İmam-Hatip Kursları

Nahid Dinçer'in 1913'ten Günümüze Ä°mam-Hatip Okulları Meselesi (Åžule: 1998) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
1948: CHP Komisyonu ve Din EÄŸitimi Raporu
10 Åžubat 1948 tarihinde toplanan Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubu’nda, BaÅŸbakanın teklifi üzerine, ilkokullarda tahsil gören çocuklara din dersleri verilmesi ve ayrıca Ä°mam ve hatip gibi din adamları yetiÅŸtirmek için meslek okulları açılması konularını inceleyip, prensip kararına baÄŸlanması için, Parti Meclis Grubu on yedi kiÅŸiden müteÅŸekkil bir komisyon seçmiÅŸ ve bu komisyonu görevlendirmiÅŸtir.
​
Kurulan bu komisyon, din eÄŸitimi bakımından çok önemli olan raporunu CHP Meclis Grubu Yüksek BaÅŸkanlığına takdim etmiÅŸtir. Komisyon raporunda:
-
Ä°lkokullarda ders saatleri dışında dördüncü ve beÅŸinci sınıflarda isteyenlere din dersleri okutulması, köy okullarının üçüncü sınıflarında da aynı ÅŸekilde hareket edilmesi,
-
İmamlık, hatiplik gibi din hizmetlerini yapacak elemanlar yetiştirilmesi,
-
Yüksek din bilgini, müftü, vaiz yetiÅŸtirmek üzere bir Ä°slâm Ä°lâhiyat Fakültesinin kurulması,
prensip olarak kabul edilmiÅŸtir.
​
Din EÄŸitimi Raporunda Ä°mam-Hatipler
Raporun konumuzla ilgili kısmı, okuyucuya tam bir bilgi vermek ve münakaÅŸasını yapabilmek için aÅŸağıya alınmıştır:
“Müslüman vatandaÅŸların Ä°mamlık ve hatiplik gibi dinî hizmetlerini ifa edecek elemanlara da ihtiyaç olduÄŸu ve bunları yetiÅŸtirecek öÄŸretim müesseselerinin kurulması lâzım geldiÄŸi tespit edilmiÅŸ ve bu nevi öÄŸretim kurumlarımız rejimimizin ve Anayasamızın laiklik esasları ile asla teâruz etmeden devlet yardımı ile kurulabileceÄŸi esasında birleÅŸilmiÅŸtir.
​
Anayasamızın 80’inci maddesi, hükümete bir nevi öÄŸretimi denetleme vazifesi verir. 789 sayılı Maarif TeÅŸkilâtı Kanununun 4’üncü maddesi bu denetlemenin Millî EÄŸitim Bakanlığı tarafından yapılmasını emreder. Anayasamızın ve Maarif TeÅŸkilat Kanununun bu âmir hükümleri sebebiyle ve maslahatın da icabı olarak, Müslüman dininin meslek adamlarını yetiÅŸtirmek üzere kurulacak okulların da programları ile kitaplarının tetkik ve tasnifi, her nevi tedris ve terbiye faaliyetlerinin kontrolü ve bu müesseselerde hizmet göreceklerin intihap ve tayinlerinin tasdiki bakımlarından Millî EÄŸitim Bakanlığının devamlı alâka, teftiÅŸ ve murakabesi altında bulunmaları gerektiÄŸi ittifakla tespit olunmuÅŸtur.
​
“Ä°mam ve Hatip Okullarının hangi müessese tarafından kurulması ve nereye baÄŸlı olması hususu, tartışmalara konu teÅŸkil etmiÅŸ ve bu konu üzerinde üç teklif ileri sürülmüÅŸtür:
​
Cemiyet Kursun
Tekliflerden birisi, bu kurumların devletçe yardım görecek ve murakabe edilecek bir hayır cemiyeti tarafından kurulup hükümetin murakabesi altında onun tarafından idare olunması yolunda idi. Böyle bir hizmetin tek bir cemiyete inhisar ettirilmesinin güçlüÄŸü ve böyle bir cemiyetin zamanla alabileceÄŸi ÅŸekiller veya aynı maksat için birçok cemiyetlerin kurulmasına teÅŸebbüs olunması ihtimali ehemmiyetli mahzurlar olarak mütalâa edilmiÅŸ ve bu teklif çoÄŸunluk tarafından kabul olunmamıştır.
​
Milli EÄŸitim Kursun
Bahis konusu olan okulların, doÄŸrudan doÄŸruya Millî EÄŸitim Bakanlığı tarafından kurulup idare edilmesi hakkındaki teklif de Diyanet Ä°ÅŸleri TeÅŸkilâtının devlet kadrosunda Müslüman halkın her nevi din iÅŸlerini murakabe ve tanzim eden bir makam olması sebebiyle bu makam tarafından kurulmasının daha uygun ve pratik olacağı, halkımızı daha ziyade tatmin edeceÄŸi mülâhazası ile kabul olunmamıştır.
​
Diyanet Kursun
Bu okulların masraflarının Diyanet Ä°ÅŸleri bütçesinde yer alması ve her nen husûsî tahsil durumları ile devletin diÄŸer teÅŸkilâtı tarafından açılan okullar üzerinde murakâbe ve teftiÅŸ hakkı kanunlarımızla müeyyet bulunan Millî EÄŸitim Bakanlığı’nın bu okullarla her bakımdan ilgilenip onları devamlı teftiÅŸ ve murakabe altında bulundurması tabiî ve zaruri görülmüÅŸtür.
Sonuç
Millî EÄŸitim Bakanlığı’nın Ä°mam ve Hatip Okulları ile devamlı ilgisini, teftiÅŸ ve murakabesinin bir cihazı olmak üzere de Diyanet iÅŸlerinde, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanının baÅŸkanlığı altında bir heyet kurulması ve bu heyeti Diyanet Ä°ÅŸleri MüÅŸavere heyetinden iki üye ile Millî EÄŸitim Bakanlığı’nın üç ve kurulacak Ä°slâm Ä°lâhiyat Fakültesinin de bir temsilcisinden mürekkep bulunması, çoÄŸunlukla kararlaÅŸtırılmıştır.
​
Ä°mam ve Hatip Okullarının Millî EÄŸitim Bakanlığının tetkik ve tasdikine sunulacak olan programlar ile kitaplarını hazırlamak, öÄŸretim ve idare elemanlarını Millî EÄŸitim Bakanlığı’na inha etmek, bu heyetin esas vazifelerini teÅŸkil edecektir. Ä°mam ve Hatip Okullarının hangi tahsil kademesinden öÄŸrenci alacağı ve tahsil süresinin ne olacağı, bu okulların nerelerde ve ne tarzda açılacağı gibi teknik hususlarla da bu kurul meÅŸgul olacaktır.”

Prof. Dr.Ä°smail Kara'nın Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak Ä°slam (Dergâh: 2016) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
"Din EÄŸitimini Diyanet Versin" Teklifi
CHP milletvekili olan Fatin Gökmen’in bir grup milletvekili arkadaşıyla birlikte açılacak Ä°mam Hatip Okulları ve Ä°lahiyat Fakültelerinin Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na baÄŸlı olarak açılması için Meclise bir kanun teklifi verdiÄŸini görüyoruz. Muhtemelen Ahmet Hamdi Akseki’nin de müdahil olduÄŸu ve ön alma gibi bir siyasî niyet de taşıyan kanun teklifinin birinci maddesi ve gerekçesi ÅŸöyle düzenlenmiÅŸtir:
“Madde 1. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı imam, hatip, vaiz ve yüksek din âlimi yetiÅŸtirmek üzere meslek mektepleri ve kurslar açmaÄŸa yetkilidir. (...)
​
Gerekçe: (...) Bu müesseselere olan ihtiyaç [Tcvhid-i Tedrisat Kanunu ile] 24 sene evvel takdir edilmiÅŸ (...) [olmasına raÄŸmen] Milli EÄŸitim Bakanlığı bu mektepleri açamamış ve 24 seneden beri bu dinî vazifeleri salahiyetle ifa edecek kimse yetiÅŸememiÅŸtir. Bu vaziyetin neticesi olarak (...) halkımız manevî ızdırap içinde kalmış, diÄŸer taraftan memleketin ötesinde berisinde tarikat namına birtakım hurafeler türemiÅŸ ve muzır akideler yol almıştır. (...) Kaldı ki Tevlüd-i Tedrisat Kanunu ile bu iÅŸin Milli EÄŸitim Bakanlığına verilmiÅŸ olması çok gayritabiidir. Diyanet Ä°ÅŸleri’yle meÅŸgul bir daire varken laik olan devletimizin muasır kültür iÅŸlerini yürütmeÄŸe ayrılmış bir ÅŸubenin [Milli EÄŸitim Bakanlığının] dinî iÅŸlerle vazifeli kılınması kadar gayrıtabii bir vaziyet olamaz. Milli EÄŸitim Bakanlığının 27 sene içinde kendine tevdi edilmiÅŸ bu vazifeyi ifa edememesi müsamahadan [ihmalden] ziyade bu gayrıtabiiliÄŸe hamledilmelidir.”
​
Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın 1924’ten itibaren çeyrek yüzyılı aÅŸkın bir süredir din eÄŸitimi meselelerinde isteksiz ve yetersiz kalması elbette tek sebep deÄŸildir. Asıl sebep daha önemlidir:
“Din âlimi ayrı bir disipline, ayrı bir terbiye sistemine tâbi olarak yetiÅŸir ve baÅŸka türlü yetiÅŸmesine imkân yoktur. (...) Din âlimi birtakım hususiyetleri haiz olmak icap eder”.
​
Din derslerinin, Ä°mam Hatip Okullarının ve Ankara’da kurulan Ä°lahiyat Fakültesi’nin Diyanet’le bir ÅŸekilde irtibatlandırılması o yıllarda makul bir teklif ve doÄŸru bir çözüm olmakla birlikte ve tekliflerin, görüÅŸmelerin, raporların önemli bir kısmı bu istikamete doÄŸru akmasına raÄŸmen neticede buna kesinlikle yanaşılmayacak, o gün bugün irtibatsızlık ve laiklik açısından da muÄŸlaklık ısrarla muhafaza edilecektir. Buna gerekçe olarak da sürekli Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ruhu yani eÄŸitimin tek elde, tek fikir etrafında toplanması (ki bu askeri okullar, ekaliyet okulları, misyonerlerin idare ettiÄŸi kolejler dolayısıyla hiçbir zaman tam gerçekleÅŸmeyecektir), bunun için de her kademede ve türde eÄŸitimin Milli EÄŸitim Bakanlığı’na baÄŸlı olması gösterilmektedir.
​
Diyanetin Din EÄŸitimi Vermesine Karşı Çıkış Sebepleri
Bu kararlara komisyon üyelerinden Bingöl milletvekili Tahsin BanguoÄŸlu ve Kocaeli milletvekili Nihat Erim uzun bir muhalefet ÅŸerhi düÅŸmüÅŸlerdir. YoÄŸunlaÅŸtıkları esas konu din eÄŸitiminde Diyanet’e verilmek istenen yerle alakalıdır. Bu ÅŸerhteki ifadeler sadece Diyanet’le alakalı olmak bakımından deÄŸil üniversite mensubu iki Halk Partilinin din ve laiklik meselelerine dair daha sonraki yıllarda da çeÅŸitli versiyonları üretilecek olan sloganların kaynağı veya sürdürücüsü olmayı tercih etmiÅŸ olmalarıyla alakalıdır:
“(...) Åžimdi biz medrese zihniyetinin yaÅŸlanmış son mümessillerini Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi çevresinde toplanmış görüyoruz. Bunlar skolastik kültürün tohumluklarıdır. Geçen inkılap yıllarının hu ze-vatın zihniyetlerinde hiçbir deÄŸiÅŸiklik yapmamış olduÄŸu ise eserleri ile sabittir. Bu vatandaÅŸların] eli ile açılacak tahsil müesseselerinin de her ne ÅŸekil ve nam altında olursa olsun eski medreseden baÅŸka bir ÅŸey olamayacağı muhakkaktır.
​
Yeniden kurulacak bu medreseler [Ä°mam Hatip Okulları] için [Diyanet’e baÄŸlamayı teklif etmekle] yanlış bir temel seçmiÅŸ bulunuyoruz. Bu iÅŸ kolaylıkla Türkiye’de medreselerin yeniden açılması mana ve mahiyetini alabilecek ve skolastik zihniyetin yeniden filizlenmesi neticesini doÄŸurabilecektir. Belki kısa zamanda bu kökten aşılanmış genç Türk nesilleri tekrar köylere kadar yayılacak ve inkılaptan evvel olduÄŸu gibi halk ile devlet arasında bir kast, kapalı bir sımf teÅŸkil edeceklerdir. Tanzimattan beri çarpışmış olan iki türlü zihniyet [garbın müsbet ilim zihniyeti ile ÅŸark medresesinin skolastiÄŸi] ve iki türlü münevver [medreseli ve mektepli] tekrar karşıkarşıya gelecektir.
​
Buna mukabil bu [din] öÄŸretimin[in] bizim modern mektep nizamı ve havası içinde Milli EÄŸitim Bakanlığı eli ile mahzursuzca baÅŸarılabileceÄŸi kanaatindeyiz. Hedef bu mekteplerin hocalıklarına [medrese artığı olan Diyanet mensuplarını deÄŸil] kısa zamanda Ä°lahiyat Fakültesi’nden yetiÅŸecek genç din adamlarını getirmek olmalıdır. Bizi yeniden ÅŸeriatçılıkla uÄŸraÅŸmaktan ancak bunlar kurtarabilecektir.”

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Tenkitlere Verilen Cevaplar
Diyanet görevlilerine yönelik haksız tenkitler üzerine, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı yetkililerinden tenkitlere cevap niteliÄŸindeki görüÅŸleri de yazmak yerinde olacaktır.
​
Yusuf Ziya Yörükan’ın EleÅŸtirilere Cevabı
CHP parti komisyonunun meslekî tahsil için aldığı kararlar ve özellikle muhalefet ÅŸerhinde Nihat Erim ve Tahsin BanguoÄŸlu'nca ileri sürülen görüÅŸler, Yusuf Ziya Yörükan tarafından ÅŸu ÅŸekilde tenkit edilerek deÄŸerlendirilmiÅŸtir. Komisyon, meslekî tahsil için de ÅŸu karara varmıştır:
-Ä°mam-hatip gibi meslek adamlarım yetiÅŸtirmek üzere kurulacak okulların masrafları, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı bütçesinde yer alacaktır.
-Murakabe ve teftiÅŸ hakkı, kanunlarla müeyyed bulunan Milli EÄŸitim Bakanlığı bunlarla esaslı surette ilgilenecektir.
-Diyanet Ä°ÅŸleri'nde, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı'nın baÅŸkanlığı altında, MüÅŸavere Heyeti'nden iki, Milli EÄŸitim Bakanlığından üç üye ile kurulacak Ä°slâm Ä°lahiyat Fakültesi'nden de bir temsilciden mürekkep ve Milli EÄŸitim Bakanlığı'nın tetkik ve tasdikine sunulacak olan programlarla kitapları hazırlamak, öÄŸretim ve idare elemanlarını Milli EÄŸitim Bakanlığı'na inha etmekle vazifeli bir heyet kurulacaktır.
-Bu kurul aynı zamanda Ä°mam-Hatip okullarının hangi tahsil kademesinden öÄŸrenci alacağı ve tahsil sürelerinin ne olacağı ve bu okulların nerelerde ve ne tarzda açılacağı gibi teknik hususlarla meÅŸgul olacaktır.
Bu fıkralar dikkatle okunursa bunların çok girift ve sıkıntılı oldukları görülür.
​
Bütçe bakımından amir-i ita olan Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı, elemanların tayininde Millî EÄŸitim Bakanı'nın tasdikiyle mukayyet tutuluyor. Bize göre bu sıkıntıya mahal yoktur. Çünkü Milli EÄŸitim Bakanlığı diÄŸer meslekî teÅŸekkülleri de kanunun verdiÄŸi salâhiyet dairesinde teftiÅŸ ve murakabe eder ve bu hak kendisinde zaten mevcuttur.
​
Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığının tesisine dair 429 numaralı kanun, Ä°slâm dininin itikat ve ibadete dair, bütün ahkâm ve mesâlihinin tedviri vazifesini Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı'na vermiÅŸtir. Köy Kanunu'na göre, köy Ä°mamlarının Ä°lmî iÅŸleri ve tayinleri bilumum cami ve mescidlerdeki Ä°lmî hizmetler, ashabının vazifelerini kontrol, yine Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığının vazifelerindendir. Bu derece ÅŸümullü Ä°lmî ve dinî vazifeleri görmekten mesul bulunan bir makam, meslekî elemanlarını yetiÅŸtirmekten mesul olmazsa, idarede salah ve intizam temini mümkün olur mu? Ä°htiyaç yalnız bu cepheden incelenirse, yine meslek okullarının Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığınca açılmasının zarurî olduÄŸu neticesine varılır.
​
Sonra her ÅŸeyde gayeye ve maksada göre hareket edilir. Bu okullardan maksat mütefekkir müminler, dinî terbiye görmüÅŸ münevver Ä°mamlar yetiÅŸtirmek olduÄŸuna göre, bu gayeyi hal ehli, imanlı kiÅŸilerin ve meslek mütehassıslarının irÅŸatlarından istemeyip de lâik bir idarenin lâik memurlarından beklemek doÄŸru olur mu?
​
Büyük Millet Meclisi'nce kabul edilmiÅŸ ve bütçe karşılığı konmuÅŸ olan Kur’ân öÄŸreticileri hakkında hazırlanmış bir talimatname vardır. Yıllardan beri Milli EÄŸitim Bakanlığı'nca bu talimatname incelenerek çıkarılmamıştır. Hiç ÅŸüphesiz ki bu bakanlığın lâiklik anlayışından ileri gelmiÅŸtir. Bir iÅŸ iki daireye bırakılınca iÅŸte netice böyle olur.
​
Bugün Millî EÄŸitim Bakanı, bize göre çok faziletli ve çok samimidir. Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı çevresindekiler de BanguoÄŸlu'na göre skolastik kültürün son tohumlukları olabilirler. Lâkin ÅŸahıslar fânidir, kanunlar ve prensipler ÅŸahıslara göre vazedilmez. Mefkûre'ye baÄŸlı olanlar ise ÅŸahıslarla ve bayağı mütalâalarla uÄŸraÅŸmazlar...
…
Memlekette iki zihniyet davası açanlar Tanzimatçılar; o sıralarda Gelenbevî gibi, mütercim Asım gibi; hatta Hoca Ä°shak Efendi ve Cevdet PaÅŸa gibi zatları yetiÅŸtiren medreselerin inkiÅŸafına çalışsalardı, bugün bizim de Oxford gibi Cambridge gibi ve hatta Mısır'da Ezher gibi tarihî ve içten bir tekâmülümüz olacak, millî terbiye ve seciyemiz devam edecek ve aramızdan menfi ve muzır telkinlere kapılacak, düÅŸman fikirlere alet olacak tipler çıkmayacaktı.
​
Bugün biz, henüz hiç semere vermemiÅŸ olan bir taklitçiden baÅŸka neyiz? Millî seciye, millî eÄŸitim diyoruz, fakat heyhat!... Tanzimat'ın yanlış adımı bu mefkûrenin canına okudu.
​
Biz ÅŸimdi Tanzimat'ın ve eskilerin hatalarını bırakalım da önümüzde açılan ÅŸâhrâh ve mefkûreye bakalım. Bugün halkın dileklerine saygı ve demokratikleÅŸme devrindeyiz. GarplılaÅŸma iÅŸinde çok dikkatli ve tedbirli olmalıyız. Garpta ilk defa din derslerinin okullardan çıkarılması "laik öÄŸretim" fikrini ileri süren Condorcet, (1794) aynı zamanda din tedrisatı, din adamları tarafından kendi teÅŸkilâtları içinde verilmelidir, prensibini de vazetmiÅŸtir. Halbuki bu adam materyalistlerin piridir. Ondan sonra bütün maddeciler ne kadar azılı olursa olsun -Kızıl müfritler müstesna bu prensibe sadık kaldılar.
​
Yalnız dünyada ilk defa olarak, siz dinî meslek okullarının lâik öÄŸretim teÅŸkilâtına baÄŸlanması fikrini, zannederim, bunun kendi kendine bir tezat teÅŸkil ettiÄŸini bilerek ileri sürdünüz.
Halbuki; biz maddecilik tohumlukları ile ifsat edilmemek ÅŸartıyla Garp medeniyetinin iktibasını vecibe sayarız. Kültür ve maneviyat sahasında millî seciye ve benliÄŸimize baÄŸlı olmayı da vazife biliriz... Anlamıyorum siz, hangi fikir sistemine baÄŸlısınız ve aldığınız ÅŸeyin niçin yalnız arzunuza uygun gelen tarafını alıyorsunuz.
​
Sayın BanguoÄŸlu! "Garbın müspet ilim zihniyeti ile ÅŸark medresesinin skolastiÄŸi, bizim memleketimizde tam bir asır döÄŸüÅŸmüÅŸ bulunuyor" diyorsunuz. Bize göre, bizde böyle bir ÅŸey yoktur Siz garpta olan ÅŸeyleri bizde olmuÅŸ gibi gösteriyorsunuz!
Esasen bizde ilim ve din kavgası diye bir ÅŸey yoktur. Kanunî'den sonraki gerileme devrinin sebebi ise hepimizce malûmdur.
…
Åžu sözünüzü de cevaplandırmak istiyorum. "Bu vatandaÅŸlar eliyle açılacak tahsil müesseselerinin her ne ÅŸekil ve nam altında olursa olsun, eski medreseden baÅŸka bir ÅŸey olamayacağı muhakkaktır diyorsunuz" bu günkü Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Ahmet Hamdi Akseki'nin Müdür-i Umumilik zamanında o devrin ihtiyacına göre açılan ve az zamanda asri bir hale getirilen medreselerin programlarını gözden geçirmenizi tavsiye ederim...
​
Åžüphe etmemeli ve kalben mutmain olmalısınız ki yeni kurulacak olan bu müesseseler Ä°lmî ve saÄŸlam temellere dayanacaktır. Dinî ilimler için mütehassıslardan, müÅŸavere heyetinden ve icap ederse müftülerden faydalanılacak, müspet ilimler için de Milli EÄŸitim Bakanlığı'nın yardımiyle mütehassıs öÄŸretmenlerin hizmetleri temin edilecektir.
…
Ä°slâm Ä°lahiyat Fakültesi'ne gelince bundan maksat yüksek din adamları yetiÅŸtirmek olacağına göre, bu fakültenin de yine Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığınca açılması metinin Ä°lmî ve usulî olacağı meydana çıkar sanırım. Garpta ilâhiyat fakülteleri kâmilen dinî teÅŸkilâta tabidir ve buralarda meslektaÅŸlar yalnız kal ile deÄŸil, hal ile de terbiye edilirler. Nitekim Ä°stanbul'da Rum cemaatinin adada bir Ä°lâhiyat fakülteleri vardır ki bu fakülte dinî teÅŸkilâta baÄŸlı ve talebesi sıkı bir dinî rejime tabidir."
​
Hamdullah Suphi Tanrıöver’in EleÅŸtirilere Cevabı
CHP Yedinci Kurultayı'nda lâiklik maddesi müzakere edilirken zaman aman söz alarak din öÄŸretimin vazgeçilmezliÄŸi hakkında ikna edici delillere konuÅŸan H. S. Tanrıöver, Ä°mam-hatip yetiÅŸtirmek için gerekli çalışmaların zaruretinden bahsederken;
"Ta Alpaslan'dan baÅŸlayarak üniversitelerimiz, istihale ede ede son zamana kadar Ä°lmî hareketleri takip edebilseydi, bu gün biz de dokuz asırlık üniversitelerimiz vardır diye övünmemiz kabil olacaktı. Fakat biz medreseeri kapattık, Ä°mam-hatip mekteplerini kapattık" dedikten sonra dünya üniversitelerinden mukayeseli örnekler vererek ÅŸunları söylüyor: "Bugün kırk bin köyümüz vardır, her köyde bir mescit tasavvur ediyorum, kırk bin mescit eder, kasabaları, büyük ÅŸehirleri gözümün önüne getiriyorum... Bunların hepsinin mecmuu elli bin eder. ArkadaÅŸlar; en sade ÅŸekline irca ediniz, bu camilerde, bu mescitlerde vazife görecek Ä°mamlara, hatiplere ihtiyacımız var mıdır? Yok mudur? (var sesleri) zaten yoktur demenin ihtimali de yoktur...
​
Bu konuyu TBMM genel kurulunda gündeme getirdiÄŸim zaman, dışarıya çıktığımda altı tane meclis hademesi yanıma geldi, gözleri yaÅŸlı olarak ÅŸunları söyledi, "Vallahi, Billahi altı köyümüzde bir tek Ä°mam kaldı. Ölülere nöbet bekletiyoruz. Ä°mamlar ondan kalkıp bir köye geliyor ve boyuna köy deÄŸiÅŸtiriyor. EÄŸer, bize Ä°mam-hatip vermezseniz ölülerimizi köpek leÅŸi gibi topraÄŸa gömeceÄŸiz.
ArkadaÅŸlar telaÅŸa lüzum yok tekrar ediyorum, inkılâbımız yıkılamaz. Yalnız ÅŸunu da hepimiz içimizde duyuyoruz. Sizi temin edeyim ki bir dost bir akraba ölümü dolayısıyla son zamanlarda cenaze merasimine iÅŸtirak ettim. Ä°çim yandı. Çok acı duydum. Bu vazifeleri gören adamlar periÅŸandır; elbiseleri, üstleri, baÅŸları, kıyafetleri bu tarihî müessesemize lâyık olmayacak vaziyettedir. Çünkü maaÅŸları ufak ve azdır. Onlara hademelerden daha az para veriyoruz...
Bahsi ÅŸuraya getireceÄŸim: Türk inkılâbının dinî takibat yapması, son devirlerin acı tecrübelerinin tesiri altında bir müddet, din namına konuÅŸan adamların ıstırabını çekmiÅŸ nesillere mensup olduÄŸumuz için bu müesseseleri kapadık. Bunu muvakkat bir tedbir olarak aldık; daimî olamaz. Çünkü yeryüzünde böyle lâik bir devlet mevcut deÄŸildir. O halde ne yapacağız? Tedbirin size muvakkat olduÄŸuna dair misal vereceÄŸim.
​
Ä°nkılâbı yapanlar, inkılâbın başındakiler, Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi'ni, devlet kadrosu içinde neden bıraktı? Niçin evkafı devlet kadrosu içinde bıraktı? Åžuna lüzum vardı: Bir müddet bu iÅŸlerin, hükümetin murakabesi altında olması lazımdı; buna dinî vazifeler için, ayinler için lüzum vardı.
Hafızı muhafaza etmek hakkım Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi'ne bıraktılar. Åžimdi Ä°mam-hatip yetiÅŸmiyor, o halde Diyanet Ä°ÅŸleri'ne verilen hafız yetiÅŸtirme salâhiyeti ve bu arada diÄŸer hizmetleri davamıza ve lâik inkılâbımıza bir tehlike teÅŸkil etmiyor. Bu ihtiyacı karşılamak için, karar aldığınız gün bu toprakların hudutlarına kadar yayılmış olan ve bu hususta hassas bulunan Türk milleti sizin için minnettarlık duyacaktır.
​
GeniÅŸ imparatorluÄŸumuz enkazı üzerinde kalmış Türk ekalliyetler, acaba yeni idareler altında son müdafaalarını nasıl yapıyorlar? Mazlum milletler mahkûm milletler son müdafaalarını, kendi tarihimize bakınız, din teÅŸkilâtlarıyla yapmaktadırlar.
​
Bulgar papazlar Bulgar milliyet hareketinin başındadır. Rumen ve Sırp papazlar da bunu yaptılar, kalkınmalarının sebebi budur. Bizim müdafaamız da ancak budur. Balkan havzasına bakınız, son müdafaamız ancak bu olabilir...
​
ArkadaÅŸlar; komünizm bir din gibi intiÅŸar ettiÄŸi için her yerde din adamlarını takip ediyor. O halde acaba biz Ä°mam-hatip mekteplerimizi açmazsak, dünyanın bütün üniversitelerinde olduÄŸu gibi, ilim mahiyetinde olarak Ä°stanbul üniversitesinde Ä°slâm Tarihi, Ä°slâm Felsefesi Tarihi, Mukayeseli Tarih-i Edyan okutmazsak ve nihayet bir de yüksek din öÄŸretimi mektebi açmazsak, acaba, bu zavallı ekalliyetler son müdafaalarını yapmak için muhtaç oldukları adamları nereden tedarik edeceklerdir? Yalnız memleketin dahilî ihtiyacı için deÄŸil dışarıda bıraktığımız ekalliyetler için de bu müesseseleri düÅŸünmek mecburiyetindeyiz."

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Alınan Karar
21 Mayıs 1948 Cuma günü yayınlanan Ulus gazetesinde konunun müzakeresi ve alınan karar ÅŸöyle duyurulmuÅŸtur:
"Dinî öÄŸretim hakkındaki parti komisyonu raporunun Ä°mam-hatip gibi din hizmetleri ifa edecek elemanlar yetiÅŸtirilmesi lüzumuna taallûk eden ikinci maddesinin müzakeresine devam edilerek, konu etrafında yapılan uzun tartışmalardan sonra "Milli EÄŸitim Bakanlığı'na baÄŸlı kurslar açılması ve buraya ortaokul mezunlarından askerliÄŸini yapmış olanların alınması suretiyle memleket ihtiyacını karşılamak üzere din hizmetlerini görecek elemanların yetiÅŸtirilmesi prensibini kabul eden önerge çoÄŸunlukla kabul edilmiÅŸtir."
​
Komisyon Bakanlığa baÄŸlı olarak mektepler açılmasını önermiÅŸken, gruptan kurs olarak açılması kararı çıkmıştır. Bu komisyon çalışmalarında etkili bir üye olarak bulunan daha sonraki dönemde Bakan olarak bu kararı uygulamaya koyan Tahsin BanguoÄŸlu, gruptan çıkan bu kararı, tenkitli bir ÅŸekilde ÅŸöyle açıklıyor:
"Gruptaki müzakereler sırasında devrimciler bir balgam attılar, Ä°mam-hatip okulları "kursları" oldu."
Gruptan çıkan bu kararın uygulama ve uygulandığında baÅŸarı ÅŸansının olmadığı ilk günden beri biliniyordu.
​
Kararın Hayata Geçirilmesi Ä°çin Baskılar
Ä°brahim Arvas Bakan'a 3.1.1949 tarihinde sözlü soru yöneltmiÅŸ ve sorusunu açıklayıcı mahiyette mecliste ÅŸu konuÅŸmayı yapmıştır:
"Bakan, altı vilayette Ä°mam-hatip kurslarının açılacağını ilan etmiÅŸtir. Fakat Aziz Bakanım hepsi bu kadar. Bütçe komisyonunda verdikleri izahata göre 10-15 tane Ä°stanbul'da, 5-6 tane Anadolu'da öÄŸrenci müracaat ettiÄŸini söylediler. Hepsi yirmiyi geçmez. Ama Sayın Bakan sebeplerini söylemedi. Sebeplerini bendeniz huzurunuzda tebarüz ettireceÄŸim.
​
Åžimdi orta mektebi bitirecek, ondan sonra askere gidecek, 25 yaşına basacak bir vatandaÅŸ gelecek, 30 liraya kasabalarda ve 15 liraya da köylerde hizmet edecektir. Hangi babayı tasavvur ediniz ki oÄŸlunu buraya göndersin, onu mahrumiyete, dilenci hayatına sürüklesin? Bakan maalesef bunu söylemedi. Benim Keçiören'de bir komÅŸum vardır. OÄŸlu orta ikiden çıkmış, ÅŸimdi KaraoÄŸlan'da bir demir tüccarının yanında 90 lira maaÅŸ alıyor. Orta ikiden çıkmış 90 lira maaÅŸ alıyor, ortayı bitirecek, askerliÄŸini yapacak, gelecek 15 liraya hizmet edecek. Aziz Bakanım söylüyordu; ipe un sermeyeceÄŸim, Ä°brahim bu iÅŸi ciddi tutacağım, diyordu. Fakat maalesef görüyorum ki, yine ipe un sermiÅŸtir.
​
BaÅŸkanlık makamından rica ederim, bu hususta 22 arkadaşın bir kanun teklifi var, Maarif Komisyonu'nda bekliyor... Bilmiyorum muhterem hemÅŸehrim DursunoÄŸlu burada mıdır? Bu kurslar onun atmasyonundan çıkma bir ÅŸeydi. Maalesef çıkmaz bu iÅŸ...
​
Åžimdi %98'i Müslüman olan necip Türk milleti, her vesileyle kemal-i ÅŸiddetle, kurultaylarında, kongrelerinde, mebusların gezilerinde millet bunu arzu ediyor, din talimi nerede, din mektepleri nerede diye soruyor. Maalesef buna karar verileli on ay olduÄŸu halde daha bakanlık din derslerini ilk mekteplere koyamadı, huzurunuzda zamanını dahi tayin etmiyor. Bu ne demektir arkadaÅŸlar? Bu adam bu iÅŸi benimsemiyor. Bu zat, bu adam bu iÅŸi yapmak istemiyor. KonuÅŸmalarıyla bana ve arkadaÅŸlarıma verdiÄŸi kanaat budur. Milletin huzurunda bu kanaatimi tebarüz ettirmek zorundayım...
​
(Bakanın encümen konuÅŸmalarında meslekî din öÄŸretimi yapacak okullar hakkında skolastik öÄŸretim kurumlan olarak bahsetmesine sözü getiren Arvas); bizim gibi laik olan Amerika'da, Fransa'da, Belçika'da onun maarif vekilleri dinî müesseseleri için bu kelimeyi kullanıyorlar mı? Buna cevap versinler? Ä°skolastik ne demek?
​
Tevhid-i Tedrisat Kanunu yaşıyor, tadil görmedi... Ä°mam-hatip mektepleri de bu kanunun bir maddesini teÅŸkil ediyor. Yani meclis o büyük meclis bir maddesiyle, bir eliyle medreseleri laÄŸvediyor, ikinci maddesiyle Ä°mam-hatip mekteplerini yerine ikame ediyor. Åžimdi Aziz Bakandan soruyorum; belki kendisi o zaman çok küçüktü, dediÄŸim 25 sene evveldi. Acaba kendisi o meclisten daha mı inkılâpçıdır da o meclisin yaptığını beÄŸenmiyor.
​
(1949) Ä°mam-Hatip Kurslarının Açılması
Bu konuyla ilgili olarak, Millî EÄŸitim Bakam Tahsin BanguoÄŸlu, 3 Ocak 1949 tarihli meclis oturumunda yaptığı konuÅŸmada ÅŸunları söylüyordu:
"Ä°mam-hatip kursları için altı yerde hazırlık yapılmıştır. Bunlara raÄŸbet azdır. Ä°stanbul'da 14 kiÅŸinin, Ankara da 6 kiÅŸinin kaydolduÄŸunu öÄŸreniyorum. Bunların kabul ÅŸartları üzerinde de durmak lâzımdır. Ama ben nihayet meslek seçecek olan ortaokul mezunlarını ÅŸuraya git, buraya git diye sevk edemem. Onlar bunları gönüllü olarak seçeceklerdir. Bu bir meslek tedrisidir. Ä°mam-hatip kurslarının müfredat programları Diyanet Ä°ÅŸlerindeki komisyonca hazırlanmış, Talim Terbiye Heyetince tetkik edildikten sonra tarafımdan tasdik edilmiÅŸ ve Millî EÄŸitim Müdürlükleri'ne gönderilmiÅŸtir. Dershaneler de hazırdır. Hocaları tayin edilmek üzeredir. Bu kurslar bu ay içinde açılacaktır."
​
Bu kursların Ä°stanbul, Ankara, Seyhan, Erzurum ve Diyarbakır gibi illerde Åžubat 1949 yılında öÄŸretime baÅŸlaması düÅŸünülmüÅŸtür. Bakanlığa baÄŸlı olarak açılan ve öÄŸrenim süresi 10 ay olarak kararlaÅŸtırılan bu kurslara orta ve dengi okul mezunlarından askerliÄŸini yapmış kimseler alınmaktaydı.
​
BanguoÄŸlu, Ä°mam-hatip kurslarını açtıkları halde, daha sonraki geliÅŸmeler ışığında okul olarak adlandırıyor ve ÅŸunları yazıyor:
"Ä°mam-hatip okullarını 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun emredici hükmüne dayanarak açıyorduk. Aslında bunların kapatılması bir kanunsuzluk olmuÅŸtu. Bunlara baÅŸtan "kurs" denmiÅŸti. Ä°htiyaç o kadar acildi ki ilk sınıf mezunlarına da bir ehliyet verip onları Ä°mam yapmayı düÅŸündük. Sınıflar ilerleyecekti. Ä°mam-hatip okullarını ilkin 10 il merkezinde açabiliyorduk, ehliyetli hoca bulabilmek güçlüÄŸümüz vardı. Hatırlarım, Ä°stanbul'da Ä°mam-hatip kursunu teftiÅŸe gittiÄŸimde onu Etyemez'de bir eski sıbyan mektebi binasında açılmış buldum. Kürsüde benim liseden Ulûm-i Diniye hocam Celal Hoca (Ökten) vardı. Kalktı telaÅŸlandı. Ellerini öptüm. Bana yerini vermek istedi.
​
Hocam, ben gene sizin talebenizim, dedim, bir sıraya oturdum. Hoca da yerinde oturdu, ama aÄŸlıyordu. Benim de güzlerim yaÅŸlıydı... (BanguoÄŸlu bu yazısını ÅŸu deÄŸerlendirmeyle bitiriyor). Uzun bir kapalı rejim devri sonunda dinî eÄŸitim sahasında meydana gelen bu ilk geliÅŸme o devir tarihimizde bir ilk revizyondu. Bu çok dikenli yolda benim bir hizmetim olabildiyse Allah kabul etsin."
​
Bu kurslar açıldığı günden itibaren beklentilere cevap vermese, nitelik ve nicelik bakımından yetersiz olsa bile, yıllar sonra Bakanlığa baÄŸlı olarak Ä°mam-hatip yetiÅŸtirmek amacıyla bu kursların açılışı, ihtiyacın ve halkın beklentilerinin, zamanın hükümetince reddedilmeyecek boyutlara ulaÅŸtığını göstermesi bakımından anlamlıdır. Her ÅŸeye raÄŸmen olumlu bir yaklaşım ve arayıştır.
​

Nahid Dinçer'in 1913'ten Günümüze Ä°mam-Hatip Okulları Meselesi (Åžule: 1998) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
İmam-Hatip Kurslarının Akibeti
Metin Toker’in Ä°zlenimleri
Bu konuyla ilgili canlı bir örnek vermek üzere Cumhuriyet gazetesinde çalıştığı sırada, Ä°stanbul’daki Ä°mam-Hatip Kursu hakkında, görgüye müstenid bir yazı yazan Metin Toker’in görüÅŸlerini ve bu görüÅŸlere dayanarak fikir beyan eden Selâmet dergisinin fikirlerini nakledeceÄŸim:
“Ä°stanbul’un KocamustafapaÅŸa, Etyemez semtinde açılan Ä°mam-Hatip Kursu’nu ziyaret eden Cumhuriyet gazetesinin genç ve kıymetli muharriri Metin Toker, kursun ÅŸimdiki halde yaÅŸlı ve genç 27 talebesi bulunduÄŸunu anlattıktan sonra, buraya orta mektep mezunlarının alındığını, günde dört ders verildiÄŸini, on ders okutulduÄŸunu bildiriyor. Okunan dersler ve öÄŸretmenleri ÅŸunlardır: Akâid, Ahlâk ve Hutbe derslerinin muallimi Celâlettin Ökten; Kur’ân ve Ä°bâdet derslerinin muallimi Kilisli Rıfat; Tarih, CoÄŸrafya ve Yurt Bilgisi muallimi Zekâi; Türkçe muallimi Pertev; SaÄŸlık Bilgisi muallimi Doktor Zeki Beylerdir. Kurslar beÅŸ ay sürecek, imtihanda muvaffak olanlara birer vesika verilecek, sonra Ä°mamlık ve hatiplik yapmalarına müsaade edilecek.
​
“Sorarım bu kursları açanlara, Ä°mamlık veya vaizlik ne demektir: Manasını bilmeden birkaç Arapça dua gevelemek, dünyanın bir öküzün boynuzları arasında bulunduÄŸunu söylemek, ölü gömmek ve namaz mı kıldırmak? EÄŸer Ä°mam ve hatip yetiÅŸtirmekten maksat sadece buysa, Allah mübarek etsin, boyacı küpüne daldırır gibi insanları beÅŸ aylık kurslara soksunlar, Ä°mam yapıp çıkarsınlar.
​
Ama eÄŸer Ä°mamlar ve hatipler, dinimiz hakkında en doÄŸru, en geniÅŸ ve en müspet bilgiyle mücehhez olmaları gereken kimselerse, o vakit iÅŸ biraz deÄŸiÅŸir. Bir orta mektep mezunu, beÅŸ aylık kurs gördükten sonra yukarıda saydığımız vasıflardan hangisine sahip olabilir, ona bu ilim ve irfanı hangi hoca verebilir? Bir sihirbaz belki; fakat en büyük âlim bile: Asla!
​
“Bana, Ä°mam ve hatip kurslarına 27 kiÅŸinin devam ettiÄŸini, her geçen gün yeni talebelerin kaydolunduÄŸunu söyledikleri zaman, bu iÅŸe pek aklım yatmamıştı. Ä°mamlara ve vaizlere verilen maaÅŸ, yanılmıyorsam 45 liradır. Kim, önünde sonunda 45 lira aylık alabilmek için, aylarca kursları takip eder, imtihana girer? Ancak talebelerle konuÅŸtuktan sonradır ki, meselenin iç yüzünü öÄŸrenebildim.
​
Bunların bir kısmı, yaÅŸlı baÅŸlı Ä°mam ve vaizlerdir. Mektebe, sırf bir ÅŸeyler öÄŸrenmek, bilgilerini artırmak, hocaların ilminden istifade etmek için geliyorlar. DiÄŸer bir kısım talebeler, ki bunların ekseriyetini gençler teÅŸkil ediyor, dinî bahislerde malûmat sahibi olmak, Müslümanlığın akidelerine vukuf peyda etmek maksadile kurslara yazılmışlardır. Yani Ä°mam ve hatip kursu onlar için, daha ziyade bir din tedrishânesidir. Üçüncü kısım ise medreseler kapandığı zaman son sınıflarda bulunan, fakat ellerine bir vesika geçirmemiÅŸ olan orta yaÅŸlı mollalardır. Onların da gayesi, beÅŸ aylık bir kurs sonunda bu kâğıda sahip olmaktır. Ä°mam ve vâiz olmak isteyenler ise, geriye kalanlardır... Tabiî bir ÅŸey kaldıysa!”
​
Ömer Rıza DoÄŸrul’un EleÅŸtirileri
Metin Toker’in yazısından bu satırları iktibas eden Ömer Rıza DoÄŸrul devam ederek, ÅŸu mütalâaları serdediyor:
“Kıymetli arkadaşım Metin, henüz yirmi beÅŸ yaşında bir genç olduÄŸu halde yapılan bu iÅŸin ciddiyet ve samimiyetine inanmadığına göre, daha yaÅŸlı ve daha tecrübeli kimselerin ne diyeceÄŸini tahmin etmek, herhalde çok kolaylaşır.
​
Ä°mam ve hatip ne demektir?
​
‘Ä°mam bir makine gibi mihraba geçen, bir makine gibi birtakım sözleri söyleyen, yatıp kalkan bir adam mı?
​
“Hatip, Cuma’dan Cuma’ya minbere çıkan, eline verilen kağıttakileri okuyuveren ve bunları okumakla cemaatı irÅŸad etmiÅŸ sayılan kimse mi? [Bugün gelinen durum ne kadar farklı!]
Hayır, hayır, hayır...
​
Ä°mam, cemaatin ruhanî önderidir. Ä°badet sırasında mihraba geçtiÄŸi zaman, cemaatin birliÄŸi onun ruhunda düÄŸümlenir. Cemiyet vicdanının uyanıklığını ve birliÄŸini ifade eden ibadet, bu sayede mânâsını ve mahiyetini gerçekleÅŸtirmiÅŸ olur.
​
BeÅŸ aylık bir dini tahsil görmüÅŸ orta mektep mezunu bir çocuÄŸun, bu hedefi gerçekleÅŸtirebileceÄŸine inanmak için çok safdil olmak icap etmez mi?
​
Hatip ise her hafta cemaati irÅŸad edecek, cemaatin dinî ÅŸuurunu uyandıracak, insanlık hislerini besleyecek, fazilet duygularını ÅŸahlandıracak, seviÅŸme ve yardımlaÅŸma isteklerini kanatlandıracak olan ruhanî sözcüdür.
​
BeÅŸ aylık dinî tahsil gören bir orta mektep mezununun bu vazifeyi baÅŸarabileceÄŸine inanabilmek için orta mekteplerimizin normal çocuklar deÄŸil, birer dahi yetiÅŸtirmesi lâzım gelir...
​
DoÄŸrusunu isterseniz, Ä°mam ve hatip yetiÅŸtirmenin yolu bu deÄŸildir ve tutulan yol, çok yanlıştır.
Ä°mam ve hatip yetiÅŸtirmek için daha ciddî davranmak, köy Ä°mamından ve hatibinden baÅŸlayarak ÅŸehir Ä°mam ve hatibine, büyük merkez Ä°mam ve hatibine varıncaya kadar her muhitin ihtiyacım düÅŸünmek ve ona göre bir dinî tahsil programı hazırlamak icap eder.
​
Ancak o zaman iÅŸi ciddiyetle tuttuÄŸumuza inanır ve ancak o zaman bu bahis üzerinde söz söylemek ihtiyacını hissederiz.
​
Yoksa şimdiki haliyle İmam ve hatip kursları sahte bir teselliden başka bir şey değildir.
Türk efkâr-ı umûmiyesini bu sahte teselli ile uyuÅŸturmak hem hükümetin vekarına, hem de ciddiyetine asla uygun deÄŸildir. Onun için hükümetin bu iÅŸi yeniden tetkik etmesini, halkın ihtiyacını göz önünde tutarak bu meseleyi layıkı ile halletmesi gerektiÄŸini zarurî görürüz.
​
Hükümet bu iÅŸi yapmak istemiyorsa, bunu doÄŸrudan doÄŸruya halka bırakmalıdır. O zaman halk da ruhanî ihtiyaçlarını tatmin etmenin çaresini bulacak teÅŸkilâtını kurar.
​
Yoksa hem bu iÅŸi ciddiyetle baÅŸarmamak hem halkın ihtiyacını doÄŸrudan doÄŸruya tatmin etmesine meydan vermemek gibi bir vaziyet hâsıl olur. Ve bu da demokrasi gereklerine asla uymaz.'
​
Neticede bu kursların kifayetsizliği ve ihtiyaca cevap vermeyeceği anlaşılmıştır.
​

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Ahmet Hamdi Akseki, raporunda Ä°mam-hatip kurslarıyla ilgili olarak ÅŸunları söylüyor:
“Bugünkü haliyle bunlardan da hiç bir fayda memul deÄŸildir. Evvelce nasıl kapatılmışsa, bugünde açılmadan kapanmış denilebilir. Her birine ikiÅŸer yüz lira ücret verilen 5-6 muallim tarafından idare edilen bu kursların bir kısmında bir tek talebe dahi yoktur. Bunun da sebebi, atılan yanlış adımdır. Çünkü sırf dinî olan Ä°mam-hatip kurslarının mercii ve bunlarla ciddî bir surette meÅŸgul olacak olan Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığadır."
​
Ä°mam-hatip kurslarına açıldığı günden itibaren her çevreden birçok haklı tenkitler ileri sürülmüÅŸtür. Yıllar sonra meslek adamı yetiÅŸtirmek için baÅŸlatılan öÄŸretimin okul olarak deÄŸil de kurs olarak açılmasının, ihtiyaca cevap vermeyeceÄŸi, aslında kurslarla mesleÄŸi bilen ve görevini yapmakta olanların meslekî bilgilerini yenilemek ve geliÅŸtirmek amacının gerçekleÅŸebileceÄŸi, bu mesleÄŸi hiç bilmeyen insanların kurslarla yetiÅŸtirilmesinin mümkün olamayacağı, meclis içinde ve meclis dışında dile getirilmiÅŸtir.
​
Milli EÄŸitim Bakanlığı tarafından açılan Ä°mam-hatip kurslarında ders verecek öÄŸretmenlerin seçimi ve kursların süresi, alınacak kursiyerlerin durumu ve mezun olduktan sonraki statüleri çeÅŸitli açılardan tenkit edilmiÅŸ, hükümetin ve bakanlığın, "Elimizden gelen fedakârlığı yaparak kurslar açtık, kitaplar bastırdık, fakat ne yapalım ki artık modası geçmiÅŸ olan dine, raÄŸbet edenler olmadığı için, istekliler çıkmadığından tekrar kapatmak mecburiyetinde kaldık." demek için bu kursları açtığı bu iÅŸte samimî olmadığı görüÅŸleri ileri sürülmüÅŸtür ki daha sonraki olaylar ve geliÅŸmeler bu görüÅŸleri doÄŸrulamıştır.

Prof. Dr.Ä°smail Kara'nın Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak Ä°slam (Dergâh: 2016) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Diyanet Ä°ÅŸleri baÅŸkan yardımcısı, sonra baÅŸkanı olarak bütün bu süreçlerin ve tartışmaların bizzat içinde yer alan Ahmet Hamdi Akseki’nin Diyanet Ä°ÅŸleri baÅŸkanı iken 1950 yılı sonunda baÅŸbakana verdiÄŸi raporda, muhatabı hesaba katılırsa sert sayılabilecek bir üslupla temas ettiÄŸi, hatırlattığı, talep ettiÄŸi hususlar aynı zamanda bu zor ve karmaşık süreçlere de iÅŸaret etmektedir. Akseki’nin talebi açıktır; iÅŸin tabiatı ve laikliÄŸin dünyadaki uygulaması itibariyle Ä°mam Hatip Mektepleri ve Ä°lahiyat Fakültesi Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığına baÄŸlanmalı idi/bugün de baÄŸlanmalıdır.
​
Kısa dönemli ve açıldığı yerler itibariyle çok sınırlı sayıda olan Ä°mam Hatip Kursları aslında tartışmalar neticelendirilemediÄŸi, tedirginlikler ortadan kalkmadığı için bulunmuÅŸ alt düzeyde ve geçici bir ara çözümdü. Meseleyi takip eden ve din eÄŸitimi kapısının açılmasını isteyen kiÅŸilerin iki taraflı bir taktikle yol aldıkları söylenebilir. Biri bunu bir aÅŸama kabul edip desteklemek yahut ses çıkarmamak, diÄŸeri de bunun yetersizliÄŸini, hatta kötü neticeler vereceÄŸini bir ÅŸekilde vurgulamaktır. Bir örnek vermek gerekirse;
“Vakıa [Ä°mam Hatip] Kurslarının tedris müddeti azdır, ders müfredatı zayıftır, ihtiyacı taıııamiyle karşılamaktan uzaktır. Ama ne de olsa bir hayırlı baÅŸlangıçtır ve zamanla kemâle ulaÅŸacağı umulmaktadır. Kendisi için olduÄŸu kadar karşı taraf hakkında da ‘iyi niyet’in varlığını kabul Ä°slâm ahlâkının temel kaidelerindendir. Ondan ötürü bu bakan takdir ile karşılanmaÄŸa layıktır”.
​
Ä°mam, hatip, vaiz yetiÅŸtirecek kurslar sakın HaÅŸan Âli’nin Köy Enstitülerine benzemesin! Din ve Allah mevzuu hakkında hiçbir bilgisi olmayan bir genç kursta birkaç ay içinde elde edeceÄŸi basit bir malumatla minbere çıkıp hutbe okuyacak, mihraba geçip namaz kıldıracak, kürsiye çıkıp vaaz edecek... Heyhat! Bu zavallılar halkı irÅŸad etmek, halkın dinî ihtiyaçlarını temin etmek ÅŸöyle dursun sözleriyle, tavırlariyle, cehalet ve şımarıklıklarıyle halkı kızdıracak, camiyi terk etmeÄŸe mecbur bırakacak”.