
80'ler: 12 Eylül ve Özal'lı Yıllar
12 Eylül Öncesi
Askerî müdahaleden önce 5 Eylül Cuma günü Bornova’da son vaazına çıktı. Vaazdan sonra Turgut Özal’la camide imam odasında görüÅŸtü.
Keçeciler: “Turgut Özal, Fethullah Gülen’in de aralarında bulunduÄŸu kiÅŸilerle beraber Ankara’da benim evimde bir araya geldik. Bu toplantıda Fethullah Gülen’e askerlerin darbe yapacaklarının kesinleÅŸtiÄŸi, kendisinin saklanmasının iyi olacağını tavsiye etti. "
12 Eylül Dönemi
Yedi Yıllık Kaçak Dönem
Nurettin Veren:
İhtilal dönemi, Cemaat olarak önemli geliÅŸmeler katettiÄŸimiz bir döneme denk geldi. Bu organizasyon "dini bir güç"tü. Bunun üzerinde durulunca Fethullah Gülen saklanmak, kaçmak zorunda kaldı. Tam yedi yıl duvar ilanıyla arandı ve kaçtı. Gülen, bu dönemde Türkiye'deydi ve hiç kimse yerini bilmiyordu. Çünkü kaçaktı, aranıyordu. Fakat devlet istese bulurdu, bulamadı. [1]
​
O dönemlerde, biz onun kötü bir adam olmadığına inanıyoruz. Yaptığı iÅŸlerde bir suç unsuru göremiyoruz. Belki, sadece sorgulanıp bırakılacaktı ama bundan çekindi, korktu ve kabul etmedi. Kaçmayı tercih etti. Bizler de o dönemde Fethullah Gülen'in kaçmasını büyük bir baÅŸarı olarak görüyorduk. [2]
​
Cunta tarafından hakkında yakalanma emri çıkarılır ama 6 yıl boyunca gizli yaÅŸamadığı halde yakalanmaz. Neden?
“Daha çok İstanbul’da kalan, zaman zaman kışlalara gidip asker ziyaretleri yapan Gülen, aranmasına raÄŸmen yakından tanıdığı kiÅŸilerden askere gidenleri ziyaret etmeyi kesinlikle ihmal etmiyordu. Bu yüzden bazen girdiÄŸi askeri kışlalarda tanınma riski de yaşıyordu. Çünkü bazı askeri kışlalarda da duvara resmi asılan arananlar arasındaydı. Kendi deyimiyle birkaç defa kendisini tanıyanların yanından adeta ‘teÄŸet’ geçti.” [3]
​
Darbeden sonra İzmir sokaklarına ‘aranıyor’ resmi asılan Fetullah Gülenle ilgili ilginç bir detayı 12 Eylül 1980 darbesi öncesi Adalet Bakanı olan İsmail MüftüoÄŸlu’ndan rivayetle tarihçi Kadir MısıroÄŸlu ÅŸöyle anlatmıştı: “Gülenin bazı adamları Adalet eski Bakam İsmail MüftüoÄŸlu’na gelerek, 'Siz eski bir bakansınız! İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi hocamız için bir yakalama kararı çıkartmış, fotoÄŸrafı aranan bir cani gibi duvara asılmış. İzmir’e kadar gidip bu meseleyi halletseniz olmaz mı?’ ricasında bulunmuÅŸlar. O da bu maksatla İzmir’e gitmiÅŸ. BaÅŸsavcıyı ziyaret etmiÅŸ. Odasında albay rütbesinde bir misafir bulunduÄŸundan meseleyi açmayıp havadan sudan konuÅŸarak albayın çıkıp gitmesini beklemiÅŸ. Fakat gitmeyince, meramını açıklayınca, o albay söze karışarak; İsmail Bey, siz eski bakansınız bu iÅŸleri bilmeniz lazım! Adım Kerim Günday. BoÅŸuna zahmet etmiÅŸsiniz. Bu yalandan alınmış bir karardır. Fetullah Efendiyi kimsenin aradığı yoktur. Yakalama kararının da ona bir zararı dokunacak deÄŸildir’ demiÅŸ. Trabzon’da bir sohbette bu vakayı anlattığımda, hazırda bulunanlar arasındaki Ahmet YaÅŸar Hoca: ‘Kadir Bey, sen yurtdışında iken bizim arkadaÅŸlardan bir polis evrak imzalatmak için gittiÄŸi Tümen Komutanının nezdinde Fetullah Efendiyi görmüÅŸ. O zaman inanmamıştım. Demek ki doÄŸruymuÅŸ’ dedi,” [4]
Gülen’in, 1982 Anayasa oylaması sırasında 12 Eylül darbecilerinin icraatlarına yönelik verdiÄŸi “Ictihad yapmışlar” ÅŸeklindeki fetvası da, bir zulüm dönemini “tezkiye” anlamı taşıyordu. [5]
​
Tercüman gazetesinde 18.07.2005 tarihli röportajda Evren ÅŸunları söylemektedir: [6]
Efendim siz de vakıf kurup okul yaptırıyorsunuz! Yeri gelmiÅŸken, Fethullah Gülen, bir süre önce, zorunlu din dersi koydurduÄŸunuz için sizin cennetlik olduÄŸunuzu söylemiÅŸti!
Bunu gazeteler yazdı da, ben de okudum. Kızdım da... Yahu kimin cennetlik olacağını kim bilebilir? Allah’tan baÅŸka kimse bilmez. Bakarsın, hiç namaz kılmamış, oruç tutmamış kimseyi cennet koyar da, bununla koymayabilir. Bunu ancak Allah bilir. Allah’ın vekili deÄŸil ki o! Allah’ın vekili mi? Biz, niçin yaptık bunu? Kur’an kurslarını engellemek için yaptık. Çünkü Türkiye’de Kur’an kursla n almış götürmüÅŸtü ve bu tabii iyi bir ÅŸey deÄŸildi. Genç Çocukları, daha o yıllarda beyinlerini yıkıyorlar! O yüzden dedik ki, Okullara ilköÄŸretim okulundan itibaren din dersi koyalım ve dinini öÄŸrensin. Erzurum'daki konuÅŸmada da dedim ki, mecburi koyuyoruz bunu... Çocuklarınızı Kur’an kurslarına göndermeyin” Üstelik biz buna da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi dedik... Din kültüründen kasıt, bütün dünyadaki dinleri öÄŸrenecek. Ne zaman bu dinler ortaya çıkmış? Hıristiyanlık nedir? Müslümanlık nedir? Musevilik nedir? Bunlan öÄŸrensin istedik. Yoksa namaz kılmasını, oruç tutmasını öÄŸretmiyorduk biz okullarda. Bunu da bilsin canım çocuk! Hiç bilmesin mi?”
​
Nur Cemaatinde Ayrışmalar ve Gülen Cemaatinin Güç Kazanması
1980 Darbesi Nur Cemaati içinde ayrışmalar sebep oldu. Pek çok gurup ortaya çıktı ve tartışmalar yaÅŸandı. Bu ayrışmalar ve tartışmalar F.Gülen’e olan yönelimi artırdı.
82’de çok büyük bir bölünme, ana akımın adeta ortadan ikiye yarılması durumu yaÅŸanıyor. 12 Eylül İhtilali ve dolayısıyla onların hazırladığı anayasaya karşı tutunulacak tutum, anayasaya evet mi denilecek, hayır mı denilecek tartışması üzerinden gerçekleÅŸiyor çatışma. Daha kalabalık olan, içinde Mehmet Kırkıncı gibi isimlerin, Bediüzzaman talebelerinden Mustafa Sungur, Bayram Yüksel gibi isimlerin olduÄŸu daha külliyetli bir grup evet oyu verilmesinden yana bir tutum takınıyor. Orada din derslerinin mecburi olarak sunulması çok önemli bir unsur olarak kullanılıyor. [7]
​
Öbür tarafta ise “Biz Üstat’tan hürriyet, adalet, meÅŸruiyet dersini aldık. İhtilalcilik ve ihtilal üzerinden millete hukuk dayatmak Bediüzzaman’dan aldığımız hayat dersine muhaliftir” deyip, hayır oyu verilmesi gerekir diyen bir grup var. Böyle bir ayrışma söz konusu… Burada Bediüzzaman’ın daha genç talebelerinden Mehmet Fırıncı, Mehmet Emin Birinci ve Bediüzzaman’ın bizzat talebesi olmamış ama daha sonraki dönemlerde Bediüzzaman talebelerinden olan Zübeyir Gündüzalp’in yanında bulunmuÅŸ bir isim olarak bugün Yeni Asya’nın başında olan Mehmet Kutlular var. [8]
​
88-89’a geldiÄŸinde Yeni Asya içerisinde yine bir ayrışma, bölünme yaÅŸanıyor. Nesil-Yeni Asya ayrımı gerçekleÅŸiyor. Sonraki süreçte diÄŸer yapı içerisinde de birbiri ardı sıra farklı ayrışmalar gerçekleÅŸtiÄŸini görüyoruz. 80’lerdeki bu bölünmeler, bu çatışmalarla Nur talebelerinin kendi içlerine dönüp kendileriyle meÅŸgul hale gelmeleri, dışa dönük enerjilerini kendi içlerindeki kavgalar ve boÄŸuÅŸmalarla adeta heba etmeleri durumu var. Ama bu gerçekleÅŸirken diÄŸer taraftan Fethullah Gülen Hareketi’nin bu boÅŸlukta, bu ayrışma içerisinde giderek kendisini daha geniÅŸ bir mecrada eÄŸitim faaliyetleri vs. ile daha güçlü bir ÅŸekilde ifade eder hale gelmesi gerçekleÅŸmiÅŸtir. 90’lara geldiÄŸimizde zaten bu defa ana akım Nurculuk’un onlarca kola bölünmüÅŸ halde artık kendini ifade yeteneÄŸini önemli ölçüde yitirdiÄŸini, buna karşılık Fethullah Gülen Hareketi’nin çok büyük bir güç kazandığını, görülür. [9]
​
Özal’lı Yıllar
Turgut Özal devri ise Gülen cemaati için adeta bir altın çaÄŸ olmuÅŸtu. Zaten partileÅŸme döneminde ve oy vermede Gülen açık biçimde ANAP’ı desteklemiÅŸti. Gülen bunun mükâfatını Özal iktidarı döneminde oldukça fazla aldı. Cemaatin çıkardığı dergi ve kitaplar Milli EÄŸitim bakanlığı tarafından tavsiye edilen eserler arasında yerini aldı. Bu dönemde Gülen’in vaaz kasetlerinin bütün Türkiye’ye yayıldığı ve her yerde dinlendiÄŸi altın bir dönem oldu. Vaazlardaki etkili konuÅŸması Gülen cemaatinin günden güne büyümesini de beraberinde getirdi. [10]
​
Tutuklanması ve Serbest Bırakılması
Hakkında arama emri olduÄŸu gerekçesiyle Burdur’da tevkif edildi. Arama emrinin İzmir’le de bir alâkası olmadığı anlaşılınca serbest bırakıldı. Serbest bırakılması için bizzat Özal devreye girmiÅŸti. YaÅŸanan hadiseler sebebiyle Gülen’i arandığı için tutuklatan burdur Emniyet müdürü “Bundan sonra en büyük Fetullahçı benim” deme gereÄŸini duydu. [11]
Sıkıyönetim Komutanlığına teslim oldu. Suçsuz bulunarak, serbest bırakıldı. Bu dönemde cemaatin faaliyetleri bütün Türkiye’ye yayıldı. Üniversite'ye hazırlık dershaneleri açıldı. Cemaat tam anlamıyla ciddi bir örgüt yapısına büründü. Bu döneme kadar polisinden, askeriyesine, adalet teÅŸkilatından üniversite yönetimlerine kadar hemen her alanda teÅŸkilatlanma çalışmaları yürütüldü. Özellikle esnaf ve öÄŸrenciler arasında çok ciddi çalışmalar yapıldı. [12]
​
Özal’ın cemaatle baÄŸlantısı var mıydı?
Ahmet KeleÅŸ:
Kendisi NakÅŸi’ydi ama hocaya çok büyük muhabbeti vardı. Hoca ona çok güvenirdi. 86 yıllarıydı, Hoca’nın beraatını saÄŸladı. Tekrar hizmet daha büyük bir patlama yaÅŸadı. Biz Türkiye’nin içinde böyle büyük bir hizmet patlaması yaÅŸarken Rusya çöktü. Arkasından Rusya’nın çökmesinden sonra Fethullah Gülen için de bir cephe açılmış oldu. Daha Azerbaycan’da Rus tankları sokaklardayken biz Azerbaycan’a gidip irtibat kurup oralarda ne faaliyet yürütebilirizin izlerini sürdük. Özal’ın da referansıyla Türkmenistan’a, Kazakistan’a, Tacikistan’a açılma imkânı bulduk. Oralara açılınca da hizmet Türkiye’de farklı bir itibar kazandı. Bu defa sadece Orta Asya’ya deÄŸil Balkanlara da, baÅŸka yerlere de açılalım fikirleri geliÅŸti. [13]
​
Türkiye Çapında Vaazlar ve Cemaatin YaygınlaÅŸması
Gülen, Özal’ın büyük desteÄŸiyle “Türkiye umum vaizi” sıfatına kavuÅŸtu. Üsküdar Valide Atik camiinde verdiÄŸi Cuma vaazları mekân kapasitesinin çok üzerinde bir ilgiyle karşılandı. Bunu takip eden ay ve yıllarda Diyanet vasıtasıyla Süleymaniye, Fatih, Sultanahmet, Selimiye gibi camilerde geniÅŸ yankılar uyandıran vaazlara verdi. [14]
​
Latif Erdoğan anlatıyor:
1980- 89 yılları arasında camilerde vaaz etme kesintiye uÄŸrasa da Gülen’in fikir ve düÅŸüncelerini cemaat üyelerine aktarmada bir kesinti yaÅŸanmadı. Zaten 80’li yıllara kadar yaptığı bütün konuÅŸmalar teyp kasetlerine kaydedilmiÅŸti; onlar çoÄŸaltılarak evlerde, yurtlarda cemaat üyelerine dinletiliyordu. [15]
​
Video yaygınlaşınca, Gülen’in mesajları o yolla iletilmeye baÅŸlanıldı. Görüntülü de olduÄŸu için yapılan özel sohbetlerin genel kitlelere ulaÅŸtırılması daha da kolay oldu. Bir bakıma görüntü, Gülen’in kaçak olduÄŸu o dönemlerde kendisini legalize etme iÅŸlevini de gördü. Denilebilir ki, küçük gruplar halinde ve yaygın bir ÅŸekilde yapılan Gülen’in teyp ya da videokasetlerinden dinletilmesi, camilerde yapılan vaazlardan kadro yetiÅŸtirme baÄŸlamında daha etkili oldu. [16]
​
Bir de, bu dönemde Gülen, rejim tarafından maÄŸdur edilmiÅŸ bir insan olarak lanse edildiÄŸinden, halkın böylesi maÄŸduriyetlerde maÄŸdur kiÅŸiyi sahiplenmesi psikolojisini de tetikledi. Her ay mutat yapılan toplantılarda alınan kararlar, söylenen düÅŸünceler il imamları kanalıyla cemaat üyelerine ve sempatizan kitleye ulaÅŸtırıldı; bahsi geçen psikoloji sebebiyle de tekliflerin bütünü icraata dökülme adına asla karşı mukavemete uÄŸramadı. İstenilenler, eldeki mevcut imkânlar son limite kadar zorlanarak gerçekleÅŸtirildi. Evlerin açılması, her sene katlanarak artırıldı; yurtların, pansiyonların açılması aksamadan sürdürüldü; okullar inÅŸa edilmesinin çareleri araÅŸtırıldı. Bu arada Gülen, bütün Türkiye’yi dolaşıyor, hizmetleri yerinde görme, yerinde denetleme imkânını elde etmiÅŸ oluyordu. [17]
​
…eskisi gibi Diyanet'te görevli bir insan olarak vaizlik yapmak yerine, fahri vaizliÄŸi tercih etti. Her Cuma, Üsküdar’da vaaz vermeye baÅŸladı. Buraya ilk dönemlerde Cemaat üyesi kiÅŸilerin gelmesine kota konuldu; aslında bu kota, gelmeye özendirmenin bir baÅŸka yönüydü. [18]
​
İlk kadro, imam Hatip ve İlahiyat menÅŸeli olduÄŸundan ilk devlet kurumlarına giriÅŸ de bu alanlarda olmuÅŸtur. Yani Diyanet TeÅŸkilatı’na girilmiÅŸ; meÅŸguliyet adına baÄŸlayıcılığı en az olduÄŸundan dolayı da vaizlik tercih edilmiÅŸtir. Vaizlik çok yönlü önem atfedilen bir görev olması yönüyle de tercihte hep öncülüÄŸü korumuÅŸtur. Vaizlik yönü zayıf olanlar ise Milli EÄŸitim’e kaydırılmış, Din ve Ahlak Dersi ÖÄŸretmeni olmaları yeÄŸlenmiÅŸtir. [19]
​
DiÄŸer branÅŸlarda yetiÅŸenler ise öncelikli tercihlerini Milli EÄŸitim’den yana kullanmışlar ve öÄŸretmen olarak görev yapmışlardır. Bu tercih önceliÄŸi uzun yıllar önemini korumuÅŸ ancak akademik kariyer istisna tutularak üniversitelere kaydırılmıştır. Bu arada saÄŸlık alanında da oldukça mesafe kat edilmiÅŸ, yetiÅŸen doktorlar bulundukları hastane ve kurumlarda ekseriyeti elde edecek duruma gelmiÅŸtir. [20]
80’li Yıllarda Cemaatin Özellikleri
Nurettin Veren anlatıyor:
Hareketin birinci evresinde cemaat mensupları içki satan bir dükkândan ekmek almazdı. Aç kalsa dahi almazdı. Kola içmek, ÅŸarap içmekten bile daha günah sayılırdı. Kot pantolon giymek, kâfir olmak demekti. Ki, hiçbir gencin giymesi mümkün deÄŸildi. Kadınlarla tokalaşılmaz, yüz yüze gelinmez, konuÅŸulmaz, misafirliÄŸe gidildiÄŸinde bile kadınlar çayı kapının arkasında bırakırlardı. Hatta o dönemde yeni kaymakam arkadaÅŸlar sorduÄŸunda, onlara ellerine bant sararak yaralı oldukları için tokalaÅŸamadıklarım belirtmeleri tavsiye ediliyordu. [21]
​
Gülenle yaÅŸadığımız 1966- 1986 döneminde yaÅŸam tarzımız çok farklıydı. Evimizde mobilya yoktu. Yatak odamızda yer döÅŸekleri vardı. Evlerde yemek için kullandığımız kaşıklar armut ya da ÅŸimÅŸir aÄŸacından yapılmıştı, tahtaydı. [22]
​
Cebimizde parayla namaz kılınmadığı için bir keresinde cüzdanımı bile çaldırmıştım. Yine bu dönemde hocaların ve müezzinlerin çok salih olmadığı düÅŸüncesiyle camiye de sık gitmiyorduk. Hocaların birçok noktaya dikkat etmediÄŸini söylüyordu Fethullah Gülen bizlere. [23]
​
Bu dönemde kimse evlenirken fotoÄŸraf çektirmezdi. Evlendikten sonra da öyle. Öyle ki, Risale-i Nur kitaplarının içinde Said-i Nursi'nin birçok fotoÄŸrafı vardı. O fotoÄŸrafları bile kestirip attırırdı… cemaatten hiç birimizin evinde televizyon yoktu. [24]
​
OkullaÅŸma
Okulların Açılmasına Nasıl Karar Verildi?
Nurettin Veren:
1986'da, Özal'ın BaÅŸbakan olduÄŸu dönemde, "Kendi okulunu kendin yap" kampanyası baÅŸlamıştı ve kampanyayı dönemin CumhurbaÅŸkanı Kenan Evren açmıştı. Özal, vakıfların, derneklerin de özel teÅŸebbüs olarak okul açabilmesi için yasal düzenlemeye gidince ben de yurtlardan bir kaçının okul yapılması hususunda Fethullah Hoca'ya teklif götürdüm. Ancak, eski Nurcular ve Gülen okul önerisine sıcak bakmadılar. [25]
​
İlk Açılan Okullar
Latif ErdoÄŸan:
Okul hizmetine ilk İstanbul’da baÅŸlanıldı. Fatih koleji daha önceki iÅŸletenlerinden devralındı (Yıl 1982); restore edildi. Daha sonra da Anadolu’nun pek çok yerinden insanlar getirilerek bu okul onlara gösterildi; onlar da aynı okulun kendi vilayetlerinde de yapılacak olmasından mutluluk duydular; aÅŸkla ÅŸevkle çalıştılar. [26]
​
İzmir’de ilk inÅŸa edilen Yamanlar yurdu da hemen okula çevrildi. (Yıl 1982) Daha sonra İzmir Yamanlar’daki okul inÅŸası tamamlanarak faaliyete geçirildi. (Yıl 1986) [27]
​
Nurettin Veren:
Okul önerilerime ÅŸöyle itirazlar oldu: "Atatürk büstü koymadan okul açılmaz. Okul açıp Atatürk büstlerini koyarsak millet bize ne der? Allah bize gazap verir." Gülen, söz konusu tepkileri gerekçe göstererek okullara tereddüt gösterdi. [28]
​
İzmir'in Bozyaka semtindeki talebe yurdunu "Yamanlar Koleji" adıyla koleje çevirdik ve böylece ilk kez bir okulu hayata geçirmiÅŸ olduk. Ne var ki, Gülen hâlâ rahatsızdı; nasıl 'putu', yani Atatürk'ün büstünü ve resmini oraya koyarız, diye... Nitekim okulun bir tarafında arkadan lambayla aydınlatıldığında görülebilen camdan bir siluet halinde yapıldı Atatürk portresi. Bir yetkili okula geldiÄŸinde, lamba yakılıyor ve Atatürk portresi görülüyordu. Yetkili gittiÄŸinde ise, duvarda siyah bir cam, görülüyordu yalnızca! [29]
​
Okullara Halkın Verdiği Desteğin Sebebi
Latif ErdoÄŸan:
Dershaneler, insan kaynağı ve ekonomik gelir açısından çok önemli olsalar da, Cemaatin toplumun her katmanından kabul görür hale gelmesi okullar sayesinde olmuÅŸtur. Öyle ki, İslam’a hiç sempatisi olmayan insanlar da dahil, her düÅŸünce ve her gruptan insan okul meselesine daima sıcak bakmış; bu konuda kendilerine yapılan teklifleri geri çevirmemiÅŸtir. [30]
​
O dönemlerde sorumlusu olduÄŸum bir ilde, siyasi düÅŸüncesi sola meyilli, hayatında ibadete hiç yer vermemiÅŸ zengin bir iÅŸadamı, mesele okul olunca hiç tereddüt etmeden, o beldenin en kıymetli yerindeki oldukça büyük bir arazisini hemen hibe etmiÅŸ; hatta hibeyi teslim alması gereken vakıf yetkilileri bile O’nun bu davranışı karşısında ÅŸaÅŸkınlıklarını gizleyememiÅŸlerdir. Bu sadece bir yere, bir yöreye mahsus da kalmamıştır. Türkiye’nin en fakir illeri bile okul teklifini kabullenmiÅŸ; kendi beldelerinde okul yapacak kadar maddi imkân bulamadıklarında da İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illere taşınmış hemÅŸerilerine müracaat ile bu eksikliÄŸi gidermiÅŸler ve okul meselesine sahip çıkmışlardı.[31]
​
Çünkü Anadolu insanı, çok önemli bir çaÄŸrı ile karşı karşıya getirilmiÅŸtir. Onlara, biz burada sizin çocuklarınıza eÄŸitim hizmeti vermek istiyoruz. Bu yörenin insanı da kaliteli bir eÄŸitim ve öÄŸretimden istifade etmelidir. Bu okullar yarının imanlı, ahlaklı valisini, kaymakamını, bürokratını yetiÅŸtirecek. [32]
​
Bu makamlara geleceklerin sizin çocuklarınız olmasını istemez misiniz? Fakir olup da okuyamayacak durumda bulunan zeki öÄŸrenciler burada hiçbir bedel ödemeden, hatta onlara ayrıca burs da verilerek okuyacak, hali vakti iyi olanlardan aynı kalitedeki okullara nispetle kıyaslanamayacak ucuzlukta bir miktar alınacak. Hepsinin iyi üniversitelerde okumaları temin edilecek; Türkiye’nin hangi ilinde okursa okusun bu okullarda okuyan çocuklar barınma zorluÄŸu görmeyecek; oralardaki yurtlar ve evler devreye girerek bu ihtiyaç karşılanmış olacak. Ve daha pek çok vaatler, muhatapları ikna etmeye yetiyor ve onları okul hizmetinde aktif çalışmaya sevk ediyordu. [33]
​
Nurettin Veren:
Okulların açılmasıyla bir ihtiyaç giderilmiÅŸ oldu. Millet, çocuklarını koleje göndererek kaliteli bir eÄŸitimle buluÅŸturmak istiyordu. Bu okullar, böylelikle beklenenden daha fazla ilgi gördü. [34]
​
1986 yılı itibariyle, okulların ve okullardan mezun olanların önce çok masum, fakir talebe okutma, onları barındırma; arkasından gelinen bu noktada birçok okulun açılması ve okullardan mezun olanların mühim noktalara gelmesi... Bu aÅŸamaları masum bir eÄŸitim faaliyeti olarak deÄŸerlendiriyorduk. [35]
​
Açılan Okulların Meyveleri
Nurettin Veren:
Sonra, mezunlar üniversitede okurken yönlendirmeler baÅŸladı. ÖÄŸretmen olurlar, yeni nesillerin yetiÅŸmesinde faydaları olur; askeriyede de vatana ve millete faydalı insanlar yetiÅŸir, dedik. Bu insanlar kaymakam, emniyet müdürü vb. noktalara geldiÄŸinde irtibatın devam edip tekrar Fethullah Gülen'in onları yönlendirmeye devam edeceÄŸini hiç düÅŸünmedik. Bende sadece, çocukların iyi bir yerde okuyarak bir yerlere gelmesi düÅŸüncesi vardı. Fakat daha sonra Gülen, bu yetiÅŸmiÅŸ ve mühim noktalara gelen cemaat çevresindeki insanlarla iliÅŸkileri sürdürdü ve onlara birtakım talimatlar vermeye baÅŸladı. [36]
​
Çıkışımız DoÄŸruydu... "Okul yapmak cami yapmaktan daha iyidir," dedi, fena mı yaptık?... Üç-beÅŸ ihtiyara ibadet yeri yapmaktansa sokakta okuyamayan gençlere okul yapmak daha iyiydi. Burada suç unsuru yok. Gülen, bu okullardan mezun olan ve devlet kademelerinde görev alan insanları organize etmeye devam etti. Olayın mahsurlu kısmı zaten oradan sonra baÅŸlıyor. Oraya kadar herkes buna destek verdi, Demirel de, Cindoruk da, Özal da, Ecevit de destek verdi. Mahsurlu olan ÅŸu kısmı onsların görmesi gerekirdi: Bu okullar güzel ama bu okullardan mezun olanlar Gülenle manevi iliÅŸkilerini sürdürüyorlar. Dini ve siyasi içerikli bir yapı oluÅŸturuyorlar. Ne yapacakları hakkında Gülen'den talimat alıyorlar. [37]
​
Latif ErdoÄŸan:
Türkiye’de okullar yaygınlaşıp iyice tecrübe kazanılınca, okul hizmeti Rusya’nın da dağılması fırsat bilinerek Türki dünyalara taşındı. DiÄŸer dünya ülkelerinin bütününde de önceki okullar sonra açılacaklara referans oldu. [38]
​
Okulların yaygınlaÅŸmasındaki baÅŸarı biraz da oralara gidip görev yapacak öÄŸretmen kadrosunun baÅŸtan yetiÅŸmiÅŸ olmasıydı. Türkiye devlet olarak da dış ülkelerdeki okulları destekledi. Türkiye ve dünyanın dört bir yanında açılan okullar, hem Türkiye’de hem de açıldığı ülkelerde zengin ve entelektüel kesimin hizmeti kabullenmesine yol açtı. [39]
​
Medyaya GiriÅŸ
Zaman Gazetesi
Zaman Gazetesi, 3 Kasım 1986 tarihinde İhsan Arslan ve Alaattin Kaya tarafından Ankara'da Ulus Rüzgarlı Han'da İslami cephenin sesi olarak yayın hayatına baÅŸladı. 1987 yılında Fehmi Koru, Nabi Avcı, Hasan Öztürk gibi birçok çalışanının tasfiyesi ile gazete Fethullah Gülen Cemaati'nin kontrolüne geçti.[40]
​
Latif ErdoÄŸan:
Cemaatin basınla temasının ikinci ayağı bir gazete tecrübesiyle gerçekleÅŸti. Halbuki Gülen, açıktan beyana dökmese de kapalı devre cemaat yapısı içinde o güne kadar Nur talebelerinin çıkarmakta olduÄŸu Yeni Asya Gazetesi’ne karşı muhalif bir tutum sergiledi. Cemaate ait evlere gazete girmesi yasaktı; Cemaat üyesi kiÅŸilerin dışarıda dahi gazete okuması onların Cemaatle iliÅŸkilerinin kesilmesine kadar varabilecek cezalar almalarına yeterli suçlar cümlesindendi. [41]
​
Aslında, Zaman Gazetesi’ni çıkarma hususunda hem yetiÅŸmiÅŸ insan açısından hem de finansal açıdan Cemaat tam hazırlıklı deÄŸildi. Bu açıdan meseleye erken yakalanıldı. Ayrıca ev, yurt, okul ve diÄŸer eÄŸitim müesseselerinde olduÄŸu ÅŸekliyle Gülen gazete meselesini istenen ölçüde tabana yayamadı. Gülen’in kendi ifadesiyle söyleyecek olursak, gazeteciliÄŸin kendi tabiatında var olan menfi bazı hususlar sebebiyle de aslında biraz da endiÅŸeliydi. Gülen endiÅŸe duyduÄŸu bu menfi hususları ÅŸöyle dillendiriyordu: “Gazete siyaset demektir. Hâlbuki biz, senelerce, siyasetle alakamız yok diye, arkadaÅŸlarımızın adeta beyinlerini yıkamıştık. [42]
​
Bu kadar olumsuz özelliklerine raÄŸmen Gülen’i gazete çıkarmaya sevk eden asıl itici güç neydi? Gülen bu itici gücü imamlar çerçevesinde yaptığı özel toplantı ve görüÅŸmelerde, basının hasma karşı kullanılacak en güçlü silah olması gerekçesine baÄŸlıyordu, ilk günlerde yüz bin tirajlı gazete bütün güç dengelerini bizim lehimize çevirir diyerek motive iÅŸine baÅŸladı. Gün geçtikçe lazım olan tirajın rakamı da arttı. Sonunda bir milyon ve üstünde karar kılındı. Abone usulü, Sızıntı Dergisi’nden sonra Zaman Gazetesi için de çalıştırıldı. Abone kampanyaları yapıldı. İnsanlar onlarca, yüzlerce, binlerce gazete almaya zorlandı; parası zenginlerden alınan bu gazeteler baÅŸkalarına bedava dağıtıldı; bazen de balya hiç açılmadan gazeteler yumurta kolisi yapılmak üzere fabrikalara gönderildi. Ama resmi rakamlar gazetenin tirajını satışa göre belirliyordu. Normalde gazetenin okunma oranı satış rakamının onda biri bile deÄŸildi. [43]
Dipnotlar
[1] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[2] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[3] Dün Cemaat Bugün Paralel Devlet: Çetin Acar. Profil:2015
[4] FETÖ. Çetin Acar. Profil:2016
[5] Gülen'in AÄŸlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014
[6] Gülen'in AÄŸlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014
[10] Gülen'in AÄŸlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014
[11] Gülen'in AÄŸlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014
[12] Gülen'in AÄŸlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014
[13] http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[14] Gülen'in AÄŸlattığı Müslümanlar. Selim Çoraklı. Onikinci Kitap: 2014
[15] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[16] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[17] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[18] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[19]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[20]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[21] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[22] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[23] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[24] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[25] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[26] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[27] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[28] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[29] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[30] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[31] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[32] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[33] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[34] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[35] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[36] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[37] KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[38] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[39] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[40] https://tr.wikipedia.org/wiki/Zaman_(gazete)
[41] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[42] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[43] Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016