
Cemaatin Mantığını Anlamak 3: Çalışma Usulü
Organizasyon
Hiyerarşik Bir Yapı Var mı, Yok mu?
Hüseyin Gülerce:
Zaman Gazetesinde 21 Mart 2014’te yayınlanan röportajda F. Gülen, bugün Legal Görünümlü İllegal Yapı” olarak adlandırılan yapı için ÅŸunları söylemiÅŸti: “Altmış-yetmiÅŸ yıllık hizmet hayatımda görmediÄŸim, aklımdan ve hayalimden dahi geçmemiÅŸ kurmaca ve düzmece bir hizmet hiyerarÅŸi yapısı çıkarıyorlar. Bu nasıl bir zihin ve ruh kirlenmesidir? Bu Hizmete gönül vermiÅŸ binlerce belki milyonlarca insanın aklıyla alay edercesine hayalî çizelgeler çıkarıyorlar. “Böyle hiyerarÅŸik bir yapıdan ve belli payelerden bahsedenler bu Camiayı hiç anlamamışlar ya da bir gareze mebni iftira ediyorlardır. Tanıyanlar da bilir ki, ben ders okuttuÄŸum talebeye bile hep bir müzakere arkadaşı olarak bakmış, onlar üzerinde dahi bir hocalık vasfını kabullenmemiÅŸimdir.” [6]
​
Bu söyledikleri tamamen yalan. Asıl insan aklıyla kendisi alay ediyor. Binlerce, belki de yüz binlerce insanın bildiÄŸi gerçekler, nasıl böyle çarpıtılabilir? Küçük bir ilçede mütevellide bulunan bir insan bile bilir ki, o ilçede “Güleni temsil ettiÄŸini” üzerine basa basa söyleyen bir imam, ya da “hadim” vardır. Onun yardımcıları vardır. Talebe imamı vardır, bölge imamı vardır. Åžehirlerde ünite imamları vardır. Dershane, kolej müdürleri vardır. Onlar da imamlarla istiÅŸare eder. GeniÅŸçe anlatmayacağım, ama gerçek ÅŸudur: Bunlar arasında sıkı bir disiplin, kaskatı bir hiyerarÅŸi vardır. BaÅŸ baÅŸa baÄŸlıdır, sonra da bütün baÅŸlar F. Gülene baÄŸlıdır. [7]
​
F. Gülen, bu gerçek baÅŸkaları tarafından bilinince rahatsız oluyor. Çünkü çizdiÄŸi Mevlana portresine ters bir yapılanma bu. Silahlı kuvvetlerde olmayan bir disiplin ve hiyerarÅŸiden bahsediyorum. Gerçek ortaya çıktığı için rahatsız oluyor Gülen. Bu bile yanlış bir iÅŸ yaptığının, insanları kandırmaya kalktığının iÅŸaretidir. Niye yalan söyleniyor ki, ÅŸöyle dense ne olur: Koskoca bir yapı. Herkesin bir temsil keyfiyeti var. Bir yerdeki yanlış bütün camiaya mal edilir. Onun için hizmet disiplini ÅŸarttır... [8]
​
İlk KuruluÅŸ Dönemi
Ahmet KeleÅŸ:
Fethullah Gülen en tepede oturur. Sonra tüm yurt içindeki ve yurt dışındaki temsilcileri bölgeler olarak ayda bir toplardı. Yurt dışından da gelenleri sayarsak tüm dünyadan gelenler 100’e yakındı. 1998’den öncesini konuÅŸuyorum. O zaman kendisi İstanbul’da yaşıyordu. [9]
​
Yaptıklarımızın raporlarını veriyorduk ve yeni direktifleri alıp dönüyorduk. Biz de kendi bölgemize baÄŸlı il, ilçe imamlarını toplayıp, onlara direktif veriyorduk. Onlar da kendi altlarındakilere veriyordu. Böylece hiyerarÅŸik olarak tabana doÄŸru yayılıyordu. Yani il ve bölge imamlıkları hizmetin yürütücü kadrolarıdır.[10]
​
Planlama
Ahmet KeleÅŸ:
Akıl almaz bir organizasyon vardı. Devletin bile tutamayacağı istatistikler tutuluyordu. Her yılın hizmet planı stratejik olarak planlanıyor, insan gücü, finansman desteÄŸi, siyasi destek vs. her ÅŸey inceden inceye planlanıyordu. Bu hareket eÅŸi benzeri görülmemiÅŸ bir örgütlenme disiplinine ve düzenine sahiptir. Hedefe ulaÅŸmak için tüm Anadolu’nun en zeki çocuklarını yıllarca toplayıp bu iÅŸ için eÄŸittik. Bu hareket baÅŸka bir ÅŸey için deÄŸil sadece ve sadece devleti ele geçirmek için var oldu ve çalıştı. Öyle hassas bir ÅŸekilde çalışıldı ki mesela, bu yıl kaç öÄŸrenci evi açılacak, kaç yurt, kaç dershane, kaç okul ve diÄŸer tüm hizmet alanları tek tek belirleniyordu. Ardından da öÄŸrenciler hizmette duyulan ihtiyaç alanlarına göre üniversitelerde bölümlere yönlendiriliyordu. Ne kadar hukukçuya, öÄŸretmene, doktora vs. ihtiyaç var ona göre baÅŸarılı öÄŸrenciler üniversitelere yerleÅŸtiriliyordu. İşte bu sistemli çalışma doÄŸru sonuçlar veriyor ve hizmet inanılmaz ÅŸekilde büyüyordu. Yurt genelinde ilgilenilen öÄŸrencilere Hocaefendi’ye baÄŸlılık derecesinin ölçüldüÄŸü puanlar verilirdi ve buna biz “beÅŸlik sistem” diyorduk. Hocaefendi hocalıkla, din adamlığıyla deÄŸil örgüt kurmak ve planlamakla uÄŸraşırdı. O hiçbir zaman bir din adamı olmadı. Hatta din adamı olarak görülmekten de hoÅŸlanmadı. [11]
Alt Organizasyon
Latif ErdoÄŸan:
KurumsallaÅŸmaların en küçük birimi evlerdir. Her eve bir imam nezaret eder. Her imamın aynı zamanda bir de yardımcısı vardır. Birkaç evden sorumlu kiÅŸi kendisine baÄŸlı ev imamlarını yönetir. Ona da semt imamı denir. Semt imamları bölge İmamına; bölge imamları ise belde imamlarına doÄŸrudan baÄŸlanırlar. Belde imamları vilayet imamının emrinde çalışırlar. Türkiye yedi bölge olarak düÅŸünülürse -ki bu taksim her zaman deÄŸiÅŸebilir, bazen yediden fazla, bazen daha az olabilir- her vilayet imamı kendi bölgesinin imamına baÄŸlıdır. Fakat bu baÄŸlılık ÅŸekli ÅŸematiktir. Gülene baÄŸlanma bakımından bu vilayet imamlarının her biri de doÄŸrudan Gülen e ayrıca baÄŸlıdır.. [12]
Üst Yapı
Mesut Zeybek:
HekimoÄŸlu o zaman bize 'bunları siz tek bir cins olarak görmeyin' demiÅŸti. 'Bunların içi karışık, 3'e ayrılmış bunlar. En altta Nur talebeleri var, Halk ile muhatap olan hizmetin hamallığını yapan kesim onlar. Bir de Mollalar var direk hocaya baÄŸlı, ne Risaleleri dinlerler ne baÅŸkasını, direk hocayı dinlerler. Bir de derin yapı var. Esas karar mekanizmasında bunlar var. Aradaki Mollalar üst yapıyla hoca arasında irtibatı saÄŸlıyor' demiÅŸti.[13]
Ahmet KeleÅŸ:
“4. kat ara kattır. 5, 6 ve 7. katmanlar ‘örgüt ve teÅŸkilat’ katlarıdır. 6. katta Hocaefendi’nin bildiÄŸi ve takip ettiÄŸi ‘hayati hizmetler’ yürütülür… Piramidin temelini halk tabakası oluÅŸturur. İkinci ve üçüncü katta öÄŸrenciler ve öÄŸretmenler yani hizmet mensupları yer alır. Dördüncü tabaka ara kattır. Hem alt hem de yukarıya baÄŸlantıyı saÄŸlar. BeÅŸinci, altıncı ve nihayet yedinci katlar hocaefendinin de içinde olduÄŸu ‘örgüt ve teÅŸkilat’ katlarıdır. Bu katlar ile altta yer alan ilk üç tabakanın arasında tanımlanamayacak derecede büyük bir fark ve zıtlık vardır. Zaten bugün anlamakta zorluk çekilen de budur.[14]
Alttakilerin niyeti ile üsttekilerin niyeti aynı deÄŸil. Bu büyük zıtlığı kamufle eden ve görünmemesini, anlaşılmamasını saÄŸlayan figür ise Hocaefendi’dir. İşte bu iki zıt durumu birden temsil ettiÄŸi içindir ki ciddi çeliÅŸkiler sergilemekten kurtulamıyor. “Bu ne, bu ne” diye insanı hayrette bırakan halleri, sözleri ve davranışlarının nedeni bu zıtları temsilden kaynaklanmaktadır. [15]
​
BeÅŸinci kat, yurtiçi ve yurtdışı tüm hizmetlerin yürütüldüÄŸü konuÅŸulduÄŸu ana meclisi oluÅŸtururdu. Hizmetin her meselesi burada ele alınır, müzakere edilir, karara baÄŸlanır ve uygulama startı verilirdi. Altıncı kat ise, sadece Hocaefendinin bildiÄŸi ve takip ettiÄŸi “hayati hizmetlerin” yürütüldüÄŸü kattı. Tabiri caiz ise Bakanlar Kurulu veya Milli Güvenlik Kurulu gibi bir kattı. [16]
​
Örgütün hiyerarÅŸik kademelerinde her sorumlu bilmesi gereken kadar bilgiye vâkıf olur ve bu bilgileri gizli tutması ondan istenen en önemli özelliktir. Yapının kompartıman usulü, ‘f tipi’ hücre yapılanmasını kullanması, ayrı hücrelerdeki üyelerin birbiriyle irtibatlarının kurulmaması da bu amaç içindir. Bu gizliliÄŸi saÄŸlayabilmek için gösterilen ölçü de büyük bir günah iÅŸlemek, aÄŸzınızla Allah’ı (cc) inkâr etmek zorunda kalsanız bile örgüte dair sırları vermemelisiniz beyanı ile gösterilmiÅŸtir.[17]
​
Derin Yapı
Hüseyin Gülerce:
Daha da önemlisi söz konusu hiyerarÅŸinin dışında, doÄŸrudan kendisine baÄŸlı, bazıları birbirlerinden habersiz kozmik kadroların varlığıdır. İllegal Yapının çekirdeÄŸi diyebileceÄŸimiz bir “Derin Yapı” var. [18]
​
Ahmet KeleÅŸ:
Bunun yanında o piramitte bir baÅŸka alan daha var ki onu altıncı kat olarak görüyorum. Bizzat yürütücülerini sadece Fethullah Gülen’in tanıdığı baÅŸka hiç kimsenin tanımadığı bir ekip var bunlar da emniyet ve adaletle ilgili iÅŸleri yürütüyorlar. Askeriye ile ilgili, bürokrasi ile ilgili, siyasetle ilgili ve Türkiye’deki çeÅŸitli dini, dini olmayan, sivil toplum kuruluÅŸları ile ilgili faaliyetleri de yürütüyorlar. [19]
​
Kimse kimsenin ne iÅŸ yaptığını bilmez. Sorma gereÄŸi de duymayız. Çünkü bilmememiz gerekiyor. Yarın bir gün içeri düÅŸürsek bize bunu sorarlarsa bilmemek lehimizedir. Hizmete ihanet etmemiÅŸ oluruz diye bir mantığı var. Bilmek deÄŸil bilmemek daha iÅŸimize geliyor. [20]
​
Çalışma Åžekli
Bir Polis Adayının Anlattıkları Üzerinden Ödül-Ceza Sistemini DeÄŸerlendirmek
…Cemaattekileri sürekli motive etme ihtiyacı var. Niye? Bir maneviyatla baÄŸlansın ki kopup gitmesin. Onun için de birileri sürekli rüyalar görür, o rüyalar hep anlatılır. Bize de anlatıyorlardı. Üst devrelerden biri anlatmıştı: Gece kalkmış, sabah namazına giderken Hz. Hamza gelmiÅŸ, yanına oturmuÅŸ, sohbet etmiÅŸ, giderken de okunu ona bırakmış. ‘O ok hâlâ duruyormuÅŸ ama kimseye göstermiyormuÅŸ.’ Keza, Peygamber Efendimiz’le ilgili de bir sürü anlatırlardı. Fethullah Gülen’in rüyaları zaten hiç bitmez. O kendisini Peygamber Efendimiz’le, sahabelerle görür hep, bir de ahiler filan da bunu aynı ÅŸekilde onlarla birlikte görür. Böylece ortalıkta sürekli bir 'rüya muhabbeti’dir gider... [21]
​
Yıllarca bunlara maruz kalanlar, ta çocukluÄŸundan bunlara maruz kalanlar içinde bence safiyane inananlar da var. ÇoÄŸu, en baÅŸta safiyane duygularla geliyor, ‘Bu insanların alnı secde görüyor, bunlardan bir zarar gelmez.’ diyor. Ama sonrasında iÅŸler karmaşıklaşıyor; baskı temelli birçok psikolojik unsur, kitle psikolojisi, dışlanma, imkânları kaybetme endiÅŸesi, bunlar ve benzeri gerekçeler, o camiaya tertemiz, aklı başında giren birisini, birkaç yıl sonra tanınmaz hâle getirebiliyor. Mantık da zedeleniyor, ahlaki tutumlar da. Birçok kiÅŸi bazı gerçekler ortaya çıktığı zaman vazgeçecek veya iÅŸte benim gibi başına direkt bir ÅŸey geldiÄŸinde gerçek durumu anlayacak ama genel yapı yine kolay ikna olmuyor, örgütün kirli, tuhaf kısımlarına. Zaten kafanıza bir ÅŸey takılsa da soruverseniz, ‘Sen ulu’l emre karşı mı geliyorsun?' diyerek önünüzü kesiyorlar, sizi güvensiz insan ilan ediyorlar. Bunlarla karşılaÅŸmamak için siz de epeyce ÅŸeyi, ‘Vardır bir hikmeti,’ kandırmacasıyla görmezden gelmeye çalışıyorsunuz. Ahi, sizin komutanınızdır, ulu’l emrinizdir. Åžimdi siz 13 yaşından itibaren böyle koÅŸullandırılınca da göreve baÅŸladığınızda, bir abi, ‘ülkenin baÅŸbakanını, MİT baÅŸkanını dinle, ÅŸuraya böcek koy, buraya böcek koy’ dediÄŸinde siz bu emri sorgulamıyorsunuz. [22]
​
…özetle ben birinci sınıfın artık belirli bir döneminden sonra farkında olmadan Cemaat’in içine girmiÅŸ oldum. Sanki böyle bir ÅŸeylere üye oluyormuÅŸsunuz gibi deÄŸil de hiç hissettirilmeden, yavaÅŸ yavaÅŸ içine çekildim. Girdikten sonra da artık öyle bir doÄŸal süreç iÅŸledi ki! Åžu da çok önemli: O zamanlar 13-14 yaşındasınız. Ergenlik dönemindeki çocukların hep böyle bir tarafı vardır. Bir yere ait olma, aidiyet duygusunun tatmin edilmesi. Bunlar, bizdeki o duyguyu istismar ettiler. Hele de bana, iki tarafı da göstererek uyguladılar bu istismarı. Onlardan deÄŸildim; refüze edildim, ezildim, dayak yedim, onların tarafına geçtiÄŸimde ise bir anda etrafım canciÄŸer arkadaÅŸlarla çevrildi. Kaç kiÅŸi bu psikolojik gelgitlere dayanabilir, onların safını seçmekten kalınabilir ki, hele de o yaÅŸlarda? [23]
​
Hiç boÅŸ bırakmazlardı. BoÅŸ kalırsan bozulursun. He yaparsın? TV seyredersin, sokakta gezersin, kızlara bakarsın vs. Evci olduÄŸum hâlde benim de pazar günlerimi ille doldurmaya çalışırlardı. Benim gibi olanlara, ‘Evleri yakın olanlar, birbirine gitsin gelsin, beraber vakit geçirin.’ derlerdi. Öyle sıkı bir disiplin, takip ki ‘Pazar günü ÅŸunlar ÅŸunlar yapılacak.’ yazan listeler bile vardı. Böylece, haftanın 7 günü, günün 24 saati sürekli kontrol ve gözetleme içerisindesiniz ve bir de hep binleriyle dip dibesiniz. Åžunu da derlerdi: ‘Tek kiÅŸiyseniz ziyandasınız, iki kiÅŸiyseniz üçüncünüz ÅŸeytan olur, üç kiÅŸi olursanız cemaat olursunuz.' En az üç kiÅŸi olarak dolaşılması kati bir emirdi. [24]
​
Akademide okurken grup olarak çok güçlüydük, her ÅŸey istediÄŸimiz, yani Cemaat’in istediÄŸi gibi oluyordu. Cemaate yakın durmanın getirileri olduÄŸunu fark edip bu ranttan faydalanmak için kendiliÄŸinden aramıza katılanlar da oluyordu. DüÅŸünün... Devrenizin yüzde 80’i Cemaatçi, sınıf komiserleri, ÅŸube müdürleri Cemaatçi. Okul dışına çıkıyorsunuz birçok yerdeki müdürler, amirler, tayinlerin başındakiler, kritik yerleri yönetenler, hep hep Cemaatçi. ‘Cemaatçi olmazsam bir yere gelemem, beni oradan oraya döndürürler.’ diye düÅŸünüp Cemaate girenleri biliyorum. DiÄŸer kamu kuruluÅŸlarında da aynı durum vardı. [25]
​
… adam yerleÅŸtirirken eÄŸitim, liyakat, sosyallik, prezantabl, ÅŸu, bu; onlara bakmaz. Tek aradığı ÅŸart, tam bir mürit adanmışlığıyla, tam bir robot mekanikliÄŸiyle itaattir. [26]
​
Kamudaki oldukça üst düzey bir yönetici, Gazi üniversitesi rektörü için, ‘Bunları yapacak çapta deÄŸil.’ demiÅŸti. Hayır, tam da o çapta iÅŸte. Mutlak itaatin çok baÅŸarılı bir temsilcisi. Keza, mutlaka cezalandırılacağım, belki de mesleÄŸinden olacağını bildiÄŸi hâlde kamikaze pilotu gibi, canlı bomba eylemcisi gibi... Hidayet Karaca ve beraberindekileri kurtarmaya kalkan iki hâkim de aynı. [27]
​
Takiyye
Selahattin Adanalı:
Takiyyenin temel iki özelliÄŸi var; birincisi normalin dışına çıkan (yani anormal) bir fikri yapıyı empoze etmek, ikincisi ise bunu cemiyete raÄŸmen yapmak… Bu iki ÅŸartı aynı anda gerçekleÅŸtirebilmek için takiyyeye ihtiyacınız vardır.[28]
Takiyyeye ihtiyaç duymadan cemiyet normalinin dışında bir fikri empoze etmek mümkün deÄŸil midir? Özel eÄŸitim vereceÄŸiniz az sayıdaki insanda mümkün olabilir ama geniÅŸ kitlelerde uygulanması imkânsızdır. Mesela güçlü ruhlara sahip insanları fikrinize inandırabilirseniz cemiyetin tüm baskısına raÄŸmen ayakta kalabilirler ve hareketinizi bu insanlar üzerinde devam ettirebilirsiniz. Ama orta halli insanları normal dışı bir fikri yapıya mensup kılmayı cemiyete raÄŸmen yapmak istediÄŸinizde yolunuz mutlaka takiyyeye çıkar. [29]
​
Ne var ki takiyye, zannedildiÄŸi kadar kolay deÄŸildir. Mensuplarınızı ne kadar iyi eÄŸitirseniz eÄŸitin, cemiyetin içinde yaÅŸamaya devam ettiÄŸi müddete ondan etkilenecektir. Cemiyetin etkisini mensuplarınız üzerinde sıfırlamak için, mensuplarınızın zihni ve psikolojik dünyasına dışarıdan bilgi, fikir, ahlak giriÅŸine tamamen kapatmanız gerekir. Bununla birlikte mensuplarınıza, sahip oldukları fikri de cemiyete anlatma yasağı getirmelisiniz, çünkü fikrini anlatmak isteyen, cemiyet ile çatışır, tartışır ve mutlaka etkilenir. [30]
​
Takiyyenin en önemli özelliÄŸi, toplumdan muhakkak farklı düÅŸünmek ama mutlaka farklı düÅŸünmediÄŸinizi göstermektir. Bunu yapabilmek için bir taraftan medya kuruluÅŸlarına ihtiyacınız var diÄŸer taraftan da gerçek düÅŸüncelerinizin dışında sanal bir düÅŸünce üretmek gerekir. Problem, kamuoyuna açıklayacağınız düÅŸüncenin ne olacağı sorusunda yoÄŸunlaşır. Cemiyet içinde saklanmanın en emin yolu, cemiyetin ortalama düÅŸüncesine sahip olduÄŸunuzu göstermektir. DüÅŸünceleriniz ve hayatınız, cemiyetin ortalamasına ayarlandığında, hem gizlenirsiniz hem de cemiyetten insan kaynağı devÅŸirmenin yolunu açmış olursunuz. Cemiyet, kendinden farklı olmadığını gördüÄŸü bir cemaate veya harekete çocuklarını emanet etmekten çekinmez. [31]
​
Fethullah Gülen, cemiyet ortalamasını, İslami kesimin ortalaması olarak deÄŸil, ülkedeki tüm siyasi telakkilerin ortalaması olarak görüyor. Yurt dışına açılmadan önce Türkiye ortalamasını esas alan Fethullah Gülen, yurt dışına açılmaya baÅŸladıktan sonra dünya ortalamasını alma yolunu seçmiÅŸ görünüyor. Dünya ortalamasını da batı kültürünü esas alarak tespit ediyor. Türkiye ve dünyada geçer akça olan batı kültür ve siyaset esaslarını kabul ederek, müthiÅŸ bir perdeleme yoluna gidiyor. Özet olarak Fethullah Gülen, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüÄŸü gibi çağın iÅŸe yarar argümanlarını kamuoyuna, baÄŸlı olduÄŸu esaslar olarak sunuyor. [32]
​
Fethullah Gülen’in takiyyesi, Åžia’nın takiyyesine benzemez, Åžia’da tek tip bir takiyye vardır. Åžia düÅŸüncelerini, Åžii olmayanlara anlatmazlar, bunu da inanç esası olarak kabul ederler. Kısacası Åžia anlayışında dünya ikiye ayrılmıştır, Åžii olanlar ve olmayanlar… Fethullah Gülen ise dünyayı ikiye ayırmaz, çok kültürlülüÄŸün olduÄŸunu bir gerçeklik tespiti olarak yapar ve stratejilerini ona göre tespit eder. [33]
​
Çok kültürlülük, çok katmanlı bir takiyye sistemini gerektirir. Taban, cemaatin tüm yükünü çeken fedakâr insanlardan oluÅŸur, bunun için fedakârlık kaynaklarını İslam’dan devÅŸirir. İslam, cemaatin tabanına karşı, cemaatin yönetici elitlerinin takiyyesidir. Yönetici elit, tabanlarına karşı İslam’ı anlatır, kendilerini perdelemek için İslam’ı takiyye malzemesi olarak kullanır. DiÄŸer taraftan kamuoyuna açık yayın organlarında İslami bir gurup olmadığını söyler, bunu da kendi dışındaki toplum kesimlerine karşı takiyye gereÄŸi yapar. Kamuoyuna İslami cemaat olmadıklarını söylerken, tabanına, kamuoyuna karşı takiyye yaptığını söyler. Derin iliÅŸkileri olan İsrail ve ABD ile görüÅŸürken, tabanına karşı İslam’ı takiyye gereÄŸi kullandığını söyler. [34]
​
Bir cemaat bu kadar yalanla nasıl ayakta durur? Bu durum tabii ki normal deÄŸil ve izaha muhtaç… Fakat bizim anlatmaya çalıştığımız da zaten bu… Cemaat, tam bir psikolojik kaos içinde, herkes takiyye yapıyor, dışarıya karşı takiyye yaptığı gibi birbirine de takiyye yapıyor. Cemaatin içinde oluÅŸan mahfiller de birbirine karşı takiyye yapıyor. Özet olarak felaket bir yapıdan bahsediyoruz. Cemaat, dev bir yalan makinası olarak çalışıyor, yalan söylemek o derece hazmedilmiÅŸ durumda ki, yalan yarışı almış başını gidiyor. [35]
​
Takiyye’nin Devamlılığını SaÄŸlamak: Kapalı Bir Sistem, Toplumdan İzolasyon
Selahattin Adanalı:
Kültürler, kendi evrenlerini “hayat alanı” olarak kabul etmekte, o evrende, o evrenin esaslarına göre yaÅŸamayı teklif etmektedir. Normal ölçüsü de o evrenin ortalaması, o evrende vücut bulan hayatın ortalamasıdır.[36]
​
Fethullah Gülen’in cemaatini cemiyetten tecrit etmesi, diÄŸer cemaat ve hareketlerden çok farklı özelliklere sahip. Cemiyetten cemaate giriÅŸine izin verdiÄŸi sadece iki ÅŸey var; para ve insan… Bilgi, fikir, kültür, ahlak gibi giriÅŸlere tamamen kapalı bir sistem… Cemiyetten iki ÅŸey almak için uÄŸraşıyor, para ve insan, bunların dışında cemiyetten istediÄŸi hiçbir ÅŸey yok ve cemiyete vermek istediÄŸi de hiçbir ÅŸey yok. Mesela insanlara asla yardım etmiyorlar, asla Müslümanlarla beraber hareket etmiyorlar, asla Müslümanlarla tartışmıyorlar. Kendi fikirlerini cemiyete sunmuyorlar, tartışılmasını istemiyorlar, mensuplarının tartışmalara girmesine müsaade etmiyorlar. [37]
Fethullah Gülen, cemaatini, Müslüman cemaatlerden tecrit etmekle, İslam anlayışının ve ahlakının ortalamasından (normal ölçüsünden) tecrit ediyor. EÄŸitim modelinin netice vermesinin sırrı burada. Müslüman cemaatlerin içinde en keskin inançlı kiÅŸileri nasıl yetiÅŸtirdiÄŸi sorusunun cevabı bu noktada aranmalıdır. [38]
​
Fethullah Gülen, Türkiye’deki ve dünyadaki Müslümanlara o kadar yabancı bir anlayışı temsil ediyor ki, tüm Müslümanlardan ve Müslüman cemaatlerden uzak durmayı prensip edinmiÅŸ durumda. İşte cemaatin ÅŸifrelerinden birisi bu…[39]
​
Hüseyin Gülerce:
Bu nesil, Zaman ve Bugünden baÅŸka gazete okumamış, Samanyolu yayın grubunun kanallarından baÅŸka kanal seyretmemiÅŸtir. Tek yönlü beslenme, tek kaynaktan beslenme saÄŸlıksız bir düÅŸünce yapısı oluÅŸturmuÅŸtur. [40]
​
Ahmet Demirhan:
Gülen ve çevresindekiler, dışarıdan gelebilecek her türlü uyarı, eleÅŸtiri, nasihat ve benzeri mekanizmalara kapılarını kapatan bir ‘alan’ açmış kendilerine.[41]
GizliliÄŸin SaÄŸlanması İçin Gereken Uygulamalar: Fetret Devri, ‘Tedbir’i Zaruri Kılar
Örgüt içinde, üyelere özellikle dikte ettirilen olgulardan birisi de çağımızın fetret devri olduÄŸudur. Bir Müslüman’ın fetret devrindeki bir ülkede yaÅŸaması, yaÅŸam tarzı ve faaliyetlerinde birtakım deÄŸiÅŸikliklere sebep olur. Örgüt içinde ise bu durum ‘tedbir’ kavramıyla açıklanır. [42]
​
Tedbir, örgütün gizliden gizliye faaliyetlerini yürütüp büyüyebilmesi için geliÅŸtirilen bir stratejidir. Örgüt üyeleri azami gizlilik içinde faaliyet yürütür ve faaliyetleri ile ilgili ulu orta konuÅŸmazlar. Toplantılar gizli yapılır ve toplantıda konuÅŸulan mevzular dışarıda kesinlikle konuÅŸulmaz. Toplu hâlde, halka açık bir yerde bulunulmaz, girilen mekânlara toplu olarak deÄŸil birer ikiÅŸer kiÅŸi, belirli süre aralıkları ile girer. Devlet kurumunda çalışan örgüt üyelerinin kendisini özellikle gizlemesi istenir. Devlet kurumunda çalışan örgüt üyelerinin, cami veya mescitlerde namaz kılması, cuma namazları da dâhil olmak üzere, yasaklanmıştır. Namazlar günde 3 vakit olarak cem edilerek ve kimsenin görmediÄŸi yerlerde kılınır. Namaz kıldığının görülmemesi için örgüt üyelerine tuvaletlerde namaz kılınması bile emredilmiÅŸtir. Silahlı Kuvvetler ve istihbarat birimlerine sızmış olan örgüt üyelerinin namazlarını gözleriyle kılmaları, abdest yerine teyemmüm almaları, gerekirse namaz kılmayı bırakmaları, kendilerini gizlemek için toplum içinde alkol kullanmaları, eÄŸlence mekânlarına veya partilere gitmeleri, eÅŸlerinin baÅŸlarının mutlaka açık olması, zina yapmaları gibi hususlarda fetvalar verilmiÅŸtir. Örgütün en büyük hedefi devlet yönetimini ele geçirerek fetret devrini sonlandırmaktır. Bu konuda üyelere motivasyon amacıyla aktarılan olgulardan birisi de fetret devrinde yapılan hizmetin kat kat daha fazla sevap kazandırdığı ve cenneti garantilediÄŸidir. [43]
​
Mustafa Öztürk:
Hedef noktasına kazasız-belasız ulaÅŸmak uÄŸruna cemaat mensuplarının özellikle kriz vasatlarında İslâmî ilkelerle pek baÄŸdaÅŸmayan, gerektiÄŸinde dinî-ahlâkî hassasiyetleri askıya alan davranışlar sergilemesi de tecviz edilmiÅŸtir. Tedbir diye kavramlaÅŸtırılan bu cevaz anlayışı, Åžiî gelenekteki takiyye siyasetinin satın alınması ve masum bir adlandırmayla Ehl-i Sünnet dünyasına taşınması olarak deÄŸerlendirilebilir. Cemaat diÄŸer İslami gruplar arasında ciddi rahatsızlık yaratan çok boyutlu güç tedarikini ve bilhassa yargı, emniyet gibi kritik kurumlarda kadrolaÅŸma ve diÄŸer bütün grupları saf dışı bırakma kabiliyetini iÅŸbu tedbir-takiyye siyasetine borçludur. [44]
​
Takiyye’nin Sonucu: Kin ve Öfke Birikimi
Selahattin Adanalı:
Fethullah Gülen, örgütünü “takiyye” üzerine kurduÄŸu için, örgüt üyelerinin tepki reflekslerini ve sinirlerini baskı altında tuttu. “Size karşı ne yaparlarsa yapsınlar, hatta bana ana avrat sövseler bile sesinizi çıkarmayın” türünden talimatlar sürekli tekrarlandı. Bizzat ÅŸahidim ki, örgüt üyesine karşı, Fethullah Gülen’i kastederek, “O it ne söylüyor öyle” diyen birine karşı, örgüt üyesi başını önüne eÄŸmiÅŸ ve hiçbir ÅŸey söylememiÅŸti. Büyük tepkiler göstermeyebilirsiniz, kavga zemini oluÅŸturmayabilirsiniz ama hiç deÄŸilse, “edebimizi muhafaza edelim, tenkitlerimizi bu çerçevede yapalım” diye bir beyanda bulunmak gerekmez mi? Hayır, adam başını önüne eÄŸdi ve taraflar birbirinden ayrılana kadar da öyle kaldı.[45]
​
Yıllarca örgüt üyelerinin bu hallerini olgunluk olarak deÄŸerlendirenler oldu. Örgütün başındaki adamla birlikte üyelerinin tamamı bu tavrı (tavırsızlığı) olgunluk olarak anlattılar. “Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek” gibi tasavvufi bir ÅŸiar ile izah ettiler. Ama Fethullah Gülen “Åžeyh” deÄŸil, adına cemaat dedikleri örgüt tarikat deÄŸil, üyeleri de “mürid” deÄŸildi. Hal böyle olunca, kendilerine dönük tenkit, hakaret, küfürler karşısındaki bu tavırsızlıkları ve tepkisizlikleri, ruhi inkiÅŸafın yüksek seviyelerindeki derin hoÅŸgörüyle yok edilmedi, aksine takiyyeyle gizlenmiÅŸ, zamanını bekleyen, beklerken de sürekli biriken bir kin ve nefret depoları oluÅŸturdu. [46]
​
Bu tepkisizliÄŸi bazıları tasavvufi olgunluk olarak görürken, bazıları da “korkaklık” olarak izah ettiler. Oysa her ikisi de deÄŸildi, meselenin özü takiyyeydi. Fakat Müslümanlar, Åžiilerden baÅŸka kimsenin Müslümanlara karşı takiyye yapmayacağını biliyorlardı, öyle inanıyorlardı. Bu sebeple Åžia’nın o lanet metodunu kullanacaklarına ihtimal vermediler. Bazıları sadece Fethullah Gülen’in Türkiye’deki asker vesayetinden dolayı rejime karşı takiyye yaptığına inandı ama örgütün tabanının Müslümanlara karşı tavrının takiyye olabileceÄŸine inanamadı. Bugünden geriye doÄŸru bakınca, anladık ki bize (Müslümanlara) karşı da takiyye yapmışlar. [47]
​
Åžia’daki takiyye geleneÄŸi, sabır, tahammül, hoÅŸgörü içermez, takiyye, sinsi ÅŸekilde zamanını beklemek, o vakte kadar kin ve öfke biriktirmek, zamanı geldiÄŸinde ise tamamını kusmak, tüm ÅŸiddetiyle kusmak, birikimin hepsinin birden intikamını almak içindir. Çünkü takiyyenin tabiatında “düÅŸmanlık” mevcuttur, düÅŸmanlara karşı takiyye yaparlar.[48]
​
Bir insan, kırk yıl takiyye yaparsa, takiyye yaparak kırk yıl kin ve nefret biriktirirse, İŞİD’den daha fazla tehlikeli hale gelir. İŞİD gibi katliama baÅŸlamamışlarsa, ellerine o güç hala geçmediÄŸindendir, baÅŸka bir sebebi ve izahı yok. İhanet örgütü üyeleri ve özellikle de başındaki adam, kırk yıldır milyonlarca insana karşı takiyye yaparak kin ve öfke biriktiriyor. AÄŸzını açtığında sevgiden bahsetmesine aldanmayın, adam tam bir kin ve öfke deposu. [49]
​
İtaat
Nurettin Veren:
Cemaatte aÄŸabeylere itaat mutlak, yüzde yüzdür. DüÅŸünün, çocukların nereye gideceÄŸi, nerede öÄŸrenim yapacağı bire bu aÄŸabeylerce belirleniyor. Edebiyatı mı seçecek, siyasal bilgileri mi, hukuku mu? AÄŸabeyler söyler. Okul bittikten sonra da talimatlar devam eder. Fethullah Hoca, mezun olanların hangi ülkede hizmet edeceklerini kura ile belirler! Bir takkenin içinden çekilen kura, çocuÄŸun hangi ile, hangi ülkeye gideceÄŸini belirler! Özellikle yurt dışı tavsiye edilir. Çünkü zaten Hoca, yurt içindeki yatırımları durdurmuÅŸ, yurt dışına yönelmiÅŸtir. Genelde, zaten yurt dışına gidileceÄŸi bilinir kuraya girenlerce. [50]
​
Yurt dışına gidildikten sonraki evlilikler de cemaat tarafından yönlendirilir. Birbirini hiç görmeyen adayların fotoÄŸrafları birbirine gönderilir. Hizmet düÅŸünülerek evlenilir. Yani, Tanzanya'da beÅŸ yıldır hizmet eden bir erkek öÄŸretmene, diyelim Azerbaycan'da üç-beÅŸ yıl çalışıp sadakatini göstermiÅŸ bir kadın öÄŸretmen takdir edilir. FotoÄŸrafları birbirine gönderilir. Bu ÅŸekilde, birbirini hiç görmeyen damat ve gelin adayı dünyada emsali olmayan bir bağımlılık iliÅŸkisi içinde 'anlaşır' ve evlenmek için ilk olarak havaalanında karşılaşırlar. İlk defa evlenmek üzere bir araya gelirler. Ve böylece nikahları kıyılır, ne tercih hakkı vardır ne beÄŸenme... Böyle diktatörce bir yapı... Ailesinden çok 'hizmet'e itaat eden, aÄŸabeylerine ve Gülen'e bağımlı olan bu insanlar hayatılarının gelecek dönemlerinde de her an aforoz edilme tehlikesi içindedirler... Bir yere atanan cemaat mensubu gitmezse ya da kendi başına karar alarak baÅŸka bir iÅŸ yapmaya kalkarsa, cemaat tarafından ihanetle suçlanarak aforoz edilir. Yıllardır kendi ailesiyle de irtibatı kesildiÄŸi için ailesinden de yüz bulamaz. Geriye de dönemez. Cemaat vasıtasıyla evlendirildiÄŸi için eÅŸi de elinden alınır, boÅŸanması saÄŸlanır. [51]
​
ÇocuÄŸunu bin bir çileyle okutup üniversite kapısına kadar getiren anne-baba, çocuÄŸunu cemaate kaptırıyor. Kontrolü yitiriyor. Çocuk okullu bitirince de yine ailesine hiç bir hayrı dokunmadan yurt dışına gönderilir. Çocuk, iki-üç yüz dolar için Sibirya'ya kadar gider. Bunun bir fedakârlık, bir cihat olduÄŸu anlatılır tabii çocuklara. Beyinleri iyice yıkanır. 5-10 yıl çalıştıktan sonra da herhangi bir talebi olduÄŸunda, hemen dışlanır. Cemaat dışına atılır. Hain olarak damgalanır. Sürekli olarak çocuklara bu hizmet için anne- babanın terk edilmesi gerektiÄŸi anlatılır. Çocuklar, artık isteseler de istemeseler de olayları tenkit edemez, sorgulayamaz. Kendilerini bu gidiÅŸe kaptırırlar. Dünyada böyle baÅŸka bir kölecilik sistemi var mıdır? [52]
​
HaÅŸhaÅŸilik
Mustafa Öztürk:
Marx’ın ne demek istediÄŸi bir tarafa, ondan sadır olan “Din kitlelerin afyonudur” sözünün baÄŸlamsız ve yaygın anlam/kullanımı bugünlerde HaÅŸhâÅŸîlere benzetilen Gülen cemaatindeki hâkim din algısı için de önemli ölçüde geçerlidir. [53]
Sünnî kaynaklarda Bâtınîyye, İsmâiliyye, Melâhide, Zenâdıka, Ta’lîmiyye gibi isimlerle de anılan HaÅŸhâÅŸîlerin merkezi bugünkü İran topraklarında, Elburz daÄŸlarının çok sarp bir noktasında bulunan Alamut (Kartal yuvası) kalesi, efsanevi liderleri de Hasan Sabbah’tır. Müstahkem Alamut kalesine yerleÅŸerek Nizârî-İsmâlî örgüt yapılanmasını tesis etmiÅŸtir. Hasan Sabbah’ın profili çok zeki, teÅŸkilatçı ve dinî ilimlere vâkıf bir kiÅŸi olarak betimlenmiÅŸtir. Gizli ve düzenli örgütüyle insanların düÅŸünce ve inanç dünyasına hâkim olmak isteyen bu zat İsmâilî kaynaklarda da çilekeÅŸ, kanaatkâr, koyu sofu olarak tasvir edilmiÅŸtir. [54]
​
Hasan Sabbah’ın tesis ettiÄŸi Nizârî-İsmâilî akidesindeki en temel öÄŸretiye göre mutlak otorite masum imamdır; ÅŸeriat ve ilahiyat ancak imamın talimiyle öÄŸrenilebilir. Talim öÄŸretisi sayesinde HaÅŸhâÅŸîler Hasan Sabbah’ın derin hikmet ve hakikatin bilgisine sahip olduÄŸuna inanmış ve tam bir teslimiyetle ona baÄŸlanmışlardır. Sabır, sadakat ve itaatle perçinlenen bu öÄŸreti Hasan Sabbah’ın elinde çok güçlü bir silâha dönüÅŸmüÅŸ ve Sünnî halife tarafından temsil edilen devlet otoritesi için siyasî, içtimaî ve dinî açıdan büyük bir tehlike hâline gelmiÅŸtir. [55]
​
HaÅŸhâÅŸîler din ve dinî terimleri kullanarak siyasi iktidara odaklanmış ve kâh ayartma kâh dayatma yoluyla kendi görüÅŸlerini halka benimseterek mevcut sosyal ve siyasal düzeni çökertmeyi amaçlamışlardır. Bu amaçlarına ulaÅŸmak için kurulan örgüt bünyesinde eÄŸitilen fedailer vasıtasıyla birçok din ve devlet adamını kendilerine özgü yöntemlerle ortadan kaldırmışlar, bu arada birçok insanı da kara propaganda, tehdit ve ÅŸantajla kendi mezheplerine çekmeyi baÅŸarmışlardır. Kurbanlarını özenle seçen HaÅŸhâÅŸîler hemen tamamıyla Sünnî din ve devlet adamlarını hedef alırken Hıristiyanlar ve Yahudilere pek saldırmamışlardır. [56]
​
Özellikle 17 Aralık’tan bugüne kadar yaÅŸanan olaylar gösterdi ki Gülen ve cemaatin asıl derdi din ve dinî olmaktan öte bir ÅŸeydir. Her ne kadar Gülen’in dilinden din, iman, Allah, kitap gibi kavramlar hiç düÅŸmese de nihai hedefinin cümle âlemi dinî-ahlâkî bilinçlendirmekten çok daha fazla ve sofistike bir ÅŸey olduÄŸu rahatlıkla söylenebilir. Cemaatteki büyük hedeflerden biri mistik din ağırlıklı söylemler ve motive edici vaaz/nasihatlerle müntesipleri bir tür fedai gibi yetiÅŸtirmek, bilahare çok planlı/programlı biçimde devletin en kritik kurumlarında istihdamı saÄŸlanan bu fedailerdeki salahiyetle siyasi güç/iktidar devÅŸirmek ve son kertede devlet içinde devlet tesis etmektir. Bu büyük hedefe giden yolda mistik ve melankolik karakterli dinî söylemin iÅŸlevi “afyon” denilen uyuÅŸturucudan pek farklı deÄŸildir. [57]
​
Dipnotlar
[1] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744
[2] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744
[3] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744
[4] http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[5] http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[6] Kirli Hesaplar Çarşısı. Hüseyin Gülerce. Kahverengi:2016
[7] Kirli Hesaplar Çarşısı. Hüseyin Gülerce. Kahverengi:2016
[8] Kirli Hesaplar Çarşısı. Hüseyin Gülerce. Kahverengi:2016
[9] http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[10] http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[11] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744
[12]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[13]http://ekonomi.dunyabulteni.net/soylesi/173467/mesut-zeybek-guleni-hz-isa-saniyorlar
[14] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744
[15] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744
[16] http://haber.star.com.tr/politika/ahmet-keles-cemaatin-amaci-devleti-ele-gecirmek/haber-856744
[17] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[18] Kirli Hesaplar Çarşısı. Hüseyin Gülerce. Kahverengi:2016
[19] http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[20] http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[21] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[22] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[23] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[24] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[25] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[26] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[27] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[28] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[29] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[30] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[31] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[32] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[33] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[34] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[35] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-5-takiyye/
[36] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-4-cemiyetten-soyutlanmak/
[37] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-4-cemiyetten-soyutlanmak/
[38] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-4-cemiyetten-soyutlanmak/
[39] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-4-cemiyetten-soyutlanmak/
[40] Kirli Hesaplar Çarşısı. Hüseyin Gülerce. Kahverengi:2016
[41] http://setav.org/tr/gulen-neden-bir-cok-%E2%80%98sapka-tasiyor/yorum/14552
[42] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[43] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015
[44] Kaynak: http://www.haberci28.com/tr/yazigor.aspx?yazid=877
[45] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-6-kin-ve-ofke-birikimi/
[46] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-6-kin-ve-ofke-birikimi/
[47] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-6-kin-ve-ofke-birikimi/
[48] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-6-kin-ve-ofke-birikimi/
[49] http://www.fikirteknesi.com/cemaatin-psikolojik-kaosu-6-kin-ve-ofke-birikimi/
[50] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[51] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[52] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[53] Kaynak: http://www.haberci28.com/tr/yazigor.aspx?yazid=870
[54] Kaynak: http://www.haberci28.com/tr/yazigor.aspx?yazid=870
[55] Kaynak: http://www.haberci28.com/tr/yazigor.aspx?yazid=870
[56] Kaynak: http://www.haberci28.com/tr/yazigor.aspx?yazid=870
[57] Kaynak: http://www.haberci28.com/tr/yazigor.aspx?yazid=870
​