 Aralık sonrası Kabe'nin dibinde Türk hacılar sohbet ederken İzmit'li kereste tüccarının anlattıkları çok daha korkutucu. Abiler gelip bundan böyle Cemaate her ay 12 bin TL himmet yapması gerektiğini söylemişler. Beyefendi de farklı bir cemaatin üyesi olduğunu, zekatlarını oraya verdiğini, bunlara vermeyeceğini söylediğinde, ısrarcı olmuşlar ama kabul ettiremeyince "Son sözün bu mu? Bundan sonra günah bizden gitti” deyip fabrikadan çıkıp gitmişler. Ertesi gün polis kapıya dayanmış ve adamcağızı içeri atmışlar. 2 Gün ne için içeride olduğunu öğrenmeden gözaltında tutulan beyefendi, mahkemeye çıktığında öğrenmiş suçunu. Tarihi eser kaçakçılığından içeri almışlar. Hakim kanıt istemiş, hiçbir şey gösterilmeyince azarlamış savcıyı ve adamı serbest bırakmışlar. 

Mersinli işadamı Mahmut Arslan [20]

Mersinli işadamı Mahmut Arslan paralel yapının kurduğu kumpası anlattı:

"Okul istediler yapmadık, kumpasla tüm mal varlığımıza el koydular. Zararımız 400 milyon dolar"

70'li yılların sonunda gıda alanındaki baba mesleğini devralan, 3'ü yurtiçi, 21'i yurtdışında olmak üzere toplam 24 kurumsal yapı altında 19 fabrika kuran daha sonra European Tobacco ile sigara, Full markasıyla akaryakıt işine giren Mersinli işadamı Ar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arslan ailesine yapılan paralel kumpası anlattı:

Paralel yapıdan en büyük zararı ben yedim. Emniyet, MASAK ve Gümrük üçgeninde 400 milyon dolarlık zararımız oldu. Bankalara da 220 milyon dolar borcumuz var. İşadamlarına vurulan en büyük darbe Mahmut Arslan'adır. Bizi bitirdiler.

Sizin üzerinize neden bu kadar geldiler?

Bize paralel yapının adamları geldi. Okul, dersane ve salon yapmamı istediler. Ben de o dönemde devlete okul, sağlık ocağı ve cami yapıyordum. Kabul etmedim. Bugün olsa yine istemem.

Hiç yardım yapmadınız mı?

Zaman zaman istiyorlardı kurbanda filan veriyorduk.

Ne kadarlık okul yapmanızı istediler?

Rakam söylemediler ama benim o dönemde MEB'e yaptığım okul 5 milyon TL'ydi.

2011'de Ankara KOM Daire Başkanlığı merkezli bir operasyon başlatıldı. Birçok şirketi kapsayan sigara ve kaçakçılık operasyonunda adımız geçmediği halde dahil edilmek istendik. Mersin Trafik Şube'ye gelen isimsiz fakslarla 1 yıl "Emniyet Terörle Mücadele ve Kaçakçılık" detaylı inceleme yaptı. Bizi ailecek online dinlemeye aldılar. 2012'de Adana Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayla ilgili takipsizlik verdi. Terör örgütüne üyelik konusunda takipsizlik vermesine rağmen paralel savcı "kaçakçılık yönünden inceleyeceğiz" diyerek soruşturmaya devam etti. Ankara'da Terörle Mücadele Kanunu'nun 10'uncu maddesi çerçevesinde başlatılan soruşturma nedeniyle tüm mal varlıklarımıza el kondu. 260 kişinin çete lideri yaptılar beni. Ama ifadeye çağıran dahi olmadı. 5 aydır MASAK raporu bekleniyor. 58 şirketim gayrimenkullerim gitti, hesaplar donduruldu. Bir tek makarna fabrikasına bir şey yapamadılar. O da benim üzerime olmadığı için. Bu süreçte bankalara borcum birikti. Sigara şirketindeki haksızlıklar yatırımlarımızı iflas noktasına getirdi. El koyma kararı paraleller gidince kalktı ama bu mağduriyetimizi gidermedi.

Mahmut Arslan 5 yıl telefonlarının dinlediğini belirterek, tüm bu paralel kumpasın başında bir dönem Mersin Emniyeti'nde görev yapan tutuklu Yurt Atayün'ün kardeşi Anadol Atayün olduğunu iddia etti.

"Ya Para ya da Mali Şube'ye Hesap Verirsin!"

Sabri Uzun: [21]

Cemaat'ten üç kişi, Ankara'da bir işadamının bürosuna gelir. "Biz, Sincan Cemaat öğrenci Yurdu'nun mütevelli heyetiyiz, yurdumuz için yardım istemeye geldik" derler.

İşadamı,  "Ben de 60 öğrenci okutuyorum. Size ancak 100 lira verebilirim" der.

İçlerinden biri, "Biz, senden 40-50 bin lira almak için gelmiştik. Senin muhasebecin kim?" diye sorar.

"Senin muhasebecin kim?" sorusu, "Biz güçlüyüz,  senin muhasebecini gözaltına aldırırız, ticari defterlerine el koydururuz, ticari hayatını bitiririz" anlamına gelmektedir. Tehdit edildiğini anlayan işadamı küfrederek Cemaatçileri işyerinden kovar.

Sonrasında Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Şube Müdürlüğü'ne meçhul bir adresten bir elektronik posta gönderilecek, o işadamının "tefecilik yaptığı" ihbar edildi. Mali Polis, işadamının icraya verdiği müşterilerini tespit ederek, tek tek çağırıp, ifadelerini almaya başlamıştı. 

Bahsi geçen işadamını tanımış olmam sebebiyle, bir tahkikat yaptım. "Tefecilik iftirası" atılan kişinin, beş vakit namaz kılan, milliyetçi, yurt ve millet sevgisi üst seviyede, okuyan-yazan, esnaflıktan yetişmiş, dürüst bir kişi olduğunu ve Çorumlu 60 öğrenciye her ay burs verdiğini öğrendim. 

 

 

Dipnotlar

[1] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015

[2] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[3] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[4] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[5] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[6] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[7] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[8] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[9] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[10] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015

[11] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744

[12] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[13] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[14] Şeytanın Gülen Yüzü. Latif Erdoğan. Turkuaz:2016

[15] FETÖ. Çetin Acar. Profil:2016

[16] http://www.sabah.com.tr/yazarlar/ferhat-unlu/2015/02/08/okyanusa-kumpas

[17] http://www.yenisoz.com.tr/paralel-in-himmet-kumpasi-haber-12645

[18] http://www.akfikir.com/gundem/himmet-vermeyen-konyali-is-adami-severe-kumpas-h71425.html

[19] http://www.yeniakit.com.tr/haber/paralel-yapiya-himmet-vermeyene-kacakcilik-kumpasi-116389.html

[20] http://www.sabah.com.tr/ekonomi/2014/09/08/boyun-egmedim-batirdilar

[21] İn. Sabri Uzun. Kırmızı Kedi: 2014

Kültür Sayfası

bottom of page