Cemaat Neden Vazgeçmiyor?
Cennetin Kapısı Tarikatı
Sosyal Psikoloji (Aronson, Elliot., Kaknüs:2012) kitabından kısaltılarak alınmıştır.
Toplu İntihar
Kaliforniya Rancho Santa Fe’de lüks bir malikânede 39 kişi ölü bulundu -hepsi bir toplu intiharda ölmüştü. Yine hepsi eski bir üniversite profesörü Marshall Herff Applewhite tarafından kurulan Cennetin Kapısı olarak adlandırılan kapalı bir tarikatın üyesiydi. Bütün cesetler, ayaklarında siyah Nike ayakkabılar, yüzlerinde mor peçeler, yerde düzgün bir şekilde uzanıyordu.
Kuyruklu Yıldızı Beklemek
Tarikat üyeleri isteyerek ve huzur içinde ölmüştü. O sıralarda gökyüzünde net bir şekilde görülebilen Hale-Bopp kuyruklu yıldızının onları cennete götüreceğine inanıyorlardı. Hale-Bopp’un kuyruğu aslında uzay gemisiydi ve görevi de onları alıp yeniden vücut bulacakları bir hayata götürmekti. Uzay gemisinin onları alabilmesi için öncelikle mevcut “kaplarından” kurtulmaları gerekiyordu. Yani hayatlarına son vererek bedenlerini terk etmeliydiler. Gel gör ki onları almaya gelmesi gereken uzay gemisi ortalıklarda yoktu.
Teleskoptaki Problem
Toplu intihardan birkaç hafta önce Hale-Bopp dünyaya henüz çıplak gözle görülemeyecek kadar uzaktı ve bazı tarikat üyeleri gidip çok güçlü ve pahalı bir teleskop satın almışlardı. Kuyruklu yıldızı ve arkasındaki uzay gemisini daha iyi görmek istiyorlardı. Birkaç gün sonra mağazaya geri dönüp teleskopu iade edecek, paralarını da kibarca geri isteyeceklerdi. Mağaza müdürü görüntüde bir sorun mu yaşadıklarını sorduğunda, “Kuyruklu yıldızı bulduk, ancak arkasında onu izleyen hiçbir şey gözükmüyor" demişlerdi. Mağaza müdürü onları teleskopta bir sorun olmadığı, çünkü kuyruklu yıldızı izleyen herhangi bir şey olmadığı konusunda ikna etmeye çalışsa da fikirlerini değiştirememişti.
Tavırları açıktı ve tabii öncülleri doğru kabul edildiğinde mantıkları da kusursuzdu: Rale-Bopp Kuyruklu yıldızını uzaylılara ait bir geminin izlediğini biliyoruz. Bu pahalı teleskop uzay gemisini gösteremiyorsa, o zaman teleskopta bir sorun var demektir.
Bunlar Aptal mı?
Düşünceleri size tuhaf, akıl dışı ya da aptalca geliyor olabilir ancak genel olarak Cennetin Kapısı tarikatının üyeleri hiç de aptal, akılsız ya da deli değillerdi. Onları tanıyan komşuları hoş, akıllı, makul insanlar olduklarını söylüyordu. Dahası, bilgisayarlar ve internet konusunda uzmandılar ve yaşamlarını son derece yenilikçi internet sayfalan tasarlayarak kazanıyorlardı. Onlarla yakın ilişkideki müşterileri onların sıra dışı zekâlarından, yetenek ve yaratıcılıklarından etkilenmişlerdi.
Peki, ama bu zeki, aklı başında insanları gerçek dışı bir düşünme biçimine ve kendine zarar veren davranışlara iten süreç neydi?
Bilişsel Çelişki Kuramı
Çoğumuz kendimizi makul, ahlaklı ve zeki görmeye gereksinim duyarız. Akıl dışı, ahlaksızca ya da aptalca davrandığımızı gösteren bilgilerle karşılaştığımızda bundan oldukça rahatsız oluruz. Kişinin alışılmış (tipik olarak olumlu) benlik kavramına karşıt olan eylemlerin neden olduğu bu rahatsızlık duygusu bilişsel çelişki olarak adlandırılır. Yarım yüzyıllık araştırma birikimi bilişsel çelişkinin insan düşünce ve davranışlarının temel güdüleyicisi olduğunu ortaya koymuştur.
Bu güçlü fenomenin kesin işleyişini ilk olarak Leon Festinger (1957) incelemiş ve bulgularını sosyal psikolojinin muhtemelen en önemli ve kışkırtıcı kuramı olan bilişsel çelişki kuramı altında birleştirmiştir. Başlarda sosyal psikologlar çatışan herhangi iki bilişin (düşünce ya da kanılar) bilişsel çelişkiye yol açabileceğine inanıyordu. Ancak daha sonraları bütün bilişsel tutarsızlıkların eşit derecede rahatsız edici olmadığı görüldü. Çelişkinin, insanların benlik-saygılarını tehdit ettiği zaman en güçlü ve en rahatsız edici durumda olduğu anlaşıldı. Bu rahatsızlığın nedeni de bizi olduğumuzu zannettiğimiz kişi ile eylemlerimiz arasındaki uyumsuzluk konusunda yüzleşmeye zorlamasıydı.
Bilişsel çelişki her zaman bir rahatsızlık yaratır ve biz de buna tepki olarak bu rahatsızlığı azaltmaya çalışırız. Bu süreç açlık ve susuzluğun etkilerine çok benzer: Rahatsızlık bizi yemek yemeye ya da su içmeye güdüler. Öte yandan, açlık ya da susuzluğumuzu yiyerek ya da içerek gidermenin aksine, çelişkiyi azaltmaya giden yol her zaman o kadar da basit ve bariz değildir. Hatta, dünya üzerine düşünme biçimimiz ve davranış şekillerimizde etkileyici değişikliklere neden olabilir. Çelişkiyi nasıl azaltabiliriz?
Bunun üç temel yolu var:
-
Davranışımızı çelişkili bilişle uyumlu hâle gelecek şekilde değiştirmek.
-
Çelişkili bilişlerden birini değiştirerek davranışımızı mazur göstermeye çalışmak.
-
Yeni bilişler ekleyerek davranışımızı mazur göstermeye çalışmak.
Cennetin Kapısı: Yeniden
Cennetin Kapısı tarikatının lideri Marshall Herff Applewhite’ın müritleri ile ilgili çok önemli bir soruyu ortaya atmıştık. Nasıl olup da bu aklı başında insanlar tartışmasız çoğumuzun trajik ve anlamsız olarak nitelendireceği ve toplu intiharlarla sonuçlanan bu duruma düşebilmişti?
Bunun karmaşık bir durum olduğunu söylemeye bile gerek yok;Liderlerin karizmatik, ikna edici güçleri, grubun görüşlerinin büyük bir toplumsal destek görmesi, grupların karşıt görüşlerden kendilerini yalıtmaları ve kapalı bir sistem oluşturmaları gibi birçok etmen söz konusuydu. Tüm bunların yanı sıra, katılımcıların zihinlerinde yüksek düzeyde bir bilişsel çelişkinin var olması tüm gruplar için geçerli olan en güçlü etmenlerden biriydi.
Bu insanlar ne kadar çok şeyden fedakârlık edip ne kadar çok çalışırsa, görüşlerinin doğruluğu konusunda kendi kendilerini ikna etme gereksinimi de o denli artacaktır; hatta onlarla aynı inancı taşımayan insanlar için üzülmeye bile başlayabilirler. Cennetin Kapısı tarikatının üyeleri inançları uğruna birçok şeyden fedakârlıkta bulunmuştu: Arkadaşlarım ve ailelerini terk etmiş, işlerini bırakmış, para ve mal varlıklarından vazgeçmiş, dünyanın bir ucuna taşınmış ve inançları doğrultusunda uzun ve zorlu bir çalışmaya kendilerini adamışlardı. Bu, inançlarına duydukları bağlılığı arttırıyordu.
Bilişsel çelişki kuramını bilen sosyal psikologlar için Cennetin Kapısı üyelerinin uzay gemisini göstermeyen teleskobun arızalı olduğuna inanması şaşırtıcı bir durum değildir. Aksi takdirde dayanabileceklerinin ötesinde bir çelişki söz konusu olacaktı. “Kaplarından” kurtulmak istemeleri, daha yüksek bir hayata kavuşacaklarına inanmaları, her ne kadar trajik ve tuhaf olsa da, akıl sır ermez bir durum değildi.