II.MeÅŸrutiyet Dönemi-Medreselerde Reform

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Medreselerin Durumu
1908 yılında Osmanlı Devleti sınırları içerisindeki medreselerin sayısal durumu ve yerleÅŸim merkezlerine göre dağılımı ÅŸöyle idi:

​
Osmanlı Devleti’nin yönetim dönemi boyunca Balkanlarda ve fethedilen Avrupa ülkelerindeki medrese ve mekteplerden tespit edilebilenler sayısal olarak ÅŸöyledir:


Deniz AÅŸkın'ın Türkiye'de Åžark Medreseleri ve Seydalar (Nobel: 2018) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
II. MeÅŸrutiyet Döneminde medreseler artık halkın gözünde de deÄŸerlerini yitirmeye baÅŸladı. Bunun en önemli nedeni devletin, yönetim ve memur kademelerindeki boÅŸluÄŸu/ihtiyacı modern ve laik eÄŸitim olarak tabir edilen mekteplerden karşılamasındaki eÄŸilimiydi. Bu nedenle halk kendi çocuklarının geleceklerini ve itibarlarını düÅŸünerek onları artık laik devlet okullarına göndermeye baÅŸlamıştı. Bu durum medreselerin imajını ve din adamlarına olan güveni çok ciddi bir ÅŸekilde zedelerken, bu iki eÄŸitim kurumunun öÄŸrencileri arasında önemli bir çekiÅŸmeye de uygun bir zemin hazırlamaktaydı.
​
DoÄŸu ve Batı sentezi kurmaya çalışan II. Abdülhamid döneminde dahi devlet kademesinde, özellikle devletin laik eÄŸitim sisteminde eÄŸitim görmüÅŸ hatta bazıları Avrupa’da eÄŸitim alıp Osmanlı’ya dönmüÅŸ, artık eski düzene yeni entegre politikalar ile sistemin yürümeyeceÄŸine yönelik itirazlar gelmeye baÅŸlamıştı. Modem eÄŸitimli kesim devletin her kademesine ve kurumuna yerleÅŸmiÅŸ ve artık daha fazla modernleÅŸme gereksinimini dillendirmeye baÅŸlamışlardı. Buna mukabil, devletin yönetim kademelerinden dışlanmış ve halk arasında itibarını kaybetmiÅŸ olan medrese ve müdavimlerinin de gelen eleÅŸtirilere kulak tıkama gibi bir ÅŸansları kalmamıştı. Süreç gittikçe onları dışarıda bırakmakta ve onlarda bunun farkında olarak medreselerin ıslah edilmesi konusunda adımların atılması yönünde yönetime isteklerini bildirmiÅŸlerdi.
​
Gerek Osmanlı’nın iflas etmekte olan ekonomisi gerekse de kapıda olan savaÅŸlardan dolayı bütün sorunlar ile baÅŸ edilmesi mümkün deÄŸildi. Ancak tüm bu olumsuz havaya raÄŸmen, medreselerin ıslahına yönelik talep içeriden geldiÄŸi için, II. MeÅŸrutiyet'in medreseler üzerine olan tartışmaları körüklediÄŸi söylenebilir. Medreselerin müderrisleri her sorunu detaylı olarak ele almıştı. Ancak tartışmaya açılan konu, söz konusu dönem Osmanlı’sında revaçta olan üç ana akım tarafından farklı yorumlanmaktaydı. Bunlardan Batı taraftan olan grup bu kurumların tamamen ortadan kaldırılması gerektiÄŸini söylemekteydi. Türkçülük adı altında birleÅŸen gruba göre bu kurumlar kültürel olarak yaÅŸatılmalıdır ve bunların EÄŸitim Bakanlığı’na baÄŸlanması gerektiÄŸi yönünde teklifler dile getirilmiÅŸtir. DiÄŸer taraftan Ä°slamcılık akımı ise medreselerin tekrardan ihyasını öngörmekteydi.
​
Medreseler açısından bakılacak olursa, bu dönemde artık medrese için yapılan eleÅŸtiriler eleÅŸtiriyi aÅŸan ve pratiÄŸe dökülen ıslahatların baÅŸladığı bir dönem olmuÅŸtur. Bunun için medreselerin Batılı tarzda daha önce kurulan ve geliÅŸtirilen mekteplere benzer bir ÅŸekilde düzenlenmesi düÅŸüncesi ön plana çıkmıştır. Bu minvalde, medreselerde gerek öÄŸrenci gerekse de müderrisler için bir program olacak, bunlar için disiplinli bir denetim mekanizması saÄŸlanacak ve okuldan mezun olma, yıl hesabına baÄŸlanacak ve hatta medrese binalarının nasıl olacağına yönelik yeni kurallar devreye girecekti.

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
(1910) Medaris-i Ä°miye Nizamnamesi
Ä°lk medrese ıslâh hareketi 1909’da Fatih Medresesinde baÅŸlatılmıştır. Bu ıslâh hareketi esnasında medrese programlan arasına uzun yıllar sonra yeniden fen bilimleri ve sosyal konulu dersler ilave edilmiÅŸtir.
​
Ancak medrese ıslahı alanında ilk ciddi adım, 1910’da Medâris-i Ä°lmiye Nizâmnâmesi’nin yayınlanması ile atılmıştır. 48 maddeden oluÅŸan Medaris-i Ä°lmiye Nizâmnâmesi ile Hesap, Hendese, Cebir, Kimya, KozmoÄŸrafya, Heyet gibi bazı fen derslerinin, Tarih ve CoÄŸrafya gibi kültür derslerinin medreselerde okutulmasının caiz olduÄŸuna dair Åžeyhülislâm Musa Kazım Efendi’den fetva alınmış ve bu dersler yeniden medrese programları arasına girmiÅŸtir. Medresenin öÄŸretim süresi, her öÄŸretim yılı 9 ay olmak üzere 12 yıl olarak belirlenmiÅŸtir. Cuma hariç, her gün sabah 3’er ders yapılacaktır. Ayrıca eskiden olduÄŸu gibi sabah-akÅŸam cami derslerine devam edilecektir.
​
Nizâmnâme medreselerde kayıtlı 5000 (beÅŸ bin) talebeye ayda 70’er kuruÅŸ aylık burs tahsis edilmiÅŸtir. 12 yıllık medresenin her sınıfının ayrı ayrı programları da belirlenmiÅŸtir.
​
Medâris-i Ä°lmiye Nizâmnâmesi ile medreselere yeni bir düzen verilmiÅŸ ve programlarında önemli deÄŸiÅŸiklikler yapılmıştır. Öncelikle, programları arasına fen ve sosyal konulu derslerin ilavesi medrese için bir yenilik olmuÅŸtur. Ancak, uygulamada ne oranda baÅŸarı saÄŸlanmıştır? Bu konuda kesin bir ÅŸey söylemek mümkün olmamakla birlikte, devletin o yıllar içinde bulunduÄŸu ÅŸartlar, yani bir taraftan dışarıda devamlı savaÅŸ yapılıyor ve her savaÅŸta önemli kayıplar veriliyor olması, diÄŸer taraftan içteki kargaÅŸa sebebiyle yeni medrese programlarının baÅŸarılı bir ÅŸekilde uygulanamadığı kanaatindeyiz.
​
Orta ÖÄŸrenim Seviyesi Düzenlemeleri
Atiye EmiroÄŸlu'nun Türkiye'de Din EÄŸitimi BaÄŸlamında Ä°mam Hatip Okulları adlı Doktora Tezinden (Selçuk Ünv.: 2016) kısaltılarak alınmıştır.
Ä°mamlık ve hatiplikle ilgili hususlar ise Tevcih-i Cihad Nizamnameleriyle düzenlenmeye çalışılmıştır. Bu nizamname doÄŸrultusunda 1913 yılında imam ve hatip yetiÅŸtirmek üzere Medreset’ül-Eimme ve’l-Huteba, vaiz yetiÅŸtirmek amacıyla da Medresetü’l-Vâızîn açılmıştır.
​
Bir yerde düzenlenmenin olması demek eksikliÄŸin de ifadesidir. Özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde medreselerin eleÅŸtirilmesi sadece Batı tarzı eÄŸitim kurumlarının karşısında yetersiz kalmasına yönelik deÄŸildir. Bu eleÅŸtirilerin büyük çoÄŸunluÄŸunun nitelikli din adamının yetiÅŸtirilememesine yönelik olduÄŸu da söylenebilir.
​
Tevcih-i Cihat Nizamnamesi’nde ehliyetli din adamının yetiÅŸtirilmesi için yapılması gerekenler maddeler halinde verilmiÅŸtir. Bu nizamnamede dikkat çeken en önemli husus ise imam-hatiplik gibi görevlerin babadan oÄŸula intikal etmesidir. Düzenlemede vefat eden babanın çocukları arasında en ehliyetli olanına görev teslimi yapılabileceÄŸinden bahsedilmektedir. Ä°lmiyeye mensup olan müderrislik, hitabet ve imamet gibi görevler imtihanla verileceÄŸi kabul edilmiÅŸtir.

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
(1912) Vaizler Medresesi (Medresetü’l-Vaizin)
Osmanlı Devletinin son döneminde vaazlar ve vaizlik konusunda birtakım sıkıntılar olmuÅŸ olmalı ki, 1909’da medreselerin ıslâhı için MeÅŸihât’ta (Åžeyhülislâmlık’ta) kurulmuÅŸ olan Islâh-ı Medâris Encümeni medreselerde bir de vaiz yetiÅŸtirilmek üzere ÅŸube açmayı düÅŸünmüÅŸ ve hazırlıklar yapmış ise de bir sonuç elde edilememiÅŸti.
​
Aradan üç yıl geçtikten sonra Evkaf Nezaretince 6 Åžubat 1912 tarihli nizamname ile Kuran ve sünnet çerçevesinde Ä°slâm’ın güzelliklerini insanlık âlemine anlatabilecek kâmil insanlar yetiÅŸtirmek, bir baÅŸka ve daha kısa ifadeyle “Ä°slâm tebliÄŸcileri yetiÅŸtirmek amacıyla” Medresetü’l-Vâizîn kurulmasına karar verilmiÅŸtir. Karar gereÄŸi, 28 Aralık 1912’de Ä°stanbul’da açılmıştır.
​
ÖÄŸretim süresi 4 yıl idi. Her yıl sınavla 40 öÄŸrenci alınacaktı. ÖÄŸrencilere 150’ÅŸer kuruÅŸ aylık ve ayrıca dersler devam ettiÄŸi sürece öÄŸle yemeÄŸi verilecekti. Medreseden mezun olanlar için Evkâf Nezaretince görevlendirilecek yerde 4 yıl mecburi hizmet yapma ÅŸartı konulmuÅŸtu.
​
Medreseye öÄŸrenci olarak 20-35 yaÅŸ arasındaki kiÅŸiler kabul edilmeye baÅŸlanmıştır. Ancak medreseden ilk iki yıl pek iyi sonuç alınamamıştır. Sebep olarak ise, hazırlanan programın öÄŸrenci seviyesinin üzerinde olması ve öÄŸretim kadrosunun yetersizliÄŸi gösterilmektedir. Belki de bunun içindir ki, Mustafa Hayri Efendi daha Dâru’l-Hilâfeti’I-’Alıyye’yi kurmadan önce, 1914’te çıkardığı Nizâmnâme ile Medresetu’l-Vâizîn’i yeniden düzenlemiÅŸtir.
​
Medresetü’l-Vaizîn’in programında doÄŸal olarak dinî derslerin yoÄŸun ve ön planda olmasına raÄŸmen Edebiyat, Tarih, CoÄŸrafya, Hesap/Matematik, Cebir, Geometri, Hukuk Bilgisi, SaÄŸlık Bilgisi, Heyet (Astronomi), Kimya, Felsefe, Medeniyet Tarihi, Sosoyoloji ve Terbiye (EÄŸitim), Ä°ktisat ve Mal Bilgisi gibi derslerin önemli bir yekûn tutması dikkat çekmektedir. Ayrıca dikkat çeken bir baÅŸka ders ise; Terbiye-i Bedeniye (Beden EÄŸitimi) dersidir. 20-35 yaÅŸ arasındaki talebelere Beden EÄŸitimi yaptırılması da önemli bir yenilik olarak kaydedilebilir.
​
Medresetu’l-Vâizîn’den mezun olanlar, askerî birliklerin imamlıkları ile vaizlik görevlerine doÄŸrudan atanabileceklerdi.
​
Vaizlik daha çok vakfiyelerle düzenlenen “cihet (görev) idi. Onun için Medresetü’l Vâizîn’i Evkaf Nezareti kurmuÅŸtu. Ancak yukarıda da ifade edildiÄŸi gibi, birinci defa kuruluÅŸunun ilk iki yılında bu medreseden pek iyi sonuç alınamamıştır. Keza; 1914’te yeniden düzenlenmesinden sonraki yıllar için de benzer tespitler yapılmıştır. Åžer’iye Vekâleti Tedrisat Umum Müdürü olduÄŸu dönemde Aksekili Ahmet Hamdi’nin Åžer’iye Vekâleti’ne sunduÄŸu raporunda; Medresetii’l-Vâizîn’den mezun olanların durumlarının hiç de iyi olmadığını ifade etmektedir. Akseki raporunda, vaizliÄŸin önemine dikkat çekerek, vaizin bir milletin mürebbisi, vaizliÄŸin ise Peygamberlik vazifesinin varisliÄŸi olduÄŸundan bahsetmektedir. Ancak buna raÄŸmen üzülerek o dönemin vaizlerinin seviyelerinin iyice düÅŸtüÄŸünden bahisle; “bugünkü vaizler erbab-ı ukûlu (akıl erbabını) aÄŸlatacak bir derekeye inmiÅŸtir” diye hayıflanmaktadır. Vaiz namıyla görevlendirilen birtakım kimselerin iki satırlık sözü bir araya getirmekten aciz kaldıklarından halka, dinin hükümleri yerine akla ve dine ters hurafelerden, Ä°srailiyattanı bahsetmelerinden yakınmaktadır.
​
Vaizlerin iyi yetiÅŸememiÅŸ ve dolayısıyla yetersiz olmalarının sebebi olarak ise; ülkenin içinde bulunduÄŸu siyasi, sosyo-ekonomik durum, öÄŸrencilerin askere alınmaları, hocaların yetersizliÄŸi... vb. sebeplerle medresede ciddi bir eÄŸitim ve öÄŸretimin yaptırılamamış olması gösterilebilir.
​
(1913) Ä°mam ve Hatipler Medresesi (Medresetü’l-Eimme ve’l-Huteba-Ä°lk Ä°mam Hatip Okulları)
Osmanlıların son döneminde imam ve hatipler yetiÅŸtirmek amacıyla 1913 yılında Ä°stanbul’da bir “Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ” (Ä°mamlar ve Hatipler Medresesi) açılmıştır. Medrese Evkâf-ı Hümâyûn Nezaretine baÄŸlı olarak faaliyete geçirilmiÅŸtir. Genel medreselerden ayrı ve zamanımızdaki Ä°mam-Hatip Liselerinin ilk denemesi sayılabilecek Medresetü’l Eimme ve’l-Hutebâ’nın açılış gerekçesi, muhtemeldir ki o dönemin imam ve hatiplerinde görülen kemiyet ve keyfiyet bakımından yetersizliklerdir. Amaç, yeter sayıda, daha bilgili ve bilinçli imamlar hatipler yetiÅŸtirmektir.
​
Medrcsetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ’da yalnızca dinî nitelikli derslerden oluÅŸan bir program uygulamaya konulmuÅŸtur.
​
Orta mektep (ortaokul) seviyesinde bir medrese olarak deÄŸerlendirilen Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ, yapılan bazı araÅŸtırmalara göre okul olmaktan ziyade, bir yıllık kurs gibi düÅŸünülmüÅŸtür. Üstelik yeterli ilgiyi de görmemiÅŸtir.
​
Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ’nın; “Eimme ve Hutebâ” adlı imam ve hatipler yetiÅŸtiren kısmı ile “Ezan ve Ä°lahî” adlı müezzinler yetiÅŸtiren kısmı olmak üzere kendi içinde iki bölümü vardı.
​
1919 yılı sınav sonuçlarına göre Eimme ve Hutebâ kısmında, 1. sınıfta yalnızca 6 öÄŸrenci sınava katılabilmiÅŸtir. Bunlardan biri aliyyü’l-â’lâ (pekiyi), ikisi â’lâ (iyi) derece ile olmak üzere 3’ü sınıflarını geçmiÅŸ (veya) okulunu tamamlamış, diÄŸer 3’ü ise sınıfta kalmıştır.
​
Ezan ve Ä°lâhi kısmında ise, 7 öÄŸrenci sınava girmiÅŸtir. Bunlardan 2’si aliyyü’lâ’lâ (pekiyi), 3’ü â’lâ, l’i de vasat (orta) derece ile sınıflarını geçmiÅŸ (veya okulunu tamamlamış)tir. Biri ise sınıfta kalmıştır.'
​
Bu rakamların, Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ’nm öÄŸrenci sayısını tam olarak yansıttığını söylemek mümkün deÄŸildir. Ancak buna raÄŸmen bu medreseye yeterince ilginin olmadığı da anlaşılmaktadır.
​
Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ’ya ilgisizliÄŸin sebebi olarak buradan mezun olacakların “mali destekten ve istihdam edilme garantisinden mahrum olmaları” gösterilmektedir. Bundan dolayı bu medreseler daha doÄŸmadan ölüme mahkûm edilmiÅŸlerdir. Bir baÅŸka görüÅŸe göre ise, bu medreseye ilgisizliÄŸin sebeplerinden birisi de o sırada devletin I. Dünya Savaşı’na girmiÅŸ olmasıdır

Deniz AÅŸkın'ın Türkiye'de Åžark Medreseleri ve Seydalar (Nobel: 2018) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Yüksek ÖÄŸrenim Seviyesi Düzenlemeleri
Medreselerin Islahı Kapsamında Yüksek Din EÄŸitiminin Düzenlenmesi
16 Mart 1914 yılında ÅŸeyhülislamlık makamına gelen Mustafa Hayri Efendi medreseler için gayet önemli ve sistematik bir program geliÅŸtirmiÅŸtir. Hayri Efendi, medreselerin ıslah edilmesi gerektiÄŸine kesinlikle inanmış biri olarak, bu yöndeki düÅŸüncesini hayata geçirmeye çalışmıştır. 1 Ekim 1914’te kabul edilen Islah-ı Medaris Nizamnames’ini önemli kılan bir ayrıcalık ifade etmek gerekirse, bu nizamname pilot bölge olarak eÄŸitim programını önce Ä°stanbul’da uygulayacak, eÄŸer verim alınırsa, bu program geliÅŸtirilerek taÅŸraya yayılacaktı.
​
Yeni düzenlemeye göre medreseler Tali kısm-i evvel, Tali kısm-ı sani ve Ali olmak üzere her biri için dört yıl toplamda ise 12 yıllık bir eÄŸitim öngörülmüÅŸtür. Medresenin Ali kısmının üniversiteye denk geldiÄŸi bu eÄŸitim sisteminde bitirenler eÄŸer isterlerse tefsir, hadis, fıkh, kelam ve tasavvuf enstitülerinden müteÅŸekkil olan ve daha sonra Darul-Hilafeti Aliye adını alacak Medresetü’l Mütehassisi'nde doktora derecesinde ile uzmanlaÅŸabileceklerdi. Ancak bu medreselere giren her kiÅŸinin bu eÄŸitim kurumunu sonuna kadar takip edemeyeceÄŸi göz önüne alınarak tali kısmı bitirenlere ÅŸehadetname, Âli kısmı bitirenlere ise icazetname verilerek onların içtimai hayata atılmaları saÄŸlanacaktı. Daha sonra yapılan bir deÄŸiÅŸiklikle bu tür medreselerde uzmanlaÅŸmak isteyen kiÅŸilere bir senelik hazırlık programı kapsamında Ä°ngilizce, Fransızca, Almanca veya Rusça olmak kaydıyla birini iyi derece bilmesi ÅŸartı getirildi.
​
Daha önce pozitif bilimlerden soyutlanan ve halk gözünde itibarları yok olan medreselere yönelik iyileÅŸtirme programları ile birlikte günümüz eÄŸitim programlarına eÅŸ deÄŸer ve geniÅŸ bir yelpazeye yayılan bir müfredat hazırlanmıştır. Ancak medrese alanında bu tür geliÅŸmeler olurken mektep olarak tabir edilen eÄŸilim sisteminde de görülen devlet katkısı ve iyileÅŸtirme politikaları Osmanlı Devleti’nde, her alanda ihtisaslaÅŸmaya doÄŸru giden eÄŸitimli bir grubun oluÅŸmasına zemin hazırlamıştır. Bu baÄŸlamda medresedeki Kısm-i Âli ’den mezun olan bir kiÅŸi tıp alanında modern okullardan mezun bir kiÅŸiyle kendi alanına hâkim olma konusunda eÅŸit bir dereceye gelmiÅŸtir. Böylece dinde uzmanlaÅŸma, Osmanlı’nın dâhil olmuÅŸ olduÄŸu modernleÅŸme politikası gereÄŸi ya da sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Din Eğitimi El Kitabı (Grafiker: 2017)'ndan kısaltılarak alınmıştır.
Daru’l Hilafe Medreseleri
Klasik medrese yapısından farklı olan bu okullar, Batı tarzı açılan mektepler örnek alınarak tali kısm-ı evvel ve tali kısm-ı sani (orta öÄŸretim birinci ve ikinci basamaklar) ile âli (yüksek) olmak üzere üç öÄŸretim aÅŸamasına ayrılmıştır. Bu okulların toplam öÄŸretim süresi ise her bir öÄŸretim aÅŸaması 4 yıl olacak ÅŸekilde 12 yıl olarak belirlenmiÅŸtir.
​
Ders programlarına Batı dilleri, Sosyoloji, Psikoloji, SaÄŸlık Bilgisi, Maliye, Kimya, Resim, Beden EÄŸitimi gibi kültür dersleri de konmuÅŸtur. Programda yıldan yıla deÄŸiÅŸiklikler olmuÅŸsa da program genellik %60 ağırlığında kültür dersleri, %40 oranında ise mesleki (dini) dersler olacak ÅŸekilde varlığını korumuÅŸtur. Kültür derslerinin programa konmasındaki amaç ise, hem öÄŸrencilerin din bilimleri ile ilgili dersleri kavramasına ve yorumlamasına yardımcı olmak hem de özellikle orta dereceli medreselerin öÄŸretim kalitesini diÄŸer mekteplerle eÅŸit seviyeye getirmektir.
​
Daru’l-Hilafeler, II. MeÅŸrutiyet döneminde medreselerin ıslahı çalışmalarında örnek alınmış sonraki yıllarda örnek medrese tipi olarak Anadolu’nun çeÅŸitli vilayetlerinde de açılmıştır. Ancak taÅŸrada açılan bu medreseler Ä°stanbul’dakilerden beklenen niteliklere sahip olamamıştır. ÖÄŸretim süreleri 5 yıl olarak belirlenmiÅŸ, Farsça, Batı Dilleri ve Beden EÄŸitimi gibi bazı dersler müfredatlarında yer almamıştır.
​
Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Nizâmnâmeye göre, Medrese 4’er yıllık 3 kısımdan oluÅŸacaktı ve toplam 2880 öÄŸrenci alınmış olacaktı. Ancak buna raÄŸmen ÅŸunu da ifade etmeliyiz ki; maalesef bu gayret ve ıslâh çabasından da sonuç alınamamıştır. Çünkü “medreselerde bu yenilik yapıldığı 1914 senesinde Osmanlı Hükümeti Umumi Harbe (1. Dünya Savaşı’na) girmiÅŸ, harp dört sene sürmüÅŸ, 16 yaşındaki gençlere varıncaya kadar herkes askere alınmış olduÄŸu için, bu medrese ıslahatından da bir fayda husule gelmemiÅŸtir.

​
Prof. Dr.Zeki Salih Zengin'in Medreseden Darilfünun'a Türkiye’de Din EÄŸitimi (Maarif Mektepleri: 2019) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Darü’l Hilafetü’l Âliye’nin Kurulması ve Darülfünûn’daki Ulûm-ı Åžer’iye Åžubesinin Kapatılması
Darü’l Hilafe Medresesi bünyesinde yer alan Âli kısım, ortaöÄŸretimin birinci ve ikinci kademelerine denk olan Tâli Kısm-ı Evvel ve Talî Kısm-ı Sânı derecelerinin üstünde, yüksek din eÄŸitimi basamağını oluÅŸturmaktadır. [Günümüzdeki lisans öÄŸretimi basamağına denk] Bu kısmın açılması ile birlikte Darülfünûn’daki Ulûm-ı Åžer’iye Åžubesi kapatılmıştır.
​
Ä°lk yıllarda hazırlanan programlarda Arapça ve din ilimlerine belirgin oranda ağırlık verilmesine karşılık sonraki yıllarda kültür dersleri ya da doÄŸrudan ilahiyat alanı ile ilgili olmayan; ancak alanla ilgili bilimsel çalışma, yaklaşım ve uygulamalar açısından vazgeçilemez nitelikte deÄŸeri olan EÄŸitim, Sosyoloji ve Batı dili gibi derslere verilen ağırlık giderek artmıştır.
​
Medresetü’l Mütehassısin
Günümüzdeki lisans öÄŸretimi basamağına denk olan Âlî kısımla birlikle, yine 1914 yılında Medresetü’l Mütehassisinin açılmasıyla lisansüstü öÄŸretime denk olan öÄŸretim basamağı da oluÅŸturulmuÅŸtur. Adı 1917 yılında Medrese-i Süleymaniye olarak deÄŸiÅŸtirilen bu kurumun öÄŸretim süresi daha sonra iki yıldan üç yıla çıkartılmıştır.
​
Din ilimleri alanında uzmanlar yetiÅŸtirmek amacı ile kurulan bu medrese Tefsir-Hadis, Fıkıh ve Kelâm-Tasavvuf-Felsefe ÅŸubelerinden oluÅŸmaktadır. Her ÅŸube için ayrı olarak düzenlenen medresenin programında dersler ilgili alanlara göre tespit edilerek, din ilimleri alanında yüksek tahsil ile birlikte belirli alanlarda uzmanlaÅŸmaya doÄŸru gidilmesi hedeflenmiÅŸtir. Alt uzmanlık alanlarının oluÅŸturulmasına yönelik bu giriÅŸimin Darülfûnûn’daki Ulûm-ı Åžer’iye Åžubesi için de düÅŸünülerek, ön çalışmasının da yapıldığından yukarıda bahsetmiÅŸtik. Akademik açıdan doÄŸru olan bu yaklaşımın Medresetü’l Mütehassısîn’de gerçekleÅŸtirildiÄŸi görülmektedir.

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Islâh-ı Medâris Nizâmnâmesi ile kurulan Dârü’l-Hilâfeti’l-‘Aliye Medresesi’nin ÅŸubesi ve aynı zamanda ihtisas medresesi olarak bir de Medresetu’l-Mütehassısîn’in kurulmuÅŸtur. Medresenin kuruluÅŸ amacı ulûm ve fünûnda mütehassıs elemanlar yetiÅŸtirmekti. ÖÄŸretim süresi 2 yıl idi. Ä°htisas medresesine öÄŸrenci olarak Dârü’l Hilâfeti’l-Aliye’yi bitirerek icazetname alıp müderris unvanına sahip olanlar devam edebileceklerdi. Her bir sınıfında ise 40 öÄŸrenci okuyacaktı.
​
Gerekli hazırlıklardan sonra Medresetü’l Mütehasısîn 1915-1916 öÄŸretim yılında toplam 40 öÄŸrenci ile ve 3 ÅŸube hâlinde öÄŸretime açıldı. Åžubeler ÅŸunlardı:
-
Tefsir ve Hadis Åžubesi,
-
Fıkıh Şubesi,
-
Kelâm ve Tasavvuf ve Felsefe Åžubesi.
Ä°yi niyet ve samimi bir gayretle medrese ıslah nizamnamesi çıkarılarak yürürlüÄŸe konulmuÅŸtur ama savaÅŸlar sebebiyle saÄŸlıklı bir eÄŸitim ve öÄŸretim yaptırılamamıştır. Yapılan tespitlere göre 1916-1917 öÄŸretim yılında medresenin bölümlerinde kayıtlı toplam 1047 öÄŸrenciden 419’u askerlik vb. sebeplerle sene sonu sınavlarına girememiÅŸlerdir. 1917-1918 öÄŸretim yılında kayıtlı 1082 öÄŸrenciden ise 469’u askerde olduÄŸu için sene sonunda yapılan sınavlara girememiÅŸtir.
​
(1917) Medarisi-i İlmiye Hakkında Kanun
Islâh-ı Medâris Nizâmnâmesini çıkaran Mustafa Hayri Efendi’nin görevden ayrılması üzerine 1916’da Musa Kazım Efendi Åžeyhülislâm olmuÅŸtur. Musa Kazım Efendi göreve gelir gelmez, medreselerle ilgili yeni bir kanun hazırlığına baÅŸlamış ve 1917’de “Medâris-i Ä°lmiye Hakkında Kanun”u çıkarttırmıştır.
​
Kanunla Osmanlı Devleti sınırları içerisindeki medreselerin tamamının önceden de olduÄŸu gibi, Makam-ı MeÅŸihat’a (Åžeyhülislâmlığa) baÄŸlılığı ifade edilmiÅŸtir. Ayrıca gereken yerlerde yeni medrese açma yetkisinin de MeÅŸihat a ait olduÄŸu belirtilmiÅŸtir. Keza; yine önceden olduÄŸu gibi Ä°stanbul dâhilinde bulunan Medâris-i Ä°lmiye, Dâru’l-Hilâfeti’l-Aliye Medresesi adı altında tek yönetim altında tutulmaya devam edilmiÅŸtir. Ancak bu sefer medreseler; 3 yıllık Ä°btidâ-i Hariç, 3 yıllık Ä°btidâ-i Dâhil, 3 yıllık Sahn adıyla üç dereceye ayrılmıştır.
​
Her derece için, Islâh-ı Medâris Nizâmnâmesi ile oluÅŸturulan Dâru’l-Hilâfeti’l‘Aliye Medresesi’nin bölümlerinin ders programına benzer programlar hazırlanarak uygulamaya konulmuÅŸtur. Ayrıca bunların üstünde -Medresetü’l-Mütehassısîn’in yerine— 3 yıllık Medrese-i Süleymaniye adıyla ihtisas kısmı açılmıştır. Medrese-i Süleymaniye’nin bölüm adları ÅŸöyledir:
-
Tefsir ve Hadis Åžubesi,
-
Fıkıh Şubesi,
-
Kelâm ve Hikmet Åžubesi,
-
Edebiyat Åžubesi.
​

Hasan Sabri ÇeliktaÅŸ'ın Yüksek Din EÄŸitimi Anlayışının DeÄŸiÅŸimi (Ä°stanbul Ünv.: 2017) adlı Doktora Tezinden kısaltılarak alınmıştır.
Bu dönemde hazırlanan kanun ve nizamnâmeye göre Dârulhilâfeti’l-Aliyye Medresesi’nin orta ve yüksek kısımlarının isimleri deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir. Ayrıca bu kısımların öÄŸrenim süreleri de azaltılmıştır. Bunların yanında medresenin ihtiyaç duyduÄŸu bilgi seviyesindeki öÄŸrencileri yetiÅŸtirmek maksadıyla Ä°hzârî Sınıf adı altında üç senelik hazırlık sınıfı açılmıştır. Buna göre tahsil süresi üçer yıl olan yeni isimlendirmeler ÅŸu ÅŸekilde olmuÅŸtur: Ä°hzârî Sınıf, Ä°btidâi Hâric, Ä°btidâi Dâhil, Sahn, Süleymaniye.
​
Sahn Medresesi olarak isimlendirilen “tahsil-i âlî kısmının” laÄŸvedilen Dârulfünûn ilâhiyat ÅŸubesinin derslerini ihtiva ettiÄŸi bildirilmektedir. Bu kısımda üç senesini tamamlayanlara ehliyetnâme ile taÅŸra ruûs-ı hümâyunu verilmektedir.230 Sahn derecesini bitirenler, uzmanlaÅŸmak için Medrese-i Süleymaniye’nin, Tefsir ve Hadis, Fıkıh ve Usûl-i Fıkıh, Kelâm ve Hikmet ile Edebiyat ÅŸubelerinden istediklerine gidebilmektedirler. Buradan mezun olanlardan “dersiâm” olmak isteyenlerin, müderrislerin belirleyeceÄŸi bir konu üzerine risale yazması ve bunun müderrisler tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Bunu baÅŸaranlar Ä°stanbul ruûsuna ve dersiâm maaşına ulaÅŸmaktadırlar. Ayrıca Sahn kısmı mezunlarının Dârulfünûn medreselerinden (ÅŸubelerinden) birine imtihansız girme hakları bulunmaktadır.

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
(1919) Medresetü’l Ä°rÅŸâd
Evkâf-ı Hümâyûn Nezareti’ne baÄŸlı olarak açılmış olan Medresetü’l-Vâizîn ile Medresetü’l-Eimme ve’l-Hutebâ’dan beklenen sonuç alınamayınca söz konusu iki medrese 1919’da Medresetü’l-Ä°rÅŸâd adıyla iki ÅŸube hâlinde birleÅŸtirilmiÅŸtir. Yönetimleri ise, MeÅŸihat’a (Åžeyhülislâmlığa) verilmiÅŸtir. Ä°fadelerden anlaşılacağı gibi bu medrese kendi içerisinde iki ÅŸubeden oluÅŸmuÅŸtur ki bunlar: Vâizîn ile Hutebâ ve-Eimme ÅŸubeleri idi.
​
Medresetü’l-Ä°rÅŸâd’ın Vâizîn ÅŸubesinin öÄŸretim süresi 3 yıl olarak belirlenmiÅŸtir. Åžubeye her yıl 10 öÄŸrenci kayıt yaptırabilecekti. ÖÄŸrencilere her ay 100 kuruÅŸ harçlık (burs) verilecekti. ÖÄŸrenimleri boyunca yiyecek, giyecek vb. her tür ihtiyaçları karşılanacaktı. Mezuniyetlerinde Dâru’l-Hilâfeti’l-‘Aliyye’nin yüksek kısırımın mezunlarının sahip oldukları haklara sahip olacaklardı. Yani mezuniyetlerinden sonra ruûs alanlar Zeyl MeÅŸihâtlerine, kara ve deniz askeri kıta imamlıklarına, vilayet, liva ve kasaba vaizliklerine tayin edileceklerdi. Vâizîn ÅŸubesinden ilk defa 1919-1920 öÄŸretim yılı sonunda toplam 4 öÄŸrenci mezun olabilmiÅŸtir. Bir sonraki öÄŸretim yılında ise; toplam 6 öÄŸrenci mezun olmuÅŸtur.
​
Hutebâ ve Eimme (Hatipler ve Ä°mamlar) ÅŸubesinin öÄŸretim süresi 2 yıl idi. Mezunları imamlık, hatiplik ve müezzinlik görevlerine tayin edileceklerdi. Hutebâ ve Eimme ÅŸubesinden, 1919-1920 öÄŸretim yılında 2 öÄŸrenci mezun olmuÅŸtur. Bir sonraki yılda Medresetü’l-Ä°rÅŸâd’ı ziyaret eden ve tespitlerini bir rapor hâlinde sunan Aksekili Ahmet Hamdi: “Eimme ve Hutebâ ÅŸubeleri ise bugün hemen hemen mesdûd bir hâldedir (kapanmış vaziyettedir)” ifadesini kullanmıştır.
​
Buna raÄŸmen Medresetü’l-Ä°rÅŸâd, medreselerin kapatılış tarihi olan 1924’e kadar açık kalabilmiÅŸ ve bu tarihte diÄŸer medreselerle birlikte tarihe mal edilmiÅŸtir. Tabiatıyla bu medresenin kapatılması da diÄŸer medreselerin kapatılmasında olduÄŸu gibi tepki ile karşılanmıştır.