Okullarda Seçmeli Din Dersleri

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Okullarda Din ve Ahlak ÖÄŸretimin Yeniden Gündeme Gelmesi
Okullarda 1931 öÄŸretim yılından itibaren din dersleri kaldırılmıştır. Din öÄŸretiminin, örgün eÄŸitim kurumlarından tamamen kaldırılmış olmasıyla, Cumhuriyet dönemi eÄŸitim tarihimizin oldukça önemli bir konusu olan din eÄŸitimi, çok tartışmalı bir ÅŸekilde 1946'dan sonra yeniden ele alınmış ve çeÅŸitli çevreler tarafından doÄŸru ve yeterli çözüm yolları arayıp bulamamanın sıkıntıları yaÅŸanmıştır. YetiÅŸmekte olan nesillerin, okullarda doÄŸru ve yeterli din eÄŸitim ve öÄŸretimi alamayışlarından doÄŸan manevî boÅŸluÄŸu, yabancı ve zararlı akımların beslemesi gibi bir tehlikeyle karşı karşıya gelinmiÅŸtir.
​
(1943) II. Millî EÄŸitim Åžûrası'nda Ahlâk EÄŸitimi
15-21 Åžubat 1943 tarihlerinde toplanan 2. Millî EÄŸitim Åžûrası gündeminde ilk defa, ağırlıklı olarak "Okullarda ahlâk eÄŸitiminin geliÅŸtirilmesi ve "ilkokullarda bu ilkelerin gerçekleÅŸtirilmesini saÄŸlayacak tedbirlerin düÅŸünülerek programa alınması" konusuna yer verilmiÅŸtir.
​
1946'dan sonra din öÄŸretimi alanındaki arayışlar, TBMM genel kurul ve grup toplantılarında, parti kurultaylarında, basında ve zamanla toplumun bütün kesimlerine yayılmıştır.
​

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Dönemin BaÅŸbakanının Konuya Yaklaşımı
Ä°kinci dünya savaşının ardından dünya iki bloka ayrılmıştı. Bloklardan biri; bazı Avrupa ülkeleri ile ABD’nin başını çektiÄŸi “hür dünya ülkeleri” veya bir baÅŸka ifade ile demokrasi ile idare edilen ülkeler, diÄŸeri ise Sovyet Rusya’nın başını çektiÄŸi komünist blok veya diÄŸer ifade ile “demir perde ülkeleri”. Türkiye her ne kadar fiilen savaÅŸa girmemiÅŸ ise de geliÅŸmelerden önemli ölçüde etkilenmiÅŸti. Rejim olarak demokrasiyi benimseyerek, 1945 yılında tek partili Cumhuriyet’ten çok partili sisteme/ demokrasiye geçmeyi kabul etmiÅŸti. Bu arada Rusya DoÄŸu Avrupa ülkelerine komünizm rejimi ihraç etmeye baÅŸlamıştı. Türkiye ise, her ne kadar demokrasiyi benimsemiÅŸ olsa da aynı zamanda Rusya’nın da etki alanında bulunuyordu.
​
Ä°ÅŸte böyle bir dönemde, 1946 yılında Ä°lkokullara Din Bilgisi dersi konulması meselesi gündeme geldi. Dönemin hükümeti, istemeyerek de olsa Ä°lkokullara Din Bilgisi dersi konulması teklifini biri; gençliÄŸin anaya-babaya itaatsizliÄŸi; diÄŸeri, komünizm tehlikesine karşı bir korunma tedbiri gibi iki gerekçe ile TBMM gündemine getirdi.
​
Konu TBMM’nde tartışılırken dönemin BaÅŸbakanı Recep Peker yaptığı konuÅŸmasında hem kendisinin ve hem de başında bulunduÄŸu hükümetin ve dolayısıyla mensubu bulunduÄŸu siyasi partinin zihniyetini açıkça yansıtan ifadelerde bulunmuÅŸtur. “Modern insanın, dinî-Ä°slâmî bir ahlâk yerine, ilmî ve Ä°nsanî düÅŸüncelerde mesafe almış milletlerin ahlâkını örnek alması gerektiÄŸini...” ifade ettikten sonra sözlerine ÅŸöyle devam etmiÅŸtir:
... Komünizm denen Ä°çtimaî (sosyal) zehirden bünyeyi korumak için, onun yanında yavaÅŸ yavaÅŸ geniÅŸleyecek bir ÅŸeriat hayatının ikamesi ihtimalini bir tedbir diye düÅŸünmek, aÅŸağı-yukarı bir öldürücü zehirin lâakal (en az) onun kadar öldürücü olan baÅŸka bir zehirle tedavi edileceÄŸini zannetmekten ibarettir.
​
BaÅŸbakana göre, o günün Türkiyesi medenî-lâik telakkinin müstesna bir nümûnesidir. Vatandaşın duası ve ibadeti, baÅŸka bütün lâik ülkelerden ziyade devletin himayesi altındadır. Bugün yurttaÅŸlar, birbirlerinin akidesi hakkında fikir dahi edinemezler. O dönemde Van Milletvekili olan Ä°brahim Arvas ise, Recep Peker’in Din Bilgisi derslerine karşı olan tavrını kendi üslubuyla ÅŸu ÅŸekilde nakletmektedir:
“Bir gün Meclis kürsüsünde komünizmden bahsederken bir suale cevaben; ‘Ben komünist zehirini din zehiri ile nasıl tedavi edeyim’ demiÅŸ ve bu yüzden dindar ve mukaddesatçı zümre kendisinden ayrılmış ve karşısında cephe almışlardı.”
​

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
(1949) İlkokullara Program Dışı Din Derslerinin Konulması
Kurultay'da mecliste ve basında yapılan bu tartışmalar sonucunda, Milli EÄŸitim Bakanlığı 1.2.1949 tarihinde, Millî EÄŸitim Bakanı Tahsin BanguoÄŸlu imzasıyla ilkokullardaki din eÄŸretimi hakkında valiliklere bir genelge göndermiÅŸtir. Genelgede “15 Åžubat 1949 tarihinden itibaren ilkokullarımızda ihtiyarî [seçimli] olarak din dersleri gösterilecektir. Mevzuun hususiyeti dolayısıyla yedi madde halinde sıralanan uygulama ilkelerine uyulması gerektiÄŸi belirtilmiÅŸtir” denmektedir.
​
Genelgenin birinci maddesinde Türk çocuklarına din derslerinin okul dershanelerinde ve her okulun kendi öÄŸretmenleri tarafından okutulması uygun görülmüÅŸtür. Ancak bu dersler programda mevcut olan ders saatleri sayısını azaltmamak kaydıyla ve mahallin ÅŸartlarına göre çocukların devamını mümkün kılacak saatlerde gösterilecektir.
​
Ä°kinci maddeye göre; lâik bir devlet olan cumhuriyetimizin öÄŸretim müesseselerinde hiçbir din ve mezhebe ait bilgilerin mecburî olarak öÄŸretilmesi bahis mevzuu olamaz. Bu itibarla din derslerinin, ihtiyarî olması esastır. Hiçbir öÄŸrenci ve öÄŸretmen bu dersleri okumak ve okutmak hususunda zorlanmayacaktır. Din derslerinin sınıf geçme durumuyla ilgisi olmayacaktır.
​
Ayrıca bu genelgenin dördüncü maddesinde "ÖÄŸrenci velileri çocukların din derslerine devamını arzu ettiklerini yazılı olarak okul idarelerine bildireceklerdir. ÖÄŸretmenler bu öÄŸrencilerin derslere devamını kontrol edecekler ve devamsızlık halinde velilerini haberdar edeceklerdir. Bundan böyle okula yeniden kaydolunacak öÄŸrencilerin velileri çocuklarının din derslerine devam edip etmeyeceÄŸini kaydolma sırasında beyan edeceklerdir."
​
Altıncı maddede "DüÅŸünce, inanış veya mezhep ayrılıkları dolayısıyla çocuklarını din derslerine göndermeyen ailelerle gönderenler arasında veya bu derslere devam eden çocuklarla etmeyenler arasında yersiz münakaÅŸalara ve kırgınlıklara meydan verilmeyecektir."
​
Genelgenin bu maddeleri ve tamamı dikkate alındığında Bakanlığın, ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına haftada birer saat isteÄŸe baÄŸlı olarak din dersleri koyarken, ne kadar çekingen ve kararsızlık içinde olduÄŸunu görüyoruz. Her dönemde Bakanlık üst yöneticilerinde bu tereddütler, endiÅŸeler, kararsızlıklar bazı dönemlerde azalmakla beraber devam edegelmiÅŸtir.
​
Bakanlığın yukarıda yazdığımız genelgesiyle ilkokulların dört ve beÅŸinci sınıflarına seçmeli olarak 15 Åžubat 1949 yılından itibaren okutulmak üzere konulan din dersleri bazı yeni tartışmalara yol açmıştır.
"Ders zamanları dışında çocukların seçmeli dersler için mektepte toplanacaklarını kabul etmek, çocuk psikolojisine yer vermemek demektir. Din eÄŸitimi mecbur tutulmayabilir. Ancak bu, din dersi okumak istemeyenlerin serbest bırakılması biçiminde de uygulanabilir... Madem ki bu ihtiyaç kabul ediliyor, ortaokullarda ve öÄŸretmen okullarında da bu dersin okutulması lâzımdır.”
​
O sıralarda birçok köyde ilkokulların üç yıl olduÄŸu düÅŸünülürse, bu okullar ilkokulların dört ve beÅŸinci sınıflarında okutulması düÅŸünülen din dersleri öÄŸretiminin dışında kalıyorlardı. Bunun için Van Milletvekili Ä°brahim Arvas bu derslerin üçüncü sınıflardan itibaren baÅŸlamasını istiyordu. Bütün bu olumsuzluklara raÄŸmen halkın büyük bir istekle bu derslere çocuklarını gönderdiklerini görüyoruz.
​
Zamanın Millî EÄŸitim Bakam T. BanguoÄŸlu bu konuyu ÅŸöyle açıklıyor:
"Din dersleri için tamimler yaptık. Bunlar ihtiyarî olacaktı. Ancak ihtiyar çocuÄŸun velisine aitti. ÇocuÄŸunun din dersine girmesini istemeyen ana-baba okula bu yolda bir mektup yazmalıydı. Hatırlarım neticede bana yalnız Ankara Üniversitesi profesörlerinden birinin Türkiye ölçüsünde bir tek mektubunu getirmiÅŸlerdi. Biz hususiyle Alevî köylerinde din derslerinin zorlanmamasını tavsiye etmiÅŸtik. Oysa bütün Alevîler çocuklarını din derslerine gönderdiler. Sivas'ta bir kısım Ermeniler de çocuklarını bu derslere göndermek istediler, memnun olduk.”
​
BanguoÄŸlu bu bilgileri 1980 yıllarında yazdığı kitap ve makalelerde hafızasına dayanarak vermektedir. Halbuki Bakanlığın 1 Åžubat 1949 tarihli ve kitabımızın ekinde tamamını verdiÄŸimiz genelgesinin 4. maddesinde aynen ÅŸöyle denilmektedir:
“ÖÄŸrenci velileri çocuklarının din derslerine devamını arzu ettiklerini yazılı olarak okul idarelerine bildireceklerdir... Bundan böyle okula yeni kaydolacak öÄŸrencilerin velileri çocuklarının din derslerine devam edip etmeyeceÄŸini kaydolma sırasında beyan edeceklerdir."
​
Buna göre okumakta olan öÄŸrencilerin, din derslerine girmek istemeyenlerinden deÄŸil ancak girmek isteyenlerinden dilekçe alınması esas alınmıştır. Bu genelgeye göre çocuÄŸunun din dersi okumasını istemeyenlerden bir dilekçe alınması söz konusu deÄŸildir. Bakanlığa kadar ulaÅŸan dilekçe muhtemelen ihtiyarî de olsa diÄŸer çocukların da din dersi okumasını uygun görmeyen bir veliye aittir.

Prof. Dr.Ä°smail Kara'nın Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak Ä°slam (Dergâh: 2016) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Din Bilgisi Ders Kitabı
Neticede ilkokulların 4 ve 5. sınıflarına ihtiyari (seçmeli) Din Dersi konacak (15 Åžubat 1949) ve ders kitapları -sert tenkitlere konu olan Müslüman ÇocuÄŸunun Kitabı tecrübesinden sonra- Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığında ve baÅŸkan Ahmet Hamdi Akseki’nin gözetimi altında hazırlandı. Uzun yıllar bu kitap okutulmaya devam edecektir.
​
Milli EÄŸitim Bakanı olan Tahsin BanguoÄŸlu’nun kendine pay çıkararak anlattığı geliÅŸmeler bu süreçlerin bir neticesidir:
“Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı rahmetli Hamdi Efendi [Akseki] ile görüÅŸtüm:
-Hocam bu kitapları, sen yazacaksın dedim.
-Nasıl kitap istiyorsunuz? diye sordu.
-Dinde inkılap olmaz, biz vaktiyle nasıl okuduysak öyle, dedim. Ve ilâve ettim, yalnız mezhep ayrılıklarına girmeyelim ve hurafeye yer vermeyelim.
Hoca: Tabi öyle olur dedi ve yardımcı bir heyetle kitapları yazmaya koyuldu.”
Yakın zamanlara kadar ilkokullarda okutulan Din Dersi kitapları hissiyat açısından fena olmayan ama bilgi itibariyle yetersiz kalan bu kitaplar olacaktır.
​
Bu Din Dersi kitapları için Bernard Lewis’in yaptığı deÄŸerlendirme zikre deÄŸer:
“1949 baÅŸlarında dinî eÄŸitim Türk okullarına tekrar kondu. Cumartesi günü öÄŸleden sonraları, iki saatlik bir dersten ibaretti [çünkü Bakanlık normal ders saatleri dışında verilmesini istemiÅŸti. Ä°.K.] ve yalnız ebeveynleri bunu açıkça isteyen çocuklara. Büyük çoÄŸunluk istedi. Ders kitabı Milli EÄŸitim Bakanlığı ile Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nın temsilcilerinden kurulu bir karma komisyon tarafından hazırlandı. Bu ders kitabı, örneÄŸin Mekke ve hatta Åžam’daki Müslümanların muhtemelen güçlükle tanıyacakları, Ä°slâmlığın modern bir ifadesini sunar.”

Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Din Bilgisi Dersine Gösterilen Ä°lgi
Böylesine olumsuz ÅŸartlarla ilkokul 4. ve 5. sınıflara konulan Din Bilgisi dersine çok büyük ilgi olmuÅŸtur. Daha derslerin ilk defa okutulmaya baÅŸlandığı 1949-1950 öÄŸretim yılında ilkokulların dördüncü ve beÅŸinci sınıflarında okuyan 414.477 öÄŸrenciden Din Bilgisi derslerine devam etmeyen öÄŸrenci miktarı 2797 Müslim ve 3002 gayrimüslim olmak üzere 5799’dur. Gayrimüslim çocuklarını hesaba katmazsak, Müslüman çocuklarından sadece %0.6’sı derse girmemiÅŸtir. Ä°ki yıl sonra yani 1951-1952 öÄŸretim yılında ise derslere girmeyen öÄŸrenci sayısı; 3005 (%0.7)’tir.
​
1954 yılında henüz 16 ilimizde açılmış olan Îmam-Hatip Okulları hakkında araÅŸtırma yapmak üzere Türkiye’ye gelen Howard A. Reed, ilkokullara konulan Dinbilgisi ile ilgili de bir tespit yapmıştır.
Reed’in tespiti ÅŸöyledir:
Ä°ÅŸte bu Din Dersleri, halktan ve bilhassa köylü vatandaÅŸlardan derhal muazzam bir alâka gördü. Halbuki daha evvel aynı köylerde ne öÄŸretmenlerin gayreti, ne jandarma dipçiÄŸi ve ne de kanuni mecburiyetler birçok öÄŸrenciyi, bahusus kız talebeleri okula sokmaya muvaffak olamamıştı. Nihayet 1953 yılında öÄŸretmenlerin verdiÄŸi raporda, bütün Türkiye köylerinde öÄŸrencilerin okula devamındaki artışı saÄŸlayan en büyük âmilin, ilkokullarda tekrar okutulmaya baÅŸlanan Din Dersleri olduÄŸu ortaya kondu. Bu hususu bana, 1954 senesinde çeÅŸitli köylerde yaptığım görüÅŸmelerde birçok öÄŸrenci velisiyle öÄŸrenciler de ifade ettiler.“
​
Dönemin Millî EÄŸitim Bakanı Tahsin BanguoÄŸlu ise bu konuda ÅŸöyle demektedir:
Din dersleri için tamimler yaptık (okutulması için genelge yayınladık). Bunlar ihtiyari (dersler isteÄŸe baÄŸlı) olacaktı. Ancak ihtiyar (istek) çocuÄŸun velisine aitti. ÇocuÄŸunun Din Dersine girmesini istemeyen ana-baba okula bu yolda bir mektup yazmalıydı. Hatırlarım, neticede bana yalnız Ankara Üniversitesi Profesörlerinden birinin Türkiye ölçüsünde bir tek mektubunu getirmiÅŸlerdi. Biz hususiyle Alevi köylerinde Din Derslerinin zorlanmamasını tavsiye etmiÅŸtik. Oysa bütün Aleviler çocuklarını Din Dersine gönderdiler. Sivas’ta birtakım Ermeniler de çocuklarını bu derse göndermek istediler, memnunlukla kabul ettik."
​

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Seçimli Din Dersinin Sonuçları
Din derslerinin ilk uygulamaları, öÄŸretmen, öÄŸrenci ve veliler açısından, istenilen faydaları saÄŸlamamıştır. A. Hamdi Akseki 1950 yılında hükümete verdiÄŸi bir raporda bu konuyu ÅŸöyle deÄŸerlendiriyor:
"Mekteplere konmuÅŸ olan din dersleri de hiç fayda temin etmemiÅŸ ve hatta bazı yerlerde öÄŸretmenler içinde alay konusu olmuÅŸtur. Milli EÄŸitim Bakanlığınca sınıf öÄŸretmenlerine verilen emre karşı (biz lâik öÄŸretmenleriz; hem de bu dersler ihtiyarîdir, istersek okuturuz) denilmiÅŸtir. Hem öÄŸretmenin hem de öÄŸrencinin keyfine bırakılmış olan bir ders elbette bu neticeyi verecekti."
​