top of page

Anti Ergenekon: Asker Yapılanması

Latif ErdoÄŸan

BaÅŸladığı günden itibaren en önemli kabul edilen alan askeri hizmetlerdir. Hem bu kuruma girecek öÄŸrencilerin seçimi, hem de onların birer hizmet elemanı olarak varlıklarını sürdürmesi çok hassas bir konu olduÄŸundan bu alandaki hizmet özel bir yapılanmayı da gerektirmiÅŸtir. Cemaat içinde bu çalışma alanı tamamen kapalı bir alan olarak kalmış; bir baÅŸkasının bu alanla ilgili bilgiye ulaÅŸmasına veya pratiÄŸe yanaÅŸmasına asla izin ve fırsat verilmemiÅŸtir. Askeri hizmetlerle ilgili mahremiyet boyutu sadece bununla da sınırlı kalmamış, aynı alanda çalışanların da birbirini bilip tanımamasına ciddi özen gösterilmiÅŸtir. Bu mahremiyet disiplini, hem askeri cenahta hem de onlara hizmet veren siviller ayağında hep korunmuÅŸtur. Geneli bilme ise sadece Gülen’e özgü bir ayrıcalık olarak kalmıştır. Daha sonraki yıllarda bu hassasiyet o kadar artmıştır ki, bir askere bir sivil bakmış, her askeri talebe ve personel için, hizmet adına görüÅŸmelerin yapılabileceÄŸi birer ev tahsis edilmiÅŸtir.[1]

​

Hüseyin Gülerce Anlatıyor:​[23]

Bana yaptıkları ziyaret, Ocak 2014 ile 30 Mart 2014 arasında bir tarih...YeÅŸil’in, beni ikna etmek için söylediÄŸi en çarpıcı ifadeleri ile baÅŸlayayım.

  • “ErdoÄŸan zaten 30 Mart Seçimlerini göremeyecek” dedi.

  • Bir anda ÅŸaÅŸkınlık yaşıyorum. DüÅŸünüyorum, ErdoÄŸan BaÅŸbakan. Hasta deÄŸil. YeÅŸil’e soruyorum: “Neden göremeyecek?”

  • Cevabı, kanımı donduruyor: “Çünkü ya akıl hastanesine kapatılacak ya da intihar edecek..."

  • Bu defa ben; “Mustafa Bey, ErdoÄŸan imam hatip mezunu, namazlı niyazlı bir insan, hayatı ortada bir mümin... Hiç intihar eder mi? Neden intihar etsin?”

  • YeÅŸil cevap veriyor: “Kasetleri var...”

  • Ben yine hayretle soruyorum: “Ne Kaseti, sen ne diyorsun?”

  • YeÅŸil devam ediyor: “Evinin bodrum katındaki paralarla ilgili kayıt var...”

  • Ben hayretler içinde, “BaÅŸbakanın evinin içinde kim böyle bir kayıt yapabilir?” diyorum.

  • YeÅŸil, benim ilk defa duyacağım sözleri söylüyor: “Koruma polisleri çekiyor...” Ve ekliyor: “BaÅŸbakanın 40 koruma polisinin 25’i bizim arkadaşımız...”

  • Benim nutkum tutuluyor. Tamam, bir yolunu bulup Hizmetten polisleri koruma polisi olarak BaÅŸbakanın yanına yerleÅŸtirmiÅŸ olabilirler. Ama devletin polisi, BaÅŸbakanı kaydetmekle nasıl görevlendirilir?

  • Ben hayretler içerisinde kalınca, yapılanın doÄŸru olduÄŸuna beni ikna etmek için Mustafa YeÅŸil devam etti: “AÄŸabey, Hocaefendi ErdoÄŸan’ın yüz tane ihanetini tespit etti...”

  • Ben bu koruma polislerinin kayıt yapma iÅŸine takıldım. YeÅŸile; “Emniyet, yargı, bürokrasi buralarda olmak için neden böylesine bir gayret var, ben burayı anlayamıyorum” dedim.

  • YeÅŸil bu konuda da beni ikna etmek için açıldı da açıldı: “Hocaefendi diyor ki; EÄŸitim, diyalog, gazete, televizyon, vakıf, okullar, dershaneler, evler bunların hepsi kolun üzerindeki koruma sargısı gibidir. Kol, devlet kurumlandır. Önemli olan koldur, kolun korunması gerekir...”

  • Ben soruyorum, hani gönüllerin fethi önemliydi, bu kurumlar neden onun önüne geçiyor?

  • YeÅŸil’den cevap: “Hocaefendi diyor ki, bulunduÄŸumuz coÄŸrafyada ayakta kalmak ancak buralara sahip olmakla mümkündür...”

 

YeÅŸil’le Aytav’ın bu ziyareti benim Hizmet dünyamı yıktı geçti. Senelerdir, yazıyor, konuÅŸuyor, kendimizce Hizmet ediyorduk. MeÄŸer hep kolu korumak içinmiÅŸ.

​

​

​

​

​

​

​

​

​

Ben YeÅŸil ile Aytav’ın bu ziyaretini ve aramızda geçen konuÅŸmaları Yalova’da sadece bir kiÅŸiye anlattım. O da ailece onun evine oturmaya gittiÄŸimizde oldu. DertleÅŸme zemininde bir sohbetti. MeÄŸer Mustafa YeÅŸile anlattıklarımı yetiÅŸtirmiÅŸ. Bu arkadaÅŸların böyle bir yapısı varmış meÄŸer. Onlarla kendileri olarak konuÅŸamazsınız. Adeta bir casus gibi davranıyorlar. Vicdanlarını da ÅŸöyle tatmin ediyorlar: Hizmet her ÅŸeyden önemli, Hüseyin AÄŸabeyin anlattıklarını Mustafa AÄŸabeye aktarırsam Hizmet açısından faydalı olabilir...

​

YeÅŸile aktarıldığını nereden anladım? Yalova’ya kahvaltıya geliÅŸlerinden 4-5 ay kadar sonra Mustafa YeÅŸil ve Erkam Tufan Aytav benimle görüÅŸmek istediler. Artık Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan, Zaman Gazetesinden istifa etmiÅŸtim. Bir Pazar günü Beyaz TV’deki Ortak Akıl Programımdan Yalova’ya dönüÅŸ yolunda Pendik Feribot Ä°skelesinde kendilerine randevu verdim. Bir saate yakın görüÅŸtük.

​

Bu defa ikna konusunda kendileri devreden çıkıyor, beni Hocaefendi’nin özlediÄŸini, “Hüseyin Bey gelseydi, görüÅŸseydik” dediÄŸini aktardılar. Söze de, eÅŸimin geçirdiÄŸi ameliyat dolayısıyla Hocaefendi’nin geçmiÅŸ olsun dileklerini ileterek baÅŸladılar. “Bizim yapabileceÄŸimiz bir ÅŸey var mı?” dediler.

​

Ben, “GörüÅŸmekten kaçınmam, Pensilvanya’ya gidebilirim. Ancak beni dinlemek istemez” dedim. “Yapılan yanlışları anlatmam için, özeleÅŸtiri yapmam için beni davet etmiyor. Bana kendi haklılığını, doÄŸru yaptığını anlatacak. Son bir defa beni ikna etmeye çalışacak. Benim gelmemin hiçbir faydası olmayacak. Onun için bu daveti kabul etmiyorum” dedim.

Tam kalkıp gidiyorlardı ki, Mustafa YeÅŸil, “O kol meselesinde bir yanlış anlama olmuÅŸ. Kol, Silahlı Kuvvetler...” demesin mi?

​

Yalova’da konuÅŸtuÄŸum kiÅŸi demek aktarmış. Yanlış anlama dediÄŸi de, ben emniyet, yargı, bürokrasi olarak anlamıştım. YeÅŸil; “sadece TSK” diyor.

​

1980’ler

TSK’ya Nasıl Sızıldı?

TSK'ya sızma giriÅŸimlerinde ilk hedef "Personel Åžube’ydi. Personel Åžube ile beraber "Ölçme-DeÄŸerlendirme Åžubesi" de Cemaat'in ilk yuvalandığı bölümdür. Her ÅŸeyden önce buralar geri hizmetten sayılır. Zahmetli, meÅŸakkatli deÄŸildir. Fazla göze batmaz ama stratejiktir. Personelin ÅŸahsi dostlarıyla ilgili bilgiden tutun da, yazışmaların tamamı buradan geçer. Burası ana damarı besleyen kılcal damarlara benzer. "Kılcal damarlara kadar girme" iÅŸinin baÅŸlangıcı Personel Åžube'dir. Ölçme ve DeÄŸerlendirme ise askeri okul ve eÄŸitim birliklerinde sınav sorularının hazırlanıp okunduÄŸu, notların verildiÄŸi bölümdür. Kimi aktif subayların "angarya" olarak gördüÄŸü, gerçekte ise binlerinin kaderinin belirlendiÄŸi alandır...[2]

​

Cemaat elemanları gerek karakteristik yapıları gerekse yetiÅŸme biçimlerinden dolayı yıllarca muharip sınıfları tercih etmemiÅŸlerdir. Topçu, tankçı, piyade, jandarma gibi arazi ve çatışma risklerinin bulunduÄŸu zor görevler yerine karargâh içinde masa başında kalmışlardır. Hem de ne kalış... Tayin ve atamaların başında bulunan öyle personel sınıfı subay ve astsubaylar vardır ki, 10-15 yıl aynı bölümde ÅŸark ve garp görevi yapmadan çöreklenmiÅŸtir.[3]

 

1986 yılında askeri liselere giriÅŸ sınavlarının soruları Personel ve Ölçme-DeÄŸerlendirme ÅŸubelerinde bulunan köstebeklerin yardımlarıyla ele geçmiÅŸtir. Kara Kuvvetlerine baÄŸlı Kuleli, Maltepe ve Işıklar Askeri Liselerinin sınavlarına girecek yüz bine yakın öÄŸrenci gece gündüz ter dökerken, Cemaat'in evlerindeki ÅŸakirtlere Türkçe sorularının tamamı verilmiÅŸtir. Matematikten ağırlıklı müfredatla eÄŸitim gören bu okullarda 1986 yılında sınava giren öÄŸrenciler Türkçe sorularının çok zor olduÄŸundan yakınmışlar. Bu tarihte toplamda 450 öÄŸrenci alan Kuleli'ye 300'e yakın Cemaat talebesinin yerleÅŸtirildiÄŸi tahmin ediliyor. Maltepe ve Işıklar ile bu sayının 300'e vardığı söylenebilir.[4]

​

Kuleli'ye girenlerin 300 tanesinin Türkçe sorularını tam yapması dönemin yöneticilerinin de dikkatini çekmiÅŸtir. SoruÅŸturma açılır, ancak elde belge yoktur. EÄŸitim dönemi baÅŸlamıştır. Okullara giren askeri öÄŸrenciler için tahkikatı MÄ°T ve Emniyet yapmaktadır. Zira askerin terör bölgeleri dışında istihbarat örgütü yoktur. MÄ°T kendisine gelen araÅŸtırma isteÄŸini genellikle Emniyet'e havale eder. Emniyet'in polisleri de malum... Mahalle karakolları sadece ikamet adreslerini tespit edip GBT denilen "gizli bilgi toplama" biriminde kayıtları olup olmadığına bakıp rapor yazar. Askeri okulların Ä°stihbarat ve Ä°stihbarat Karşı Koyma birimlerine özel ÅŸikâyet ve ihbar gelmediÄŸi sürece detaylı araÅŸtırma yapma alışkanlığı da söz konusu deÄŸildir. Gerçi Kuleli'ye kayıt yaptıran birkaç öÄŸrenci için memleketlerinden ihbar mektubu gelmiÅŸ, hatta ilk etapta 10 öÄŸrenci uzaklaÅŸtırılmıştır ama yöneticiler böylesine büyük çaplı soru çalma iÅŸine kulak asmamıştır.[5]

​

Kuleli Askeri Lisesi'ne Cemaat Nasıl Sızdı?

"O yıl (1985-1986 öÄŸretim dönemi), Kuleli'de 450 öÄŸrenci hazırlık sınıfındaydı. Biz yirmi beÅŸer kiÅŸilik sınıflarda okuyorduk ve her sınıfa 'takım' deniliyordu. Ä°rticai faaliyetlere karışan ve faaliyetlerini gizleyen öÄŸrenciler okuldan atıldıktan sonra, katıldığı faaliyetleri itiraf etmesi neticesinde okulda kalmış olan Afyonlu Åžahabettin A... isimli arkadaşımız, bizlere katılmıyor, hep yalnız dolaşıyordu. Biraz acıma, biraz onu kazanma duygusuyla Åžahabettin'e hep sıcak ve samimi yaklaÅŸtım. Hepimiz yanlışlıkla o cemaatlere karışmış  olabilirdik[6]

​

Bir gün Åžahabettin A...bana, 'Okuldan atılmadığıma sevinemiyorum, bir türlü kendimi toparlayamıyorum; ben, bu okula hak ederek girmedim, baÅŸkalarının hakkını yedim' dedi.[7]

​

'Niçin, nasıl?' diye sordum. Åžahabettin, 'Biz, bu okulun sınavlarına Cemaat tarafından özel olarak hazırlandık. Bu hazırlık sırasında, bize sorulan sorular ve çözülen problemlerin tamamı, sınavlarda çıktı. Benim anladığıma göre, soruların yüzde 70'i, 80'i önceden elde edilmiÅŸ. Ben, bu yüzden kendimi bir baÅŸkasının hakkını yemiÅŸ kiÅŸi gibi görüyorum ve dolayısıyla vicdanen rahatsızım, huzursuzum' dedi."[8]

​

Hava ve Deniz Harp Okuluna Sızma

2007'nin Haziran ayında Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Ä°stanbul'daki bir birliÄŸinde görevli bir yarbay, arkadaÅŸ ortamında, "Bu bir itiraftır, bir gerçektir" dedikten sonra ÅŸöyle devam etti: "Biz 1984-1985 yıllarında Çamlıca'ya gruplar halinde gidip, Cemaat'in sohbet toplantılarına katılırdık. Bizi çok önemsediÄŸinden, bizzat Fethullah Gülen ders verirdi. Hava Harp Okulu öÄŸrencileri cumartesi günleri 25-30 kiÅŸilik bir grup halinde sivil kıyafetlerle, tek tek Cemaat Karargahı'na giderdik Pazar günleri de Deniz Harp Okulu öÄŸrencilerinin gittiÄŸini biliyorum. Bizim grubumuzdan bazı arkadaÅŸlar deÅŸifre oldu,  okuldan atıldı; bazıları da  benim  gibi o gruptan uzaklaÅŸtı; bir kısım arkadaÅŸlarımızın da halen Cemaat baÄŸlılığına devam ettiklerini düÅŸünüyorum."[9]

​

Hepimiz donup kalmıştık. Hava ve Deniz Harp Okullarına 1984 yılında sızılmış olmasını doğrusu hayal bile edemezdim.[10]

​

Askeri Okullarda Tasfiye

1987 yılında Maltepe Askeri Lisesi'nde Cemaat evlerine gittiÄŸi belirlenen öÄŸrencilerle ilgili bir operasyon yapılır. Hazırlık sınıfı öÄŸrencilerinin, yani çalınan sorularla kayıt yaptıranların çoÄŸunlukta olduÄŸu toplam 60 öÄŸrencinin okulla iliÅŸiÄŸi kesilir.[11]

​

Maltepe Operasyonu Kuleli ve Işıklar'ı da harekete geçirir. ÖÄŸrencilerin mezun olduÄŸu ortaokullar ve gittikleri dershaneler incelemeye alınır. Rehberlik servisi öÄŸretmenleri ve istihbarat subayları tarafından hazırlanan anket sorularını cevaplandıran öÄŸrencilerin bazıları dikkatsizce samimi cevaplar verir. Üç okulda toplam 800 öÄŸrenci tespit edilir. Ä°kinci, üçüncü soruÅŸturmalar sonucunda 60'ı Maltepe'den toplam 150 öÄŸrencinin iliÅŸiÄŸi kesilir. [12]

 

1990’lar

Tansu Çiller'in Harp Okulu ricası

15 Ekim 1995 - Strateji Grubu'nun Gündem dergisi:[13]

"Son dönemde ordunun darbe hazırlığı içinde olduÄŸunu açıklayan Fethullah Gülen'in, Kara Harp Okulu'nda faaliyet gösteren çok sayıda 'müridinin' gördükleri 'üst düzey' himaye nedeniyle haklarında bir ÅŸey yapılmadığı ortaya çıktı. Gündem'in elde ettiÄŸi bilgilere göre bazı öÄŸrencilerin 'ekonomik durumlarındaki olaÄŸanüstü iyileÅŸme' ve izinli oldukları hafta sonları evlere kapanmaları 'Kara Harp Okulu Disiplin Kurulu'nun dikkatini çekti. Yapılan araÅŸtırmalarda, bu öÄŸrencilerin 'vakıf' adı verilen yerlerde hocalar liderliÄŸinde toplu olarak Fethullah Gülen'in konuÅŸmalarını içeren videobantları izledikleri ve Risale-i Nur üzerinde çalıştıkları saptandı. Disiplin kurulu, sayılan 200'ü bulan ve 'kendini belli etmeden mezun olup ordunun kilit noktalarına yerleÅŸmeyi' hedef olarak belirleyen Fethullah Gülen müritlerine yönelik bir 'arındırma' operasyonu baÅŸlattı.  Operasyonu geniÅŸleten okul yönetimi, temmuz ayında, büyük bir bölümü Fethullah Gülen'in denetimindeki Akyazılılar Vakfı yurt ve dershanelerinde eÄŸitim görmüÅŸ diÄŸer müritleri de okuldan atma hazırlıkları yaparken haklarında istihbarat çalışması yapılan öÄŸrencilerin adlarının bulunduÄŸu isim listesi, 'bilinmeyen kiÅŸiler' tarafından öÄŸrencilerin dolaplarına bırakıldı."[14]

​

O tarihte CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel, BaÅŸbakan Tansu Çiller ve Milli Savunma Bakanı Vefa Tanır, Genelkurmay BaÅŸkanı Orgeneral Ä°smail Hakkı Karadayı, Kara Kuvvetleri Komutanı ise Orgeneral Hikmet Bayar'dı... Peki Kara Harp Okulu Komutanı kimdi? TuÄŸgeneral YaÅŸar Büyükanıt...[15]

​

1995 yılında patlak veren "Kara Harp Okulu"ndaki "Fethullahçı örgütlenme" sıradan bir olay deÄŸildi... Gazeteler Kara Harp Okulu'nda 90 Fethullahçı öÄŸrencinin adlarını yayımlıyor, BaÅŸbakan Tansu Çiller'in "Askeri öÄŸrenciler okuldan atılmasın" diye Büyükanıt PaÅŸa'yı telefonla arayıp "ricada bulunduÄŸunu" haber veriyordu.[16]

​

O tarihte bir subay, iki astsubay, sekizi Kara Harp Okulu, 16'sı astsubay okulu öÄŸrencisi, 300 de uzman çavuÅŸun TSK'den atıldı.[17]

​

2000’ler

Askeri okullarda Karşı Tasfiyelerin Başlaması

2007 yılında dışarıdan sadece bayan öÄŸrenci alımı yapılmış, Harbiye, öÄŸrenci ihtiyacını esas olarak askeri liselerden saÄŸlamıştır. Bu durum 2009 yılında tersine dönmeye baÅŸlamıştır. Bu yıldan itibaren askeri okuldan mezun birçok öÄŸrenci ayrılmaya zorlanır ve atılırken, sivil lise kaynaklı öÄŸrenci alımları büyük oranda artmıştır.[18]

​

2009 yılında askeri liselerden mezun olan öÄŸrencilerin Harp Okulları'ndaki intibak sürecine bakmak gerekir. Harbiye intibak kampından sonra, 9 Ekim 2009 tarihinde, Vatan gazetesinde, "Åžoku Gören Kaçtı Harbiye Sivile Kaldı" baÅŸlıklı bir haber yapılmış. Ä°lk kez, Kara Harp Okulu'nun askeri öÄŸrencilerin yüzde 70'ini askeri liseler yerine sivil liselerden alması merak konusu olmuÅŸ, fakat bir cevap bulunamamış. 2006 ve 2007 yıllarında sadece dışarıdan bayan öÄŸrenci alımı yapan Harbiye'de yaÅŸanan bu sert deÄŸiÅŸim, askeri okulların dönüÅŸümünde önemli bir noktadır. 2009 yılında, askeri liselerden mezun olan öÄŸrencilerin yarıya yakını, kampta gördüÄŸü mobbing sebebiyle ayrılmak zorunda kalmıştır. 2010, 2011 ve 2012 intibak kampı süreçleri de benzer bir biçimde gerçekleÅŸmiÅŸtir. Bu yıllarda yaklaşık 2000 subay adayı ayrılmak zorunda bırakılmıştır, Ä°ntibak kampı sürecindeki mobbing'e dayanan bazı öÄŸrenciler ise birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarda, mezun olama- dan istifa etmek zorunda bırakılmıştır.[19]

​

Ä°ntibak kampında ayrılmak zorunda bırakılmış öÄŸrencilere göre: "Hepimiz askeri liselerden baÅŸarıyla mezun olduk. Okuyan, araÅŸtıran ve düÅŸünen öÄŸrencilerdik. Bir o kadar dayanıklıydık da. Kampta bize yapılan insanlık dışı hareketleri, çöpten yedirilen yemekleri, içirilen çamurlu suları ve sürekli ayrılmamız içir edilen küfürleri, önceleri, bizi güçlendirmek için yapılıyor sanmıştık. Sonra gördük ki askeri liseden beraber mezun olduÄŸumuz arkadaÅŸlarımızdan bir bölümü ve sivil liselerden aramıza katılan öÄŸrenciler çok rahat, bu sert hareketlere maruz kalmadan el üstünde devam ediyor.  [20]

​

Tazminatların kaldırılması

Ayrılmak zorunda bırakılmış öÄŸrencilerin ifadelerine bakıldığında, 2005 yılı itibariyle, devrelerin yarısına yakınının Işık Evleri'yle irtibatlı bir ÅŸekilde askeri liselere girdiÄŸi öÄŸrenilmektedir. Askeri lisede verilen eÄŸitimle Cemaat'e karşı gelip onların kucağından kurtulan öÄŸrenciler de aynı ÅŸekilde Harp Okulu intibak kamplarında cezalandırılmış ve ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Hizmetlerine devam eden askeri lise kaynaklı öÄŸrenciler ise aynı sivil kaynaklı öÄŸrenciler gibi el üstünde tutularak okutulmuÅŸtur.[21]

​

Gerçekten de askeri okullarda 2009 ve sonrasında Gülen Cemaati'ne mensup subaylarca kurulan "ÅŸok mangalarında, kendilerinden olmayan subay adaylarına yapılan fiziki ve ruhsal iÅŸkenceler sistematik hale gelmiÅŸ, mobbing faaliyetleri artırılmıştır. Bu durum 2009 ve sonraki yıllarda ayrılan ve atılan askeri öÄŸrenci sayısında gözle görülür bir artışa neden olmuÅŸtur.[22]

 

 

Dipnotlar

[1]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[2]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[3]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[4]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[5]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[6]İn. Sabri Uzun. Kırmızı Kedi: 2014

[7]İn. Sabri Uzun. Kırmızı Kedi: 2014

[8]İn. Sabri Uzun. Kırmızı Kedi: 2014

[9]İn. Sabri Uzun. Kırmızı Kedi: 2014

[10]İn. Sabri Uzun. Kırmızı Kedi: 2014

[11]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[12]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[13]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[14]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[15]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[16]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[17]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[18]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[19]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[20]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[21]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[22]Ä°mamların Öcü. Yavuz Selim DemiraÄŸ. Kırmızı Kedi: 2015

[23] Kirli Hesaplar Çarşısı. Hüseyin Gülerce. Kahverengi:2016

​

Kültür Sayfası

bottom of page