top of page
Bilimsel Cemaat: Akademisyenler Özgür DüÅŸünebilirler mi?
Husamettin Aslan.jpg

Prof. Dr.Hüsamettin Aslan'ın Epistemik Cemaat (Ä°stanbul Ünv.: 1991) adlı doktora tezinden kısaltılarak alınmıştır.

Epistemik cemaat iki düzeyde var olur:

  • Dar anlamda, bilgiyi inÅŸa eden, iÅŸleyen ve taşıyan uzmanlar düzeyinde

  • GeniÅŸ anlamda, uzmanlar düzeyinde epistemik cemaatin icra ettiÄŸi faaliyete inanan, bu faaliyete yüksek bir deÄŸer atfederek bulgularını kullanan bütün insanlar düzeyinde

 

En basit biçimiyle cemaat en az iki kiÅŸiden oluÅŸur. Bilgi açısından bakıldığında bu … iki kiÅŸinin birbiriyle uzlaÅŸmadığı ya da uzlaÅŸamadığı yerde ne cemaat mümkündür ne de bilgi mümkündür. Onun bilgi olduÄŸu ya da olmadığı konusunda en az iki kiÅŸinin aralarında uzlaÅŸmış bulunmasına baÄŸlıdır.

​

Bilimsel Epistemik Cemaat

Bilimsel Cemaat Sosyolojik Olarak Niçin Cemaattir?

Kavrama sosyolojik bir içerik kazandıran Shils, bilginin sözünü ettiÄŸi her noktada "akademik cemaat" ya da "bilimsel cemaat" ya da "entelektüel cemaat" terimlerini kullanır. Ona göre "cemaat" terimi yalnızca bir mecaz deÄŸildir. "Entelektüel cemaat"i "cemaat" yapan unsur, cemaati oluÅŸturan bireylerin ortak standartlara sahip olmalarıdır. Cemaatin her üyesi, faaliyeti boyunca bu komünal standartları kullanır; içinde yer aldığı kurum tarafından bu standartlara göre deÄŸerlendirmeye tabii tutularak kabul ya da reddedilir. Entelektüel cemaatler standart ve kurallarını yazılı hukuk metinleri haline getirmezler. Ä°lgili standart ve kuralların bir hukuk sistemi görevini yerine getirdikleri apaçık bir ÅŸeydir; fakat bu, metinler haline getirildikleri için böyle deÄŸildir, sürekli uygulandıkları ve iÅŸlendikleri için böyledir.

​

Entelektüel sistem bir düÅŸünceler sistemi deÄŸildir; insanların içlerinde entelektüel roller için eÄŸitildikleri ve edindikleri bu rolleri icra ettikleri bir kurumlar sistemidir.

​

Bilimsel Cemaatin Merkezi

Her toplumun olduÄŸu gibi entelektüel cemaatin de bir merkezi bir de çevresi vardır. Ä°mparatorluÄŸun beyni, merkezdeki bir avuç yaratıcı bilim adamı ya da entelektüeldir. Onlar, yöneten azınlıktırlar. Eyaletlerde ya da çevrede yaÅŸayanlar, merkezdeki yaratıcıların ya da yönetici azınlığın sınırlarını çizdiÄŸi ve kurallarını koyduÄŸu bir oyunu, yine onların hakemliÄŸinde oynayan ve tekrar tekrar oynayan tekrarlayıcılar ya da yeniden üreticilerdir. Önemli olan merkezdir; çevre deÄŸil.

​

Entelektüel cemaat içindeki eÅŸitsizlikler, diye devam eder Shils, yalnızca birey üyeler arasındaki eÅŸitsizlikler deÄŸildir; gerçekte, üniversiteler, araÅŸtırma enstitüleri, laboratuvarlar, dergiler, yayın ÅŸirketleri ve araÅŸtırma alanları (disiplinler) arasındaki eÅŸitsizliklerdir. Gerçekte eÅŸitsizlikler, kurumlararası eÅŸitsizliklerdir. Güç, otorite ve yaratıcılık merkezin; edilgenlik, boyun eÄŸme ve tekrarlama çevrenin özelliÄŸidir. Merkezi otorite standartları koyar, temel bazı dogmaları teyid eder; statü, para, yayın fırsatları ve diÄŸer ödüller yoluyla üyelerini ödüllendirir. Böylece merkez, cemaatin birey üyesinin "entelektüel niteliÄŸinin" tecil edildiÄŸi yerdir.  

​

"Görünmeyen Kolej" ilk kez ünlü fizikçi Boyle (1626-1691) tarafından 1645 yılında Londra'da kurulan Gersham College'da bir araya gelen bir bilim adamları grubunu tanımlamak için bir mektupta kullanılmıştır. Bilim tarihçilerine göre de bilim tarihinin ilk görünmeyen koleji Gersham College'dır ve bu kolej sık sık görünmeyen kolej atıfta bulunulan ve 1660'ta Londra'da kurulan Royal Society’nin anasıdır. Bilim tarihi içinde bir model fonksiyonu gören Royal Society'dir. O dönemde Batı’da kurulan bilim cemiyetleri arasında Fransa'da Paris’te 1666 yılında kurulan Kraliyet Bilimler Akademisi, Almanya'da 1700 yılında faaliyete baÅŸlayan Berlin Bilimler Akademisi, Rusya'da Petersburg'da 1724'de kurulan Rus Bilimler Akademisi zikredilebilir.

​

Paradigma

Bilimsel cemaat Kuhn için paradigmatik gruptur:

"Paradigma, bir bilimsel cemaatin üyelerinin paylaÅŸtığı ÅŸeydir ve aksi tarzda ifade etmek gerekirse bilimsel cemaat bir paradigmayı paylaÅŸan insanlardan oluÅŸur".  

​

Kuhn paradigmayı, yani bilimi ya da bilimsel bilgiyi anlamanın biricik ÅŸartının, bilimsel bilgiyi üreten bilim adamları topluluÄŸunun anlaşılması olduÄŸunda ısrar eder. Bilgi ile sosyal çevre arasında iki tür baÄŸ vardır. Ä°lkin bir bilgi sistemine iÅŸtirak, bir sosyal sisteme iÅŸtirak etmek, bir sosyal sistemin içinde yer almaktır. Ä°kincisi, belirli bir eÄŸitimden geçmek, belirli bir rolün icrasına, belirli bir grubun üyeliÄŸine hazırlanmaktır. Dini bilgi geleneÄŸine sahip bir insan, seküler bilgi geleneÄŸine sahip bir insandan daha farklı bir tavır sergiler ve daha farklı bir rolü yerine getirir. Ä°nsan hangi sosyal sistem içinde yer alıyorsa, o sisteme uygun bilgi sistemine baÄŸlanır.

​

Her ÅŸeyden önce bilimsel cemaat bir icracılar, uygulayıcılar cemaatidir. Bilim adamları grubunu "cemaat" yapan ÅŸey, üyelerinin ortak konular, varsayımlar, problemler üzerinde çalışmaları ve daha da önemlisi, ortak deÄŸerlere, normlara, inançlara, ilgi ve çıkarlara, ortak temel inançlara sahip bulunmalarıdır.

​

Bu durumda "bilimsel cemaat" nasıl tanımlanabilir?

...bilimsel cemaat, bir bilimsel uzmanlık alanının uzmanlarından oluÅŸur. Onlar diÄŸer birçok alanın pratisyenleriyle mukayese edilemeyecek ölçüde aynı eÄŸitim ve çıraklık tecrübesini geçirmiÅŸ; bu süreç içerisinde aynı teknik literatürü içselleÅŸtirmiÅŸ ve söz konusu literatürden genellikle aynı dersleri çıkarmışlardır. Bu standart literatürün sınırları genellikle bilimsel bir konunun sınırlarını gösterir ve her cemaatin kendine has bir araÅŸtırma konusu vardır.

​

Bilimlerde aynı konuya, birbiriyle baÄŸdaÅŸmayan görüÅŸ noktalarından yaklaÅŸan okullar, baÅŸka bir deyiÅŸle cemaatler vardır. Fakat bu okul ya da cemaatler, diÄŸer alanlardaki okul ya da cemaatlerden daha az sayıdadırlar ve aralarındaki rekabet genellikle çabuk son bulur.

​

Åžebekeler

Kuhn’un “paradigmatik cemaat” tezi bilim sosyolojisinde yaygın bir kabul görmüÅŸ ve iÅŸlenmiÅŸtir. Merton'cu bilim sosyolojisi geleneÄŸi içinde yer alan bir sosyolog olan Mulkay, ana araÅŸtırma cemaatinin sosyal yapısının komplex bir "problem ÅŸebekeleri" ağından oluÅŸtuÄŸunu öne sürmüÅŸtür.

Bu problem ÅŸebekelerinin baÅŸlıca özelliklerinden biri, ÅŸebeke üyelerinin sınırlı sayıda araÅŸtırma problemiyle meÅŸgul olmaları; Ä°kincisi belirli bilme-kavrama normlarıyla belirli teknik normları paylaşıyor olmaları; üçüncüsü ÅŸebeke üyelerinin kendi aralarında, belirli iletiÅŸim araçları vasıtasıyla, ÅŸebeke dışında yer alan insanlarla girdikleri iletiÅŸimden daha yoÄŸun bir etkileÅŸim içinde olmalarıdır.

AraÅŸtırma ÅŸebekeleri ya da bilimsel ÅŸebekeler iletiÅŸim ÅŸebekeleridir. Bu ÅŸebekelerde bir ya da birkaç bilim adamının ÅŸebekede yer alan diÄŸer bilim adamları üzerinde çok büyük bir etkisi vardır. Ä°lkece, bütün bilim adamları, iletiÅŸim ve eleÅŸtiri sürecine katılmakta eÅŸittirler; fakat pratikte önder ya da lider bilim adamlarının yer aldığı bir itibar hiyerarÅŸisi vardır. Buradan elde edilen sonuç, bilimsel cemaatin eÅŸitliÄŸe dayalı olmadığıdır.

​

Bilimsel Cemaat Ä°çinde EÅŸitliksizlik ve Elitlerin Etkisi

"Görünmeyen kolej "i bilim sosyolojisi ve felsefesi literatürüne kazandıran Price’a göre de bilimsel bazı araÅŸtırmalar diÄŸer araÅŸtırmalardan daha iyi ve bazı bilim adamları diÄŸerlerinden daha güçlü ve yeteneklidirler. "Nobel ödülü kazanmış bir bilim adamı ile, sıradan bir bilim adamı arasındaki eÅŸitsizlik, Olimpik altın madalya kazanmış bir sporcu ile sıradan bir sporcu arasındaki eÅŸitsizlikten daha büyük bir eÅŸitsizliktir. Bu itibar ve güç hiyerarÅŸisinin zirvesinde ikamet eden birkaç bilim adamı görünmeyen kolej'in "bilimsel eliti"ni ya da çekirdeÄŸini teÅŸkil eder. Bilim adamları nüfusunun %6'sına tekabül eden güçlü bir elit tabaka, bütün bir yayımlanmış bilimin yarısını üretiyorken, zirvedeki %1'lik elit %15'ini üretir ki bu %1'lik grup birkaç bilim adamından oluÅŸur.

​

Cemaat Ä°çi Ä°letiÅŸim

Bilim sosyolojisinde iletiÅŸime yapılan vurgunun kaynağında da bu sosyal sistem anlayışı yatar. Böylece bilimsel ilginin nasıl üretildiÄŸinin anlaşılabilmesi için bu genel sosyal sistem içinde bir alt-sistem olan iletiÅŸim sistemine bakılmalıdır. Bu sosyal sistem içinde, bilim adamları arasında gerçekleÅŸen yoÄŸun iliÅŸkiler çeÅŸitli iletiÅŸim kanalları vasıtasıyla gerçekleÅŸir. Çok genelde iki tür iletiÅŸim kanalı vardır:

  1. Kuraldışı (infomal) ya da yüzyüze iletiÅŸim

  2. Biçimsel (formal) ya da kurala dayalı iletiÅŸim

Hagstrom, akademik kurumlar içinde gerçekleÅŸen belli baÅŸlı iletiÅŸim kanallarının bir listesini vermiÅŸtir. Bu listeye göre bilimdeki belli baÅŸlı iletiÅŸim kanalları ÅŸunlardır:

  1. Makaleler, kitaplar, dergiler ve bildiriler. Bu iletiÅŸim kanalı kurala dayalı iletiÅŸim kapsamına girer ve öylesine büyük bir öneme sahiptir ki bilime bu kanalla katkıda bulunmayan hiç kimse "bilim adamı" statüsü kazanamaz.

  2. Bilimsel toplantılar ve konferanslar. Bu iletiÅŸim kanalıyla hem kurala dayalı hem de kuraldışı, yüzyüze iletiÅŸim gerçekleÅŸtirilir.

  3. Aynı uzmanlık alanında çalışan, ancak farklı kurum ya da mekânlarda yer alan bilim adamlarının mektup, özel ziyaretler ve bilimsel toplantılar yoluyla girdikleri kuraldışı iliÅŸkiler.

  4. Aynı idari bölümlerde yer alan bilim adamları arasındaki iliÅŸkiler.

  5. Bilim adamları ile öÄŸrencileri arasındaki iliÅŸkiler.

  6. Bilim adamlarının bilimsel cemaatin dışında yer alan insanlarla girdikleri ilişkiler.

 

Cemaat Ä°çi Kontrol Sistemi

Bilimsel cemaat varlığını bir iç sosyal kontrol sistemiyle yürütür. Bu iç sosyal kontrol sistemi, sürekliliÄŸin ve etkinin korunabilmesinin ön ÅŸartıdır. Ayrıca bilimsel cemaat kendinde özerk bir varoluÅŸ biçimi deÄŸildir ve o nedenle toplum karşısında özerkliÄŸini koruması gerekir. Bilimsel cemaatin sürekliliÄŸinin saÄŸlanması ve özerkliÄŸinin korunması ve bilim adamlarının bilimsel cemaatin normlarına uymasına baÄŸlıdır. Ä°ç sosyal kontrolün fonksiyonu burada ortaya çıkar. Bilim adamları cemaatin normlarına uydukları sürece onun bir üyesi olarak kalabileceklerdir.

Bilimsel cemaatin normları araÅŸtırmaya rehberlik eder ve bilginin sistemli birikimini kolaylaÅŸtırır. Bu normlar, bilim adamlarının paylaÅŸtıkları bilme-kavrama teknik ya da yöntemleriyle, diÄŸer teknik standartlardan oluÅŸurlar. Bilim adamı üyesi bulunduÄŸu epistemik cemaatin normlarına ÅŸartlandırılmış veya ÅŸartlanmış kiÅŸidir.

​

Normlar Cemaati Olarak Bilimsel Epistemik Cemaat

Cemaatin Normları

Epistemik cemaat veya baÅŸka bir söyleyiÅŸle bilimsel cemaat norma dayalı bir cemaattir, bir normlar cemaatidir. Epistemik, bilimsel ya da entelektüel normlar bilim adamlarının faaliyetine rehberlik eden paylaşılmış talimatlardır. Sınırlayıcıdırlar ve epistemik cemaatin varlığını sürdürmesi, üyelerinin bu normları içselleÅŸtirmiÅŸ olmalarına baÄŸlıdır. Bu normlar cemaatin temel deÄŸerlerini teÅŸkil ederler.

​

Bilim sosyolojisinde bilimsel cemaatin norma dayalı bir cemaat olduÄŸu yolunda her ne kadar bir fikir birliÄŸi varsa da bu normların ne olduÄŸu tartışmalı bir konu halinde durmaktadır. Bilim sosyolojisinin kurucu babası Merton, doÄŸanın hakikatlerini bulma faaliyetinde bilim adamlarına sınırlamalar getiren bir dizi norm öne sürmüÅŸ ve bu normları "bilimin ethosu" diye nitelendirmiÅŸtir. Daha sonra Merton'cu gelenek içinde yer alan sosyologlar bu normlara yenilerini ilave ederek açıklama yoluna gitmiÅŸlerdir. Söz konusu geleneÄŸin öne sürdüÄŸü normlar listesinde ÅŸu normlar yer alır:

  1. Üniversalizm: Herhangi bir bilgi iddiası onu öne süren bilim adamının statüsüne bakılmaksızın deÄŸerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bu normun ima ettiÄŸi ÅŸey bilginin "objektifliÄŸi"dir. Normu ihlal eden ÅŸey ise ırk-merkezcilik ve milliyetçiliktir. Bilimin doÄŸruları böylece "evrensel doÄŸrular" olmalıdır:

  2. Komünalite: Bilimin ürünleri özel kiÅŸilerin, kurumların ya da grupların deÄŸil, kamunun mülküdürler. Bilimsel bilgi insanlığın müÅŸterek mülküdür ve gizlenemez;

  3. Özel çıkar ve ilgilerden bağımsızlık: Bilim adamı dünyanın ve evrenin iÅŸleyiÅŸine kendisinin ve içinde yaÅŸadığı toplumun çıkar ve ilgilerinden bağımsız derin bir entelektüel ilgi duymalıdır. Bu normun ima ettiÄŸi ÅŸey ÅŸudur: Bilgi bilgi içindir…

  4. Organize edilmiÅŸ ÅŸüphecilik: Bu norm bilimsel yöntemin can alıcı unsurudur ve bilim adamının kendi ürettiÄŸi bilgi dahil bilgiye sistemli bir ÅŸüpheyle bakmasını gerektirirler;

  5. Orijinallik;

  6. Tevazu;

  7. Rasyonellik;

  8. Bireycilik.

 

Merton ve ardıllarının vurguladıkları bilimsel normlar takımı, bilimsel cemaati bilim-dışı etkilerinden koruyan bir savunma duvarı özelliÄŸi gösterir. Bilginin geçerliliÄŸinin ve meÅŸruiyetinin önceden düÅŸünülmüÅŸ ve kesin olarak belirlenmiÅŸ bu kriterlere göre tespit edildiÄŸini ya da edilmesi gerektiÄŸini ima ederler. Ä°lgili anlayışa göre, yukarıda ifade ettiÄŸimiz normlar bilimin ve bilimsel faaliyetin kendi içinde zaten mevcutturlar. Bu normlar sayesinde bilimin içeriÄŸi bilimdışı etkilerinden kurtulur.

​

Normların Eleştirisi ve Değişkenliği

EÄŸer bu normlar gerçekten mevcut ve etkili iseler bilimsel bilginin belirleyicisinin toplum ya da sosyal ÅŸartlar deÄŸil, DoÄŸa'nın bizatihi kendisi olduÄŸu öne sürülebilir. DoÄŸanın evrensel bilgisine, ancak ve ancak bu normlara uyulduÄŸunda ulaşılabilir. Bu görüÅŸ, tıpkı klasik sosyoloji geleneÄŸinde olduÄŸu gibi, bilimsel bilginin sosyolojik analize uygun bir zemin teÅŸkil etmediÄŸi gibi bir zımni varsayımının ifadesidir; o nedenle de bilimsel bilginin geliÅŸiminden çok, pozitivist bilim ve bilgi anlayışının ideallerini yansıtır.

​

Merton sonrası bilim incelemeleri, bilimin fiiliyatta Merton'cı "bilim ethosu"na göre iÅŸlemediÄŸini göstermiÅŸtir. Buna göre bilim adamları fiiliyatta tarafsızlık ya da özel çıkar ve ilgilerinden bağımsızlık normuna uymazlar; yüksek düzeyde bir rekabet ortamı içinde yer aldıklarından, kendilerinin üyesi bulundukları cemaatin ve toplumun çıkarlarını dikkate alırlar. Orjinalite normunun aksine, bilimin en özgün teorileri ya da buluÅŸları ilk ortaya çıktıklarında diÄŸer bilim adamlarınca ya hor görülür ya da görmezlikten gelinir. Kopernik’in güneÅŸ-merkezli evren teorisi ölümünden bir yüzyıl sonrasına kadar genel kabul elde edememiÅŸtir. William Gilbert'in manyetizm ve elektrik konusundaki çalışmaları modern bilimin kurucu babalarından sayılan Francis Bacon tarafından reddedilmiÅŸtir. Dahası, Merton’un normlarını ihlal edenler, sıradan bilim adamları deÄŸil genellikle en yaratıcı bilim adamlarıdır.

​

Kuhn'un "olağan bilim" diye nitelediği bilimsel faaliyet yaratıcılığa dayanmadığı gibi "olağan bilim adamı" da yaratıcı değildir.

​

Bilimsel faaliyet sırasında en çok ihlal edilen normlardan biri de komünalite normudur. Norm, bilimin ürünlerinin herkesin mülkü olması gerektiÄŸini öne sürmesine raÄŸmen, birçok bilimsel ürün ya askeri ya ticari ya da endüstriyel sebeplerle gizli tutulur. Faaliyetleri sırasında bilim adamları Merton'cı normlara uymaktan ziyade baÄŸlı bulundukları entelektüel geleneklere ve dolayısıyla söz konusu geleneklerin entelektüel normlarına uyarlar. Bu normlar ise dönemden döneme, gelenekten geleneÄŸe ya da daha düzgün bir söyleyiÅŸle bilimsel cemaatten bilimsel cemaate farklılıklar gösterirler.

​

Merton'un "bilimin ethosu" diye öne sürdüÄŸü normların, eÄŸer bu konudaki makalesini 1940’lı yılların baÅŸlarında yazdığı düÅŸünülürse, "Nazi bilimi"ne bir tepki olduÄŸu apaçıktır. Ayrıca bu normlar, fiiliyatta bilimadamlarının nasıl çalıştıklarım göstermekten çok, nasıl çalışmaları gerektiÄŸini gösterirler. Merton "olanı" tanımlamamıştır, "olması gereken"i öne sürmüÅŸtür; söz konusu normlar, gerçekte mevcut bulunan normlar deÄŸildirler, onlar daha çok Merton’un bakış açısı içinde bilimin ideallerini yansıtırlar.

​

Fakat Merton'a yapılan eleÅŸtiri bilimsel cemaatin ya da epistemik çemaatin normlarının bulunmadığını göstermez. Epistemik cemaat normlara dayalı cemaatir ve her epistemik cemaat baÄŸlı bulunduÄŸu entelektüel geleneÄŸin normlarına uyar. Bunlar, bilimsel faaliyetlerde kullanılan teknikler, yöntemler vb. olabilir. Fakat bu normlar nihai noktada yalnızca, modern epistemik cemaatin genelde toplum içinde yer aldığı baÄŸlama atıfla anlaşılabilirler. Evrensel bilimsel normlar yoktur, epistemik cemaatten epistemik cemaate, dönemden döneme, baÄŸlamdan baÄŸlama deÄŸiÅŸen normlar vardır.

​

Lingüistik Cemaat Olarak Bilimsel Epistemik Cemaat

Cemaatin Dili

Bilimsel cemaat "dile" dayalı bir cemaattir. "Bilimsel dil" denilen dil, bilimsel cemaatin en temel unsurlarından biridir, çünkü bu ortak dil olmadığında ne bilim adamlarının birbirleriyle anlaÅŸabilmeleri mümkündür ne de cemaatin ayakta kalabilmesi mümkündür. Ancak bilimsel dilin forksiyonu yalnızca bu kadar da deÄŸildir; bilimsel cemaatin dili aynı zamanda bilimsel cemaati diÄŸer cemaatlerden ayırır ve onun kiÅŸiliÄŸinin oluÅŸmasına katkıda bulunur.

​

Bilimsel bilgi de diÄŸer bütün bilgi formları gibi dile dayanır. DoÄŸada "elektron", "kütle", "madde", "enerji", "güç" ve hatta "doÄŸa" yoktur. Bunlar ve diÄŸerleri, "doÄŸal nesneler" deÄŸildirler; modern epistemik cemaat tarafından yüzyılları içine alan bir süreçte entelektüel olarak inÅŸa edilmiÅŸ varlıklardır.  

​

Kavramlar entelektüel mikro kurumlardır ve hepsinin uzun bir tarihleri vardır. Bunlar, kolektif olarak inÅŸa edilirler ve kolektif olarak kullanılırlar. Onlar ve onlarla oluÅŸturulan genellemeler, önermeler, yasa ve teoriler bilimin içeriÄŸini teÅŸkil ederler. Modern epistemik cemaate katılacak her aday, cemaatle birlikte çalışacağı için, uzun bir çıraklık dönemi sonunda, bilimsel dille tam analizi yapılamayan bir bilme-kavrama baÄŸlantıları serisi edinir.

​

Modem epistemik cemaat ya da bilimsel cemaat "bilimsel dil" dediÄŸimiz dili kullanırken, terimlerini pek doÄŸal olarak gündelik dille paylaşır; bir anlamda bilimsel dil gündelik dil içinde bir dildir. Ancak gündelik dil ve terimleri 'bilimsel dil" içinde kullanılırken genellikle hem anlamları hem de kullanım tarzları deÄŸiÅŸir; gündelik dilin kavramları bilimsel dil içinde özel anlamlar kazanırlar ve bilimsel bir eÄŸitimden geçmeyen insanın bu kavramları ve dolayısıyla bilimsel cemaatin dilini anlaması zordur.

 

Sosyal bilimlerden bir örnek vermek gerekirse Weberist teoriyle Marxist teorinin dilleri aynı diller deÄŸildir. Farklı epistemik cemaatlerin dilleri farklı dünyalardan söz eden dillerdir. Dahası, klasik fizik teorilerinin tanımladıkları dünya ile modern fiziÄŸin tanımladığı dünyalar da farklı dünyalardır. Bu durum Kuhn tarafından ÅŸöyle dile getirilmiÅŸtir:

"Farklı teorilerin ya da paradigmaların taraftarları farklı dilleri konuÅŸurlar; farklı bilme ve kavrama baÄŸlılıklarına sahip diller, farklı dünyalara uygun dillerdir".  

​

Günümüzde yaygın kabul gören bir dogma vardır. Genellikle, bilimsel cemaatin dili daha teknik biçimlere dönüÅŸtükçe, bilimlerin toplumsal etkileriden giderek kurtulduklarına ya da daha az toplumla iliÅŸkili hale geldiklerine inanılır ve bu, dogmaya inananlara göre bilimin evrenselliÄŸini gösterir.

​

Bilimsel dil ya da modern epistemik cemaat dilini öÄŸrenmek, bir insanın bir yabancı dili öÄŸrenmesi gibidir ve belki de ondan daha zordur. Ä°nsan yalnızca, uzun bir eÄŸitim sürecinden geçerek bu cemaatin bir üyesi ya da bilim adamı olabilir.

​

Dogmalar Cemaati Olarak Bilimsel Epistemik Cemaat

Modern epistemik cemaat ya da bilimsel cemaat aynı zamanda diÄŸer herhangi bir cemaat gibi bir inançlar ya da dogmalar cemaatidir de. Pozitivist gelenek, inançla bilimsel bilgi arasına bir sınır çizgisi çekmeyi ve onları birbirinden ayırmayı denemiÅŸtir ve bu sınır çizgisi çekme amacı, pozitivizmin ideallerinden biridir. Bilgiyle inancın, daha yerinde bir söyleyiÅŸle bilimsel bilgi ile inancın birbirlerine zıt kutuplar oldukları miti, günümüzde de pek yaygın bit mittir ve bu dogma büyük ölçüde kabul görmektedir. Bu ayırım çizgisinin varolması gerektiÄŸine inananlar, söz konusu çizginin bir tarafına din, mit ve büyü kapsamı içinde gördükleri inancı, diÄŸer tarafına ise inançlardan arınmış ve bilimin kapsamı içinde gördükleri bilimsel bilgiyi yerleÅŸtirirler. Bilim adamı inanan insan deÄŸil, gözleyen, deneyler yapan ve "doÄŸal” olanla meÅŸgul bulunan insandır.

Fakat bu dogma ya da inanç günümüzde büyük ölçüde eleÅŸtiriye uÄŸramış ve anlamını yitirmiÅŸtir. Bilgi ile inancı birbirinden ayırmamızı saÄŸlayacak hiçbir kriter yoktur.

​

Empirik bilgi bir inanç formudur ve genellikle bu inanç formu bilim literatüründe "doÄŸru inanç" diye adlandırılır. Ancak bilimde "doÄŸruluk" bilim felsefesi ve sosyolojisi literatüründe tartışması hala devam eden bir konudur ve sosyolojik bakış açısı bir önerme ya da bilgi iddiasının doÄŸruluÄŸunun nihai ölçüsünün söz konusu bilgi öÄŸesinin deÄŸerlendirildiÄŸi epistemik cemaat olduÄŸu yolunda genel bir eÄŸilime sahiptir. Bilimde doÄŸruluÄŸun ölçüsü, mantık, akıl ya da baÅŸka bilimsel kriterler deÄŸildir; çünkü bilimsel bilginin doÄŸruluÄŸunu tayin edecek bütün kriterlerin, epistemik cemaat içinde varılan bir mutabakat (konsensüs) sonucu "kriterler" oldukları kolektif ÅŸekilde belirlenmiÅŸ bulunmalıdır.

Öte yandan Kuhn, bilimsel cemaatin ne kadar köklü inançlara sahip olduÄŸunu, bir baÅŸka açıdan göstermeyi denemiÅŸtir. Buna göre bilimsel cemaat bir inançlar ağı içinde yaÅŸar ve bu inançlar olmaksızın bilimsel araÅŸtırmanın baÅŸlaması mümkün deÄŸildir. Kuhn'un terimleriyle bu inançlar ÅŸebekesi "paradigma"dır. Her epistemik cemaat, entelektüel cedlerinden devraldığı bir paradigmayla birlikte doÄŸar.

​

Tarihi geliÅŸim içinde, dini cemaatten bilimsel cemaate geçilirken ya da daha düzgün bir söyleyiÅŸle, bilimsel cemaat dini cemaatin yerini alırken dogmalar alanından, dogmalardan arınılmış bir alana geçilmemiÅŸtir; dini dogmalar alanından bilimsel dogmalar alanına geçilmiÅŸtir. Her cemaat eninde sonunda bir inançlar ÅŸebekesine baÄŸlıdır ve kendi varlığının devamı için bu inançları iÅŸlemek, kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa intikal ettirmek ve savunmak zorundadır.

​

Bilimsel EÄŸitim

Cemaatin Normlarının Yeni Üyelerine Aktarılması ve Sosyalizasyon Süreci

Çok doÄŸaldır ki herhangi bir epistemik cemaatin ya da bilimsel cemaatin kaderi haleflerinin cemaatin bilgisini, normlarını, çıkarlarını, deÄŸerlerini ve amaçlarını sürdürmesine baÄŸlıdır. Bu anlamda epistemik cemaatin kaderi haleflerinin elindedir. Bilimsel cemaatin ya da genel olarak herhangi bir epistemik cemaatin varlığını idame ettirmesi ve sürekliliÄŸi "eÄŸitim" dediÄŸimiz çok kapsamlı bir sosyalizasyon süreciyle gerçekleÅŸir.

​

Ay yüzeyinin yeÅŸil çimlerden oluÅŸtuÄŸunu öne süren bir bilimsel makale yazabilirsiniz. Yazınızı kesinleÅŸtirmek, geçerli kılmak için baÅŸkalarının onayına ihtiyaç duyarsınız. Fakat eÄŸer baÅŸkaları yazınıza gülüp geçiyor ve onu görmezlikten geliyorlarsa, bu, yazınızın, tezinizin, önermenizin veya makinanızın sonu demektir. Bir önermenin, bir genellemenin, yazının ve makinanın kaderi bir ölçüde ilk hareket ettiricisinin elinde, ancak büyük ölçüde ilk hareketi saÄŸlayanın irade ve kontrolü altında bulunmayan meslektaÅŸlardan, seyircilerden, okuyuculardan, tüketicilerden oluÅŸan bir kalabalığın elindedir.

​

Bir epistemik cemaatin varlığını koruması gerekiyorsa öncelikle entelektüel olarak inÅŸa ettiÄŸi ürünleri ve bu ürünleri geçerli kılan normları, kriterleri, ilgi ve amaçları korumak zorundadır. Bu varlığını idame ettirme faaliyetinin çekirdeÄŸini eÄŸitim mekanizması oluÅŸturur.  

Hepimiz, "özgür, hakikat arayıcısı, önyargıları laboratuvarın eÅŸiÄŸinden kapı dışarı etmiÅŸ, çıplak ve nesnel olguları toplayarak teste tabi tutan, yalnızca bu türde olgulara baÄŸlılık duyan" bilim adamı dogmasına inanırız. Fakat fiiliyatta durum hiç de böyle deÄŸildir. Dogmatizmin yalnızca beÅŸeri bilimler alanında yer aldığı, doÄŸa bilimlerinin her türlü dogmatizmin dışında yer aldıkları fikri bir baÅŸka katıksız dogmadır ve kolayca anlaşılacağı üzere pozitivist ideolojinin kaynağıdır. Bilimin ve bilim adamlarının gerçekte nasıl olduklarını anlamanın saÄŸlam yollarından biri bilimsel eÄŸitime bakmaktır.

​

Cemaat Ä°çin EÄŸitimin Önemi

Bilimsel eÄŸitim bilim adamı ve genelde bilimin herhangi bir "mümini" olmanın ya da daha açık bir söyleyiÅŸle bilimsel cemaate üye olmanın eÅŸiÄŸidir. Hiç kimse doÄŸuÅŸtan bilim adamı deÄŸildir; bunu edinmenin temel yolu, bilimsel cemaatin eÄŸitiminden geçmektir. Ä°nsan bilim adamı ya da bilimsel cemaatin üyesi olmaya hak kazanırken "bilimsel tutum veya vaziyet alış"ı öÄŸrenir. Bilimsel tutum doÄŸuÅŸtan getirilen bir erdem deÄŸildir; bilimsel cemaatin cemaat adayına empoze ettiÄŸi ve adayın da içselleÅŸtirdiÄŸi tavırdır. Hiç kimse bilimsel eÄŸitim sürecine formel mantık okuyarak girmez; taklit ve tecrübe yoluyla, bilimsel cemaatin sosyal iliÅŸkilerine vücut veren çok sayıda bilimsel geleneÄŸi öÄŸrenerek baÅŸlar. Bilimsel eÄŸitimle öÄŸrenilerek içselleÅŸtirilen bilim adamı rolü veya daha genelde bilimsel cemaatin bir üyesi bir "mümini" olma rolüdür.

​

Bilim Adamları Neden Özgür DüÅŸünemezler?

Bilimsel eÄŸitim çok kapsamlı bir sosyalizasyon sürecidir. Bilimsel cemaatin üyesi olmanın veya bilim adamı olmanın temel ÅŸartı bu ortodoksiye boyun eÄŸmek, onu kabul etmektir. Ortodoksiye boyun eÄŸmek, statükoya boyun eÄŸmektir. Statüko her durumda epistemik cemaatin statükosudur. Kuhn bir makalesinde bunu ÅŸöyle dile getirir:

Tipik olarak kimya, fizik, jeoloji veya biyolojideki lisans ve lisansüstü öÄŸrencileri kendi alanlarının özünü, özellikle öÄŸrenciler için yazılmış ders kitaplarından öÄŸrenirler. Kendi tezlerine baÅŸlamalarını saÄŸlayacak yeterliliÄŸi kazanıncaya (..) kadar ne araÅŸtırma projelerini deneme teÅŸebbüsünde bulunmayı isteyebilirler ne de baÅŸka bilim adamlarınca yapılmış son araÅŸtırmaların sonuçlarıyla karşı karşıya gelmeyi isteyebilirler. Yani onlar profesyonel komünikasyon sisteminde düÅŸünce alışveriÅŸinde bulunamazlar. (..) Bilimsel ders kitapları profesyonel bilim adamlarının çözmeyi ve bu çözümler için farklı teknikler geliÅŸtirmeyi tasarladıkları problemler sunmazlar; daha çok, bilimsel mesleÄŸin paradigmalar olarak kabul ettiÄŸi somut problem çözümlerini sunarlar. Ve sonra öÄŸrenciden, sınıfta ya da laboratuvarda, ona gösterilen yöntemle bu problemleri çözmesi istenir. ÖÄŸrenci bilimsel eÄŸitimle bilineni öÄŸrenir. Kurulu bilimsel geleneÄŸe giriÅŸi, dogmatik bir baÅŸlangıçtır.

​

Bu kapsamlı sosyalizasyon süreciyle insanın doÄŸuÅŸtan getirdiÄŸi bütün yetenekleri, eÄŸitildiÄŸi epistemik cemaatin çıkarları/ilgileri, normları, deÄŸerleri, amaçları çerçevesinde biçimlendirilerek bir yapıya kavuÅŸturulur. Bilimsel eÄŸitim bilimsel sosyalizasyon yöntemlerini içerir. Bilimsel cemaate adaylığa ya da üyeliÄŸe hazırlanan öÄŸrenci, cemaate ve onun statükosuna uyum gösterecek ÅŸekilde programlanır.

​

Bu sosyalizasyon hocanın otoritesi altında gerçekleÅŸir ve bilimsel eÄŸitim o nedenle otoriteryendir. EÄŸitim süreci içinde öÄŸrencinin öÄŸrendiÄŸi bilginin doÄŸruluÄŸuna duyduÄŸu güven, hocaya duyduÄŸu güvendir. Bilginin güvenilirliÄŸi bilgide içkin özelliklerden doÄŸmaz; daha çok hocanın otoritesinden doÄŸar. Hocanın da otoritesinin üzerinde ders kitaplarının otoritesi yer alır. Bilimsel cemaatin entelektüel olarak inÅŸa ettiÄŸi ders kitabı bilgisi öÄŸrenci tarafından doÄŸru ve güvenilir bilgi olarak dikkate alınır. Aslında ders kitabının otoritesi, genelde, bir tür entelektüel statüko göstergesidir ve sunduÄŸu bilgilerin doÄŸruluk ve güvenilirliÄŸini saÄŸlayan ÅŸey epistemik ya da bilimsel cemaatin otoritesidir. Bilimsel eÄŸitim bu otoriteyi reddeden bilgileri nakletmez; onları cemaatin hiyerarÅŸi ve uyumunu bozacakları için elimine eder ve otoriteye veya statükoya uyum gösteren, boyun eÄŸen bilgileri nakleder. Bunlar gelenek oluÅŸturucu bilgilerdir.

​

Bilimsel araÅŸtırmanın "objektif', "nötr", toplumsal etkileriden bağımsız olduÄŸu düÅŸüncesi yanlış bir düÅŸüncedir; o kapsamlı ve sıkı bir sosyalizasyon süreci içinde ortaya çıktığı için daha fazla toplumsaldır. Bu açıdan bakıldığında bilimsel cemaat insanlık tarihinin günümüze kadar tanık olduÄŸu en kapsamlı ve katı sosyalleÅŸme tiplerinden birinin simgesi sayılabilir.

​

Zımnî Bilgi

Formasyon

Her epistemik cemaate özgü eÄŸitim gibi bilimsel eÄŸitim de büyük ölçüde zımnî öÄŸrenme süreçlerini içerir. Ä°ki tür bilgi vardır. Birincisi, söze dökülebilir ve bizim için apaçık olan, Ä°kincisi ise söze dökülemeyen, yani zımnî bilgi (tacit Knowledge)dir. Bu iki öÄŸeyi birbirinden ayırmak imkânsızdır. Söze ya da yazıya dökülebilir bilgi "bir ÅŸeyi bilmek"in kapsamı, "bir ÅŸeyin nasıl yapılacağım veya uygulanacağını bilmek" zımnî bilginin kapsamı içinde yer alır.

​

Zımnî bilgiyi bir hünerin edinilmesiyle ilgili ÅŸu örneklerle açıklayabiliriz. Bisiklete nasıl binileceÄŸim veya nasıl yüzüleceÄŸni biliyor olmam, bisiklet üzerinde dengemi nasıl saÄŸlayabildiÄŸimi, su yüzeyinde nasıl durabildiÄŸimi, söze ya da yazıya nasıl dökebileceÄŸimi biliyor olmam ya da bunları söze dökebileceÄŸim anlamına gelmez. Onları söze veya yazıya dökerek açık bilgi halinde ortaya koyamam, ancak yine de bisiklete binebilir, suda yüzebilirim. Söze ya da yazıya dökemediÄŸim bu unsur zımnî bilgidir.

​

Zımnî bilgi de açık ya da sözlü bilgi gibi öÄŸrenilen bir ÅŸeydir. Fakat diÄŸer bütün bilgi türlerindeki gibi bilimsel bilgi türünde de zımnî bilgi yazılı metinlerden öÄŸrenilmez. Onun öÄŸrenilmesi daima bir aracıyı gerektirir; aracı ya bir hoca ya da öÄŸrenilen alanın bilgisi konusunda usta bir kiÅŸidir.  

Herhangi bir türde "bilgi"yi öÄŸrenmek, bir yaÅŸama tarzını öÄŸrenmektir. Bilimsel bilgi söz konusu olduÄŸunda bu yaÅŸama tarzı bilimsel yaÅŸama tarzı deÄŸildir; her durumda bilimsel cemaatin yaÅŸama tarzıdır. Bilimsel eÄŸitimin, cemaatin üyesi olmanın eÅŸiÄŸi olan eÄŸitim süreciyle öÄŸrenciye verdiÄŸi ÅŸey de budur.

Bilim sadece, bitirilmiÅŸ ürünlerin, yani, bilimsel metinlerin, makalelerin, raporların ve bilimsel faaliyetin diÄŸer ürünlerinin bir koleksiyonu olarak görülemez. Bunlar, "bilimsel” etiketini taşıyan faaliyetin nedeni deÄŸil, sonucudur. Bilim, her durumda bir bilimsel epistemik cemaat içinde yeralan bilim adamlarının kolektif tarzda yürüttükleri faaliyetin (fiiliyatta bilim) adıdır.

​

Önce Kitab-ı Mukaddes okunup sonra Hıristiyan olunmaz; önce Hıristiyan bir cemaate girilir, sonra Hıristiyan olunur. Önce Newton'un Optics (Optik)'i okunup sonra bilim adamı veya bilimin bir "mümin"i olunmaz; önce bilimsel bir epistemik cemaate girilir sonra bilimsel epistemik cemaatin bir üyesi olunur. Çünkü hiç kimse, bir bilgi sistemine, bir dünya görüÅŸüne, bir dine, önce onun kutsal metinlerini okuyup inceleyerek girmez.

Kültür Sayfası

bottom of page