Darülfünun Ä°lahiyat Fakültesinin Kurulması ()

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
İlk İlahiyatın Kuruluşu
Tevhid-i Tedrisat Kanunu'yla bütün medreseler kapatılmış, … kanunun dördüncü maddesine göre Darülfünun bünyesinde Ä°lahiyat Fakültesi kurulmuÅŸtur. Böylece ilk defa Ä°lâhiyat Fakültesi adıyla üç yıl öÄŸretim süresi olan bir yüksek din öÄŸretimi kurumu eÄŸitim tarihimizdeki yerini almıştır.
​
1925 tarihli Darülfünûn Talimatnamesi'nin birinci maddesinde fakülte sıralaması, Tıp, Hukuk, Edebiyat, Fen, Ä°lâhiyat ÅŸeklinde deÄŸiÅŸmiÅŸ; ÅŸubelerin adı fakülte olarak deÄŸiÅŸtirilmiÅŸtir.
​

Hasan Sabri ÇeliktaÅŸ'ın Yüksek Din EÄŸitimi Anlayışının DeÄŸiÅŸimi (Ä°stanbul Ünv.: 2017) adlı Doktora Tezinden kısaltılarak alınmıştır.
Maârif Vekili Vâsıf Bey’in 11 Mart 1924’te yayınladığı genelgede medreselerin, Medâris-i Ä°lmiye ve Dârulhilâfeti’l-Aliyye Medresesi ÅŸeklinde iki tür düÅŸünüldüÄŸü görülmektedir.
-
TaÅŸradaki medreseleri tanımlamak için kullanılan Medâris-i Ä°lmiye, 1924’te yayınlanan genelge ile kapatılarak, öÄŸrencilerinin medreselerin bulunduÄŸu mahaldeki ibtidâi mekteplerine veya lise ve idâdîlerin kısm-ı ibtidâîlerine nakledileceÄŸi bildirilmektedir.
-
Genelge çerçevesinde Dârulhilâfeti’l-Aliyye Medresesi’nin Ä°btidâ-i Hâric ve Dâhil kısımları Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun dördüncü maddesi gereÄŸi imam-hatip mektebine çevrileceÄŸi ifade edilmektedir. Ä°mam ve Hatip mekteplerinin isimleri bahsi geçen medreselerin bulundukları mahallin ismini alacaktır.
Genelgede Sahn ve Medrese-i Süleymaniye gibi yüksek seviyeli medreselere iliÅŸkin bir madde yoktur. Mecliste Ä°lâhiyat Fakültesi’nin durumu kendisine sorulunca Maârif Vekili Vâsıf Bey, Medrese-i Süleymaniye’nin Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereÄŸince Ä°lâhiyat Fakültesi’ne nakledildiÄŸini ve fakültenin ders programlarını Seyit Bey’e bıraktığını ifade etmiÅŸtir. Bu medresedeki öÄŸrencilerin Ä°lâhiyat Fakültesi’ne nakledileceÄŸini, bu fakültenin çok yüksek ve çok kıymetli olacağını belirtmiÅŸtir. Sahn medresesinin durumunun ne olduÄŸuna dair soru yöneltildiÄŸinde ise Vâsıf Bey, buranın da yüksek eÄŸitim veren kurum olması dolayısıyla Sahn medresesinin talebesinin Ä°lâhiyat Fakültesi’ne gideceÄŸini söylemiÅŸtir.
​
Ä°lâhiyat Fakültesi, 1924 yılının Mayıs ayının baÅŸlarında açılmıştır. Fakülteye, mülga medreselerden Süleymaniye, Sahn ve Medresetü’l-Ä°rÅŸad’ın Vaizîn kısmı … talebeleri … kabul olunmuÅŸtur.
​

Prof. Halis Ayhan'ın Türkiye’de Din EÄŸitimi (Ensar: 2014) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
​
Müfredat Programı
Talimatnâmenin sekizinci maddesine göre, Ä°lâhiyat Fakültesi'nde okutulan dersler ÅŸunlardır. Tefsir ve Tefsir Tarihi, Hadis ve Hadis Tarihi, Fıkıh Tarihi, Ä°çtimaiyat, Ahlâk, Din-i Ä°slâm Tarihi, Arap Edebiyatı, Felsefe-i Din, Kelâm Tarihi, Ä°slâm Feylesofları, Tasavvuf Tarihi, Felsefe Tarihi, Ä°slâm Bediiyatı, Hali Hazırda Ä°slâm Mezhepleri, Akvam-ı Ä°slâmiye Etnografyası, Türk Tarih-i Dinîsi, Tarih-i Edyan. Programla tefsir ve hadis hem tarih ve hem de ayrı birer ders olarak okutulurken; fıkıh tarihi ile yetinilip fıkıh dersine ayrıca yer verilmemesi, 1924'den itibaren fıkha öÄŸretim alanında da nasıl bir yer verildiÄŸini göstermesi bakımından ilgi çekicidir.
​


Prof. Dr.Mustafa Öcal'ın Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Din EÄŸitimi (Dergâh: 2017) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
ÖÄŸrenim Dönemi
Dâru’l Fünun Ä°lâhiyat Fakültesinin kurulduÄŸu ilk yıl, Osmanlı Devleti’nin son döneminde mevcut, muhtelif isimler altında eÄŸitim ve öÄŸretim yaptıran ve Tevhid-i Tedrisat Kanunundan sonra kapatılan medrese talebelerinden 400’den fazlası Ä°lâhiyat Fakültesine alınmıştır. Ancak sonraki yıllarda öÄŸrenci sayısı giderek azalmıştır. Bir tespite göre yıllara göre fakültenin öÄŸrenci ve muallim/ hoca sayısı ÅŸöyledir: [1]
​
ÖÄžRT. YILI MUALLÄ°M ÖÄžRENCÄ°
-
1924 - 400
-
1924-1925 12 284
-
1925-1926 13 205
-
1926-1927 13 167
-
1927-1928 13 53
-
1928-1929 13 35
-
1929-1930 16 35
-
1930-1931 13 22
-
1931-1932 13 22
-
1932-1933 13 20
Ä°lahiyat Fakültesinde öÄŸrenci sayısının her yıl giderek azalması karşısında Fakülte ReisliÄŸi/Dekanlığı yeni öÄŸrenci kaynakları bulmak için bir arayış içerisine girmiÅŸtir. Ancak, sonraki yılların öÄŸrenci mevcutlarına bakıldığında ya bu konularda yeterli gayretin gösterilmediÄŸi veya gayret gösterilmesine raÄŸmen olumlu sonuç alınamadığı anlaşılmaktadır.
​
1926 yılındaki müzakerede yapılan konuÅŸmalardan öÄŸrenebildiÄŸimize göre, okutulan dersler daha çok bilimler tarihiyle ilgilidir. (Fıkıh tarihi, Ä°lmi Kelam tarihi vb.) Bu yönüyle daha çok bir tarih fakültesi görünümündedir. Yeni açılan Ä°mam ve Hatip mektebi mezunlan, (bu okullar lise düzeyinde olmadıkları gerekçesiyle) buraya öÄŸrenci olarak kabul edilmemiÅŸtir. Bu açıdan dönemin mebuslarının ifadesiyle "buraya bir mahreç" yoktu.
​
Mehmet Bulut'un Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığının Yaygın EÄŸitimdeki Yeri adlı Doktora Tezinden(Ankara Ünv.:1997) kısaltılarak alınmıştır.
Okutan’ın verdiÄŸi bilgilere göre, Fakülte ilk mezunlarını 1927-1928 yıllarında verdi. Mezunların, gördükleri öÄŸrenime uygun görevler alamıyordu. Ä°lk mezunlarını verdikleri 1927-1928'de ortaokullardan Din Bilgisi dersleri kaldırılmıştı. Liselerde ise zaten bu ders yoktu. Ä°lginç olan baÅŸka husus, Diyanet Ä°ÅŸleri teÅŸkilatında, bu fakülte mezunlarına, hiç öÄŸrenim görmemiÅŸ olanlarla aynı görev veriliyorlardı. Bu ve benzer nedenlerle fakülteye olan ilgi azaldı. 1933'de öÄŸrencisizlikten ve raÄŸbet görmemekten kapatıldı. Bu fakültelerin kapatılmasıyla Tevhidi Tedrisat Kanununun 4. maddesindeki "Yüksek diniyat mütehassısı" yetiÅŸtirme hükmü yerine getirilemez olmuÅŸtur.

Prof. Dr.Ä°smail Kara'nın Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak Ä°slam (Dergâh: 2016) adlı kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Yorum
3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 4. maddesinin âmir hükmü gereÄŸince “yüksek diniyat mütehassısları yetiÅŸtirmek üzere” Ä°stanbul Dârülfıinûnu içinde 3 yıllık bir Ä°lahiyat Fakültesi açıldığını görüyoruz.Kanunda geçen “yüksek diniyat mütehassısı” yani dinî meselelere üst düzeyde ve hakkıyla vakıf kiÅŸiler yetiÅŸtirmek ifadesi fakültenin gayesi ve kuruluÅŸ amacı olarak zikredilen tek husus gibidir. Acaba bundan kasıt nedir ve bu mütehassısların nerelerde, nasıl istihdam edilmesi düÅŸünülmektedir gibi sorular maalesef açık cevapları olmayan sorulardır. AÅŸağıda görüleceÄŸi üzere fakülte programının ve hoca kadrosunun bu amacı gerçekleÅŸtirecek vasıflara sahip bir ÅŸekilde teÅŸekkül etmemesi, bu ifadenin muhalefeti ve tartışmayı davet edecek bir kanunun Meclis’ten nispeten daha kolay geçmesini saÄŸlamak için konulmuÅŸ parlak bir beyan olma ihtimalini de akla getirmektedir.
​
Bu aÅŸamada altı çizilmesi gereken husus artık medrese eÄŸitiminin olmadığı ve Ä°lahiyat Fakültesi’ndeki eÄŸitim-öÄŸretimin tek (ve laik) yüksek din eÄŸitimi-öÄŸretimi olduÄŸu[dur].
​
Ä°lk defa “Ä°lahiyat” adını kullanarak ve artık medresenin olmadığı bir dönemde kurulan bu müessesenin ders listesi, arkasındaki yakın tarihî tecrübeler, ana mantık ve arayışlar hesaba katılarak gözden geçirilmeye deÄŸer. Fakülte’nin çokça tenkide konu olan ders adlan ve konulara/sahalara göre dağılımları yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin din ve din eÄŸitimi konusundaki yöneliÅŸlerine kuvvetle iÅŸaret etmektedir. Tefsir ve Hadis dışındaki temel Ä°slâmî ilimlerle ilgili dersler o ilimlerin kendisine deÄŸil sadece tarihine inhisar ettirilirken modern din tetkikleriyle alakalı dersler, hususen sosyoloji ve tarih eksenli olarak artırılmış, dinin kendisine ve kendi mantığına deÄŸil modern bir temayül olarak sosyal/sosyolojik/etnoÄŸrafik yönüne ağırlık verilmiÅŸtir. Dinler Tarihi ve Din Felsefesi’nden ayrı olarak muhtemelen Ä°slâm öncesi Türk dinlerinin tarihini ve Türklerin dinî hayatlarını verecek bir dersin konması da anlamlıdır.
​
Mâba'dettabiiyyat (Metafizik), Tarih-i Edyan (Dinler Tarihi), Ruhiyat (Psikoloji), Ä°çtimaiyat (Sosyoloji), Ahlâk, Felsefe Tarihi ve Ä°slâm Felsefesi Tarihi dersleri, bir önceki aÅŸamada olduÄŸuna benzer ÅŸekilde Edebiyat Fakültesi Felsefe Åžubesi ile müÅŸterek yapılan derslerdir.
​
Bir ara Dârülfîinûn EminliÄŸi de yapmış olan Ä°lahiyat Fakültesi hocalarından Ä°smayıl Hakkı BaltacıoÄŸlu’nun sonraki yıllarda bu kurumu tasvir ederken “bir nevi sosyoloji fakültesi” demesi ve “hayattan, tarihten tard ettiÄŸimiz [çıkarıp attığımız] softalığı Dârülfünûn’a sokmak zilletini kabul edemeyiz” gibi açıklamalarda bulunması bu açıdan manidar olmalıdır.
​
Fakültenin hoca kadrosu da derslerin mantığına uygun bir ÅŸekilde teÅŸekkül etmiÅŸtir; kadroda Ä°slâmî ilimlere ve Arapçaya üst düzeyde vukufu olan sadece üç medreseli hoca bulunmaktadır. Ä°zmirli Ä°smail Hakkı, Åžerefettin Yaltkaya ve Åževket Efendi. 1949 yılında açılan Ankara Ä°lahiyat Fakültesi’nde de hocalık yapacak olan muallim Yusuf Ziya Yörükan da kısmen bu gruba dahil edilebilir. Ahlâk dersi Avrupa’da eÄŸitim görmüÅŸ bir hocaya verilmiÅŸtir. Dinler tarihini bir yabancı hoca da okutacaktır. Medreseli olmamakla beraber Åžemseddin Günaltay Ä°slâm felsefesi ve Ä°slâm tarihi, Mehmet Ali Ayni Ä°slâm felsefesi ve Tasavvuf, Fuat Köprülü Ä°slâmî Türk edebiyatı ve Tasavvuf sahalarında çalışmalar yapmış, eserler vermiÅŸtir.
​
Fakülte’nin hoca kadrosunun aktif olarak katıldığı bir diÄŸer önemli Cumhuriyet projesi Türk Tarih Tezi çalışmalarıdır. Ä°zmirli Ä°smail Hakkı, Mehmet Ali Ayni, Åžemseddin Günaltay ve Yusuf Ziya Yörükan Türk Tarih Tezi’nin din, Ä°slâm-Türk felsefesi, Türk dini tarihi ve mezhepleri ve Tasavvuf sahasındaki ön raporlarını kaleme alan, ayrıca I. Türk Tarih Kongresi’ne katılıp tebliÄŸ sunan, müzakerelerde bulunan, netice itibariyle bu süreçleri bir ÅŸekilde destekleyip besleyen zevat arasındadır.
​
Kasım 1925-Åžubat 1933 tarihleri arasında 25 sayı yayınlanan Darülfünun Ä°lahiyat Fakültesi Mecmuası bu dönemden kalma en dikkate deÄŸer verim ve birikim olarak kabul edilebilir. Fakültenin ana yapısına ve mecmuanın Cumhuriyet ideolojisi ile bir ÅŸekilde uyum arama istikametindeki siyasetine uygun olarak dergide de Fıkıh, Tefsir, Hadis, Ahlâk, Tasavvuf gibi temel Ä°slâmî ilimlerden ziyade Ä°slâm tarihi, Din sosyolojisi-Antropoloji, Mezhepler tarihi, Ä°slâm felsefesi ve Kelâm konulan ağırlıktadır. Yirmi yıla yakın bir aradan sonra, 1952 yılında ilk sayısı neÅŸredilen Ankara Ä°lahiyat Fakültesi Dergisi bütün kuvvet ve zaaflarıyla bu çizgiyi sürdürme iddiasıyla çıkmıştır denebilir. Fakat çıkış yazısında buna dair bir temas olmadığı gibi dolaylı bir ima bile yoktur. Büyük bir ihtimalle buna iÅŸaret etmek, zayıf da olsa bir devamlılığı beyan etmek bile tehlikeli bulunmuÅŸ, bir yük olarak görülmüÅŸtür.
Dini Islah Beyannamesi
Camilere kiliseler gibi masa konulmasını ve mescitlere ayakkabı ile girilmesini, mabetlerde müzik çalınmasını, ibadet dilinin Türkçe olmasını gündeme getiren 1928 tarihli “Dini Islah Beyannamesi” bu Ä°lahiyat Fakültesi’nde hazırlanmıştır. Eldeki bilgilere göre Fakülte reis (dekan) vekili Fuat Köprülü ile Ä°smayıl Hakkı BaltacıoÄŸlu’nun hazırladığı bu beyanname müessese içinde daha görüÅŸülmeden görüÅŸülmüÅŸ ve imzalanmış gibi basına açıklandığı için akamete uÄŸramış ve gündemden kalkmıştır. Bununla beraber Ä°lahiyat Fakültesi’nde fakat ilahiyatçı olmayan iki hoca tarafından hazırlanmış bir metin olması bakımından mühimdir ve kurumun dinle, dinî yorumlarla irtibatının hiç deÄŸilse bir yönünü deÄŸerlendirip yorumlamada ve kurumun istikametini tayinde kaynak olarak kullanılabilir. Bir fikir vermesi açısından beyannameden birkaç paragrafı iktibas ediyoruz:
​
“Bu ıslahat için encümenimizin tasavvur ettiÄŸi tedbirler ÅŸunlardır:
Evvelen ibadetin ÅŸeklinde: Mabetlerimiz temiz, muntazam, kâbil-i ziyaret ve kâbil-i iskân [ziyarete ve oturmaya elveriÅŸli] bir hale getirilmelidir. Mabetlerde sıralar, elbiselikler temin edilmeli ve temiz ayakkabılarla mabetlere girilmesi terviç edilmelidir. Bu, dinî ıslahatın ibadete ait olan sıhhî ÅŸartıdır.
Saniyen ibadetin dilinde: Ä°badet lisanı Türkçe olmalıdır. Ayetlerin, duaların, hutbelerin Türkçe ÅŸekilleri kabul ve istimal edilmelidir. Bunlar yalnız hafızanın sermayesi olarak deÄŸil mektub ve muharrer [yazdı] olarak dahi istimal edilebilmelidir ve mabetlerde bu esasta teÅŸkilat yapılmalıdır.
Sâlisen ibadetin sıfatında: Ä°badetlerin son derece bediî, müheyyiç [heyecan verici], derunî bir ÅŸekilde yapılması temin edilmelidir. Bunun için usul[ü] dairesinde teganniye müstaid müezzinler, imamlar yetiÅŸtirmek lazımdır. Ayrıca mabetlere musiki aletlerinin kabulü dahi lazım gelir. Mabetlerde Ä°lâhî mahiyetinde asri ve enstrümental musikiye katî ihtiyaç vardır.
​
Râbi'an ibadetin fikriyatında: Hutbelerin matbu ÅŸekilleri kâfi deÄŸildir. Hitabet kıraattan [okumaktan] ayrı bir ÅŸeydir. Hutbelerde mühim olan mahiyet doÄŸrudan doÄŸruya ilmî yahut Ä°ktisadî fikirler deÄŸil, doÄŸrudan doÄŸruya dinî olan kıymetler ve muâkalelerdir [aklileÅŸtirme tarzı, akıl yürütme biçimidir].”
Din Eğitimi El Kitabı'ndan (Grafiker: 2017) kısaltılarak alınmıştır.
Bu raporun basında çıkması dindar halkın ilahiyat fakültesine karşı olan yüksek ilgisini tamamen kesmiÅŸ ve ilahiyat fakültesinin sonunu hazırlamıştır. Dönemin hükümeti bu raporun halkın üzerinde ÅŸok etkisi yarattığını anlayınca bu rapordan haberinin olmadığını bildirerek komisyonu laÄŸvetmiÅŸtir.
​