Tanzimat Döneminde EÄŸitim
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Tanzimat Döneminde Ä°lk ÖÄŸretim Kurumları
II. Mahmut 1824 yılında ilköÄŸretim seviyesindeki sıbyan mekteplerinde eÄŸitimi zorunlu hale getirmek amacıyla dönemin ulemasının görüÅŸ ve tavsiyelerini alarak bir Ferman (PadiÅŸah Kanunu) haline getirmiÅŸ ve yayımlamıştır.
​
Bu tarih bize, ilköÄŸretimin bütün çocuklar için zorunlu olması gerektiÄŸi anlayışına dönemin en ileri seviyedeki Avrupa ülkelerinin çoÄŸunluÄŸundan önce, bazılarıyla da aynı dönemde ulaşıldığını ifade etmektedir.
​
Abdülaziz Han döneminde, 1868’te, 6 yaşına basan her çocuÄŸun mektebe yazdırılma mecburiyeti getirilmiÅŸtir.
​
1869’da yürürlüÄŸe konulan Maarif-i Umumiye Nizamnamesine göre; köylerde ve mahallelerde sıbyan mektebi açılacaktı. Sıbyan mekteplerinin öÄŸretim süresinin 4 yıl ve devam mecburiyeti olduÄŸu tekrar edilmiÅŸtir. Nizamname’ye göre, kız çocukları 6-10, erkek çocukları ise 7-11 yaÅŸları arasında mekteplere zorunlu olarak devam edeceklerdi. Ders programı ise ÅŸöyledir: Elifba, Kur’an-ı Kerim, Tecvid, Ahlaka Müteallik Resail (gayr-i müslim çocuklarına kendi usûl-i diniyeleri tedris olunacaktır), Ä°lm-i Hal, Yazı, Muhtasar Fenn-i Hesap, Muhtasar Tarih-i Osmanî, Muhtasar CoÄŸrafya, Malumat-ı Nafıayı Cami Risale.
​
Selim Sabit Efendi tarafından hazırlanan yeni tedris usûlünün tatbik ve tecrübe olunması maksadıyla 1872’de Nuruosmaniye Camii’nin içinde Nümûne Ä°btidai Okulu açılmış ve bu yeni okul denemesinden olumlu sonuç alınmıştır. Devlet sınırları içerisinde zamanla yaygınlaÅŸacak ibtidai okulların ilki budur.
​
1876’dan itibaren ilköÄŸretim; Mekatib-i Sıbyaniye, Mekatib-i Ä°btidaîye olarak iki gruba ayrılmıştır. Bu mektepler; Usûl-i Atika ve Usûl-i Cedide olarak da nitelendirilmiÅŸtir.
​
Din Eğitimi El Kitabı'ndam (Grafiker: 2017) adlı kitaptan kısaltılarak alınmıştır.
Tanzimat’tan sonra ilk mekteplerin programlarında Elif-ba, Amme cüzü, Tecvid gibi derslere yer verilmiÅŸ, hatta ilk mektep programlan bir öÄŸrencinin Elif-ba’dan baÅŸlayıp, Kur’an’ı ilerleyen sınıflarda iki, üç kez hatmetmesine imkân verecek ÅŸekilde tasarlanmıştır.
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Tanzimat Dönemi Orta ÖÄŸretim
Osmanlı Devleti’nin son döneminde genel ortaöÄŸretim seviyesinde eÄŸitim ve öÄŸretim yaptıran üç okul türü ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisi, RüÅŸdiye, Ä°kincisi, Ä°dadiye; üçüncüsü ise, Sultaniye’dir. Ayrıca bir de muallim mektepleri/öÄŸretmen okulları vardır. Bu okulların sıbyan mektepleri ve medreseler gibi asırlara dayanan geçmiÅŸleri yoktur. Hepsi de de XIX. yüzyılda kurulmuÅŸ ve geliÅŸtirilmiÅŸlerdir.
​
RüÅŸdiyeler (Ortaokul)
1839’dan itibaren ismini bizzat PadiÅŸah II. Mahmut’un koyduÄŸu, zamanımız ortaokullarının karşılığı sayılabilecek RüÅŸdiyeler açılmaya baÅŸlanmıştır. RüÅŸdiyeler ilk açıldıklarında öÄŸretim süresi 4 yıl idi.
​
Öte yandan, Süleyman PaÅŸa’nın Askeriye Nazırlığı sırasında 1875 yılında Ä°stanbul baÅŸta olmak üzere baÅŸlıca yerleÅŸim merkezlerinde Askeri RüÅŸdiyeler açılmaya baÅŸlanmıştır.
​
Ä°dadiyeler (Lise)
Ä°dadiye; RüÅŸdiyeden sonra girilip, ilim ve fennin ilk bilgileri öÄŸretilen ve yüksek okullarla, üniversiteye kabul olunabilecek bilgi seviyesini kazandıran okuldur. Ä°dadiyye-i Mülkiye (idarecilik öÄŸrenimi yapılan idadiyye), Ä°dadiyye-i Askeriyye (askeri idadiye), Ä°dadiyye-i Tıbbiye (tıp öÄŸrenimi yapılan idadiye) gibi.
​
Ä°lk Ä°dadiyelerin açılma kararı I. Abdülmecid döneminde 1845 tarihinde çıkmıştır. Kararla ordu merkezleri ile Bursa ve Bosna da birer Ä°dadiye açılmıştır. Ä°stanbul’da ilk Ä°dadi Nisan 1845’te Mekteb-i Fünûn-ı Ä°dadiye adıyla açılmıştır. Bu Ä°dadiye, 1872’de Kuleli Kışlasına taşınınca Kuleli Askeri Ä°dadisi (Lisesi) olarak anılmıştır. Aynı yıl Bursa da açılan Asken Ä°dadi ise sonradan Işıklar Askeri Ä°dadisi (Lisesi) olarak anılmıştır.
​
1869’da idadiyelerin öÄŸretim süresi 3 yıl olarak belirlenmiÅŸtir. 1892’de kabul edilen programa göre, yatılı olan Ä°stanbul Ä°dadilerinin öÄŸretim süresi 7 yıl, Liva/Sancak merkezlerindekilerle yeniden açılacak idadilerin öÄŸretim süresinin ise 5 yıl olması benimsenmiÅŸtir.
​
Zaman zaman yapılan düzenlemeler sonunda en son aldıkları ÅŸekliyle Ä°dadiye mezunları ancak sınavla liselere kabul edilebilen bir ortaokul halinde Cumhuriyet dönemine kadar eÄŸitim ve öÄŸretim faaliyetlerini sürdürebilmiÅŸlerdir.
​
Sultaniyeler (Lise)
Ä°lk Sultaniye (Galatasaray Sultaniyesi)’nin Açılması
Kısaca Sultani olarak da anılan Sultaniyeler Fransa Liselerine benzer tarzda kurulmuÅŸ okullardır. Ä°lki 1 Eylül 1868’de Ä°stanbul’un Galatasaray semtinde açıldığı için Galatasaray Sultanisi olarak anılmıştır.
​
Osmanlı Devleti 1856’da ilan ettiÄŸi Islahat Fermanı ile Müslim gayr-i müslim bütün vatandaÅŸlarının sosyal hayatta eÅŸitliÄŸi ilkesini benimsemiÅŸti. Fransız hükümeti 22 Åžubat 1867’de Ferman ile taahhüt edilen ıslahatı yapması konusunda Babıali’ye (Osmanlı hükümetine) bir nota vermiÅŸti. Notanın bir maddesi; büyük yerleÅŸim merkezlerinde Hıristiyan öÄŸrencilerin de devam edebilecekleri lise seviyeli okulların açılması ile ilgili idi.
​
O dönemde PadiÅŸah Abdülaziz’in Avrupa seyahati gerçekleÅŸti. Gezi esnasında Abdülaziz, bu tür eÄŸitim-öÄŸretim kurumlanın görüp inceleme fırsatı buldu. Bütün bu geliÅŸmeler sonucunda Osmanlı Devleti’nin Hıristiyan tebeasının da Türkler gibi her tür devlet hizmetine girmelerine imkân saÄŸlayacak bir okulun açılması benimsendi. Bununla ilgili olarak 15 Nisan 1868’de “Mekteb-i Sultani” adı verilecek okulun öÄŸretime baÅŸlaması ile ilgili bir “Ä°rade-i Sultaniyye” çıkarıldı. 1 Eylül 1868 de okul büyük bir törenle Galatasaray’da öÄŸretime baÅŸladı.
​
Galatasaray Sultanisi’nin öÄŸretime baÅŸlamasından bir yıl sonra (1869’da) yürürlüÄŸe konulan Maarif-i Umumiye Nizamnamesinin 42. maddesi ile her vilayet merkezi olan ÅŸehir ve kasabada yeni Mekteb-i Sultanilerin açılması kabul edildi. Aynı maddeye göre Mekteb-i Sultanilere, Osmanlı Devleti’nin herhangi tebeasından olurlarsa olsunlar, Mekteb-i Ä°dadiden imtihan vererek çıkmış (mezun olmuÅŸ) olanlar ücretle öÄŸrenci olarak kabul olunacaklardı.
​
Maarif-i Umumiye Nizamnamesine göre, her vilayet merkezi ile kasabada yeni Mekteb-i Sultaniyelerin açılması benimsenmiÅŸ ise de Galatasaray Sultanisi uzun süre türünün tek örneÄŸi olarak öÄŸretime devam etmiÅŸtir.
​
Din Eğitimi El Kitabı'ndam (Grafiker: 2017) adlı kitaptan kısaltılarak alınmıştır.
Din Dersleri
Tanzimat’tan sonra, birçok alanda olduÄŸu gibi eÄŸitim alanında da önemli deÄŸiÅŸiklikler meydana geldi. Geleneksel eÄŸitim kurumlarının yanında yeni eÄŸitim kurumlan da (rüÅŸtiye, idadi….) açıldı. Haliyle bu deÄŸiÅŸiklikler din eÄŸitimi kurumlarını ve uygulamalarını da etkiledi. Bu döneme kadar Osmanlıdaki eÄŸitim sistemi ve kurumlan dini bir karaktere sahipken, bu dönemden sonra, medreseler hariç tutulursa, din bu sisteme ruhunu ve rengini veren kurum olmaktan çıkıp, okullardaki diÄŸer derslerden bir ders haline geldi.
​
Prof. Dr.Ä°smail Kara'nın Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak Ä°slam (Dergâh: 2016) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Daha iÅŸin başında Türkiye’de ve Ä°slam dünyasında, “Din Dersleri”nin modernleÅŸme süreçlerinin, modern (laik) okullaÅŸma programlarının bir parçası olarak ortaya çıktığına ve ciddi deÄŸiÅŸikliklere ve kırılmalara uÄŸrayarak da olsa bugüne kadar böyle geldiÄŸine iÅŸaret etmek lazım. Farklı bir ÅŸekilde söylersek bugün Türkiye’nin tartışmakta olduÄŸu Din Dersleri meselesi problemin ortaya çıkışı, sebepleri, muhtevası, siyaseti itibariyle modern bir hadisedir ve bu sebepten ilk defa, tarihleri XVIII. yüzyılın son çeyreÄŸine kadar çıkan yeni askerî mektepler dolayısıyla gündeme girmiÅŸtir. Çünkü Avrupa tecrübesinden biraz farklı olarak hem modern hem dindar yeni bir neslin yetiÅŸmesi arzu ediliyor, bunun üzerinden çözüme ulaşılabileceÄŸi düÅŸünülüyordu.
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Meslek Okulları
(1848) ÖÄŸretmen Okulları (Muallim Mektepleri)
Osmanlı Devleti döneminde ilk Muallim Mektebi/ÖÄŸretmen Okulu, rüÅŸdiyelere öÄŸretmen yetiÅŸtirmek amacıyla ve Daru’l-Muallimin adıyla 1848’de açılmıştır.
​
1868’de ilkokullara öÄŸretmen yetiÅŸtirmek amacıyla kurulan Daru’l-Muallimin-i Sıbyan’ın açılmasından sonra adı; Daru’l-Muallimin-i RüÅŸdi olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir.
​
Sıbyan mekteplerine muallim, bugünkü ifade ile sınıf öÄŸretmeni yetiÅŸtirecek okul açma konusu, ortaokul seviyesindeki rüÅŸdiyeler için kurulan Daru’l-Muallimin’den 20 sene sonra gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. “Daru’l-Muallimin-i Sıbyan” adı verilen bu okul Ä°stanbul’da 1868’de öÄŸretime baÅŸlamıştır.
​
Hasan Sabri ÇeliktaÅŸ'ın Yüksek Din EÄŸitimi Anlayışının DeÄŸiÅŸimi (Ä°stanbul Ünv.: 2017) adlı Doktora Tezinden kısaltılarak alınmıştır.
II. Mahmud Han’ın (1808-1839) ilköÄŸretimi tüm Osmanlı tebaasına yayma fikri ile birlikte halkın eÄŸitilmesi meselesi yeni bir boyut kazanmıştır.70 Bu çerçevede var olan ve yeni oluÅŸan eÄŸitim kurumlarını düzenlemek, ilerletmek ve organize etmek maksadıyla Meclis-i Maarif-i Umûmiyye (1846) kurulmuÅŸtur. 1847 yılında Sıbyan mektepleri hakkında çıkarılan talimatta da mektep muallimlerinin eÄŸitim öÄŸretim yöntemleri ve ders araç gereçleri hususunda yönlendirildikleri görülmektedir. ÖÄŸretmenlerin niteliÄŸini arttırmaya yönelik bu tür gayretler mesleÄŸin uzmanlarını ayrı bir okulda yetiÅŸtirme fikrini de gündeme getirmiÅŸ olmalıdır. Zira bir sene sonra önemli bir adım atılmıştır. RüÅŸdiye mekteplerinde öÄŸretmenlik yapmak için yeni bir öÄŸretici kuÅŸağı yetiÅŸtirilmek üzere 1848’de Darulmuallimin adı altında bir kurum oluÅŸturulmuÅŸtur.
​
Okulun ilk müdürlerinden olan ve ilk nizamnamesini hazırlayan Ahmed Cevdet PaÅŸa (1823-1895), söz konusu nizamname ile birlikte sunduÄŸu takririnde, Darulmuallimin talebelerinin “Arabi, Farisi ve riyaziyatta ifade ve talime muktedir” bulunmalarını ÅŸart koÅŸmaktadır. Okulun öÄŸrencilerinin medrese talebelerinden oluÅŸtuÄŸunu da ilave etmemiz gerekmektedir. Bu ve benzeri özellikler yeni kurulan okulun medrese eÄŸitim anlayışı ile irtibatını göstermektedir.
​
1848’de kurulan Darulmuallimin’in hazırlanan ilk nizamnamesinde öÄŸrencilerin göreceÄŸi derslerin, usûl-i ifade ve talim, lisan-ı Farisi, riyaziyattan fenn-i hesab ve lazım olacak mertebede hendese, mesaha, heyet ve coÄŸrafya olduÄŸu anlaşılmaktadır.
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
(1854) Hukuk Mektepleri (Muallimhane-i Nüvvab)
Tanzimat döneminin önemli geliÅŸmelerinden biri 1854 yılında olmuÅŸtur. Bu yılda Süleymaniye’de kadı/hakim yetiÅŸtirilmek üzere üç yıl öÄŸretim süreli Muallimhane-i Nüvvab açılmıştır. Böylelikle kadı yetiÅŸtirme görevi medreselerden bu yeni eÄŸitim-öÄŸretim kurumuna devredilmiÅŸtir. Sonraki yıllarda birkaç defa isim deÄŸiÅŸikliÄŸine uÄŸratılmıştır ve Osmanlı Devleti’nin son dönemine kadar kadı (hakim) yetiÅŸtirme görevini sürdürmüÅŸtür.
​
Hasan Sabri ÇeliktaÅŸ'ın Yüksek Din EÄŸitimi Anlayışının DeÄŸiÅŸimi (Ä°stanbul Ünv.: 2017) adlı Doktora Tezinden kısaltılarak alınmıştır.
II. Mahmud Han’ın (1808-1839) döneminden önce ve sonra ÅŸekillenen yeni devlet anlayışı ister istemez yeni hukuk alanlarını da beraberinde getirmiÅŸtir. Kara ve deniz ticaretinin önceki yüzyıla nazaran artışı, gayrimüslimlerin vatandaÅŸlık hakları elde etmeleri, yeni devlet anlayışına göre düzenlenen kanun ve nizamnamelerin çoÄŸalması, medeni kanun düzenlemeleri gibi etkenler yeni hukuk alanlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.
​
Tanzimat’ın ilanı ile birlikte… 1840 yılında hakimlerin durumlarıyla ilgili yayınlanan talimnamede, ÅŸer’i mahkemelerin yargılama konusu dışında kalan “idare, vergi veya ceza” ile ilgili birtakım hususların yerel meclis tarafından “muhakeme ve müzakere” edilmesiyle ilgili bir madde bulunmaktadır. Nizamiye mahkemelerinin oluÅŸumuna zemin hazırlayan bu geliÅŸmeler ileride yargılamanın ve mahkemelerin ayrışmasına da ortam hazırlayacaktır. Mahkemelerin ÅŸeklen ve usulen ayrışması, hukuk alanlarının ve bunların uygulayıcısı olacak olan hakim ve hukukçuların da bölümlenmesi manasını taşımaktadır. Bu durum doÄŸal olarak süreç içinde hukuk eÄŸitiminin de çeÅŸitlenmesine neden olmuÅŸtur.
​
XIX. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’nde hukuk eÄŸitimi medreselerde yapılmıştır. Medreselerin eÄŸitim müfredatında günümüzde Ä°slam Hukuku da denilen fıkıh ilminin eÄŸitimine önemli bir yer ayrılmıştır. Bununla birlikte yeni hukuk alanlarının öÄŸretilmesi meselesi Ä°slam Hukuku’nun öÄŸretildiÄŸi medreseler haricinde baÅŸka kurumlarda düÅŸünülmüÅŸ olmalıdır.
​
Muallimhane-i Nüvvab (1855), Darulfünûn-ı Osmani’deki Ä°lm-i Hukuk Åžubesi (1869), Kavanin ve Nizamat Dershanesi (1870), Darulfünûn-ı Sultani’deki Mekteb-i Hukuk (1874) ve müstakil olarak kurulan Mekteb-i Hukuk-ı Åžahane (1297/1880) bütün müfredatıyla birlikte sadece hukuk eÄŸitimi veren okullar olarak incelenmiÅŸtir.
​
Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar medrese yüksek eÄŸitimini bitiren kiÅŸilerin önemli kısmı hukuki ve idari alanlarda istihdam edilmiÅŸlerdir. Hukukçu yetiÅŸtiren eÄŸitim kurumları ile Mekteb-i Mülkiye gibi devlete idari eleman yetiÅŸtiren okulu ele almamızın nedeni bir anlamda medresenin bu alandaki görevlerini devralmalarıdır.
​
Muallimhane-i Nüvvab (1855) ve Din EÄŸitimi
Osmanlı Devleti’nde yargılama iÅŸleri, ilmiye sınıfı mensubu olan kadıların uhdesindedir. Gerek büyük gerekse küçük yerleÅŸim yerlerinde kadılar, çeÅŸitli nedenlerden dolayı bizzat görevlerinin başında bulunamamakta ve kendi yerlerine vekalet eden naib denilen yardımcıları göndermekteydiler. Naibler, kadı adına hüküm verme yetkisine sahip olmakta, kadının diÄŸer beledi ve idari hizmetlerini yürütmekteydiler.
​
Naiblerin niteliÄŸinin artırılması hususunda planlanan uygulamalar 1838’de çıkan Ceza Kanunnamesi’nde gündeme getirilen naib olacakların imtihan edilmesi meselesinden sonra hukukçu eÄŸitimine yönelik atılmış önemli bir adımdır.
​
Naiblerin EÄŸitimi
Adli alanda 1855 yılında yapılan düzenlemelerle birlikte naib, yargı meselesinin önemli bir aktörü olmuÅŸtur. Buna raÄŸmen onların eÄŸitimi ve niteliklerinin artırılması konusunda, imtihanla seviyelerinin belirlenmesi dışında bir ÅŸey yapılmamıştır.
​
Åžer’i hizmetlerde bulunacaklar için açılması düÅŸünülen okulun ismi, baÅŸta Meclis-i Ä°ntihab’ın raporunda olmak üzere kuruluÅŸ aÅŸamasındaki resmi yazışmalarda “Muallimhane-i Kudat” yani “Kadılar Okulu” ÅŸeklinde geçmektedir. Lakin bu isim okulun kuruluÅŸundan sonraki belgelerde geçmemiÅŸ, bunun yerine “Muallimhane-i Nüvvab” ismi kullanılmıştır. Okulun ismi için ilk belgelerde “kadı” kelimesinin kullanılıp sonradan “naib”de karar kılınması, yeni açılan kurumun eÄŸitim içeriÄŸi ile medrese eÄŸitimini birbirinden ayırmak için olmalıdır. Kadı ile naib arasındaki fark, aynı zamanda naib okulu ile medrese arasındaki farkı da göstermektedir. Zira kadı olmak için ulûm-ı Arabiye, mantık, kelam, usûl-i fıkıh, fıkıh, tefsir, hadis ilimlerinin uzun bir eÄŸitim sürecinde okunması gerekirken, naib olmak için fıkıh, ilm-i feraiz, ilm-i sakk ve hattın öÄŸrenilmesi ve medreseye nisbeten kısa bir süre eÄŸitim görülmesi gerekmektedir. Ä°ki okul arasındaki farkı adeta belirtircesine, Muallimhane-i Nüvvab’dan mezun olanlara ilmiye rütbesi verilmemiÅŸtir. edilmiÅŸtir. Bu rütbeler öÄŸrencinin okul sonunda yapılan imtihandaki baÅŸarısına göre verilmiÅŸtir.
​
Okulun kurulduÄŸu dönemlerde ÅŸer’i mahkemelerin haricinde farklı yargı kurumları açılmış ve Muallimhane-i Nüvvab mezunları, ÅŸer’i mahkemelerle birlikte farklı yargı alanlarına bakan nizamiye mahkemelerinin de önemli insan kaynağı haline gelmiÅŸlerdir.
​
Müfredatlarının medresede uygulanan programdan hafif, pratik ve kolay olması ile okulu bitirdikten sonraki iÅŸ imkânlarının hazır bulunması Muallimhane-i Nüvvab’ın öÄŸrenciler tarafından tercih edilebilirliÄŸini artıran önemli özellikler arasında görülmektedir.
​
Muallimhane-i Nüvvab’ın açılmasını ve eÄŸitim tarzını iki yönlü okumak mümkündür. Ä°lki pratik ve çabuk sonuç alan bir eÄŸitim; ikincisi de tek bir alana yoÄŸunlaÅŸan mesleki eÄŸitim vermektir. Medrese yüksek eÄŸitim anlayışında hukukçu olmak, iyi bir dil uzmanı, mantıkçı, edebiyatçı, kelamcı, usûlcü, muhaddis ve müfessir olmakla mümkündür. Muallimhane-i Nüvvab’da hukukçu olmak için ise bu özellikler aranmamakta, bunun yerine hukuki bir meseleyi Dürer ve Mülteka kitaplarına göre deÄŸerlendirmeye ve söz konusu meseleye yönelik ÅŸer’i belge düzenleyebilmeye bakılmaktadır.
​
1914 yılına gelindiÄŸinde Nüvvab okulunun ismi Medresetü’l-Kudat olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ; ayrıntılı bir nizamnamesi hazırlanmıştır. Medresetü’l-Kudat’a girmek için istenen ÅŸartlara bakıldığında, 1855’te ilk açılan Muallimhane-i Nüvvab’dan itibaren seviyenin ne kadar yükseldiÄŸi görülmektedir. GiriÅŸ imtihanında sorumlu tutulan derslerin ilk bölümü öÄŸrencilerin medrese eÄŸitim müftedatında görebilecekleri dersler arasındadır. 1855 yılında ilk açıldığında sadece beÅŸ dersi olan naib okulunun 1914’e gelindiÄŸinde yirmi üç derse ulaÅŸtığı görülmektedir. Ders programının sürekli zenginleÅŸerek yenilenmesi okulun kendini geliÅŸtirdiÄŸinin bir göstergesidir.
​
Mekteb-i Mülkiye (1859)
Mekteb-i Mülkiye, 1859’da açılmıştır. Okulun açılacağına dair bilginin yer aldığı Takvim-i Vekayi nüshasında kurumun kaymakam ve kaza müdürü gibi yöneticileri yetiÅŸtireceÄŸinden; öÄŸrencilerin kalemiyenin ehliyetlilerinden seçileceÄŸi bildirilmektedir.
​
Nizamnamenin sekizinci maddesinde okulda okutulacak dersler arasında şunlar sayılmaktadır: fenn-i hat, inşa, hesab, hendese-i ameliye, tarih, coğrafya, istatistika, kavanin-i cedide-i saltanat-ı seniyye, hukuk-ı milel, muahedat-ı devlet-i aliyye, ekonomi politik ve bunlara ilaveten idare-i memlekette muktazi olan sair bazı şeyler.
​
Muallimhane-i Nüvvab’dan sonra medrese haricinde öÄŸretime konu olduÄŸu bir yüksek öÄŸretim veren okuldur.
​
II. Abdülhamid Han (1876-1909) tahta geçtikten sonra Mekteb-i Mülkiye’nin yeniden düzenlenmesi hususu ile yakından ilgilenmiÅŸtir. Bu konu hakkında 1877’de yayınlanan resmi tebliÄŸde, okulun genel itibariyle memleketin geniÅŸliÄŸine oranla nitelikli idareci yetiÅŸtirmeye yeterince cevap veremediÄŸi üzerinde durulmaktadır. Memleket ÅŸartları dikkate alınarak o dönemde Darulfünûn-ı Sultani için yapılan düzenlemeler gibi okulun ıslahına yönelik çalışmaların baÅŸladığı bildirilmektedir.
​
Mekteb-i Mülkiye-i Åžahane için 1892 tarihinde yeni bir nizamname düzenlenmiÅŸtir. Nizamnamedeki ders programına göre hazırlanan ders cetvelinde, yüksek din eÄŸitimi alanına ait derslerin arttığı görülmektedir. Bu kapsamda muallimlerin öÄŸrencilerin güzel ahlak ve davranışlarıyla özel olarak ilgilenmesi gerektiÄŸi belirtilmektedir. Altıncı maddede muallimlerin tedris edecekleri fünûn ve ulûm derslerini, bunlar arasında da özellikle fıkıh, akaid-i diniyye, ahlak ve terbiyeye dair olan dersleri ayrıntılarıyla ve hakkıyla öÄŸretmeye gayret göstermeleri istenmektedir.
​
Mülki ve idari görevle bir insan topluluÄŸuna üst düzey görevli veya yönetici olacak kiÅŸilerin toplumun inançlarını yakından bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında yüksek din eÄŸitimi kapsamındaki usûl-i fıkıh, fıkıh, ilm-i kelam, tefsir ve hadis ilimlerinin Mekteb-i Mülkiye gibi yüksek öÄŸretim veren bir okulun müfredatına alınması önemlidir. Okulun ders programında kendisine yer bulan dersleri bu ÅŸekilde düÅŸünmek mümkündür. Mekteb-i Mülkiye’nin öÄŸrencilerinde Müslümanlık kültürü oluÅŸturmak ve toplumla irtibat kurabilecek bir dini bilgi düzeyine çıkartmak istenmiÅŸ olmalıdır.
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Diğer Bazı Meslek Okulları
I. Abdülmecid döneminde 1847’de Ziraat Mektebi öÄŸretime baÅŸlamıştır.
​
1859’da Orman ve Maden Mektepleri devreye girmiÅŸtir ki bunlar Cumhuriyet döneminin Orman ve Maden Fakültelerinin ilk nüveleridir.
​
II. Mahmut 1826’da Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmış, “Nizam-ı Cedit” adlı yeni bir ordu kurmuÅŸtur. Yine II. Mahmut döneminde 1834’te Mekteb-i Ulûm-ı Harbiye kurulmuÅŸtur.
​
Abdülazız Han (1861-1876) döneminde 1875’ten itibaren Askeri RüÅŸdiyeler devreye girmiÅŸtir.
​
Sağlık Eğitim Kurumları
II. Mahmut döneminde 1826 yılında Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Mamure (Tıp Fakültesi) öÄŸretime baÅŸlamıştır.
​
I. Abdülmecid dönemine denk gelen 1842’de Ebe Mektebi öÄŸretime baÅŸlamıştır.
​
Abdülaziz döneminde sivil tabip (doktor) yetiÅŸtirmek ve her ÅŸehir ve kasabada birer tabip bulundurarak halk saÄŸlığına hizmet saÄŸlamak amacıyla 1866’da Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye açılmıştır.
​
II. Abdülhamid (1876-1909) döneminde 1283/1879’da Eczacı Mektebi açılmıştır.
​
Abdulaziz döneminde 1864’te bir Mekteb-i Sanayi (Sanat Okulu) kurulmuÅŸtur. Aynı yıl devletlerarasında daha kolay haberleÅŸme yapılabilmesi ve diÄŸer devletlere gönderilecek elçilik mensuplarının dil öÄŸrenebilmesi için Lisan Mektebi” öÄŸretime baÅŸlatılmıştır.
​
Keza; yine Abdulaziz Han döneminde 1868’de bir Sanayi Mektebi öÄŸretime baÅŸlamıştır. 1870’de ise Kız Sanayi Mektepleri (Kız Meslek Liseleri) açılmıştır.
​
Azınlık Okulları
Gülhane Hatt-ı Hümayûnu (1839) ve Islahat Fermanı (1856) sonrasında azınlıkların durumlarında bir farklılaÅŸma görülmeye baÅŸlanmıştır. Çünkü Gülhane Hatt-ı Hümayûnu ile Hıristiyan ve Yahudi dinine mensup tebeanın canlarının, mallarının ve namuslarının emniyet altına alındığının yeniden teyidi ve kendilerine verilen eÄŸitim ve öÄŸretim yapma ve yaptırma hakları onların okul açmalarını hızlandırmıştır.
​
Rum Mektepleri
Rumlarca Ä°stanbul’da tesis edilen en eski mektep, Fener Rum Mektebi’dir. Bu mektep aslında Ä°stanbul’un fethinden önce de mevcut idi. Fatih de mektebin faaliyetine ruhsat vermiÅŸtir. 1881’de Rum zenginlerinin topladıkları para ile özel olarak bir de bina inÅŸa edilmiÅŸtir. Mektepte Edebiyat, Felsefe, Din, Riyaziyat ve Fizik dersleri okutulmuÅŸtur. Ä°lk iki sınıfı, ilk mekteplerin son iki sınıfının karşılığı olmak üzere 8 yıllık öÄŸretim süresi olan okulun 300’ü aÅŸkın talebesi vardı. Derslerin çoÄŸunluÄŸu Rumca olmakla birlikte Türkçe kültür dersleri de verilmekte idi.
​
Rumlarca açılan bir diÄŸer mektep Heybeliada Papaz Mektebi’dir. 1844’te II. Mahmut zamanında Patrik Yermanos’un müracaatı üzerine yüksek seviyede teoloji (Ä°lahiyat) eÄŸitimi yaptırmak üzere Tepe Manastırı denilen Ayatriyada Manastırı yanında bir mektep inÅŸa ettirilmiÅŸtir. Mektep kuruluÅŸundan itibaren 1923 senesine kadar Ortodoks Ä°lahiyat Mektebi adını taşımıştır.
​
Ä°stanbul’da açılan ve KuruçeÅŸme Üniversitesi olarak bilinen Rum Mektebi ise Dil-Edcbiyat, Hendese-Riyaziyat ve Tıp ÅŸubeleri olan bir eÄŸitim-öÄŸretim kurumdur. 1805’te III. Selim zamanında kurulmuÅŸtur. Patrikhane ile ilgisi yoktur, bundan dolayı bir anlamda laik bir öÄŸretim kurumudur. Bu mektep, 1820’de ortaya çıkan Rum isyanına kadar faaliyetlerini sürdürmüÅŸ, bu olay üzerine faaliyetlerine son verilmiÅŸtir.
​
Ermeni Mektepleri
1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’ndan sonra Ermeniler eÄŸitim ve kültür faaliyetlerine hız vermiÅŸlerdir. Önceki dönemde az sayıda Ermeni vatandaÅŸ devlet hizmetinde çalışırken bu dönemde daha çok sayıda Ermeni görev üstlenmeye baÅŸlamıştır. 1841’den itibaren gayr-i müslimlerin Tıbbiye’ye girmelerine müsaade edilmesi üzerine Ermeni asıllı gençler de burada tahsil görerek orduda hizmet etmeye baÅŸlamışlardır.
​
1860 yılında Ä°stanbul’daki Ermeni Okulu sayısı 42’ye ulaÅŸmıştır.
​
Anadolu’da ise; 1874’te yayınlanan bir istatistiÄŸe göre 469 Ermeni ilkokulu ve anaokulu vardı.
​
Yahudi Mektepleri
Osmanlı’nın Yahudi asıllı tebeasından Alliyans Ä°srailit isimli bir kiÅŸinin öncülüÄŸünde ilk defa 1875’te Ä°stanbul ve diÄŸer bazı ÅŸehirlerde okul açmaya baÅŸladıkları tespit edilmiÅŸtir. Ancak onun bu faaliyeti bazı Yahudi cemaatleri tarafından ÅŸiddetle tepki almış ve eleÅŸtirilmiÅŸtir. [61]
​
Yabancı Devletlerin Okulları
Osmanlı Devleti içerisinde yalnızca “azınlık” statüsündeki gayr-i müslimler deÄŸil, hemen tamamı Hıristiyan olan baÅŸka devletler de okullar açmışlardır. Okulu açan devletler genellikle Hıristiyanlığın; Fransa ve Avusturya gibi Katolik, Rusya gibi Ortodoks, Ä°ngiltere ve ABD gibi Protestan mezhebinin mensuplarıdır. Böyle devletler Osmanlı ülkesinde açtıkları okullarda doÄŸal olarak kendi mezheplerinin dinî akideleri doÄŸrultusunda eÄŸitim ve öÄŸretim yaptırdıkları gibi aynı zamanda bu vasıtayla kendi kültürlerini yayma ve fırsat buldukça misyonerlik faaliyetlerinde bulunma gayreti içerisinde de olmuÅŸlardır.
​
Ä°stanbul’da 1697-1839 yılları arasında toplam 31 Katolik okul açıldığı tespit edilmiÅŸtir.
​
XIX. yüzyılın ortalarına doÄŸru 12 Misyoner Okulu açılmıştır. Bunların içerisinde Robert Koleji, Ä°stanbul Kız Koleji, Beyrut Amerikan Üniversitesi, Kahire Amerikan Üniversitesi, Tarsus Amerikan Koleji hâlen faal olanlardır.
​
Yabancı devlet okulları 1840’tan sonra yaygınlaÅŸmıştır. Okulların çoÄŸunluÄŸu yatılı idi ve genellikle fakir Hıristiyan çocuklarını alıp okutuyor ve iÅŸ sahibi yapıyorlardı. Ancak zamanla Müslüman çocukları da yabancı devletlerin açtıkları okullarda eÄŸitim görmeye baÅŸlamışlardır. Bu mekteplerde eÄŸitim gören ilk Müslüman Türk çocuklarının MüÅŸir Fuat PaÅŸa’nın oÄŸulları olduÄŸu nakledilir. MüÅŸir Fuat PaÅŸa 8 çocuÄŸunu Kadıköy’deki bir Katolik Mezhebi okulu olan Saint-Joseph Kolejinde okutmuÅŸtur. Ondan sonra çok sayıda Müslüman aile çocuklarım bu tür okullarda okutmaya baÅŸlamış ve giderek sayı çoÄŸalmıştır. Müslüman öÄŸrencilerin sayısı 1890-1900’da %15 iken 1911’de %56’ye yükselmiÅŸtir.
​
Saint-Joseph Koleji’nde Türkçe bütün talebeler için mecburi idi. ÖÄŸrencileri ise, genellikle prens, mareÅŸal ve general, banka direktörleri doktor, avukat... gibi elit tabaka çocuklarıydı.
​
ABD Okulları
Osmanlı Devleti sınırları içerisinde okul açan ülkelerin başında Amerika BirleÅŸik Devletleri (ABD) gelmektedir. Çünkü bu ülkenin açtığı okullar hem Osmanlı coÄŸrafyasında belli bazı bölgelere yayılmış ve hem de okul sayısı yüzlerle, öÄŸrenci sayısı ise binler ve hatta on binlerle ifade edilmektedir.
​
Osmanlı Devleti’nde ilk Amerikan Okulu 1824 yılında Beyrut’ta açılan Syrian Protestant College adındaki okuldur. 1824 yılından 1886 yılına kadar geçen dönemde 400’e yakın Amerikan Okulu açılmıştır. Amerika’nın açtığı okulların yoÄŸun olarak bulunduÄŸu bölgeler Adana, Beyrut, Bitlis, Diyarbakır, Halep, Elazığ ve Sivas vilayetleri ile bu merkeze baÄŸlı Kudüs Sancağı ve özerk statüdeki Cebel-i Lübnan Sancağı’dır. Ä°stanbul’da ise Kız Koleji açılmıştı.
​
ABD’nin açtığı bu okullarda genellikle Ermeni, Bulgar, Rum, Ä°ngiliz, Amerikalı ve Yahudi çocukları yanında az da olsa Türk öÄŸrenciler öÄŸrenim görmüÅŸlerdir. Bu okullarda öÄŸretmenlik yapanlar ise, ilk dönemlerde yurt dışından gelen misyonerlerdi.
​
1900 yılına gelindiÄŸinde Amerika tarafından Anadolu’da açılmış olan Misyoner Okullarının sayısı yüzleri bulmuÅŸtur. Bu okullarda toplam 17.556 öÄŸrenci öÄŸrenim görmekte idi.
​
Amerikalılar tarafından 1863 yılında Ä°stanbul Bebek’te Rumelihisar üzerinde küçük bir evde Robert Kolej açılmış, burada Protestan mezhebine uygun eÄŸitim ve öÄŸretim yaptırılmıştır.
​
Boston Amerikan Kadınlar Cemiyeti tarafından 1871 yılında Üsküdar’da Ä°stanbul Amerikan Kız Koleji açılmıştır.
​
DiÄŸer Ülkeler
Osmanlı Devleti’nin son döneminde, ülke sınırları içerisinde okul açan yalnızca Amerika deÄŸildi. ÇoÄŸunluÄŸu Avrupa ülkeleri olmak üzere daha birçok yabancı devlet tarafından da çok sayıda okullar açılmıştır. 1870-1890 yılları arasında yabancı devletler tarafından Osmanlı Devleti sınırları içerisinde açılan okulların sayısı 707’yi bulmuÅŸtur.
-
Fransız okulları 72
-
İngiliz okulları 83
-
Amerikan okulları 465
-
Avusturya okulları 7
-
Alman okulları 7
-
İtalyan okulları 24
-
Rus okulları (Beyrut’ta) 44
-
İran okulları 2
-
Yunan okulları (Ä°zmir’de) 3
​