top of page

Anti Ergenekon'un Yargı Yapılanması

Hanefi Avcı:

Cemaatin eskiden beri yargıyı ele geçirmeyi hedeflediği bilinen bir şeydir. Yaşam biçimiyle Cemaat’ten uzak gibi görünen, kendisini gizleyen, olduğundan tamamen farklı gösteren çok sayıda Cemaat mensubunun 2000 yılından önce yargı camiasında olduğunu bugün daha iyi görüyoruz. Kasım 2002 seçimlerinden sonra hükümetin desteğini de alarak, bir yandan yeni hakim ve savcı almalarında kendi taraftarlarının görev almasını sağlamak için onlara özel eğitimler verirken, bir yandan da sınavlarda her türlü siyasi torpil, sınav desteği vb. konularla ilgilenen birimler oluşturarak kadrolaşmaya çalıştılar. [i]

Cemaat’in ilk önceliği DGM’lerde kadrolaşmaktı. Kimsenin fazla gönüllü olmadığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde Van, Diyarbakır, Erzurum gibi illerin DGM’lerine elemanlarını yönlendirerek, öncelikle buralarda hakimiyet sağlamıştı. Bu iddiamın doğruluğu, … bu mahkemelerde görev yapan daha sonra İstanbul ve diğer batı illerine, ÖYM’lere atanan hakim ve savcılardan bellidir. [ii]

Daha sonraki yıllarda Emniyet İDB’de (İstihbarat Daire Başkanlığı) hakimiyet kuran Cemaat, ÖYM’lerdeki mensuplarıyla Emniyet’teki mensuplarını koordine içinde hareket ettirerek, hükümetin de desteğiyle kendi tarafında olmayan, Cemaat isteklerine olumlu cevap vermeyen hakim ve savcıların veya yakınlarının polis kayıtlarını, okul yıllarında yasa dışı örgütlerle ilişkisinin olduğu gibi hususları basına sızdırarak, ÖYM’lerden ayrılmalarını sağlamıştır. Daha sonra Adalet Müfettişlerini de kullanarak birçok hakim ve savcının telefonlarını dinlemiştir. [iii]

İlerleyen yıllarda birçok hakim ve savcının, yüksek yargının kendilerinin veya yakınlarının, ilişkide oldukları kişilerin telefonlarını dinlediler. Makam odalarına böcek koydular, özel hayatlarını araştırıp, birçok yargı mensubunun uygunsuz görüntülerini kayda aldılar. Bu konu, Nuh Mete Boy le ilgili kayıtlar ve daha sonra Ergenekon davasında 51 No’lu CD içerisinden çıkan yüksek yargıçların özel hayatlarına ait görüntülerle ispatlanmıştır. 51 No’lu CD haricinde bu hususlarda birçok görüntünün olduğu hakkında, adalet ve avukat camiasında ayyuka çıkmış söylentiler var. [iv]

Eylül 2010 referandumu sonrası HSYK’da çoğunluğun sağlanması üzerine atama, denetleme, soruşturmalar ve personel alıntında geniş imkânlara sahip olan Cemaat, hükümetin de desteğiyle ÖYM’lerde hakimiyet kurdu. Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine çok sayıda kendi mensubunu seçerek buralarda etkinlik sağladı. Yeni alınan personelin nerede ise tamamına yakınının Cemaat mensubu olduğu bugün ortaya çıkan bir durumdur. [v]

Artık her yerde güçlenen Cemaat, polis, ÖYM, HSYK ve yüksek yargıdaki elemanlarını diğer kamu kumrularındaki elemanlarıyla da destekleyerek yargıda mutlak güç haline geldi. Kendisini engelleyecek, geri adım attıracak kimseyi görmeyince yargıdaki elemanlarını kullanarak diğer kurumlarda istemediği kişileri veya tümden kurumlan hedef alarak hareket etti. Sonunda bu güçlerine o kadar güvendiler ki, hukuku, kanunu her şeyi bir yana bırakarak tüm toplumu susturmayı, toplum üzerinde otorite olmayı denediler. En sonunda yargıdaki elemanlarını kullanarak hükümetle mücadeleye kalktılar. [vi]

Operasyonel Basın Mensuplarının Kullanılması

Türkiye’de belki 20 yıl, 30 yıl, 40 yıl gazetecilik yapmış, bu konuda duayen olmuş birçok gazeteci vardır. Farklı konularda araştırmalar yapan, özellikle toplumdaki yolsuzlukları, yanlışlıkları, hataları araştıran, TV’lerde programlar yapan, yılların tanınmış gazetecileri varken, … her türlü belge, en gizli kozmik bilgiler bile derlenip, toparlanıp, bavullarla adı sanı duyulmamış bir gazeteciye veriliyordu. Ayrıca MİT’in en gizli bilgileri ve içindeki en gizli yazışmaları, yine Emniyet’in en gizli bilgileri, operasyonlarda kullanılan en mahrem görüntüler bile aynı gazeteciye gidebiliyordu.[vii]

Şu çok açıktı ki burada bir gariplik vardı. Adını dahi duymadığımız, deneyimsiz, sizden aldığım başka birine söylemeyeceği hiçbir zaman garanti edilemeyecek bir basın mensubuna herkes, her türlü bilgiyi taşıyordu. Ama hayatları boyunca yolsuzlukların, kanunsuzlukların ve hukuksuzlukların üzerine cesaretle giden, o zamana kadar birçok program yapmış, bu konuda kimseye zarar vermemiş, hatta kendisine bilgi verenlere yardımları olmuş insanlara, meşhur gazetecilere kimse gitmezken, bu gazetecilere neden bu kadar bilginin aktığını kimse sorgulamadı.  [viii]

Yine bu gazetecilere bakıldığında, yıllar önce eğitim görmek, İngilizce öğrenmek amacıyla Amerika’ya gittiklerinden bahsediliyordu. Ama bu gazetecilerin hiçbiri Amerika’da herhangi bir üniversitede okumamışlar, herhangi bir okulda eğitim faaliyetine katılmamışlardı.[ix]

En önemlisi bu basın mensuplarının gayri hukuki yollardan, gizli yöntemlerle, Cemaat’in kamudaki görevlileri tarafından elde edilmiş, toplanmış bilgi ve belgelerin hukuki bir hale getirilmesi yani yargının kullanacağı hukuki belge haline dönüştürülmesinde anahtar olarak kullanılmasıdır. Bu asla bir basın görevi değildir, anahtar bir görevdir.   [x]

Cemaat, Hedefleri İçin Yargıyı Silah Olarak Kullandı

Telefon dinlemeleri ve yargı; Cemaat’in elindeki en korkunç ve tüm muhaliflerini yerle bir etmesini sağlayacak silahlara dönüştü. Herhalde Stalin bile muhaliflerini temizlemede yargıyı bu kadar etkin kullanamamıştır. [xi]

Yargıyı kendi lehinde kullanmak isteyenler bile bunu sadece hasımlarını cezalandırmak için yapar. Cemaat ise yargıyı her açıdan etkin kullandı. Sadece rakiplerini bertaraf etmek için değil, siyaseti tanzim etmek, siyasi partilerin yönetimlerini değiştirmek, toplumdaki etkinliği, ticari faaliyetleri, kamu kurumlarını ele geçirmek, hatta hükümeti yıkmak, kendi felsefesine uygun bir siyasi yapı oluşturmak için de bir araç olarak kullandı. [xii]

Yargıdaki mensupları aracılığıyla önce Emniyet’te kendisine engel olacak yöneticiler hakkında uydurma tahkikatlar, tutuklamalar yaparak hepsini saf dışı bıraktı, karşı çıkacaklara da gözdağı verdi. Sonra toplu tutuklama ve davalarla orduyu etkisiz hale getirdi. [xiii]

Toplumda korku yayarak istediği herkesi tutuklayabileceği, herkesi Ergenekon, Casusluk, Fuhuş vs. operasyonlara dahil edebileceği ve kimsenin onlara yardım edemeyeceği inancını yerleştirdi. Şike, AGB Reyting Operasyonu, Cüppeli Ahmet Hoca vb. soruşturmalarla her kurum, her yapı üzerinde etkin olduğunu gösterdi.

Eylül 2010 referandumunda Fethullah Hoca “Mezardakiler bile çıkıp oy kullanmalı” derken bunun anlamı herkes tarafından çok iyi anlaşılamadı zannederim. Referandum sonrası yapılan HSYK seçimlerinde bir anda Yargıtay’a seçilen 160 üyesiyle çoğunluğu ele geçirince yüksek yargıda etkinlik sağladı; belli ceza dairelerinde istediği kararı onaylatacak, istemediği kararı bozduracak hale geldi. [xiv]

ÖYM’lere göndereceği, kumpaslara dayanan davaları aynı mantıkla Yargıtay’da onaylatacağını ve kimsenin elinden kurtulamayacağını sözle değil davranışı ile gösterdi. [xv]

Her türlü yol ve yöntemi kullanarak, yeni alınan binlerce hakim ve savcının çoğunun Cemaat mensubu olmasını sağladı. [xvi]

Hükümetin Yargıtay’ın yapısını değiştirme, Yargıtay Başkanlık Divanını yeniden oluşturma, böylece Yargıtay’ın belli dairelerindeki Cemaat hakimiyetini kırma amacıyla çıkardığı yasaya dayanarak yapılan seçimlerde Yargıtay Başkanlık Divanına hükümetin desteklediği hiçbir aday seçilemedi ve Cemaat, Yargıtay’da görev yerlerini belirleyenin kendisi olduğunu gösterdi. [xvii]

Anayasa Mahkemesi, Başbuğ kararı ile Cemaat’in yargıdaki planlarına ilk darbeyi vurdu. İstanbul Adliyesi’ndeki 20. Ağır Ceza Mahkemesi tüm Ergenekon sanıklarını tahliye ederek Cemaat’in hukuksuz yargısına karşı ilk yargı içi direnişi ortaya koydu. AYM’nin, Balyoz davasıyla ilgili ÖYM’nin verdiği, Yargıtay’da onaylanmış kararda adil yargılama ilkesinin ihlal edildiğine oybirliği ile karar vermesi, yargıdaki Cemaat destekli tüm uygulamaların hukuka aykırı olduğunun en yüksek yargı merciince tescil edilmesiydi. Böylece Cemaat’e tabi yargı meşruiyetini yitirdi. [xviii]

Cemaat Özel Yetkili Mahkemeler Aracılığıyla Hukuku Ne Hale Getirdi?

Cemaat ÖYM’ler vasıtasıyla Türkiye’de hukuku yerle bir etti. Bu alandaki bütün uygulamaları, akıl-mantık ölçüsünün ve hukukun dışına taşırarak Türkiye’deki adalet sistemini tarihinin en kötü noktasına getirdi. [xix]

ÖYM’dc Cemaat yanlıları veya Cemaat mensubu olan hakim ve savcıların çoğunlukta olduğu ve polisin de Cemaat’in hazırladığı operasyonları yapmaya başladığı zaman artık arama kararlarında bir ölçüsüzlük başlamıştı. ÖYM’ler kendi sınırlarını da aşarak, Türkiye’nin her yerinde arama kararı verebiliyorlardı. Kanunların aradığı, arama kararı verebilmek için gerekli olan asgari şartların hiçbirine bakmıyorlardı. Şüpheliler hakkında yeterli delil olmasını, makul şüphe bulunmasını veya kanunda yazılı olan aramayı gerektirecek hiçbir hususu incelenmiyorlardı.  [xx]

Artık arama kararları bir delil bulmak için değil, şahıstan delile gitmek içindi. Kim hedef seçilmişse, kimin hakkında bir suçlama yürütülüyorsa, ne arandığı önemli değildi; ona ait her yer aranacak ve ona ait bir suç bulunmaya çalışılacaktı. Ve son zamanlarda artık suç da aranmıyordu... Aranan yerlere polis tarafından suç delilleri konulmaya ve bunlar “bulunmaya başlandı. Bu bir iki kez değil, hemen hemen her olayda artık kişiyi suçlayacak bazı dijital deliller, dijital malzemeler, hatta bazı davalarda silah ve malzemeler polis tarafından konulup sonra “bulundu” yapılıyordu. Bugün yavaş yavaş ortaya çıkan, polisin koyduğu konusunda hiç tereddüt olmayan dijital delillerin kendileri tarafından konulduğu ispatlandı. Yanı arama aslında delil bulma değil, delil koymaya ve koyduğunu bulmaya dönüşmüştü. [xxi]

ÖYM’lerin uyguladığı en kötü tedbir kararlarından bir tanesi de tutuklamaydı... Yasalarımıza ve diğer modern ülkelerin yasalarına göre tutuksuz yargılama genel kuraldır. Tutuklama istisnadır. Ama Türkiye’de Cemaat’in ÖYM’lere hakim olduğu dönemde esas olan tutuklu yargılama ilkesiydi; tali ve istisna olan, çok nadir uygulanan ise tutuksuz yargılamaydı. Bütün davaların sanıkları tutuklu yargılanmaya başlandı. Haklarında dava açıldığı için yurtdışından gelen, davanın daha önceki aşamalarında sürekli mahkemelere gelip giden, kaçmayacağına dair her türlü intibaı uyandıran meslek sahibi ve sabit işyeri olanlar dahil herkes tutuklanıyordu. Hem de toplu tutuklamalar yapılıyordu. Artık ölçü ve sınır aşılmıştı. Eski Genelkurmay Başkanı bile sadece internet sitesi açmaktan ve bununla ilgili iddiadan dolayı tereddütsüz tutuklanıyordu. Basın mensupları da tutuklanıyordu, öğrenciler, öğretim görevlileri, memurlar da... İddia edilen suçlarla ilgili hiçbir ciddi delil, o suçların işlendiğine dair ifade, şahit beyanı vs. olmaksızın, sadece bir iddia veya bazı şüpheli delillerle insanlar tutuklanmıştı. Aylar yıllar geçmesine, ilk soruşturmalar yapılmasına, tüm deliller toplanmasına rağmen, tutukluluk kaldırılmıyordu. [xxii]

Hükümet uzun tutukluğu önlemek adına, AB’den ve Batı dünyasından gelen tepkilerle AİHM kararlarına bakarak tutukluluğu azaltacak -sanki tutuklamalar yasalardan kaynaklanıyormuş gibi bir düşünceyle- yargı paketleri hazırlıyordu. Birinci Yargı Paketi, İkinci Yargı Paketi, Üçüncü Yargı Paketi... Yargı paketlerinin en önemli amaçlarından bir tanesi de bu tür tutuklulukları önlemekti. Ama yasalarda yapılan bütün değişikliklere ve tutukluluğun çok istisnai durumlara bağlanmasına rağmen ÖYM’lerde hiçbir şey değişmedi. İstedikleri kişileri hiç delilsiz yine tutuklamaya devam ettiler... [xxiii]

ÖYM’ler… bilirkişi incelemelerini, sadece belli Cemaat mensuplarının yoğunlaştığı, hakim olduğu TÜBİTAK'a göndermeye başladı. TÜBİTAK’da bu raporları hazırlamak için belirli bilirkişileri çağırıyordu.    [xxiv]

ÖYM’lerde diğer mahkeme usulleri de çok garip işliyordu. Davalar istenildiği gibi birleştiriliyor ya da ayrılabiliyordu. Ergenekon davasında akıl almaz bir biçimde onlarca dava birleştirildi. Hiç bu davayı ilgilendirmeyen onlarca, yüzlerce dosya ve evrak -geçmiş olan, halen devam eden veya bitmiş mahkemelerin evrakları- getirilerek, dosyalar anlaşılmaz hale dönüştürüldü.  [xxv]

İnsanlar burada alınan tüm kararlar için sadece kararı veren ÖYM’ye ve bir üst mahkemeye itiraz edebiliyordu. Yani karara itiraz edebileceğiniz ilk yer yine bir başka ÖYM olabiliyordu. Aslına bakarsanız son zamanlarda ÖYM’lerin birbirinden farkı kalmamıştı. Çoğu zaman dosyalara ciddi bir şekilde bakılmadan, klasik kalıpla reddediliyordu. [xxvi]

Bu kararları destekleyen ikinci yer HSYK idi. Ama HSYK hiçbir şikâyeti ciddiye almıyor ve gerekli incelemeyi yapmıyordu. Hatta birçok inceleme aylar, yıllar sonra işleme konuluyordu. Ne kadar ağır hukuk ihlali olursa olsun, yapanlar hakkında HSYK hiçbir işlem yapmıyordu. [xxvii]

Verilen yanlış kararların düzeltileceği üçüncü yer Yargıtay’dı. Ama Yargıtay’da da özellikle Cemaat’in denetlediği davaların gideceği daireler önceden dizayn edilerek, oralara birtakım uygun kişiler seçilerek o yol da kapatılmıştı. Başlangıçta belki bu imkân vardı. Yargıtay kararları bozarak düzeltebilir, yapılanların hukuksuzluğunu ortaya koyabilirdi. Ama daha sonrasında Yargıtay’da yapılan düzenlemeyle yeni üyeler seçilmiş ve dengeler değiştirilerek bu yol da kapatılmış oldu. Ta ki Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru hakkı için yapılan müracaatlarda verdiği kararlarla bu hukuksuzluğu ortaya koyuncaya kadar... [xxviii]

Yargı Cemaate Bağlı Olursa…

Bilgi toplamak veya bilgiye kolayca ulaşmak çok büyük bir üstünlük, güç kazandırmakla birlikte, polis ve yargı aracılığıyla bilgiye dayalı uygulamada bulunmak, olağanüstü bir güç ve kudret yaratmaktadır. [xxix]

Toplum içerisinde polis ve yargı aracılığıyla sahip olunan bu güç, her şeyi yapmaya muktedir olduğu gibi toplum üzerinde de otorite oluşturur. Bunlara ilave olarak Maliye denetimleri, vergi cezaları gibi yöntemlerle, devletin gücü ve yetkisi kullanılarak, basın organlarına sahip olarak, mutlak güç, hâkimiyet duygusu yaratarak ve korku salarak, toplumu baskı altına almayı da kolaylaştırır. [xxx]

Bundan dolayı yargının, yöneticiler ve hükümetler emrine verilmemesi ilkesi benimsenmiştir. Modern toplumlarda yargıyı yönetimlerin emrine verilmek üzere değil, yönetimlerin direkt veya dolaylı etkilemelerinden uzak tutmak için yargıyı etkileyecek tavsiye veya telkinde bulunulması yasaklanmıştır. Yargı mensupları görev, atanma, özlük hakları, disiplin ve ceza soruşturmalarına karşı da özel güvencelere alınmıştır. [xxxi]

…Yargıtay’ın bazı dairelerinin Cemaat denetiminde olduğunun söylenmesi, “Yargıtay Başkanlar Kurulu seçiminde Cemaat büyük çoğunlukla seçimi kazandı, istediği kişileri seçti” veya “HSYK’da Cemaat çoğunlukta” sözlerinin tüm yargı camiasınca tereddütsüz kabul edilir olması açıklanamaz. Yargı imamı denen yargı mensuplarını Cemaat’in görev, emir, talimat verip yönlendirmesini; savcıların, hâkimlerin, mahkemelerin hatta yüksek yargıçların Cemaat emrinde olduğuna toplumun inanmasını, yargının Cemaat emrinde hareket ettiğinin belgelerle ortaya çıkmasını normal ölçüler içinde düşünen bir insanın anlaması mümkün değildir. Dünyada bu olayın bir örneği de yoktur. [xxxii]

Demokratik yolla seçilen hükümet ve devlet başkanının ayrıca parlamentonun bile karışmaması ve etkisinden uzak kalması için güvence altına alınan yargının, Cemaate bağlanmasını, Cemaat’in emrinde görev yapmasını kabullenmek mümkün olmadığı gibi absürtlüğünü kanıksamak da başka bir anormallik olsa gerek. [xxxiii]

Dipnotlar

[i] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[ii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[iii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[iv] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[v] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[vi] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[vii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[viii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[ix] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[x] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xi] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xiii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xiv] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xv] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xvi] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xvii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xviii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xix] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xx] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxi] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxiii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxiv] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxv] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxvi] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxvii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxviii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxix] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxx] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxxi] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxxii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

[xxxiii] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015

Kültür Sayfası

bottom of page