top of page
Türkiye’de Modern OluÅŸumları
Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı'nın Sosyal TeÅŸekküller, Geleneksel Dini-Kültürel OluÅŸumlar ve Yeni Dini YöneliÅŸler. (Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı:2018) adlı raporundan kısaltılarak alınmıştır. Ara BaÅŸlıklar bize ait...
​
Kur'an Ä°slam’ı Söylemi
A.Bayindir.jpg
Abdülaziz Bayındır

BaÅŸlangıçta Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı bünyesinde görev almış olan Bayındır önce geleneksel itikadi ve ameli anlayışı eleÅŸtirip geniÅŸ Sünni baÄŸlam içinde kalarak baÅŸka mezhepler ve görüÅŸler arasında tercih etme ÅŸeklindeki yaklaşımı benimsemiÅŸtir. Özellikle akademi çevrelerinde yaygın olan bu hakim dini anlayışı da zamanla terk eden Bayındır, daha delil (özellikle hadis) vurgulu modern ıslahçı yaklaşıma yönelmiÅŸ, modern Hanbelilik, Selefilik ve nihayet ayet-hadis temelli bir dini anlayış inÅŸa etmenin Ä°slam tarihindeki en önemli ismi olan Ä°bn Hazm'dan etkilenmiÅŸtir.

​

Tasavvuf Karşıtlığı

Bu evrede Bayındır'ın yazılarında ve söyleminde daha çok tarikatların dini anlayışlarına yönelik ağır eleÅŸtirilerin yer aldığı görülmektedir. Hatta tarikatlarla mücadele etmeyi adeta kendisine bir misyon olarak seçtiÄŸi söylenebilir. Burada modern ıslahçı selefiliÄŸin tarikatlara karşı kullandığı ÅŸirk suçlaması Bayındır'ın bu evrede baÅŸlayıp hâlâ sürdürdüÄŸü en temel söylemidir. Hurafe ve bidatlerle savaÅŸma adına tarikatların pek çok uygulamasına sert eleÅŸtiriler getiren Bayındır'ın bu aÅŸamada akademi ve yeni Ä°slam anlayışlarının hakim olduÄŸu çevrelerden çok ayrıldığını söylemek zordur.

​

Din Anlayışı

Ancak Bayındır'ın bu dönemdeki fikirlerini de ciddi anlamda deÄŸiÅŸtirdiÄŸi ve son yıllarda Türkiye'de gittikçe daha fazla dile getirilen tamamıyla yeni bir dini anlayışı benimsediÄŸini görüyoruz. Bu yeni dini anlayış Kur'an-ı Kerim'i yegâne kaynak yapıp tüm dini anlayışı bu kaynağı esas alarak yeniden okumak ve yapılandırmak ÅŸeklinde tanımlanabilir. Bu anlayışın modern ıslahçı selefilik anlayışından beslendiÄŸini söyleyebiliriz. Ancak önemli bir fark selefilik Kur'an ayetlerini rivayet malzemesi ışığında anlarken ''Kur'an Ä°slâmı" önerenler Kur'an'ın ayetlerini kendilerince okuyarak bir bilgi, anlayış ve amel üretmek istemektedirler. Bayındır'ın da mensup olduÄŸu bu anlayışa aşırı selefilik adını vermeyi haklı kılan ÅŸu özelliklerdir:

  1. Kur'an ayetlerini tıpkı selefilerin hadisleri okuduÄŸu gibi zahiri okumaya tabi tutar. Bayındır bu konuda o kadar ileri gitmiÅŸtir ki, Kur'an ayetlerine tefsirlerde ve gelenekte olmayan manaları vermiÅŸ, hatta bu amaçla klasik eserlerde, özellikle sözlüklerde mevcut bazı bilgileri aşırı yoruma tabi tutup olduÄŸundan baÅŸka ÅŸekilde algılamıştır.

  2. Kur'ancılar, Kur'an'ın geleneksel mezhep ve meÅŸreplerce yanlış anlaşıldığını iddia ederler. Nitekim Bayındır; kelam, fıkıh ve fıkıh usulü gibi ilimlerle iÅŸtigal etmenin boÅŸ, beyhude bir çaba olduÄŸunu söyleyerek ulemanın bu ilimlerle Kur'an'ı çarpıttığını ileri sürmektedir.

 

DiÄŸer yandan Kur'ancılar kullandıkları yöntem açısından selefilikten beslenseler de Kur'an'a yükledikleri anlam ve rol açısından selefiliÄŸin tam zıddı bir yaklaşımı benimsemiÅŸlerdir. Zira selefiler hadisler olmaksızın Kur’an'ın anlaşılmayacağını kabul ederler. Kur'ancılar ise kendi anladıkları anlam ile uyumlu olduÄŸu takdirde hadise yer verip bunun dışında hadisi Kur'an'ı anlamak için bir zorunlu ÅŸart olarak kabul etmezler. Bayındır'a göre, Kur'ân tek kaynaktır. Sünnet ise Peygamberimizin Kur'an'dan çıkardığı hükümlerden ibarettir.

​

Bayındır'ın Kur'an’ı yeniden okuyup kimsenin anlamadığı anlamlar çıkarma tutkusu onu genel olarak kabul edilen Ä°slami hükümleri Ehli Sünnet ilim çevrelerinde emsali görülmemiÅŸ bir biçimde yorumlamaya sevk etmiÅŸtir.

​

Dinî geleneÄŸi, mezhepleri ve geleneksel dinî-kültürel yapıları sert bir ÅŸekilde eleÅŸtiren Bayındır, kendi kullandığı yöntemin en doÄŸru yöntem olduÄŸunu iddia etmekte ve geleneksel dinî anlayışı "uydurulmuÅŸ din” olarak yaftalamaktadır. Öte yandan mezhepleri reddetmekte, tarikatları ise ÅŸirk unsuru olarak görmektedir.

​

Faaliyetleri

Kendi görüÅŸlerini yaymak için 1993 yılında kurduÄŸu Süleymaniye Vakfı, faaliyetlerinin merkezini oluÅŸturmaktadır. Vakıfta ilahiyat fakültesi öÄŸrencilerinin katıldığı programlar ve dersler dikkat çekmektedir.

​

Vakfın internet siteleri, görsel ve yazılı yayınları bulunmaktadır. On bir ayrı dilde yayın yapan internet siteleri vasıtasıyla görüÅŸlerini bütün dünyaya duyurmaya çalışmaktadırlar.

Süleymaniye Vakfı; Hilal TV, üç ayda bir çıkarılan "Kitap ve Hikmet Dergisi" internet üzerinden yayın yapan Fıtrat TV ve Radyo Fıtrat aracılığıyla görüÅŸlerini yaymaktadır.

​

E.Ozkan.jpg
Ercümend Özkan ve Ä°ktibas Dergisi

Ä°slami faaliyetlerle ilgisi, dönemin Ä°slami dergileri ve yazarları ile kurduÄŸu temaslarla baÅŸladı. Bu dönemde Türkiye’deki geleneksel din anlayışına ve Müslümanların uzlaÅŸmacı tutumlarına ciddi eleÅŸtiriler getiren Hizbu't Tahrir ile tanıştıktan üç yıl sonra Türkiye yapılanmasında 1967 yılına kadar liderlik yaptı. Hizbu't Tahrir mensuplarıyla, Sünnete yaklaşımı ve Hilafet devletinin merkezi olarak Türkiye gibi büyük bir ülke deÄŸil de Ürdün'ün seçilmesi konularında ihtilafa düÅŸtü ve bu çevreden ayrıldı.

​

1980 Ä°htilali'nin doÄŸurduÄŸu havanın da etkisiyle bu kez farklı bir çalışma tarzına yöneldi ve 1981 yılında Ä°ktibas Dergisi’ni çıkarmaya baÅŸladı. Özkan'ın, 1995 yılında vefatının ardından da bu dergi onun görüÅŸlerinin sürdürüldüÄŸü bir mecra olmuÅŸtur.

​

Kur’an Ä°slamı

Özkan'a göre Kur'an'ı okuyan herkes kendi kapasitesine göre anlayabilir. Onu anlamak için herhangi bir aracıya ihtiyaç yoktur. Ä°ktibas çizgisi bu anlayışları doÄŸrultusunda Kur'an’ın geleneksel birikimden bağımsız olarak anlaşılması gerektiÄŸini benimsemektedir.

​

Ä°ktibas Dergisi çizgisinde olanlar, günümüzde Ä°slâm'ın, Allah'ın Resulüne indirdiÄŸi gibi olmaktan yer yer uzaklaÅŸtırıldığını düÅŸünmektedirler. Bu doÄŸrultuda geleneksel anlayışta ortaya çıktığını iddia ettikleri sapmaların önlenmesini hedeflerinden biri olarak sunmaktadırlar. Bunu gerçekleÅŸtirmenin tek yolunun ise Kur'an'ı ilk ve baÅŸta gelen kaynak kabul etmek ve rivayetleri Kur'an süzgecinden geçirerek ayıklamak olduÄŸunu söylemektedirler.

​

Dinin kaynağının evvelemirde sadece Kur'an olduÄŸunu söyleyen bu çizgi, daha sonra gelen mensupları tarafından dinin kaynağının birden binlere çıkarıldığını iddia etmektedir. GeleneÄŸin, hadis adı altında Kur'an'a alternatif bir kaynak oluÅŸturduÄŸunu söylemektedir.

​

Özkan ve Ä°ktibas, tasavvufu Ä°slami bir oluÅŸum olarak deÄŸil de farklı bir din olarak görmekte, hatta Batı'nın tasavvufla Ä°slam'dan intikam aldığını düÅŸünmektedir.

​

Haksöz/Özgürder

Haksöz Dergisi, 1991 yılında, dönemin din politikalarına ve bu politika doÄŸrultusunda din adamı yetiÅŸtirmek üzere kurulu olan eÄŸitim sistemine karşı olan bir grup Ä°lahiyat Fakülteli genç tarafından çıkarılmaya baÅŸlanmıştır.

​

Kendilerini, 1991 yılından bugüne Ä°stanbul merkezli olarak yayınlanan aylık dergi ve aynı adla anılan “Ä°slami Siyasal ve Usulî Uyanış" hareketi olarak tanımlamaktadırlar. Haksöz Dergisi, kendisini çaÄŸdaÅŸ Ä°slâmî ihya ve öze dönüÅŸ hareketinin bir parçası olarak görmekte ve metodolojik olarak Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Seyyid Kutup, Ali Åžeriati, ReÅŸid Rıza, Muhammed Ä°kbal gibi kiÅŸilerin izinden gittiÄŸini belirtmektedir.

​

Haksöz Dergisi ile aynı çizgide olan Özgür-Der ise 1999 yılında kurulmuÅŸtur. Bu oluÅŸum kendisini sıradan bir STK olarak deÄŸil de "Ä°slami kimlik ve ilkeler etrafında sürdürülen bir mücadele platformu" olarak tanımlamaktadır. Bu sebeple de bu oluÅŸum, Kur’anî temelde kapsamlı bir toplumsal deÄŸiÅŸimi önceleyip kurulu düzene bütüncül bir muhalif tutumla karşı çıkan bir düÅŸünce ve eylem çizgisini savunduÄŸunu deklare etmektedir.

​

Bu yapıya göre Ä°slam'da eylemsiz iman yoktur. Yapı mensupları, Kur'anî anlamda imanın, salt bilmek olmadığı, amelle bütünleÅŸtiÄŸi, iman ve amelin ayrı ayrı iki alan olmadığını ifade etmektedirler.

​

Haksöz, modernist ve gelenekçi Ä°slam anlayışı ile çatışır ve bunları Ä°slam'dan çaÄŸdaÅŸ ve kadim iki sapma olarak görür. Gerek modern gerekse geleneksel Ä°slâmî ıstılahın ıslah edilmesi ve Kuran merkezli bir metodoloji ve ontoloji ile tecdide tabi tutulmasını savunur.

​

Kur'an'ın herkesin anlayabileceği bir kitap olduğunu vurgulayan bu oluşum, Kur'an meali okumaya teşvik etmektedir. Bununla birlikte bazı ayetlerin anlaşılmasında ilmi alt yapının olması gerektiğini vurgulayarak bu gibi yerlerde sadece meal okumakla yetinilmemesi gerektiğini de ifade etmektedir.

OluÅŸumun önde gelen isimlerinden Hamza Türkmen, Seyyid Kutup çizgisinde hareket ettiklerini ifade etmektedir. Bu doÄŸrultuda Batı’nın, ümmet anlayışını ortadan kaldırıp ulus haritaları ve yapay toplumlar çizdiÄŸini ve Müslümanların birliktelik baÄŸlarını kopardığını söylemektedir.

​

Faaliyetleri

Özgür-Der'in Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde kurmuÅŸ olduÄŸu ÅŸubeleri konferans, öÄŸrenci buluÅŸmaları, eÄŸitim vb. faaliyetler yürütmektedir. ÖÄŸrencilerin katılımını artırma gayesiyle piknik, kahvaltı, gençlik kampları vb. faaliyetlerin yanı sıra kış döneminde alternatif eÄŸitim çalışmaları adı altında seminer programları düzenlemektedirler.

M.Ä°slamoÄŸlu.png
Mustafa Ä°slamoÄŸlu

Mustafa Ä°slamoÄŸlu itikadi konularda birtakım farklı yaklaşımları dile getirmektedir. Kadere imanın Kur’an’da yer almadığını söyleyerek bunu "çıkıntı iman maddesi" olarak nitelemektedir. Ä°tikadi mezheplerle ilgili olarak ise "Müslümanın itikatta mezhebi olmaz... Ehli sünnet de Åžia da siyasi mezheptir. Ehli sünnet pür siyasi bir mezheptir, dinle falan da alakası yoktur." demektedir

Hadisler, sünnet ve sünnetin kaynaklığı konusunda farklı yaklaşımlara sahip olan Ä°slamoÄŸlu hadislerle ilgili olarak ÅŸu ifadelere yer vermektedir:

"Hadislerin hatırı sayılır bir kısmı uydurulmuÅŸtu. Uydurma hadislerle taşınan bir "din"vardı. Bu uydurulan din idi.” 

​

Seksenli yıllardan beri çeÅŸitli yazıları, konferansları ve kitaplarıyla tanınmaya baÅŸlayan Ä°slamoÄŸlu'nun, ilerleyen yıllar boyunca görüÅŸlerinde, düÅŸüncesinde, söylemlerinde, dil ve üslubunda farklılaÅŸmalar dikkat çekmektedir. Son yıllardaki sözlü ve yazılı faaliyetlerine bakıldığında onun Kur'an ağırlıklı bir söyleme evrildiÄŸi, hadis, sünnet ve geleneÄŸi öteleyen, örseleyen bir yaklaşımla öne çıktığı görülür.

​​

Ä°slamoÄŸlu, 1400 yıllık Ä°slam geleneÄŸine aykırı düÅŸen birtakım ÅŸaz görüÅŸlere sahiptir. Özellikle itikadi konular yanında hadis ve sünnete yönelik farklı yaklaşımları öne çıkmaktadır. Bu görüÅŸlerini yaymak için basılı ve görüntülü yayınlar yanında sosyal medyayı da etkin bir ÅŸekilde kullanan Ä°slamoÄŸlu zaman zaman bazı sahabe ve büyük alimler hakkında ağır ithamlarda bulunmakta, ötekileÅŸtirici, istihza edici, tahfif ve tahkir edici bir dil ve üslup kullanmaktadır. Bilhassa indirilen Din, Uydurulan Din" ÅŸeklindeki söylemiyle zımnen milyonları “uydurma bir din"e tabi olmakla suçlamaktadır.

​

Faaliyetleri

  • Konferanslar,

  • Basılı yayınları (onlarca kitap), Ders, hutbe ve diÄŸer videolarını içeren görüntülü yayınları.

  • Hilal TV

  • Kur'anî Hayat Dergisi

  • Ä°nternet portalı: http://www.mustafaislamoglu.com/

  • Yardımeli DerneÄŸi  

  • Akabe EÄŸitim ve Kültür Vakfı

​

M.Okuyan.jpg
Mehmet Okuyan

Geleneksel din anlayışının Kur'an'dan uzaklaÅŸtırdığı tezini savunan Okuyan, bu noktada tek de kalsa doÄŸrunun kendi söylediÄŸi olduÄŸuna kesin olarak inanmaktadır. Bu hususta Hz. Ä°brahim'in tek başına ümmet olduÄŸu (Nahl 16/120) ve yeryüzündekilerin çoÄŸuna uymanın hak yoldan uzaklaÅŸtırdığı (Enam 16) ayetlerini baÄŸlamından kopararak delil olarak kullanmaktadır.  

​

Hadislerin Kur'an'a arz edilerek ayıklanması gerektiÄŸini söyleyen Okuyan, bu görüÅŸüne delil olarak "size benden bir söz geldiÄŸinde bunu Allah'ın kitabına arz edin. EÄŸer ona uygunsa onu ben söylemiÅŸimdir ama ona muhalif ise onu ben söylememiÅŸimdir" uydurma rivayetini kullanabilmektedir.

​

Faaliyetleri

Ä°lahiyat Fakültesinde ÖÄŸretim üyesi olarak görev yapan Okuyan fakültede tefsir alanıyla ilgili dersler vermekte, yurt içi ve yurt dışında sıklıkla konferanslar düzenlemekte ve baÅŸta Hilal TV olmak üzere çeÅŸitli kanallarda programlara katılmaktadır. Bu konferans ve TV programları sosyal medya aracılığıyla da yayınlanmaktadır.

Selefi Söylem

Selefi ve radikal eÄŸilim taşıyanların önemli bir bölümü, OrtadoÄŸu'da eÄŸitim almışlardır. Ağırlıklı olarak Suudi Arabistan ve Körfez bölgesinde yetiÅŸmiÅŸ ilim adamlarının görüÅŸlerinin etkisindedirler.

Akidede selefi olarak nitelenen çizgiyi benimsemiÅŸlerdir. Kelam geleneÄŸi ile mesafelidirler. BirçoÄŸunda belirgin bir tasavvuf karşıtlığı gözlemlenmektedir.

​

Nasların lafzî anlamını öne çıkaran, katı bir bidat karşıtlığı vurgusu dikkat ekmektedir. Bu baÄŸlamda fıkıh geleneÄŸiyle kurulan iliÅŸki ÅŸahıslara ve gruplara göre farklılık arz etmektedir.

​

Tekfir konusunda kimileri ihtiyatlı bir dil kullanarak tekfiri fikir ve tutumlara hasredip ÅŸahısları tekfir etmekten kaçınırken, kimileri bu konuda daha sert ve dışlayıcı davranmıştır.

​

Selefi çizgiden olanların bir kısmı itikat ve ibadetle ilgili konuları öne çıkarırken (Abdullah Yolcu, Yarpûzî), önemli bir kısmında ise demokrasi, laiklik ve rejim karşıtlığı söylemi daha belirgindir. Öte yandan diÄŸer bir kısmının (Halis Bayancuk) söylemi de ÅŸiddete evrilmeye müsait bir durum arz etmektedir.

A.Yolcu.jpg
Abdullah Yolcu

1958 yılında Kerkük'te doÄŸmuÅŸtur. Ä°lk ilim tahsilini memleketindeki hocalarda yapmıştır. Daha sonra Abdullah b. Abdulaziz b. Baz gibi Selefi/Vehhabî anlayışta olan âlimlerden ders almıştır. Akidede Hanbeli-Selefilik çizgisinde olan, temel inanç esasları ve tartışmalı konular üzerinde konuÅŸup yazan ve davetçi vasfıyla tanınmak isteyen birisidir.  

​

EÅŸari ve Maturidi'nin Ehli Sünnet olduklarını ama dört mezhep imamına muhalefet etmeleri nedeniyle ve'l cemaat kavramına uzak olan Ehli Sünnet'ten olduklarını iddia etmektedir.

Dört mezhep imamının esas olduÄŸu vurgusu yapan ve genel anlamda aşırı ve sert söylemleri olmayan Yolcu, VehhabiliÄŸe ve DEAÅž'a karşı tutumuyla bilinmektedir. Bundan dolayı tekfirci ve Harici kimlikleriyle bilinen çevreler tarafından tepki ve eleÅŸtiri oklarına hedef olmaktadır.

​

Ilımlı bir Selefi izlenimi veren ve ilmi metotlara göre açıklamalar yapmaya çalışan Yolcu, bazen aşırılığa kaçan ifadeler ve yaklaşımlar sergilemektedir.  

​

Faaliyetleri

Guraba Yayınevi ve Guraba-Der adlı derneÄŸin kurucusudur. CaÄŸaloÄŸlu'nda kurduÄŸu söz konusu dernekte haftada dört gün programlar yapmaktadır. Ä°nternet üzerinden de hem ders vererek hem de gelen soruları cevaplayarak çalışmalarını sürdürmektedir. Halen kurucusu olduÄŸu Kuveyt merkezli "Müslüman Alimler BirliÄŸi" Konsey Üyesi ve Türkiye Temsilcisi konumundadır.  

A.Kuytul.jpg
Alparslan Kuytul

Çukurova Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Ä°nÅŸaat MühendisliÄŸi Bölümünden 1988 yılında mezun oldu. 1992'de Mısır'ın Ezher Üniversitesi Ä°slam Hukuku Fakültesine baÅŸladı. 1997'de mezun olduktan sonra Türkiye'ye döndü.  

​

Kuytul, kendi çizgisini Rabbani ve tevhîdî bir hareket olarak nitelemekte, ders, konferans, video ve köÅŸe yazılarında sürekli bu anlayışı vurgulamaktadır. Bundan hareketle demokrasi, anayasa, kanun ve laiklik gibi yönetim ÅŸekil ve rejimlerini reddetmekte; ümmetin bu konularda sapıklığa düÅŸtüÄŸünü iddia etmektedir.  

​

Kuytul'un, devlet karşıtlığı söylemi darbecileri ve FETÖ’yü savunmaya, bunun yanında birçok milli meselede Türkiye düÅŸmanlarını tercih etmeye kadar ulaÅŸmıştır. Öte yandan FETÖ elebaşına benzer ÅŸekilde Hz. Peygamberin adını istismar ederek onun kendi mitinglerine katıldığını iddia etme noktasına gelmiÅŸtir.

​

Faaliyetleri

Furkan Vakfı'nın birçok il ve ilçede ÅŸubeleri vardır. Kuytul, her cuma akÅŸamı vakıf merkezinde baÅŸta tefsir olmak üzere farklı konularda sohbetler yapmakta, talebelerine Hadis, Siyer, Fıkıh, Usûl, Arapça yanında; OrtadoÄŸu GerçeÄŸi, BeÅŸeri Ä°deolojiler, ÇaÄŸdaÅŸ Kavramlar ve Dünya Siyaseti gibi dersler vermektedir. Bu derslerin birçoÄŸu www.furkanvakfi.net adresinde bulunmaktadır.

​

Yapı tarafından 2011 yılında "Furkan Nesli Öncü Nesil" Dergisi çıkarılmaya baÅŸlamış olup, Kuytul bu derginin baÅŸyazarlığını yapmaktadır. O, yurtiçi ve yurtdışında halka açık konferanslar düzenleyerek görüÅŸlerini yaymaya çalışmaktadır. Ayrıca Kuytul, üniversiteli gençlerle söyleÅŸi, kitabevi sohbetleri, Skype üzerinden dersler, mitingler, Ramazan ayında iftar programları ve Ramazan sohbetleri düzenlemektedir.

H.Bayancuk.jpg
Halis Bayancuk (Ebu Hanzala)

Ebu Hanzala künyesiyle bilinen Halis Bayancuk, 1984 yılında Diyarbakır'da doÄŸdu. Türkiye'deki Hizbullah Örgütü'nün ileri gelen isimlerinden olan Hacı Bayancuk'un oÄŸludur. Diyarbakır Ä°mam Hatip Lisesi'ni bitirdikten sonra Mısır'a gitmiÅŸtir.

​

Din-devlet iliÅŸkisini itikadı bir mesele gibi ele alır. Dinî/ÅŸerî bir yönetimin zorunluluÄŸuna ve bunun da bir halife önderliÄŸinde olması gerektiÄŸine inanır. Bunun dışındaki yönetim biçimleri ona göre tâÄŸuttur, tevhide aykırıdır ve ÅŸirktir. Zira hüküm sahibi Allah'tır. 

​

Demokrasiyi, Yahudilik, Budizm vb. gibi bir din olarak nitelendirir. Onun, Ä°slam dinini inanç, ibadet, ahlak ve muamelat olmak üzere bir bütün olarak algıladığı görülür. Buna dayalı olarak "Hilafet" ve "Ä°slam Devleti" anlayışını bir iman esası ya da farz ibadetler gibi telakki ettiÄŸi anlaşılmaktadır. Bu düÅŸüncesinden hareketle bütün farklı yönetim ÅŸekillerini küfür ilan etmekte, demokrasiyi din; oy vermeyi de demokrasinin ibadeti olarak görmektedir. Ona göre demokrasi küfür ise buna rıza göstermek de küfrü gerektirmektedir.

​

Kendisini bir örgüt üyesi olarak kabul etmemesine raÄŸmen el-Kaide, DEAÅž gibi terör örgütlerinin üyesi olmaktan ve onlara eleman kazandırmaktan dolayı birçok kez gözaltına alınmış olup, son olarak müebbet hapisle yargılandığı basından öÄŸrenilmektedir.

​

Faaliyetleri

Açtıkları mescitler ve 'Ribat' adlı "Sıbyan Mektepleri" aylık çıkardıkları Tehvid Dergisi ve Ankara-Etimesgut’ta bulunan binası gruba eleman kazandırmak ve çocukları eÄŸitmek konusunda önemli bir yer tutar.

​

Ä°nternet ortamında video kayıtları ve sokak röportajları yoluyla propaganda yapmak da Bayancuk ve taraftarlarının faaliyetleri arasındadır.

Kul_Sadi_Yuksel.jpg
Kul Sadi Yüksel

1957 yılında MuÅŸ'un Varto ilçesinde doÄŸdu. 1980’de Konya Selçuk EÄŸitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nden mezun oldu.  

​

Katı derecede selefi bir anlayışa sahip olduÄŸu görülen Yüksel'in kimi görüÅŸleri radikal eÄŸilimlere sıcak baktığı izlenimi uyandırmaktadır. Bazen de tekfir söylemine baÅŸvurmaktadır.

Yüksel, mevcut Müslüman ülkelerdeki yönetimleri taÄŸut ve ÅŸirk düzeni olarak nitelemektedir. Yükselin zihninde beliren devlet ÅŸablonunda devlet reisi imam veya emir olacaktır. Ä°mam veya emir tüm Müslümanların başı olarak, etrafında bir araya gelinmiÅŸ olacak, emir ÅŸurasıyla, gerekli olan diÄŸer müesseseleriyle bu görevi devam ettirecektir.  

​

Yüksel’e göre Ä°slam dini, yoruma gitmeksizin Allah ve Resulünün buyurduklarıdır. Bu anlayışın sonucu olarak icmaı, kıyası ve içtihadı ÅŸeri deliller olarak görmemektedir.

​

Faaliyetleri

Bazı mahallî gazete ve dergilerde ÅŸiir, hikâye ve makaleleri yayınlanmıştır. Halka açık dersler yapmasının yanında dini konferanslar vermekte; yazı, makale ve konferanslarını daha sonra kitap ve kitapçıklar halinde bastırarak görüÅŸlerini yaymaya çalışmaktadır.

M.Balcioglu.jpg
Mehmet Balcıoğlu (Ebu Said Yarpuzi)

Antalya'nın Yarpuz köyüne nispetle Yarpuzi diye nisbe kullanan bu zat, akidede Hanbeli-Selefi söylemiyle öne çıkmaktadır.  

​

EÅŸari ve Maturidi kelamını bidatçılıkla suçlayarak tek doÄŸru çizginin kendi savundukları yol olduÄŸunu belirten Yarpuzi, DEAÅž gibi tekfircileri de eleÅŸtirmektedir.  

​

Dini konularda Selefi çizgiye uygun olarak sadece nasslarla yetinmek gerektiÄŸini belirten Yarpuzi, tekfir, tevhid gibi konularda Suud ve Körfez ulemasının yaklaşımlarını aksettirmektedir.

​

Selefilik akımı mensuplarının gündeme taşıdıkları, namaz kılmayanların, tevessülde bulunanların, tasavvuf ehlinin, Allah'ın semada olduÄŸunu kabul etmeyenlerin ve Åžiîlerin tekfir edilmesi konularını ele alan Yarpuzi, bu kesimlerin kategorik olarak tekfirinden kaçınılması gerektiÄŸini ifade etmektedir. 

​

Faaliyetleri

Küçük çaplı dernek faaliyetleriyle tanınan Ebu Said Yarpuzi'nin internet paylaşımları dışında süreli veya görsel yayınları bilinmemektedir. Genelde sohbet tarzı toplantılarla insanları etrafında toplamaya çalışmaktadır.

Gelenekçi Söylem

Nurettin Yıldız ve Ä°hsan Åženocak hatip ve davetçi yönleri ile öne çıkmaktadırlar.  

Ä°hsan Åženocak kendisini Ehli Sünnetin savunucusu olarak lanse etmekte, genel kabul dışındaki görüÅŸ ve düÅŸünceleri ağır bir dille eleÅŸtirmektedir.

​

Ä°hsan Åženocak ve Nurettin Yıldız'ın ciddi bir genç müntesip kitlesine sahip oldukları görülmekte, öte yandan Åženocak'ın özellikle sloganik ve tematik bazı cümlelerle takipçi ve dinleyicilerini etkilediÄŸi anlaşılmaktadır. Söylemlerinin ortak noktalarından biri de Ä°lahiyat karşıtlığıdır.

​

Nurettin Yıldız ve Ä°hsan Åženocak'ın özellikle konuÅŸmalarında dinî hassasiyetleri gündeme getirirken kullandığı üslubun kimi zaman maksadını aÅŸan ifadeler, hoÅŸ olmayan ayrıntılı tasvirler içerdiÄŸi görülmektedir. Öte yandan bu iki isim de özellikle kadın, cinsellik ve aile gibi konularda toplum tarafından yadırganabilecek söylemlere sahiptir. Åžahımerdan Sarı ise önceki iki isme göre daha mutedil konuÅŸmaları ile dikkat çekmektedir.

i.senocak.jpg
Ä°hsan Åženocak

1999'da Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Okul yıllarında klasik usulde Ä°slâmî ilimler okudu. 2002'de Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı Ä°stanbul Haseki EÄŸitim Merkezi'ni bitirdi. 2004 yılında OMÜ Ä°lahiyat Fakültesi Ä°slâm Hukuku Anabilim Dalında doktor oldu.  

​

Åženocak, kendisini "Ehli Sünnet savunucusu" olarak görmekte ve gelenekte yaygın kabul gören görüÅŸler dışındaki farklı dinî görüÅŸ ve düÅŸünceleri genellikle oryantalizme hizmet olarak sunmakta ve bazı muhaliflerini "oryantalizmin uÅŸağı” olarak nitelemektedir. Bazı konuÅŸmalarında toplum tarafından yadırganabilecek bir üslup kullandığı gözlemlenmektedir.

​

Åženocak, karma eÄŸitimi zinaya yaklaÅŸtıran bir yol olarak görmekte; otobüse, tramvaya kadın-erkek binilmesini de bu türden davranışlar olarak zikretmektedir. Bunun yanı sıra Ä°slâmî bir çalışma olsa bile kadınların erkekler ile aynı mekânda çalışamayacağını ileri sürmektedir.

​

Dinî konularda konuÅŸurken gençleri heyecana getirici, kışkırtıcı ifadeler kullandığı müÅŸahede edilmektedir.

​

Faaliyetleri

Åženocak, 1996 yılında Yedibeyza Dergisi'ni neÅŸretti. 2005-2010 yılları arasında yayınlanan Ä°nkiÅŸaf Dergisi'nin Genel Yayın YönetmenliÄŸini yaptı. Milli Gazete ve Yeni Åžafak’ta müstear isimle yazılar yazdı.  

​

Åženocak, eÄŸitim faaliyetlerini Samsun'da kurduÄŸu ve pek çok ilde de ÅŸubesi bulunan Ä°FAM (Ä°lmi ve Fikri AraÅŸtırmalar Merkezi) aracılığıyla yerine getirmektedir. Bu dernekte özellikle Ä°lahiyat Fakülteleri öÄŸrencilerine yönelik programlar uygulamaktadır. Bu programlarda Ä°lahiyat Fakültelerinde görev alan hocalara karşı son derece sert, eleÅŸtirel bir tutum sergilenmektedir.

​

Öte yandan Hüküm Dergisi ve Arapça yayınlanan el-Mecelletü'l Hamidiyye” dergisi de Åženocak'ın görüÅŸlerini yaymak için kullandığı neÅŸriyattandır.

N.Yildiz.jpg
Nureddin Yıldız

Marmara Üniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi'nde bir dönem eÄŸitim gördükten sonra Mekke Ümmü'l Kurâ Üniversitesine geçiÅŸ yaptı. Burada Usuli Fıkıh bölümünü bitirdi.

​

Yıldız, yeni fikirler ortaya koymaktan ziyade bir davetçi ve hatip rolüyle kendisini sunmaktadır. Dinde reforma karşı olduÄŸunu açıkça ifade etmektedir.

​

Kendi ifadesine göre, geçmiÅŸ yüzyılda yaÅŸamış olan Hasan el-Bennâ ve Seyyid Kutub gibi isimleri örnek almaktadır.

​

Laiklik, liberalizm, kapitalizm ve sosyalizm gibi birtakım felsefi akımları ve ideolojileri dinî gerekçelerle eleÅŸtirmektedir.  

​

Gelenek vurgusundaki abartıya bir örnek olmak üzere Yıldız, hadis rivayetlerini mutlaklaÅŸtıran ve bunların bir kısmının sübut veya delâlet yönüyle zannî olabileceÄŸini göz ardı etmektedir. O, hadislerdeki bilgileri kabul etmeyi bir iman meselesi olarak görmektedir. Ayrıca o, her asır ve her coÄŸrafyadaki Ä°slam'ın, Asrı saadet Medine'sindeki Ä°slam'la aynı olması gerektiÄŸini ileri sürmektedir.

 

Müslüman toplumlarda, bölge ve örf ayrımına baÄŸlı farklılıklar bulunabilmesini de meÅŸru saymamaktadır.

​

Ona göre, cemaat Allah'ın bir emridir. Cemaatten kasıt ise başında Halifenin bulunduÄŸu ve bütün Müslümanları kuÅŸatan bir birliktir. Ümmet kavramı dinden bir parçadır, dolayısıyla iman meselesidir.  

Yıldız'ın, ilahiyat fakültelerini yoÄŸun ÅŸekilde eleÅŸtirdiÄŸi de görülmektedir. Ona göre özellikle kızların, çarÅŸaf giyerek bile olsa bu fakültelerde okumaları caiz deÄŸildir. Bu görüÅŸüne gerekçe olarak, söz konusu fakültelerde din ilimlerinin kendisinin deÄŸil felsefesinin okutulması, hadislere gereken deÄŸerin verilmemesi ve karma eÄŸitimin yapılmasını göstermektedir.

​

Yıldız'ın deÄŸiÅŸik alanlardaki dinî hassasiyetleri gündeme getirirken seçtiÄŸi üslubun kimi zaman; maksadını aÅŸan ifadeler, hoÅŸ olmayan ayrıntılı tasvirler, zihinleri bulandırabilecek örneklemeler, ÅŸuuraltını hareketlendirmeye dönük nitelemeler içerdiÄŸi ve bu nedenle özellikle kadın, cinsellik ve aile gibi konularda suiistimale açık söylemlere sahip olduÄŸu da söylenebilir.

​

Faaliyetler

Senabil Hizmet ve Kültür Vakfı baÅŸta olmak üzere birçok sivil toplum örgütünün kuruluÅŸuna katıldı ve hâlen birçoÄŸunda çeÅŸitli görevleri bulunmaktadır. Son olarak da Sosyal Doku DerneÄŸi'nin kuruluÅŸuna fikrî öncülük yapmıştır.

​

Yıldız'ın, 64 kitabı yayınlanmıştır.

​

Seminerler ve Konferanslar: Bunlar genellikle Sosyal Doku Vakfı organizasyonuyla gerçekleÅŸtirilmektedir. Kısa süreli eÄŸitim kampları da bunlara dâhildir. Yıldız, zaman zaman bazı yazarlar ve hatiplerle birlikte "DiriliÅŸ BuluÅŸmaları" adı altında çeÅŸitli illerde ortak konferanslar da gerçekleÅŸtirmektedir.

​

Yıldız, konuÅŸmalarına ait videoların geniÅŸ kitlelere ulaÅŸmasına yönelik özel bir gayret sarf etmektedir. Ayrıca bazı dinî soruların cevaplarını içeren özel videolar hazırlayarak bunları internette ve sosyal medyada paylaÅŸmaktadır.

​

Yıldız, kitap yayınlama dışında, Yeni Akit Gazetesinde yazılar yazmaktadır. GeçmiÅŸte Milli Gazete ve Milat gibi gazetelerde yazıları çıkmıştır. Aylık yayınlanan Altınoluk Dergisi'nde 2010 yılından beri yazmaktadır. Yine Sosyal Doku Vakfı'nca çıkarılan Genç Doku ve Elif dergilerinde yazmaktadır. GeçmiÅŸte, Ribat Dergisi, Burhan Dergisi ve Siyeri Nebi Dergisi'nde yazıları yayınlanmıştır.

Radyo ve televizyon programları: Uzun yıllardan beri Erkam Radyo'da Ahmet TaÅŸgetiren ile birlikte 'Ä°slam'dan Hayata ölçüler’ adlı bir program yapmaktadır.

​

Dünya Müslüman Âlimler BirliÄŸi ve Türkiye Âlimler BirliÄŸi'nin üyesi olup sohbetleri www.sosyaldoku.com üzerinden yayınlanmakta, www.fetvameclisi.com adresinden de sorulara cevap vermektedir.

s.m.sari.jpg
Şahımerdan Sarı (Vasat Grubu)

Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığında imam olarak göreve baÅŸladı ve 1995 yılında bu görevinden istifa ederek ayrıldı. 1997 yılında Gaziantep kitap fuarında Ä°ncil basım ve dağıtımı yapan Müjde Yayınevi'ne yapılan bombalı saldırıyı, Åžahımerdan Sarı'nın cemaati Vasat'ın yaptığı iddia edilmiÅŸtir. Saldırıdan bir gün sonra bombayı atanlar yakalanmış akabinde de itirafçı sıfatı ile serbest kalmış, Sarı ise örgüt lideri suçlaması ile tutuklanıp 18 yıl hüküm giymiÅŸ ve 10 yıl hapis yatmıştır.

​

Dinlerarası Diyalog kavramına ve o dönemlerde bu faaliyetlerde bulunan FETÖ örgütüne karşı bir söylem geliÅŸtirdiÄŸi için, bombalama olayıyla iliÅŸkilendirilmesinin FETÖ'nün bir kumpası olduÄŸu deÄŸerlendirmeleri yapılmaktadır. 2007’de cezaevinden çıktığında vaaz ve etkinliklerine devam etmiÅŸ tekrar tutuklanacağını öÄŸrenince de Erbil'e kaçmıştır. Erbil'de tutuklanmış olup Türkiye’ye iade edilmemiÅŸtir. Yargılama süreci devam etmektedir.

​

Sarı'nın konuÅŸmalarında üzerinde durduÄŸu baÅŸlıca konular ÅŸunlardır: Ä°yiliÄŸi emir ve kötülükten sakındırmanın her Müslüman’a farz olduÄŸu, Müslümanların Allah’ın ipine sımsıkı sarılması gerektiÄŸi, fırkalara ayrılmanın tehlikesi, taÅŸeron yöneticiler aracılığı ile Müslüman ülkeler arasındaki ayrılığın derinleÅŸtiÄŸi, dinler arası diyaloÄŸun olamayacağı, bunun bir ABD projesi olduÄŸu, kâfirle dost olunamayacağı, Hak ile batıl mücadelesinin kıyamete kadar süreceÄŸi, cihadın önemi, kadınlarda görülen dini ve ahlaki yozlaÅŸma, vasat ümmet olmanın gerekliliÄŸi, Ä°slam'ın yeryüzünde hâkim olabilmesi için Müslümanların üzerine düÅŸen sorumluluklarının bulunduÄŸu, Müminin korku ile ümit arasında olması gerektiÄŸi.

​

Faaliyetleri

Grup, düÅŸüncelerini "Öncü Nesil Ä°nsani Yardım DerneÄŸi"ne ait olan Facebook sayfası üzerinden yaymaktadır. Åžahımerdan Sarı, 1988'de Durum ve 1992’de Sahabe dergisini çıkardı. 1996 yılında Sahabe Dergisi'nin adı "Vasat"olarak deÄŸiÅŸtirildi.

​

Sarı, dini düÅŸünce ve yaÅŸayış olarak Ehli Sünnet'e tabidir ve Hanefi mezhebindendir. Devletçi ve ümmetçidir. KonuÅŸmalarında ve yayınlarında devlet aleyhine bir kayda rastlanmamıştır. Dinî bakımdan marjinal bir görüÅŸü de tespit edilememiÅŸtir. Ayrıca, devlete karşı da herhangi bir söylem veya eylemi gözlemlenmemiÅŸtir. Bu haliyle mevcut oluÅŸumun vasat bir yol izlediÄŸi müÅŸahede edilmiÅŸtir.

Siyasi Ä°slam Söylemi

Davet ve Kardeşlik Vakfı

Davet ve KardeÅŸlik Vakfı'nın geçmiÅŸi 1980’li yılların baÅŸlarına dayanmaktadır. 28 Åžubat sürecinde kapatılmış ve daha sonra da mahalli dernekler halinde çalışmalarını sürdürmüÅŸtür.  

​

Hasan el-Benna ve Yusuf el-Karadavi gibi âlimlerin eser ve fikirlerinden istifade etmektedirler. Tekfirci bir anlayışa veya diÄŸer cemaatlere karşı olumsuz bir yaklaşıma sahip olduklarına dair bir bilgiye ulaşılamamıştır. Kullandıkları söylemlerden hareketle söz konusu Vakfın; Ä°hvan çizgisinde bir tavır benimsemiÅŸ olduÄŸu anlaşılmaktadır.

​

İstanbul'daki genel merkezle birlikte Davet ve Kardeşlik Vakfının Adana, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Mardin, Mersin, Siirt, Şanlıurfa, Adıyaman, Bitlis ve Elazığ'da şubeleri bulunmaktadır.

Konferans, seminer ve kardeÅŸlik buluÅŸmaları, çeÅŸitli yarışmalar, kamp ve projeler ile tarihi ve kültürel geziler tertip etmektedirler. Davet Mektebi adıyla aylık yayınladıkları dergileri mevcuttur.

Nida Yayıncılık, yayınlarının neÅŸredildiÄŸi yayınevidir. Yirmi civarında klasik usulle eÄŸitim veren medreseleri olduÄŸu belirtilmektedir. Lisans ve ön lisans bölümlerinde okuyan öÄŸrencilere burs vermektedirler. Türkiye Gönüllü TeÅŸekküller Vakfı (TGTV) ve Ä°slam Dünyası Sivil Toplum KuruluÅŸları BirliÄŸi (Ä°DSB) üyesidirler.

​

Hizbu’t Tahrir

1953 yılında Ürdün’de, iÅŸgal altındaki DoÄŸu Kudüs'te kurulmuÅŸtur. Kurulduktan sonra bölgede faaliyetlerine gayri resmi olarak devam eder. Yasaklanmasına ve çeÅŸitli baskılara maruz kalmasına raÄŸmen Arap coÄŸrafyasında sesini duyurur ve toplumsal bir taban oluÅŸturmaya çalışır. 90’lı yılların başında Endonezya, Pakistan, BangladeÅŸ’te yapılanır. Hareket, politik/siyasal Ä°slam ilgisini Ä°slam dünyasında yaymaya çalışır. Körfez savaşı gibi olayların meydana getirdiÄŸi radikalleÅŸmenin etkisiyle Ürdün, Suriye, Kuzey Afrika, Türkiye ve Güney Orta Asya'ya yayılır.  

​

Yapı, hilâfetin yeniden kurulmasının tüm Müslümanlar üzerine farz olduÄŸunu savunur. Bu nedenle yapıya göre, Hilâfetin kurulması yolunda en ufak bir ihmal dahi büyük bir günah ve isyandır. Allah bu günahı iÅŸleyenleri ÅŸiddetli bir ÅŸekilde cezalandıracaktır.

​

Hizbu't Tahrir'e göre demokratik düzen bir küfür düzenidir. Demokrasi beÅŸerin uydurduÄŸu bir düzen olup, ÅŸerî hükümlerle amel edilmediÄŸi için küfürdür. Ä°slam, cumhuriyeti de kabul etmez. Zira cumhuriyet rejimi de hâkimiyetin halka ait olduÄŸu demokratik bir nizama baÄŸlıdır.

​

Hareketinin Ä°slam devleti adı altında bir cihan hâkimiyeti ülküsü peÅŸinden gittiÄŸi anlaşılmaktadır. Bütün diÄŸer uluslar ve ulusal devletler Ä°slam devletinin vilayeti konumundadır. Öte yandan haklarında, küresel güçlerin kontrolü ve desteÄŸiyle faaliyet yürüttüklerine dair iddialar bulunmaktadır.

​

Faaliyetleri

Faaliyetlerinde ÅŸiddet ve silahlı eyleme yer vermeyen örgüt üyeleri birçok olayda gözaltına alınmıştır. 2009'da ise 200 kiÅŸi Hizbu’t Tahrir üyesi olmaktan tutuklanmıştır.

​

Mustaz’aflar Hareketi (Hizbullah) 

Cemaata Ulamaye Ä°slâmî (Ä°slam Alimleri Cemaati) adıyla 1979 yılında Batman’da ortaya çıkan hareketin kurucusu, Hüseyin VelioÄŸludur. OluÅŸum, ismini sonradan 'Hizbullah" olarak deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir. Ä°lim Kitapevi etrafında geliÅŸen oluÅŸum, Cami merkezli bir yapılanmaya gitmiÅŸtir. Yapı, kendisine öncelikli faaliyet bölgesi olarak GüneydoÄŸu Anadolu bölgesini belirlemiÅŸ ve 1990’ların başına kadar medrese hocaları, seydalar, ÅŸeyhler ve eÄŸitimli kiÅŸilerle temas kurmaya çalışmıştır.

​

Mustazaflar Hareketi, 1979-1991 yılları arasında DoÄŸu ve GüneydoÄŸu bölgelerinin medrese, üniversite, lise, ortaokul, iÅŸçi, esnaf, memur, köylü bütün kesimlerini içine alan tebliÄŸ, davet, eÄŸitim ağırlıklı çalışmalar yapmıştır. Bu süreçte cemaatleÅŸmeye ehemmiyet verilmiÅŸ, medreselerle yakın iliÅŸki kurulmuÅŸtur. Bunun neticesinde bölgede var olmaya çalışan PKK'nın alan kaybetmesine sebep olduÄŸundan iki grup arasında mücadele baÅŸlamıştır. Bundan sonra ise ÅŸiddet dönemi ve yeraltına çekilme dönemine girilmiÅŸtir.

​

1979-1991 yılları arasında ÅŸiddete bulaÅŸmayan hareket, 1991-2001 arasında taktik deÄŸiÅŸtirerek esas kabul ettiÄŸi TebliÄŸ, Cemaat ve Cihad aÅŸamalarını terk ederek PKK'ya, kendi çizgisindeki Menzil Grubuna (Fidan Güngör Grubu) ve bölgedeki bazı kanaat önderlerine yönelik ÅŸiddete baÅŸvurmuÅŸ ve illegal bir hüviyete bürünmüÅŸtür.

​

Ä°stanbul'da 17 Ocak 2000 tarihinde gerçekleÅŸen Beykoz Operasyonuna kadar VelioÄŸlu kontrolünde faaliyetlerini yürütmüÅŸtür. VelioÄŸlu'nun operasyonda öldürülmesinden sonra Cemal Tutar, Isa Altsoy ve Edip GümüÅŸ'ün harekete liderlik yaptığı belirtilmektedir. Beykoz Operasyonu ile devlet, örgütün üyelik arÅŸivini ele geçirmiÅŸ ve arÅŸivdeki isimlere yönelik 17 bin civarında tutuklama yapmıştır.

​

2004 yılında Mustazaflarla Dayanışma DerneÄŸi adıyla dernekleÅŸerek hem maÄŸdur/mustazaf kabul ettiÄŸi tutuklu müntesiplerine ve onların yakınlarına sahip çıkmak suretiyle toparlanmaya baÅŸlamış, hem de legal alanda faaliyette bulunmayı tercih etmiÅŸtir. Her ne kadar "taÄŸûtî" sistem ve "darülharb" kabul ettikleri devletin denetimine girmek örgüt içinde bazı itirazlara neden olsa da faaliyetlerine devam eden Dernek, 2012 yılında Hizbullah'ın devamı olma gerekçesiyle kapatılmıştır.

​

Mustazaflar DerneÄŸi'nin kapatılmasından sonra hem kapatılmasının zor olması hem de propaganda imkânı derneÄŸe göre daha iyi olmasından dolayı hareket, partileÅŸme kararı almış ve 2013 yılında Hür Dava Partisi (Hûda Par) adıyla partiye dönüÅŸmüÅŸtür. Muztazaflar Hareketi, hem dernekleÅŸtikten hem de partileÅŸtikten sonra Hizbullah'ın devamı olma problemi veya ithamı ile karşılaÅŸmıştır.

​

Mustazaflar hareketi; akılcılık, mealcilik, tekfircilik ve ırkçılık gibi akım ve düÅŸünceleri prensipte reddeder. Hareket, kendini dini naslara baÄŸlı olarak görmekte ve dinin ahlak, ibadet, itikatla ilgili bütün prensiplerini kabul etmekte, bu prensiplerin ihyasını engelleyen taÄŸuti zulüm rejimlerine karşı mücadeleyi hedeflemektedir. Bu itibarla hareket mensupları gayri Ä°slami "Laik Kemalist zulüm rejimine" karşı mücadelenin varlık sebepleri olduÄŸunu iddia etmektedirler.

​

Her ne kadar "Kürt MilliyetçiliÄŸine karşı olduklarını ileri sürseler de hareketin kurucuları ve hitap ettikleri kitle Kürtlerdir. Emperyalistlerin kendi çıkarları için Kürtleri parçaladığını ve sorunlar ürettiÄŸini, sonradan da onlarla ilgileniyormuÅŸ gibi gözüktüÄŸünü ileri sürerler.

​

Oy vermeyi, iki şerden ehven olanı tercih kapsamında değerlendirdiğinden caiz kabul etmektedir.

​

Faaliyetleri

Harekete baÄŸlı Âlimler ve Medreseler BirliÄŸi (Ä°ttihadü'lUlema), eÄŸitim ve iftâ (dini sorulara cevap vermek) faaliyetlerini yürütmektedir. Ayrıca Hüseyin VelioÄŸlu'nun öldürülmesinden sonra kurulan ve sayıları yüze ulaÅŸan dernekler, Peygamber Sevdalıları Platformu koordinatörlüÄŸünde ses getiren Peygambere Saygı Mitingi, Kur'an'a Saygı Mitingi, Kudüs'e Sahip Çıkıyoruz Mitingi ve Kutlu DoÄŸum Programı gibi etkinlikler tertip etmektedir.

​

Zikri geçen dernekler ayrıca bölgede ihtiyacı olan ailelere yönelik yiyecek ve giyecek dağıtımı, devlet yetkililerinin ulaÅŸamadığı ücra köylerde genel saÄŸlık taramaları ve kan bağışları yapma, öÄŸrenciler için burs imkânları saÄŸlama, Kur'an kursları açma, toplu sünnet ve nikâh törenleri gerçekleÅŸtirme gibi faaliyetlerde bulunmaktadır. Hareket, Hizbullah'ın aksine bütün faaliyetlerini sahiplenen ve propagandasını yapan bir yapıya dönüÅŸmüÅŸtür. Propaganda için cami dersleri, ev sohbetleri, kitapevleri, Hizbullah'ın tarihçesini anlatan kitaplar, Ä°nzar, Nisanur, Kelhaamed dergileri, haftalık DoÄŸru Haber Gazetesi, Dua Yayıncılık, Ä°lke Haber Ajansı, web siteleri ve televizyon yayınlarını kullanmaktadır.

N.Åžirin.jpg
Nurettin Åžirin

1982 yılında Ankara Dil Tarih CoÄŸrafya Fakültesi'ne girdi. 1985 yılında aylık olarak Ä°stiklal dergisini çıkardı. Daha sonra bu derginin adını Åžehadet olarak deÄŸiÅŸtirdi. 1990-93 yılları arasında da Tevhid dergisini çıkardı. Haftalık ve günlük yayınlanan Selam Gazetesi'nde köÅŸe yazarlığı ve haber müdürlüÄŸü yaptı. 1979,1981,1989,1995,1997 yıllarında tutuklanarak cezaevine konuldu, yaklaşık 10 yıl hapis yattı. Halen Kudüs tv genel yayın yönetmenliÄŸini yapmaktadır.

​

Åžirin'in düÅŸüncesinin ana merkezini Kudüs davası oluÅŸturmaktadır. Ona göre "Kudüs davası” tüm Ä°slam ümmeti için mihver ve evrensel bir davadır. Filistin davasının büyük ÅŸehidi Ahmed Yasinin yolunu takip ettiÄŸini ifade etmekte, antisiyonist, antiîsrailci söylemleri dikkat çekmekte, söylemlerinde sıklıkla Humeyni, Ä°zzettin el-Kassam, Abbas Musavî, HaÅŸan Nasrallah, Ahmed Yasin, Necmettin Erbakan gibi isimlere atıflar yapmakta, Hizbullah, Ä°slâmî Cihad, Hamas gibi örgütlerden referanslar göstermektedir.

​

Faaliyetleri

Åžirinin 28 Åžubat sürecindeki Kudüs programı sebebiyle yargılanması, onun söz konusu dönem ile ilgili röportajlar vermesinin ve televizyon programlarına çıkmasının önünü açmaktadır. Ayrıca "Kudüs"temalı programlara ve orta doÄŸu üzerine yapılan konferanslara konuÅŸmacı olarak katılmaktadır.

​

Åžirin; vvww.velfecr.com, www.israhaber.com internet siteleri ve Ä°sra Kültür Merkezi aracılığıyla sosyal faaliyetlerini sürdürmektedir.

​

Türkiye'deki Ä°ran-Hizbullah lobisinden olduÄŸu yönünde deÄŸerlendirmelere rastlamak mümkündür. Asıl amacının "vahdet" söylemi altında takiyye yapmak suretiyle ÅžiiliÄŸi yaymak, Ä°ran ve Hizbullah propagandası yapmak olduÄŸu söylenmektedir ki yazdığı yazılar, TV programlarındaki söylemlerde bu iddianın izdüÅŸümlerini görmek mümkündür. Genel yayın yönetmenliÄŸini yaptığı Kudüs TV'de günümüzde bu lobinin medya ayağı gibi deÄŸerlendirilmektedir.

R.i.eliacik.jpg
Recep Ä°hsan Eliaçık

12 Eylül 1980 askeri darbesinde Akıncılar davasında yargılandı, bir yıl Mamak’ta hapis yattı ve beraat etti. 1985-89 arası Erciyes Üniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi’nde okudu, ancak mezun olmadı. 1991-92 yıllarında "Ä°tikat Üzerine", Ä°slam ve Sosyal DeÄŸiÅŸim" ve "Devrimci Ä°slam" adlı kitaplarını yazdı. Daha sonra Kayseri Gündem Gazetesi, DeÄŸiÅŸim, Yarın, Bilgi ve DüÅŸünce ile Gerçek Hayat Dergilerinde yazarlık yaptı. Ä°nÅŸa Yayınları 2006'da kuran Eliaçık'ın ÅŸu ana kadar yayınlanmış 22 kitabı bulunmaktadır.

​

Eliaçık’ın akaid alanındaki düÅŸüncelerini ÅŸu ÅŸekilde özetleyebiliriz: Müslüman olmayanlar da cennete gidebilir. Kur’an'daki Peygamberlerle alakalı mucize anlatımlarının gerçekliÄŸi yoktur. Åžeytan ve Ä°blis diye bir varlık yoktur. Bunlar tabiattaki kötülük durumlarıdır, kötülük temayül ve dürtüsünü temsilen insan zihninde var edilmiÅŸtir. Melekler ve cinlerin gerçek bir varlığı yoktur; Cebrail, Allah'ın gücü, karşı konulmaz kuvveti; Mikail Allah'ın rahmeti, bereketi, yetiÅŸtirmesi, bitirmesi, bolluÄŸu ve bereketidir.

​

Ä°badetlere farklı yaklaşım getiren Eliaçık'a göre, namaz, oruç, hac vb. ibadetler, bir ibadet deÄŸil nüsüktür/ritüeldir. Bunların aslında kimseye bir faydası yoktur. Ä°badet, insanlara faydalı iÅŸ ve deÄŸer üretmektir. Ayrıca Cem evlerinde, kilise ve havrada yapılanlar da nüsüktür/ritüeldir.  

​

Kendisini antikapitalist Müslüman olarak tanımlayan Eliaçık, sosyalist ve sol düÅŸünceye uygun bir din anlayışı sunmaya çalışmaktadır. Özellikle, Gezi süreciyle birlikte taraftar toplamaya baÅŸlamıştır. Dini, ahlaka, antikapitalizme ve paylaşımcılığa indirgeyen bir anlayış ortaya koymaktadır.

​

Faaliyetleri

KRT Karadeniz televizyonunda "Bana Dinden Bahset" programında konuÅŸmalar yapan Eliaçık, kendisine ait www.ihsaneliacik.com adlı sitesinde makale, söyleÅŸi ve birtakım etkinliklerini yayımlamaktadır. Yurt içi ve yurt dışındaki Alevi derneklerindeki konuÅŸmalarının yanı sıra lüks otellerdeki iftar sofralarına alternatif olarak yeryüzü iftar sofraları, ölen iÅŸçiler için gıyabi cenaze namazları, kapitalizmle mücadele kortejleriyle kamuoyunda belirli bir kesimde yankı bulmuÅŸtur.

​

2013'teki Gezi olaylarını destekleyerek orada Cuma namazı kıldırmıştır. Söylemleri ve kitapları, Ä°slâmî Sol, Devrimci Müslümanlar veya Antikapitalist Müslümanlar olarak belirtilen oluÅŸumların dini, ideolojik ve kültürel zeminini oluÅŸturmuÅŸtur.

Mesiyanik Söylem

Mehdici ve mesihçi söyleme sahip Adnan Oktar, Ahmet Hulusi ve Ä°skender EvrenosoÄŸlu'nun ortak özelliÄŸi kendilerini yegâne dini otorite görmeleri ve adeta Ä°lahî alandan bilgi alma ve fizik ötesi varlıklarla görüÅŸüyormuÅŸ izlenimi vermeleridir. Tasavvufi birtakım kavramları istismar etmeleri yine ortak yönlerini oluÅŸturmaktadır. Düzenli bir dini eÄŸitim almamış olmamalarına raÄŸmen bu kiÅŸiler, kendilerini hoca veya yüce manevi bir ÅŸahsiyet gibi göstermektedir. 

​

Bu gibi mesiyanik ve mehdici söylem ve eylem içinde olana kiÅŸi ve gruplara yönelik tedbir alınması hem dinin hem toplumun hem de devletin güvenliÄŸi açısından hayati önemi haiz olduÄŸu izahtan varestedir.

A.Oktar.jpg
Adnan Oktar

Adnan Oktar, kitaplarına yazdığı özgeçmiÅŸte Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Ä°ç Mimari Bölümü'nde ve Ä°.Ü. Edebiyat Fakültesi Felsefe ve Tarih Bölümü'nde eÄŸitim gördüÄŸünü yazmakla birlikte basında yer alan bilgiler bu iki bölümden de mezun olmadığı ÅŸeklindedir. Kamuoyunda "Adnan Hoca” olarak tanınmasına raÄŸmen, dinî bir eÄŸitim aldığına dair bir bilgiye rastlanmamıştır.

​

Harun Yahya müstear ismiyle öne çıkan Oktar, evrim ve Siyonizm karşıtlığı ile özellikle muhafazakâr kesim arasında ÅŸöhret basamaklarını tırmandı. Televizyonda yaptığı danslı ÅŸovlar ise artık nerede duracağına dair bir öngörüde bulunmayı bile imkansız kılmaktadır.

​

Oktar’ın, kendisinin mehdi olduÄŸunu reddetmesine raÄŸmen, seyyid olduÄŸunu iddia etmesi ve fiziki özellikler itibariyle insanların kendisini Mehdi'ye benzettiklerini dile getirmesi ve bunun kendisine yönelik bir hüsni zan olduÄŸunu dillendirmesi, kendisinin Mehdi olduÄŸuna dair imalarda bulunduÄŸu izlenimi uyandırmaktadır. Öte yandan "mehdi, kendisinin mehdi olduÄŸunu ÅŸiddetle reddeder" sözü, bu izlenimi güçlendirir niteliktedir.

​

Oktar, zaman içinde kimsenin hayal dahi edemeyeceÄŸi bir düÅŸünce ve hayat tarzı evrimi geçirmiÅŸ ve eski halinden tam tersi bir duruma sürüklenmiÅŸtir. Kendi kontrolünde olan yayın organlarında sergilenen dinin ve ahlakın genel ilkelerine ve toplumun edep anlayışına aykırı tutum ve davranışlar, ciddi eleÅŸtirilerin kendisine yöneltilmesine sebep olmuÅŸtur.

​

Faaliyetleri

Adnan Oktar, faaliyetlerini kurucusu olduÄŸu Bilim AraÅŸtırma Vakfı (BAV) aracılığı ile yürütmektedir. Bu vakıf aracılığıyla, Harun ve Yahya peygamberlerin adlarının birleÅŸiminden ortaya çıkardığı Harun Yahya takma adıyla birçok evrim karşıtı yayınlar hazırlatmıştır. Bu alanda 300 adet kitap yazdırmış ve bu kitaplar 70'den fazla dile tercüme edilmiÅŸtir.

​

Öte yandan A9 kanalının internet versiyonunda Ä°slami kurallara, örf ve adaba yakışmayacak ÅŸekilde programlar yapmaktadır.

i.evrenosoglu.png
Ä°skender EvrenosoÄŸlu

1956 yılında bugünkü adıyla Marmara Üniversitesi Banka ve Muhasebe bölümünden mezun olmuÅŸtur. Kamu Ä°ktisadi TeÅŸekkülleri, Türkiye Vakıflar Bankası ve Devlet Planlama TeÅŸkilatında müfettiÅŸlik, müdürlük ve uzmanlık gibi görevlerde bulunmuÅŸtur.

​

EvrenosoÄŸlu aşırılığın adeta tavan yaptığı bir kiÅŸilik profili çizmektedir. Çevresine Ä°lahî alandan vahiy aldığı ve kitaplarını bu ÅŸekilde yazdığı izlenimi vermektedir. Kendi yazdığını iddia ettiÄŸi Kur'an mealinde birçok ayetin anlamlarını çarpıtarak mesnetsiz iddialarına delil olarak sunmaktadır. Kendisini evrende tasarruf sahibi gibi göstermekte ve yaptığı her iÅŸi Allah adına yaptığını iddia etmektedir.

​

Ä°skender EvrenosoÄŸlu'nun dinî bir eÄŸitimi ve alt yapısı olmamasına raÄŸmen böyle bir hareket kurması sürecindeki en önemli kiÅŸilerin Azerbaycanlı Dayı Bey olarak andığı ÅŸahıs ve Muhammed RaÅŸid Erol olduÄŸu söylenebilir. Zira ilk olarak Azerbaycanlı Dayı Bey'e ardından da Muhammed RaÅŸid Erol'a intisap etmiÅŸtir. Muhammed RaÅŸid Erol grubu tarafından kovulmasının ardından bağımsız bir oluÅŸum kurma yoluna gitmiÅŸtir. 

​

Soyunun 12. batından sonra Hz. Hasan'a dayandığını, ÅŸerif olduÄŸunu ve hem Osmanlı hem de Hz. Peygamber kanı taşıdığını iddia etmektedir. 17 Ocak 1986 Cuma günü kendi ifadesiyle indi ilahide gerçekleÅŸen merasimle kendisine mehdilik görevi verildiÄŸini ileri sürmektedir.

​

Dünyaya müteallik konularda Ä°skender Erol EvrenosoÄŸlu, manevi konularda ise Ä°mam Ä°skender Ali MÄ°HR ismini kullandığını söylemektedir. MÄ°HR; mehdi, imam, halife ve resul kelimelerinin baÅŸ harflerinin bir araya getirilmiÅŸ ÅŸeklidir. Halen baÅŸkanlığını yürüttüÄŸü MÄ°HR vakfının kurucusudur.

Türkiye'den ayrıldıktan sonra, önce Almanya'ya ardından da Amerika'ya yerleÅŸmiÅŸtir ve uzun bir süreden beri Amerika'da yaÅŸamaktadır.

​

Ä°skender EvrenosoÄŸlu'nun öldüÄŸü, ancak müntesipleri tarafından bu bilginin gizlendiÄŸi iddiaları bulunmaktadır. Yerine Fazıl Nimet müstear ismini kullanan Abdulcabbar Boran'ın geçtiÄŸi söylenmektedir.

​

Faaliyetleri

EvrenosoÄŸlu ve ekibi, "Tasavvuf Konferansları" "Kur'an, Ä°nsan ve Tasavvuf", “Tasavvuf ve Mutluluk" gibi baÅŸlıklarla konferanslar düzenlemektedir.

​

http://www.chvaedu.com/index1.html internet sitesi üzerinden dünyanın ilk ve tek uzaktan eÄŸitim yapan tasavvuf üniversitesi adı altında faaliyet yürütmekte, lisans ve yüksek lisans diplomaları verdiÄŸini iddia etmektedir. 

​

Internet siteleri: http://www.imamiskenderalimihr.com, https://www.mihr. com/ (7 dilde yayın yapmaktadır), http://mihriturk.tr.gg/ANASAYFA1.htm, http://www.kurantefsiri.com/, http://www.islaminquran.com/,http://www. kuranmeali.org/, https://www.youtube.com/channel/UCMdNlk22cd6UNYjdGe5xL8Q (Youtube Kanalı)

Nur TV, MPLTV, Mihr Dergisi, Mihr Takvimi, Radyo Nur (91.6), Nur Radyo, Radyo Ankara, Radyo Hidayet Çağı, Radyo Hakkın Sesi, Radio Glueckseligkeit bu grubun basın ve yayın organlarıdır.

A.Hulusi.jpg
Ahmet Hulusi

Ahmet Hulusi kendi çabaları ile Türkçe eserlerden öÄŸrendiÄŸi birtakım bilgileri fizik ve astroloji alanındaki kavramlarla süsleyerek ifade etmekte ve bu yolla gizemli bir kiÅŸilik imajı sergilemektedir. Öyle görünüyor ki, çevresindeki saf ve cahil grup onun bu tür ifadelerini bilgisine ve olaÄŸanüstü yeteneklerine yormaktadır. 

​

1997 yılından beri Amerika'da yaÅŸamaktadır. Yurtiçi ve yurtdışındaki iliÅŸki ve baÄŸlantıları hakkında somut veriler tespit edilememekle birlikte, ücretsiz dağıttığı eserlerinin Kitsan Yayınevi tarafından basıldığı bilinmektedir.

​

Ahmet Hulusi'nin, dini anlama çabalarının en önemli boyutunu, kiÅŸisel tecrübe ve batini unsurlar oluÅŸturmaktadır. Kur’an ayetlerindeki kelime ve kavramların sözlük anlamlarından yola çıkarak sübjektif yorumlar yapmakta; astroloji, kuantum, enerji gibi alanlardan hareket ederek tartışmaya açık dinî bir söylem geliÅŸtirmektedir.

​

Faaliyetleri

Ahmet Hulusi'nin dinî önermelerinin genellikle astrolojik hurafelere dayanmasından dolayı ona tabi olanların burç tarikatını meydana getirdiÄŸi bazı çevrelerce dile getirilmektedir. Onun görüÅŸlerinin toplumda iÅŸ, spor ve sanat camiasından tanınınmış kiÅŸiler tarafından kabul gördüÄŸü bilinmektedir. Yayınladığı kitaplarını ücretsiz dağıtmaktadır.

​

Hulusi'nin "ılımlı Ä°slam" anlayışının emperyalist bazı merkezlerin dikkatini çektiÄŸi iddia edilmektedir.

Kültür Sayfası

bottom of page