top of page

Bir Turgut Özel-CIA Projesi

Muhabbet Erleri

26 Kasım’da F.Gülen’in Hisar camisinde yaptığı 35 camide yayınlanan konuşması önemlidir:

“Anarşistlerin oyununa gelmeyin. Biz muhabbet fedaileriyiz. Dünya sizin soluklarınıza muhtaç. Dünya sizi bekliyorken küçük oyunlara gelmeyin. Siz soluklarınızı Özbekistan’da, Türkmenistan'da, Mengüşistan’da, senelerden beri insanı tedip edilen Kırım’da soluklayacaksınız. Sizi bekliyorlar. Elinizde Kuran, elifba cüzleri, bantlar, oraya gidecek, Hz. Muhammed’i anlatacaksınız. Büyük işler sizi bekliyor. Küçük işlerin altında kalıp ezilmeyin.”

Türki Cumhuriyetler henüz bağımsızlığını sağlamamış durumdayken, Fethullah Gülen, kendisine ihtiyaç olacağını nereden bilmektedir?

Nurettin Veren: Gülen, bir gün İzmir'de vaazda; "Çok yakında Rusya'nın gümbür gümbür yıkılacağını göreceksiniz," dedi. Hakikaten de altı ay sonra Rusya çöktü. Sonra da herkes, "Gülen'in kerametinin çıktığı" yorumunu yaptı. Oysa sonradan anladık ki, bu bir keramet değil, istihbarat meselesiymiş!

 

Yıllar sonra başka bir Nur cemaati olan Yeni Asya grubu lideri Mehmet Kutlular Cuma Dergisi'ne verdiği röportajda MİT’in kendilerine işbirliği teklif ettiğini ama kabul etmediklerini ancak Fethullah Gülen ve Mehmet Kırkıncı hocaların bu teklifi kabul ettiklerini beyan edecekti…

Fethullah Hoca şöyle konuşuyor: "Yurtdışında okulları kurmada devlet, istihbarat bana yardımcı oldu. Devlet yöneticileri ilgili devletlere referans verdi. Devlet yardımı olmazsa bu okulları kurmak mümkün değil."(Haksöz)

Teklifin içeriği nedir?

Teklif muhtemelen yazılı olarak iletilmemiştir, yapılan görüşmeler sırasında orada olanlardan kimse de bu konuda bilgi vermiş değil. Dolayısıyla teklifin içeriği ancak tahmin edebiliriz.

  • Muhtemelen çok yakın bir zamanda Türki Cumhuriyetlerin kısmi özgürlüğe kavuşacağı bilgisi verilmiştir.

  • Bu insanların uzun zamandır Rusların kominizm = dinsizlik baskısı altında yaşadıkları, yardıma ihtiyaçları olacağı, onlara yeniden İslam’ı öğretecek insanlara ihtiyaç duydukları belirtilmiştir.

  • Onların Türk oldukları (dikkat yine milliyetçilik damarı kullanılıyor), bu boşluğu biz doldurmazsak Vahabi Suudluların ve Şii İranlıların dolduracağı (sünni damar devreye girdi) ifade edilmiş olabilir.

  • Bunun devlet olarak Türkiye’nin görevi olduğu, şanlı tarihimizin getirdiği bu sorumluluktan kaçamayacağımız vs. de ifade edilmiş olabilir.

 

Aslında söylenenlerin büyük ölçüde doğru olduğu da gözden kaçırılmamalı. Zaten yalanlarla insanları ikna etmek zordur. Gerçek ikna için doğruyu ne şekilde kullanacağınızı bilmeniz gerekiyor.

  • İyi de bu nasıl olacak?

    • Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak olabildiğince, - çünkü Askeri vesayeti unutmamak gerekiyor- sizi destekleyeceğiz.

    • Ayrıca ABD’de tamamen bizim arkamızda ve stratejik ortağımız.

  • Bu arada, sizden istediğimiz sadece bölgede olup bitenlerden bizi haberdar etmeniz.

    • Böyle bir imkân karşılığında, bunun lafı mı olur!

Muhtemelen bu görüşmelere irrite etmemek için CIA katılmamıştır.

 

Sürecin ilk aşamasında ön planda görünmeyen CIA’nın, hareket uluslararası alanda genişledikçe,

  • Önce yavaş yavaş destek olduğu

  • Zamanla, İngilizce eğitimi verilen okullara öğretmen (!) sağladığı

  • Zamanla teknik, siyasi ve ekonomik kaynaklara ulaşım sağladığı ve bunun karşılığında da hareketin üyeleri ile doğrudan iletişime geçtiği varsayılabilir.

Sürecin nasıl işlediğini daha detaylı anlamak isteyenler için Al Pacino’nun başrolünü oynadığı 1997 yılı yapımı Şeytan’ın Avukatı filmini tavsiye ederiz.

Özetle F.Gülen'in o tarihlerde, "İslam'a hizmet mukabilinde kendisini kullandırmak" şeklinde özetlenebilecek bir anlayışla hareket ettiği kanaatindeyiz. Bu tezimizi Abdulkadir Badıllı'dan yapılan şu alıntı da desteklemektedir:

Yeni Akit gazetesine beyanat veren Bediüzzaman Said Nursî’nin talebelerinden Abdulkadir Badıllı, muhabirin sorduğu "Gülen, neden Amerika’da yaşıyor?” sorusuna verdiği cevapta, "Tahmin ediyorum CIA onu bırakmıyor, kullanıyor. İsmini hatırlamıyorum ama bir istihbaratçıya ‘CIA bizi kullanıyor, biz de onları kullanıyoruz’ demişti” diyor. [14]

 

Başkaları Neden Kabul Etmedi?

Bizce esas soru şu olmalı: F.Gülen’in kabul ettiği bu kadar makul bir anlaşmayı, diğer cemaat liderleri neden kabul etmediler?

Cevap herhalde, “ne kadar kârlı görünürse görünsün şeytanla anlaşma konusunda gösterilen hassasiyet” tir.

Teklifin ilk olarak kendisine yapıldığı ama kabul etmediği ileri sürülen, dönemin en güçlü cemaati durumundaki İskenderpaşa Cemaati’nin lideri Prof. Dr. Esad Coşan’ın hemen hemen aynı zamanlara denk gelen ünlü konuşmasında bazı ipuçları bulunabilir.

5 Mayıs 1990 sohbetinde şöyle diyordu Prof. Esad Coşan:[1]

“Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler... Hem de kendisi takip etmez... Amerika seni John'la takip etmez, Smith'le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.”

Herkese ajan demiyoruz; metot bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu kullanır, fark etmez. Sahte bir takım organizasyonlar var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götürüyor, olmadık yere bağlıyor... Mü'min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. Hizmet ediyorum diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartın!”

“Böyle birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her birinize istiklâl tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya çalışın!”

“Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.”

Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere götürüyor!

“Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını --hain bir kimseyi-- koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.”

“Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz... Tâbî olmayın kimseye! Bana da tabi olmayın! Bana tabi olursanız, beni sıkıştırırlar. Ondan sonra, "Sen bu adamlarına şöyle yap!" derler. İslâm'a, Allah'ın emrine tabi olun! Allah'ın dinine hizmet edin! Tek başınıza olsanız da, hakla beraber olun! O zaman İslâm kalkınır; başka türlü kalkınamaz! "Aa, efendim, dirlik, düzenlik, birlik, beraberlik, organizasyon bozulmasın" diyorlar.

“Her biriniz İslâm için, kendinizin dünyada kalmış tek adam olduğunuzu düşünün. Ama senin gibi aynı hedefe yürüyen başka insanlar varsa; onlarla da işbirliği yap! Yapmıyorsa, silkele at be! Sen onu sırtında taşımak zorunda mısın? Beni sırtında taşımak zorunda mısın? Kimse kimseye hürriyetini vermesin! Hürriyet aziz şeydir. İnsan, ancak Allah'a kul olur.

Yurtdışında Okullar Açılıyor

Nurettin Veren:

Gülen, yıllarca komünist sistemin dinini, milletini, bayrağını yok ettiğini, kardeşlerimize ulaşmanın sevap olduğunu anlattı.  "Burada okullar açtığınız gibi, oralarda da açmanız sevaptır," derdi. Millet, bu işleri Allah rızası için, Türk kardeşlerimin İslam’a bağlılığı için yapıyordu… Merhamet duygusuyla millet Azerbaycan, Türkmenistan derken, Asya'da da okullar açılmaya ve çoğalmaya başladı. [2]

Bu işe ön ayak olduk. 1991-92'de Özal'ın vefatından önce 5 ülkeyi ziyaret ettik. Buralardaki okullar o kadar çok büyük başarılar elde etti ki, dünya bilgi olimpiyatlarında temsil edildiler. Ben de iyi niyetle Cumhurbaşkanı'na çıktım anlatmak için. O dönemde Naim Süleymanoğlu için bile büyük gümbürtü kopmuştu. Dünya olimpiyatlarındaki bizim okullarımızın fizik, matematik gibi dallardaki başarısı neden dikkati çekmesin? Özal, önce anlamadı beni, sonra bir daha anlattım:  [2]

"Bu çocuklar dünya şampiyonu, bunlara sahip çıkın," demdim. Özal, söylediklerimi iyi dinlememiş olacak ki, "Hoca Efendi'ye selam söyle, bunları çok iyi yapmış... Bu Kuran kurslarına bir iki tane de bilgisayar alın... Çocuklar biraz da onunla meşgul olsunlar..." şeklinde cevapladı. Özal'la görüşmemde, Fatih Üniversitesi profesörlerinden Ş. Ali Tekalan da yanımdaydı. "Bu çocuklar zaten bilgisayar şampiyonu, siz bunları Kuran kursu olarak görüyorsunuz, bizi dinlemiyorsunuz," dedim ben de. Özal'dan önce de Orta Asya da birkaç okul açmıştık. Benim sözlerimden mahcup oldu ve "O zaman, Orta Asya gezisine sen de gel, o okulları birlikte ziyaret edelim," deme gereği duydu. Biz 5 ülkeye Özal'la birlikte gittik. O ülkelerin parlamentolarında Özal bu okulları anlattı. Beni de o okulların temsilcisi olarak parlamentolarda konuşturdu. Ancak, beni devletin resmi temsilcisi zannettiler! Yani o noktada bir karambol yaşandı ve bize her imkânı sundular. [3]

CIA ile Hizmet

Fethullah Gülen cemaati tarafından yurt dışında, özellikle de Türk cumhuriyetlerinde açılan okullarda, diplomatik pasaportlu Amerikalı CIA ajanları, ‘İngilizce öğretmeni’ diye barındırılıyor…ABD, CIA ajanlarını kamufle etme ihtiyacı bile duymamış, hepsinin cebine diplomatik pasaport koymuştu. Özbekistan’da diplomatik pasaportla bulunan ABD’li ‘öğretmenlerin çoğu, Fethullah Gülen Cemaati’nin okullarında çalışmaktaydılar. İngilizce dil ‘öğretmeni’ olarak gösterilmişlerdi. Kırgızistan'da da elli altmış kadar Amerikalı öğretmen’ vardı. Bunlar da diplomatik pasaportluydu ve Kırgızistan da Fethullahçı diye bilinen okullarda öğretmenlik yapıyorlardı… hazırlık sınıflarında haftalık ortalama 24 saati bulan İngilizce derslerine, çoğu okulda ABD’li ve İngiliz ‘öğretmenler’ giriyor. [4]

Rusya Gülen'in Okullarını Kapatıyor

Rus yetkililer, Fetullah Gülen okullarını açıkça “Amerikan ve İngiliz casusu yetiştirme merkezi” olarak tanımladı. Öte yandan, Türkiye kamuoyuna “modern okullar” olarak sunulan bu okullardan bazılarında çok sinsi ve siyasi faaliyetler yapıldığı ve ABD’nin dünya hâkimiyeti için beyinlerin yıkandığı özellikle vurgulandı. [5]

 

Moskova’da yayımlanan Nezavisimaya gazetesi, Haziran 2000’de Fetullah Güleıı’in Rusya’daki taraftarlarının iktidar organlarına sız­dığını yazdı. Nezavisimaya, Tataristan’da 8, Başkırdistan’da 4, Karaçay-Çerkez, Çuvaşya ve Yakut-Saha’da da birer okul bulunduğunu açıkladı. [6]

Özbekistan Okulları Kapatıyor

Nurettin Veren:

Ülke içinde olduğu gibi, yurtdışındaki okullarla ilgili olarak negatif tepkiler ortaya çıktı. Okulların yurtdışında adeta bir 'Amerikan Üssü' gibi çalıştığını ve Amerika'nın buralarda kendi ideolojisini yaymaya çalıştığı ifade edildi. Hatta Özbekistan yönetimi bu okulları kapattı ve yöneticilerini de casuslukla suçlayarak hapse attı… [7]

Bütün okullarda 'İngilizce Öğretmeni' kimliği içinde, yeşil ve kırmızı pasaportlu Amerikan vatandaşı öğretmenler vardır. Ne işi var Amerikan,  İngiliz pasaportlu sözde öğretmenlerin bizim okullarımızda? Hani biz fakir öğrencilere yardım için okulları kuruyorduk? [8]

Bahsettiğimiz kırmızı pasaportlu öğretmenleri ilk fark eden Özbekistan lideri Kerimov oldu. Biz bunu reddettik ama baktık, olay aynı.  [9]

Fethullah Gülen, hemen bana, "Kalk, hemen bir özel uçak bul, kirala... Git, 1 milyon dolar para bul ve Kerimov'a ver. Bir de araba al." dedi. Gülen, yukarıdaki talimatı bana verdiğinde yanımızdaki en az on-on beş kişi duymuştur. Tabii,  afalladım talimatı duyunca… Yani fevkalade bir abartı ve panik hali söz konusu. "Yarın Sayın Cumhurbaşkanımıza gidip konu sayım, konuyla ilgili tavsiyelerini alayım. Nedir, ne değildir, anlayalım." dedim. Sabahı zor ettik. O gece, Ankara'ya yola çıktım. Ertesi gün Demirel'e ulaştım. Demirel, "Kerimov, çok yakın bir tarihte Ankara'ya geliyor. Buraya geldiğinde ben olayı düzeltirim," dedi. Olayın vehametinin ya Demirel farkında değil, ya da meselenin çözümünü kolay sandı. Demirel'e on-on beş gün sonra tekrar gittim.  [10]

Bir süre sonra, İstanbul'da, Kerimov'u Demirel'le birlikte VİP salonunda karşıladık. Demirel ile Kerimov'un ilk buluşması gerçekleşiyordu… Bir süre sonra, Demirel'le Ankara'da görüştük. Demirel çok heyecanlıydı. "Sizin konuyu söylediğime söyleyeceğime pişman oldum!" dedi. "Nurettin Veren'in okulları niye böyle oldu?" diye sormuş Demirel, Kerimov'a… (Fethullah Gülen demiyor, çünkü o zaman Gülen ortada gözükmüyor.) [11]

Dışarı çıktığında bana, "Siz üç tane önemli yanlış yapmışısınız," dedi. "Birincisi, öğretmen olarak gönderdiğiniz adamlar öğretmen değil, casusmuş!" "Sayın Cumhurbaşkanım, siz bizi biliyorsunuz, biz casus gönderir miyiz?" dedim. Demirel, diyalogu sürdürdü: "Kerimov'un bana söylediğini aktarıyorum, onlar öğretmen değil, casusmuş... İkincisi, siz kız çocuklarını İran gibi örtmüşsünüz okulda. Üçüncüsü, orada dini içerikli bir toplantı yapmışsınız. Bütün sakallı, sarıklı adamlar toplanmış, gelmiş... Bu yüzden benim yapacağım bir şey yok Nurettin."    [12]

Muhabbet Erlerinin Durumu

Bu arada, ne F. Gülen’in ne de hareketin içinde bulunanların CIA’ya hizmet etmek gibi bir motivasyonlarının olmadığına dikkat edilmeli. Kabiliyetleri doğrultusunda ilerleseler 5-10 bin USD maaş almaları muhtemel insanlar, yurt dışında büyük fedakârlıklarla 300-400 USD’ye çalışmakta, hatta bunun da bir kısmını bağış yapmak için uğraşmaktadırlar. 

Bu önemli, çünkü insanlar "bunlar çok iyi insanlar, büyük fedakârlıklar yapıyorlar. CIA'ya hizmet etmiş olamazlar" diye düşünüyorlar. Muhtemelen 80'li yıllarda, verdikleri bilgileri hizmetlerin sürdürebilmek için küçük (!) bir bedel olarak görüyorlardı ama CIA için o bilgi istihbarattı.

Yurtdışında Ticari İlişkiler

Bu tabloda, Fethullah Gülen'in iş adamlarının da cazibe merkezi olacağı açıktır. Türkmenistan örneğine bakalım. Özbekistan, Türkmenistan, Gürcistan'da iş yapmak isteyen arkadaşlar var.  Bunlar, ilişkilerden istifade etmek için mesela okulun referansını kullanarak meclis başkanına, sanayi bakanına, ticaret bakanına ulaşmada okulu kullandılar…  bizim bu okulların sempatisi, okullarla elde edilen ilişkiler ve diyaloglar, üst düzey ilişkiler iş adamlarının dikkatini çekiyor ve iştahını kabartıyor. Dolayısıyla okullar destekleniyor. Tabii, Fethullah Gülen de Türkiye'de bu adamların desteğini alıyor.  İş adamları da onun çizgisine geliyorlar. İki tarafın da işine geldiği için al gülüm ver gülüm sürüyor. İş adamları koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını, kredisini kullanamıyor da Gülen'in kredisini kullanarak iş yapıyor. Dışişleri'nin, devlet kademelerinin hantal yapısı, Gülen'in işine yarıyor. Boşluğu o dolduruyor. Yani, iş adamları devletten alacağı desteği Gülen'den alıyor. [13]

 

 

 

 

Dipnotlar

[1] http://www.sde.org.tr/tr/authordetail/esad-cosan-24-sene-once-ne-demisti/3723

[2] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[3] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[4] FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015

[5] Gülen'in Ağlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014

[6] Gülen'in Ağlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014

[7] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[8] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[9] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[10] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[11] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[12] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[13] Kuşatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007

[14] FETÖ. Çetin Acar. Profil:2016

Kültür Sayfası

bottom of page