Akademik Monopol
Prof. Dr.Hüsamettin Aslan'ın Epistemik Cemaat (Ä°stanbul Ünv.: 1991) adlı doktora tezinden kısaltılarak alınmıştır.
Bilimsel Monopol
Bilimsel Olanın Tespiti
Her epistemik cemaat bir geçerlilik ve güvenilirlik monopolüdür. Her epistemik cemaat gibi bilimsel cemaat de hem "entelektüel merkez", "paradigmatik grup", "görünmeyen kolej", "araÅŸtırma cemaati", "sosyal çevre" hem de bilime inanan "müminler topluluÄŸu" anlamında neye "bilgi" denilip denilmeyeceÄŸini, bilginin standart ve yöntemlerinin neler olduÄŸunu, bilginin doÄŸruluk ve geçerliliÄŸini, güvenilirliÄŸini tescil eden bir tekeldir.
​
Epistemik otoritenin onayını alamayan hiçbir unsur, "bilgi" ya da "bilimsel bilgi" statüsü kazanamaz. Epistemik bir cemaatin var olduÄŸu her durumda "epistemik bir statüko' da vardır. Her epistemik cemaat gibi bilimsel cemaat de bir güç, otorite ve statüko temeli üzerinde durur. Bilginin meÅŸruiyet kazanması süreci bir deÄŸerlendirme sürecidir. Epistemik monopol, bilimsel araÅŸtırma faaliyetinin ürünlerine ilgili deÄŸerlendirme süreciyle bir doÄŸruluk, orijinallik ve güvenilirlik deÄŸeri vererek onları teminat altına alır.
​
Bilimin OluÅŸumu
Bilimi anlamak için ona, iÅŸleyiÅŸ halinde iken bakılmalıdır. Fiiliyatta bilim, eylem halindeki bilim adamı demektir. Bilim kolektif bir faaliyetin ürünüdür; fiiliyatta bilim bilimsel araÅŸtırma faaliyeti içindeki bilimsel cemaat demektir.
​
Bilimsel araÅŸtırma faaliyetinin temeli bilimsel ihtilaflardır. Bu önerme, açıkça dile getirmek gerekirse, bilginin nihai belirleyicisinin "madde" ya da "doÄŸa" olduÄŸunu söyleyen materyalist anlayış ile, bilginin nihai belirleyicisinin "idealar” olduÄŸunu söyleyen idealist anlayışın eksikliÄŸine veya yanlışlığına imada bulunur. Bilginin nihai belirleyicisi insanlardır; daha uygun bir söyleyiÅŸle epistemik cemaattir. Epistemik cemaatin üyeleri arasında bilimsel ihtilafların doÄŸmadığı yerde, bilgi arayışını ya da bilimsel araÅŸtırmayı motive edebilecek baÅŸka hiçbir ÅŸey de yok demektir.
​
Bilimin Üretimine Müdahale
Bilginin Üretimine Birinci Müdahale
Epistemik ya da bilimsel cemaatin monopol oluÅŸunun nedenini kavrayabilmek için "ihtilaflar" konusuna daha fazla yer vermeli…
​
Bilimsel cemaatin, bir tez ya da iddiayı, "bilimsel" etiketiyle meÅŸrulaÅŸtırmadığı, "bilimsel" saymadığı yerde, öne sürülen problem, tartışmaya veya araÅŸtırılmaya deÄŸer bulunmayacaktır. Bu nokta, bilimsel cemaatin monopolünün bilginin üretimindeki ilk müdahale noktasıdır. Bilim adamları ne tür problemleri araÅŸtırması gerektiÄŸi konusunda cemaatinin diÄŸer üyelerinin onayını almış bulunmalıdır.
Bilginin Üretimine Ä°kinci Müdahale
Bilimsel araÅŸtırmayı motive eden ÅŸey ihtilaflar, bilim adamını motive eden ÅŸey "güvenilirlik" kazanma tutkusudur. Bilim adamı, güvenilirlik elde ettikten sonra cemaatinin üyesi durumundaki meslektaÅŸları tarafından kabul görebilecektir. Güvenilir ya da "bilimsel" bilgi, araÅŸtırma cemaatinin güvenilir veya "bilimsel" saydığı bilgidir. Güvenilirlik elde etme süreci, cemaat içindeki meslektaÅŸlar tarafından yapılan bir deÄŸerlendirme sürecidir. Bu deÄŸerlendirme sürecinde kullanılan bütün kriterler, araÅŸtırma cemaatinin kriterleridir. Bilim adamının çalışması veya tezi cemaatin diline, dogmalarına, normlarına vb. uygun olmalıdır. Cemaatin epistemik statükosuna uygun bulunmayan hiçbir bilimsel iddia "bilimsel" statüsü kazanamaz.
​
Güvenilirlik elde etme süreci, bir ihtilafları çözme, bir ihtilafları sona erdirme sürecidir. Ä°htilafları sona erdirmenin yolu, retoriÄŸe baÅŸvurmaktır. Bu bilimsel ihtilaflar için de geçerlidir. Retorik bir jüri önünde haklı çıkmak, bir ihtilafı sona erdirmek, baÅŸka bir söyleyiÅŸle baÅŸkalarını ikna etmek ve inandırmak için kullanılan yöntemin adıdır. Bilimsel ihtilafların doÄŸurduÄŸu tartışma ortamında, bilim adamları da retoriÄŸe baÅŸvururlar. Bilim adamı öncelikle meslektaÅŸlarını ikna etmiÅŸ bulunmalıdır.
Sözlü bir tartışma baÅŸladığında bilim adamları, henüz ham durumda bulunan bilgi iddialarını ya da düÅŸüncelerini bir "olgu" ya dönüÅŸtürmek üzere, meslektaÅŸlarını ikna etmek ve güvenilirlik kazanmak için ilkin lokal kaynakları, bilimsel metinleri, raporları, belgeleri, makaleleri kullanırlar.
Kaynaklara baÅŸvuru, bilim adamlarının muhaliflerini ikna etmek, ihtilafları sona erdirmek, kendi bilgi iddialarına meÅŸruiyet ve güvenilirlik saÄŸlamak için baÅŸka müttefiklere baÅŸvurması demektir.
Kaynaklar, muhalif bilim adamları arasındaki tartışmada, müttefiklerdir.
​
Bilimsel tartışmalarda, baÅŸkalarını ikna etme, bir ihtilafı sona erdirme veya güvenilirlik elde etme sürecinde, lokal kaynakların yeterli olmadığı bir aÅŸama vardır. Bu yüzden, diÄŸer mekân ve zamanlarda baÅŸkaları tarafından yapılmış çalışmalar devreye sokulmalı ve onlara atıfta bulunulmalıdır. Bunlar yeni müttefiklerdir. Bir bilimsel dergi, Nobel ödüllü bir yazar, altı ortak-yazar olabilir. Fakat muhalifleri ikna etmek, güvenilirlik ve meÅŸruiyet elde etmek için sözlü tartışma yeterli deÄŸildir; tartışma yazılı metinlere dönüÅŸtürülmelidir. Bu aÅŸama, bilginin bilimsel cemaat içindeki üretim sürecinin ikinci aÅŸamasıdır; bilimsel makale bu aÅŸamada doÄŸar.
​
…bir bilimsel yazı her ÅŸeyden önce konusunun literatürü, araÅŸtırma cemaatinin dili ve uslûbû içinde ÅŸekillenir. Bilim adamı araÅŸtırması sırasında yalnızca kendi gözlerine ve mantığına dayanmaz, yukarda baÅŸka bir baÄŸlamda da dile getirdiÄŸimiz gibi, daha önceki bilim adamı kuÅŸaklarınca geliÅŸtirilmiÅŸ tekniklere, yöntemlere, teorilere ve çalışmalara da dayanır. BaÅŸkalarının yaptığı çalışmalara baÅŸvurmaksızın bilimsel çalışma yapmak imkânsızdır. DiÄŸer taraftan bir bilimsel yazı, bilimsel cemaatin diÄŸer üyelerinden meÅŸruiyet ve güvenilirlik talebinde bulunacağı için, yazılma aÅŸamasının her anında, meslektaÅŸlarının düÅŸünce ve beklentilerini, epistemik cemaatin deÄŸerlerini, normlarını, amaçlarım, çıkarlarını/ilgilerini ve dünya görüÅŸünü dikkate almak zorundadır.
​
… güvenilirliÄŸin ve meÅŸruiyetin kaynağı epistemik cemaattir. Ä°lgili süreçle bilim adamı güvenilirlik elde eder ve bunun sonucu olarak da bilimsel cemaat tarafından kabul görür. Güvenilirlik elde etme bilimsel cemaatin statükosuna katılma veya bilimsel cemaatin epistemik statükosuna boyun eÄŸmedir; epistemik monopole iÅŸtiraktir, epistemik monopolün gücünün meÅŸruiyetini onaylamaktır. Kaldı ki bilim adamı, eÄŸitim süreci sırasında katı bir sosyalizasyon tecrübesi yaÅŸadığı için, epistemik statükoya boyun eÄŸmek ve ona katılmak için zaten hazır durumdadır.
​
Bilimde meÅŸruiyet ve güvenilirlik elde etme veya ihtilafları sona erdirme sürecinde bilim adamı, muhaliflerini ikna etmek için baÅŸkalarının yardımına ihtiyaç duyar. Hiçbir bilimsel iddia veya tez, kendi doÄŸası gereÄŸi güvenilir, meÅŸru veya geçerli deÄŸildir; bunları ona armaÄŸan eden meslektaÅŸları veya baÅŸka bir deyiÅŸle bilimsel cemaattir. BaÅŸkalarının yardımı olmaksızın güvenilirlik elde edilemez. Bilimsel cemaat içinde baÅŸkalarının yardımına baÅŸvurunun en açık biçimde görüldüÄŸü yer, bilimsel cemaatin törelerinin en önemlilerinden biri durumundaki iktibas (alıntı, referans, dipnot, zikretme) kurumudur.
​
Fiiliyatta bilimde iktibasın fonksiyonu nedir? iktibas, epistemik monopolün gücünün tescilini gösterir. Fonksiyonları içinde en önemlisi, baÅŸkalarını ikna ve inandırma iÅŸlemini kolaylaÅŸtırmaktır; iktibas bilim adamının metninin okuyucusu durumundaki bilim adamını tezine inanması konusunda zorlar ve onun üzerinde bir baskı ortaya koyar. Çünkü referanslar otoritelerdir; otoriteler muhaliflere karşı yardıma çaÄŸrılan müttefiklerdir. Otorite meÅŸruiyet atfedilmiÅŸ güçtür. Tanrı’ya inanırız, çünkü güçlüdür; bilimsel cemaat içinde otoritesi tescil edilmiÅŸ müttefiklere inanırız, çünkü güçlüdürler. Müttefiklere baÅŸvuran bilim adamı artık yalnız deÄŸildir; dolayısıyla öne sürdüÄŸü bilgi iddiası artık yalnızca kendi iddiası deÄŸildir; yardımına baÅŸvurduÄŸu müttefiklerinin (otoritelerin) de iddiasıdır. Müttefikleri yardıma çağırdığı için artık tek başına deÄŸildir.
​
Oysa yazdığı metnin okuyucusu durumundaki bilim adamı tek başınadır, yalnızdır. Okuyucu bilim adamı eÄŸer referansları bulunmayan bir metnin okuyucusu olsaydı bir tek kiÅŸiyle karşı karşıya olacaktı ve böylece yazarla okuyucu arasındaki iliÅŸki eÅŸit güçlere dayalı bir iliÅŸki olacaktı. Tersine referansları bulunan bir yazının durumu çok farklıdır. Burada okuyucu bilim adamı bir çoÄŸunluk karşısındadır. Bu iliÅŸkide tek kiÅŸiden ibaret bir azınlığın, müttefiklerden oluÅŸan bir çoÄŸunlukla karşı karşıya kalması söz konusudur. Ä°ktibas ya da baÅŸka bir deyiÅŸle referans sorunu bir sayılar sorunudur. Çok sayıda müttefikten nasıl daha güçlü olunabilinir? Çok sayıda düÅŸünür ya da bilim adamından nasıl daha haklı olunabilir?
​
Bilginin Üretimine Üçüncü Müdahale
Bilimsel cemaat içinde bilimsel bilginin meÅŸruiyet ve güvenilirlik elde etme sürecinin üçüncü aÅŸamasında mesleki bilimsel dergiler yer alırlar. Bir düÅŸüncenin "bilimsel" sıfatını hak edebilmesinin veya "bilimsel" statüsü kazanabilmesinin temel ÅŸartlarından biri onun yazıya dökülmesidir. Yazıya dökülmemiÅŸ hiçbir düÅŸünce bilimsel deÄŸildir; çünkü bir düÅŸünce ancak yazılı formla bilimsel cemaatin diÄŸer üyelerinin görüÅŸ ve deÄŸerlendirmelerine açık hale gelebilir.
​
Bilimsel dergi, bir güvenilirlik elde etme, bir meÅŸruiyet kazanma aracıdır. Bir bilimsel disiplinin, bir bilimsel geleneÄŸin, bir bilimsel cemaatin en iyi göstergesi, mesleki bir derginin varlığıdır. Bilimsel ya da modern epistemik cemaat baÄŸlı bulunduÄŸu geleneÄŸin düÅŸünce formlarını, norm ve deÄŸerlerini, amaç ve çıkarlarını, kelimenin en geniÅŸ anlamıyla kültürünü bir bilimsel dergiyle meÅŸrulaÅŸtırır. Bilimsel dergisi olmayan bir bilimsel cemaat düÅŸünmek hemen hemen imkânsız bir ÅŸeydir. Bilimsel dergi, bir iletiÅŸim aracıdır ve iletiÅŸime konu edilemeyen hiçbir düÅŸünce genelde bilgi, özelde bilimsel bilgi olamaz. Bilimsel dergi meslektaÅŸlar veya cemaatin üyeleri arasında bir yardımlaÅŸma ve dayanışma duygusu doÄŸurur ve araÅŸtırma faaliyetinin belirli bir yönde kanalize olmasını saÄŸlar. Bilimsel dergi, bilginin, bilimsel cemaatler arasında iletiÅŸimini saÄŸlar. O nedenle, bilimde, birbirinden izole edilmiÅŸ cemaatler yoktur; bilimsel dergilerin saÄŸladığı iletiÅŸim ortamı içinde birbirleriyle iç içe geçmiÅŸ cemaatler vardır. Dergi, geleneÄŸin göstergesidir; o yoksa düÅŸünce geleneÄŸi de yoktur. EÄŸer bilimsel bilginin bilimsel cemaatin entelektüel mülkü olduÄŸu yolundaki tez doÄŸruysa, bilimsel dergi, bu entelektüel mülkü belgeleyen ÅŸeydir.
​
Güvenilirlik elde etme veya kabul görme arzusu, bilim adamlarım, kendi epistemik cemaatlerinde ulaÅŸtıkları sonuçları, onları yayınlamaları konusunda tahrik eder. Bilim adamı ulaÅŸtığı bilimsel sonuçları yayınlamadığında, bu sonuçların hiçbir anlam ifade etmeyeceÄŸini bilir. Çalışmalarının deÄŸerini tespit ve ulaÅŸtığı sonuçların öncelik hakkını tescil ettirmek için onları, mesleki veya bilimsel bir dergide yayınlamalıdır. Çünkü bu görüÅŸler bilimsel cemaatin diÄŸer üyeleri ve diÄŸer cemaate mensup bilim adamları tarafından deÄŸerlendirilmediÄŸi, eleÅŸtiriye tâbi tutulmadığı sürece "bilimsel" bilgi statüsü ve dolayısıyla güvenilirlik ve meÅŸruiyet elde edemeyecektir. Öne sürdüÄŸümüz herhangi bir bilgi iddiasının kaderi baÅŸkalarının elindedir; bir kabul ya da reddedeni bulunmadığında bilgi bir hiçtir.
​
Bilimsel derginin iÅŸleyiÅŸ biçimi aynı zamanda, epistemik monopolün etkisinin ve öneminin en açık biçimiyle ortaya çıktığı yerdir. Bilim adamı çalışmasını yayınlamak zorundadır, fakat bu yayımlama iÅŸlemi rastgele gerçekleÅŸmez; "bilimsel dergi" dediÄŸimiz kurumun iÅŸleyiÅŸ mekanizmasının kuralları içinde gerçekleÅŸir. Burada önemli olan, dergi editörünün varlığı ve icra ettiÄŸi görevdir. Editörler genellikle, uzmanlık alanındaki bilim adamlarından biridirler; görevleri yayınlamaları için kendilerine verilen yazıları bir deÄŸerlendirmeye tabi tutarak yayınlanıp yayınlanmayacaklarına karar vermektir. Editörlük kurumu ve editör, bütün bir bilim iÅŸletmesinin, etrafından döndüÄŸü dingil çivisidir. Editörler, bilim sosyolojisinde yaygın kabul görmüÅŸ bir adlandırmayla "bilimin eÅŸik bekçileri" dirler.
​
Bununla birlikte, bilimde eÅŸik bekçiliÄŸi görevi, yalnızca editörlük kurumuyla sınırlı deÄŸildir. Kimse, bilimsel cemaate giriÅŸ hakkı kazanmadan cemaatin bir üyesi ya da bilim adamı statüsü kazanamaz; hiçbir bilgi iddiası, epistemik statükoya boyun eÄŸmeden, "bilimsel bilgi" statüsü elde edemez. O nedenle, fiiliyatta bilimde, bilimsel cemaate giriÅŸi kontrol altında bulunduran her kurum eÅŸik bekçiliÄŸi rolünü üstlenir. Bu çerçeve içinde, eÄŸitim kurumlarına giriÅŸten araÅŸtırma alanlarının belirlenmesine, eÄŸitim kurumlarına ayrılan mali desteÄŸin belirlenmesinden, bilimsel araÅŸtırma alanlarının belirlenmesine kadar birçok ÅŸey, epistemik monopolün kontrolünü, dolayısıyla eÅŸik bekçiliÄŸini gerektirir. Akademik bilimde kürsü baÅŸkanları, üniversite yöneticileri, hükümet ya da devletle bilim iÅŸletmesi arasındaki kompleks iliÅŸkileri düzenleyen bilim adamı danışmanlar; bütün bunların hepsi bilimin eÅŸik bekçiliÄŸi görevini icra ederler.
​
Bilginin Üretimine Dördüncü Müdahale
Bilimsel bilginin izlediÄŸi sosyal yolun son aÅŸamasında kitle iletiÅŸim araçları yer alır. Bu iletiÅŸim araçlarıyla bilgi üretildiÄŸi araÅŸtırma cemaatinden, geniÅŸ anlamıyla bilime inanan müminlerin oluÅŸturduÄŸu bilimsel epistemik cemaate intikal eder. Söz konusu cemaatin kabulünü elde etmiÅŸ her bilgi unsuru artık "bilimsel" statüsü kazanmış ve böylece güvenilirlik ve meÅŸruiyet süreci tamamlanmış olur.
​
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, birey bilim adamının bilgi iddiası, epistemik monopolün onayından veya güvenilirlik sürecinden geçmeksizin "bilimsel bilgi", "güvenilir bilgi" statüsü kazanamaz. Bilgi kolektif tarzda iÅŸleyen bir sürecin ürünüdür. "DoÄŸru" veya "güvenilir" bilgi, epistemik cemaatin, epistemik monopolün onayladığı bilgidir; "DoÄŸru" veya "güvenilir" bilgi, epistemik statükoya boyun eÄŸen bilim adamının ortaya koyduÄŸu bilgidir. Bilgi iddiaları, bilgiyi üreten bilim adamlarının daha önceden içselleÅŸtirilmiÅŸ bulundukları bir kısım önvarsayımlarla, dogma ya da inançlarla zaten uyum içindedir; bu önvarsayımlar ve daha birçok unsur epistemik cemaatin "ortak alt-kültürel matriksi"ni, baÅŸka bir söyleyiÅŸle "kurulu bilgi"yi oluÅŸtururlar. Her epistemik cemaat gibi bilimsel cemaat de bu matriksten sapmalara karşı hassastır; bilgi "tutucu"dur. Bunun nedeni, bilginin doÄŸasında ya da yapısında "tutucu" herhangi bir öÄŸenin bulunması deÄŸildir; bilgi, üretildiÄŸi epistemik cemaat tutucu olduÄŸu için tutucudur.
​
Bilimsel Monopolün Sınırları
Evrensellik Algısı
Bilimsel ya da modern epistemik cemaat iki düzeyde var olur: Dar anlamda fazlısıyla sosyalize olmuÅŸ birey bilim adamlarından oluÅŸan araÅŸtırma cemaatleri ve geniÅŸ anlamda bilime inanmış "müminler"den oluÅŸan global bilimsel cemaat düzeyinde. Böylece, global bilimsel cemaat, birbiriyle iç içe geçmiÅŸ araÅŸtırma cemaatleri ve ÅŸebekelerinden oluÅŸur. Farklı gelenekleri temsil eden bu cemaatler arasında genellikle bir rekabet söz konusudur ve bu rekabete yön veren ÅŸey, Darwin'ci "doÄŸal seleksiyon" ilkesidir. Ancak yine de söz konusu araÅŸtırma cemaatleri, onları "bilimsel cemaat yapan" en genel esaslar konusunda ortak özelliklere sahiptirler.
​
Bilimsel bilginin "evrenselliÄŸi", bilimsel bilginin bir kısım "kendinde içkin” özelliklerine atıfla açıklanamaz; bilimsel bilgi "doÄŸasında” evrensel öÄŸeler bulunduÄŸu için evrensel deÄŸildir; onu üreten ve meÅŸrulaÅŸtıran epistemik cemaat güçlü olduÄŸu ve bu gücün meÅŸruiyeti yaygın kabul gördüÄŸü için evrenseldir.
​
Epistemik cemaat konusunda yukarıda sergilediÄŸimiz görüÅŸlerin ışığında, bilimsel epistemik cemaatin konumu, ÅŸu idealize edilmiÅŸ ÅŸemayla daha açık ve net bir biçimde gösterilebilir.
​
Merkez ve Çevre Ä°liÅŸkisi
Bütün bilimsel epistemik cemaatleri içine alan bilimsel gökkubbe Shils'in sözünü ettiÄŸi evrensel bilimsel cemaatin, baÅŸka bir söyleyiÅŸle bilimsel epistemik imparatorluÄŸun sınırlarını iÅŸaret etmektedir. Merkezde "görünmeyen kolej" yer alır ve burada ilgili epistemik imparatorluÄŸun önderleri ikamet ederler. Görünmeyen kolej Kuhn'cu terimlerle "paradigmatik cemaat", Shils'in terimiyle "merkez"dir. Görünmeyen kolej "yaratıcılar"ın, diÄŸer epistemik cemaatler ise "tekrarlayıcılar"ın ikamet ettiÄŸi yer, yani "çevre"dir. Ä°kinciler, fiiliyatta bilimde edilgin olanlardır: Onlar "uydu" cemaatlerdir. Görünmeyen kolej, bilimsel bilginin üretildiÄŸi veya inÅŸa edildiÄŸi yer deÄŸildir sadece; aynı zamanda, bilimsel cemaatin deÄŸerlerinin, norm ve inançlarının, ilgi, amaç ve çıkarlarının, araÅŸtırma ve inceleme nesnelerinin ya da olgularının, DoÄŸa'nın bizatihi kendisinin inÅŸa edildiÄŸi yerdir.
​
Evrensellik; bilimsel bir hakikat deÄŸildir, merkezle çevre arasındaki iliÅŸki sonucu ortaya çıkmış bulunan bir deÄŸerdir; epistemik çevrenin merkeze atfettiÄŸi bir deÄŸer. Evrensellik, epistemik çevre tarafından meÅŸru sayılan bir gücü, merkezin gücünü dile getirir daha çok; "hakikat"in deÄŸil, gücün fonksiyonudur. Bir analojiyle açıklamak gerekirse, epistemik merkezin, epistemik çevre üzerindeki güç ve etkisi, Katolik kilisesinin Hıristiyan müminler üzerindeki güç ve etkisi gibidir.
​
Uydu epistemik cemaatler tarafından inÅŸa edilen bilgi, epistemik merkezin norm, dil, standart, dogma, gelenek, amaç ve çıkarlarına uygun olmalıdır; aksi durumda hiçbir ÅŸekilde "bilimsel bilgi" statüsü kazanamayacaktır. Dahası, çevrede yer alan uydu epistemik cemaatler, epistemik merkezin ve dolayısıyla, global düzeyde epistemik cemaatin temel norm, deÄŸer, standart, amaç, dil ve deÄŸerlerini de sorgulayamazlar; çünkü bu eleÅŸtiri veya sorgulama iÅŸleminin üstesinden gelmelerini saÄŸlayacak lojistik destekten mahrumdurlar.
​
Epistemik cemaatler "toplumsal bir boÅŸluk"ta varolamazlar. Ä°lkin global düzeyde epistemik cemaat, aynı temel epistemik norm, deÄŸer ve dogmalara, aynı dile, aynı amaç ve çıkarlara, aynı temel standartlara baÄŸlı çok sayıda birbiriyle içiçe ve dolayısıyla birbiriyle etkileÅŸim halinde cemaatten oluÅŸur. Bu alt epistemik cemaatlerin kendilerine has gelenek, dil, norm ve deÄŸerleri, amaçları ve dogmaları bulunabilir; ancak bu farklılıklar ikinci düzeyde farklılıklardır ve onların global düzeyde epistemik cemaatten kopmalarına yol açmaz. Global düzeyde epistemik cemaat, en genel ve en temel normları, deÄŸerleri, standartları, amaç ve çıkarları sembolize eder. Alt epistemik cemaatler arası farklılıklar radikal farklılıklar deÄŸildir ve bu nedenle alt epistemik cemaatler epistemik imparatorluk içinde yer almaya devam ederler.
​
Türkiye’de Bilimsel Cemaat
Türkiye'de Bilimsel Cemaatin Kökleri
"Epistemik Cemaat" adı altında yaptığımız bu çalışmanın Türkiye ve Türk toplumu için anlam ve öneminin ortaya çıkması için ÅŸu sorulara cevap vermek gerekiyor: Bu çalışmadan Türk entelektüel tarihinin, Türkiye'deki entelektüel hayatın payına düÅŸen nedir?
​
Ondokuzuncu Yüzyıl'ın baÅŸlarında Türkiye'de, klasik epistemik cemaatin yanıbaşında, Osmanlı Devleti'nin Batı ülkelerinde, Batılı devletlerin Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nda tesis ettiÄŸi elçilikler ve yine Batılıların Osmanlı topraklan üzerinde açtığı "yabancı" okullar ekseni etrafında klasik epistemik cemaatten radikal biçimde farklı yeni bir epistemik cemaat doÄŸmuÅŸtur. Elçilikler ve yabancı okullar farklı epistemik cemaatlere baÄŸlı insanların veya toplumsal grupların Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nda ilk defa yüzyüze geldikleri etkileÅŸim çevreleridir. Bu listeye, Osmanlı Devleti'nin Batı'daki modern epistemik cemaatin merkezlerine gönderdiÄŸi öÄŸrencilerin oralarda girdiÄŸi iliÅŸkiler ilave edilebilir.
Osmanlı toplumunda, bu iletiÅŸim çevrelerinde Batı ile etkileÅŸimde bulunan toplumsal zümreye mensup insanların ÅŸahsında gerçekleÅŸen ÅŸey bir "algı deÄŸiÅŸimi", bu çalışmanın terminolojisini kullanırsak, bir epistemik cemaat deÄŸiÅŸimidir.
​
Bu iki epistemik cemaat özellikler bakımından birbirlerinden radikal biçimde farklıdırlar: beslendikleri entelektüel kaynaklar farklıdır; farklı epistemik merkezlere sahiptirler; üyeleri farklı epistemik merkezler ekseni etrafında faaliyetlerini icra ederler. Her ikisi de lingüistik birer cemaat olmasına raÄŸmen, farklı dillere sahiptirler ve farklı dilleri konuÅŸurlar. Her iki cemaat de bir normlar, dogmalar, deÄŸerler, amaç, ilgi ve çıkarlar, strateji ve gelenekler cemaati olmasına raÄŸmen farklı deÄŸerlere ve normlara, farklı standartlara, farklı amaç, çıkar ve ilgilere, farklı gelenek ve stratejilere baÄŸlıdırlar. Form bakımından her ikisi de epistemik birer cemaattir; ancak içerikleri radikal biçimde farklıdır. Onların evrene baktıkları algılama kalıbı farklıdır.
​
Osmanlı toplumunda elçilikler ve yabancı okullar ekseninde oluÅŸan yoÄŸun etkileÅŸim çevrelerinde epistemik cemaat deÄŸiÅŸimi sürecine ilk girenler, klasik epistemik cemaatin uzmanları, yani ulemadan insanlar deÄŸildi; algı kalıbı deÄŸiÅŸimini ilk defa yaÅŸayanlar, baÅŸka bir söyleyiÅŸle klasik epistemik cemaatten modern epistemik cemaate ilk geçenler, Osmanlı bürokrasisi diyebileceÄŸimiz bir toplumsal zümrenin üyeleriydiler. Bu olgudan yola çıkarak, modem Türk entelektüel hayatının bir "handikap"la birlikte doÄŸduÄŸunu öne sürmek mümkündür. Bir handikapla birlikte doÄŸmuÅŸtur; çünkü bu epistemik cemaat deÄŸiÅŸimini ilk yaÅŸayanlar, klasik epistemik cemaatin uzmanları deÄŸildir.
Yukarıdaki varsayımlar her neyi ima ediyor olurlarsa olsunlar, Ondokuzuncu Yüzyılın baÅŸlarında Osmanlı toplumunda, bir algı kalıbı deÄŸiÅŸimi, bir epistemik cemaat deÄŸiÅŸimi yaÅŸandığı, bu deÄŸiÅŸim sürecinin toplumun geriye kalan kısımlarını içine alacak ÅŸekilde günümüze kadar devam ettiÄŸi, modern entelektüel hayatımıza anlamını armaÄŸan eden temel olgunun bu olduÄŸu; günümüz Türkiye'sindeki modern epistemik cemaatlerin bu olgunun sonucu ortaya çıktıkları apaçıktır. Entelektüel tarihimiz, bu nedenle, atomik olgular halinde, parça parça ele alınamaz; o, burada altını çizdiÄŸimiz olgudan yola çıkarak "epistemik cemaat" kavramı ışığında ele alınmalıdır.
​
Ondokuzuncu Yüzyılın baÅŸlarında Osmanlı toplumunda algı kalıbı deÄŸiÅŸimi veya epistemik cemaat deÄŸiÅŸiminden sonra ortaya çıkan epistemik imparatorluÄŸun merkezleri Londra, Paris, New York, Berlin'dir. Ä°ster hoÅŸumuza gitsin ister gitmesin, Ondokuzuncu Yüzyıl’ın başında Ä°stanbul'da doÄŸan epistemik cemaat, merkezi Batı'da olan bir uydu cemaattir. Merkez Batı'dadır; epistemik cemaatin önderleri oradadır; onlar yaratıcılardır; modern epistemik cemaatin norm ve deÄŸerleri, standartları, dili, "doÄŸruları", amaçlan, problem ve olguları, stratejileri, gelenekleri orada bu entelektüel önderler tarafından inÅŸa edilir. Ä°stanbul’da doÄŸan epistemik cemaat, "çevre"dedir ve bu nedenle bir uydu epistemik cemaattir; mensupları yaratıcılar deÄŸil, tekrarlayıcılardır. Merkezde inÅŸa edilen deÄŸer ve normlara, amaçlara, ilgilere, dogma ve inançlara baÄŸlıdırlar. Merkezde inÅŸa edilmiÅŸ bulunan bir dili kullanırlar. Merkezin koyduÄŸu bilgiye iliÅŸkin standartlara uymak zorundadırlar.
​
Bu yeni epistemik cematin mensupları için ışık DoÄŸu'dan gelmez, Batı'dan gelir. Çünkü entelektüel evrenin merkezi Batı'dadır; GüneÅŸ oradadır. Bu noktada hatırlamamız gereken ÅŸey, Osmanlı entelektüellerinin, bürokratlarının (yani Osmanlı Ä°mparatorluÄŸunda henüz ortaya çıkmış bulunan modem epistemik cemaate mensup entelektüellerin) "Paris" ve "Londra" rüyalarıdır. Ondokuzuncu Yüzyıl'da Osmanlı entelektüellerinin "Aydınlanma Çağı"nı "Nur devri" kavramıyla karşılamış olmaları, ışığın DoÄŸu'dan deÄŸil Batı’dan geliyor olmasıyla ilgilidir.
​
Türkiye'de modem epistemik cemaatin doÄŸuÅŸuyla birlikte entelektüel faaliyetin kıblesi deÄŸiÅŸmiÅŸtir. Osmanlı toplumundaki algı kalıbı deÄŸiÅŸimi, mevcut epistemik cemaatin veya klasik epistemik cemaatin statükosuna, ortodoksisine bir baÅŸkaldırıyı dile getirir.
​
Günümüzdeki Durum
Türkiye'de Ondokuzuncu Yüzyılın baÅŸlarında doÄŸan ve günümüze kadar geliÅŸimini ve yayılmasını sürdüren modern epistemik cemaat, Osmanlı toplumu karşısındaki konumu dikkate alındığında bir epistemik azınlıktır. Onyedinci Yüzyılın ilk yarısında Ä°ngiltere’de doÄŸan bilimsel epistemik cemaatin, dönemin ÅŸartları içinde bir "azınlık" konumunda olduÄŸu doÄŸrudur. Ancak, bu azınlık olma durumu, Türkiye'deki modem epistemik cemaatin azınlık olma durumundan farklıdır. Çünkü Batı'da Hıristiyan epistemik cemaatten bilimsel epistemik cemaate geçiÅŸ, bu toplumunun kendi iç devinimleri ve kendi için evrimi sonucu gerçekleÅŸtirmiÅŸtir. Onlar modern bilimi Batı toplumu dışında bir toplumdan almamışlardır. Oysa Türkiye'de durum farklıdır; Türkiye'de modern epistemik cemaat Osmanlı bürokratlarının Batılılarla girdikleri iliÅŸkilerin ürünüdür. Burada bir "dış unsur", bir "harici faktör" söz konusudur. Modern Türkiye'deki bütün modern epistemik cemaatler, Ondokuzuncu Yüzyıl baÅŸlarında ortaya çıkan bu epistemik cemaatin alt-ÅŸubeleridir.
​
Bilimsel bilginin "EvrenselliÄŸi”nden sözeden her söylem, "evrensel bilimsel yöntemler"in varlığından söz eden her söylem, modern bilimin "doÄŸa yasaları" adıyla sunduÄŸu yasaların evrensel yasalar olduklarından söz eden her söylem pozitivisttir. Evrensellik iddiası, güçlü bir epistemik cemaatin kendini meÅŸrulaÅŸtırmak için kullandığı stratejinin adıdır; o, epistemik statükoyu, bilimsel ortodoksiyi bu stratejiyle meÅŸrulaÅŸtırır; "evrensellik" iddiası veya daha yerinde bir söyleyiÅŸle dogması, bilimsel epistemik cemaatin, kendini meÅŸrulaÅŸtırmak için baÅŸvurduÄŸu silahtır. Güçsüzün, çevrede yer alan uydu epistemik cemaatlerin bu "evrensellik" iddiasını kabul etmeleri yalnızca bir epistemik statükoyu, bir epistemik ortodoksiyi kabullenmeleri anlamına gelir.