top of page

F.Gülen ve Tasavvuf

 

F.Gülen'in Nur Cemaatine Katılmadann Önce Tasavvuf ile Ä°liÅŸkisi

Alvarlı Efe

F.Gülen’in çocukluk dönemini incelerken, yaÅŸadığı çevreye deÄŸinmiÅŸtik. Özellikle Alvarlı Efe Hazretlerinin vefatına kadar F.Gülen’in hayatındaki en önemli dini motif olduÄŸu bizzat kendisi tarafından dile getiriliyordu.

​

Alvarlı Efe kimdir?

Asıl adı Muhammet Lütfi olan bu mana büyüÄŸü 1868 yılında Erzurum’un Hasankale’ye baÄŸlı Kındığı köyünde dünyaya gelmiÅŸ ve 12 Mart 1956 yılında Erzurum’da vefat etmiÅŸtir. Kabri ÅŸerifi uzun süre imamlık yaptığı Alvar köyündedir. Bu köyde uzun süre vazife yapması sebebiyle Alvarlı Efe Hazretleri diye meÅŸhur olmuÅŸtur. Alvarlı Efe Hazretleri Alvar köyünde 24 sene kadar vazife yaptıktan sonra 1939 yılında tedavi için Erzurum’a taşınmış ve vefatına kadar da Erzurum’da yaÅŸamıştır.[1]

​

DoÄŸu Anadolu’da özellikle de Erzurum’da çok saygın bir yeri olan Alvar Ä°mamı bütün hayatını iman ve Kur’an hizmetine adamış hem büyük bir alim hem de büyük bir MürÅŸit-i Kamil’dir (Åžeyh). Ä°rÅŸat halkasında yüzlerce insan yetiÅŸtirmiÅŸtir.[2]

​

Alvarlı Efe, Bölgede hatta Türkiye’de iyi tanınan önemli NakÅŸi Åžeyhlerinden biridir ve aynı zamanda bir din alimidir. YaÅŸadığı köy ise F. Gülen’in babasının vazife yaptığı köydür. Açıkça belirtmese de çocukluÄŸunu anlattığı dönemle ilgili ifadelerden akrabalarının bazılarının Alvarlı Efe ile ÅŸeyh-mürit iliÅŸkisi içinde oldukları tahmin edilebilir.

Hüsnü teveccühte bulunmam için lazım gelen bütün ÅŸartlar hazırdı. Dayım, adeta o ismi besmelesiz aÄŸzına almıyordu. Babamın, annemin ciddi bir baÄŸlılığı vardı. Benim o zatla bütünleÅŸmem için bütün sebepler ortadaydı. [3]

​

F.Gülen’in hayatını anlatırken Alvarlı Efe’den uzun uzun ve övgüyle bahsetmesinde çocukluÄŸunda ona duyduÄŸu sevgi ve hürmet kadar, kendisini onunla iliÅŸkilendirme isteÄŸi de göz ardı edilmemelidir.

Ben medreseye devam ederken de tekkeyi ihmal etmezdim. Alvar imamı hayatta iken hep onun yanına gidip geldim. Zaten ilk gözümü açtığım, ruhumu mayaladığım yer tekkedir. Bende tekke ve medresenin izleri hep aynı ritmi dokuyarak devam etmiÅŸtir. [4]

​

Onunla irtibatlı olmak çok yönlü kıymeti haiz bir mazhariyettir. Ä°ÅŸte Gülen de kendisinin böylesi bir mazhariyete sahip olduÄŸunu iddia etmekte ve kendisinin manevi cephesini böylesi önemli bir mazhariyet üzerine temellendirmektedir.  [5]

​

“Tekkede, Alvar Ä°mamı’nın manevi ikliminde neÅŸet ettim, böyle güzide bir ortamda yetiÅŸtim” manasına gelen cümleleri hem sohbetlerinde, hem yazılarında hem de vaazlarında sıkça kullanması, sıkça tekrar etmesi onun böylesi bir temellendirme gayretinin tezahürü olarak deÄŸerlendirilmelidir. Fakat hakiki durum nedir?[6]

​

Alvarlı Efe 1956 yılında vefat ettiÄŸinde F.Gülen henüz 16 yaÅŸlarında bir gençtir. Aslında kendisinin de Alvarlı’dan tasavvufi eÄŸitim aldığı yönünde bir beyanı bulunmamaktadır.

Dolayısıyla böylesi bir baÄŸ ile söz konusu ettiÄŸi manevi beslenmenin imkânsızlığı da ortada.[7]

​

F.Gülen'in, Alvarlı Efe'den Sonra DiÄŸer Tasavvufi Åžahsiyetlerle Ä°liÅŸkileri

Gülen Alvarlı Efe Hazretleri’yle arasındaki mesafeyi aÅŸamayacağı noktaya taşıyınca yeni arayışlara girer. Ä°lk tanıştığı da bir Kadiri ÅŸeyhi olan Rasim Baba’dır. Rasim Baba Gülen’e aşırı denecek ölçüde ilgi gösterir. Yanına oturtur, iltifat eder. Åžeyhin oÄŸlu da Gülen’in arkadaşıdır. Fakat bu aşırı ilgi müritler arasında baÅŸka türlü yorumlanır.[8]

​

Alvar Ä°mamı'nın Vefatından sonra Rasim Baba adında bir Kadiri ÅŸeyhine devam ettim. Rasim Baba, yaşım çok genç olmasına raÄŸmen beni hemen sağında oturturdu, ilgi ve alakası son derece fazlaydı. Fakat müritler arasında bir laf dolaÅŸmaya baÅŸladı;  Åžeyhin beni kendisine damat yapmak istediÄŸinden bahsediliyordu. Bu söylenti soÄŸumama sebep oldu. Bir daha o tekkeye gitmedim. [9]

​

Bu arayış sürecinde Gülen, sonuçsuz baÅŸka tecrübeler de yaÅŸar:

Edirne’de iken, Trabzon veya Rize’den kalkıp gelmiÅŸ bir Mehmet Efendi vardı. NakÅŸi ÅŸeyhi bir insandı. Bir iki gün orada kaldı. Yemek filan yedirmiÅŸtim. Benimle çok alakadar oldu... Ama ısınamadım. [10]

​

Sivas'ta da Ä°hramcızade Ä°smail Efendi vardı. Tasavvufa, ÅŸeyhlere hürmetimden dolayı o zatı ziyaret edip bir iki defa elini öpmüÅŸtüm. ÇekmiÅŸ yanına oturtmuÅŸ, baÅŸkası ile alakadar olmayacağı ÅŸekilde alakadar olmuÅŸtu. Ona da sıcaklık duyamamıştım. Bunun gibi daha çok insanlarla görüÅŸtüm. Ama böyle yakınlık duyma olmadı."[11]

​

Özetle F. Gülen, hiçbir tasavvufi eÄŸitim almamıştır. Tüm, öÄŸrendikleri kendi okumaları ve kendi iç deneyimleri çerçevesinde ÅŸekillenmiÅŸtir.

​

F. Gülen, tasavvuf ile irtibat kurma hususunda neden bu kadar istekli görünüyor?

​

Çünkü, Anadolu kültürü içinde tasavvufun apayrı bir yeri vardır. Bir bakıma Anadolu’yu Türk yurdu haline getiren tasavvuf kültürü olmuÅŸtur. Bu yüzden hangi görüÅŸten olursa olsun tasavvuf iliÅŸkisi genel hatlarıyla puan kazandırır, tersine de ÅŸüpheyle yaklaşılır.

​

Riyazet

F.Gülen’in Edirne’de riyazet hayatına girdiÄŸine Gençlik Dönemini incelerken deÄŸinmiÅŸtik. Åžimdi, bu konuya biraz daha derinlemesine bakalım:

…"Günde iki saat kalabilmek için bu kadar kira vermeye ve bu kadar yol gidip gelmeye deÄŸmez" dedim. EÅŸyalarımı koltuÄŸumun altına alıp Üç Åžerefeli'ye geldim. Karar verdim; bundan böyle caminin penceresinde kalacaktım. Ve askere gidinceye kadar, tam iki buçuk sene pencerede kaldım. [12]

​

Burası iki metre eninde ve bir buçuk metre derinliÄŸinde bir pencereydi. Bütün mal varlığım da gelirken beraberimde getirdiÄŸim iki battaniye, iki tabak, bir yemek kaşığı ve bir de çay bardağından ibaret, iÅŸi baÅŸtan saÄŸlama alarak kendimi rehavete götürebilecek bütün sebep ve saiklerden uzak kalmak istiyordum. Altıma bir battaniye alıyor, üstüme bir battaniye örtüyor ve Edirne'nin o insanı donduran soÄŸuk günlerini ve hele gündüzün soÄŸuna rahmet okutan gecelerini hep böyle geçiriyordum. [13]

​

Zaten çok az yediÄŸim için de çok az uyumaktaydım. Bazen günlerce bir ÅŸey yemediÄŸim olurdu. Günlük uyku saatim da bir iki saati geçmiyordu. Bilhassa hayvani gıda almamaya azami dikkat ediyordum. [14]

​

Riyazet yaptığım devrede, önce nefsimi bir kedi gibi gördüm ve onu kovaladım. Riyazete devam ettim. Bu arada onu ayı gibi gördüm. Kapıştık. Ben mi onu o mu beni yendi belli olmadan uyandım. Bir müddet daha riyazet yaptım. Bu sefer de nefsimi goril gibi gördüm. Ondan kaçarak surların üzerine çıktım. Bütün bu riyazetlere raÄŸmen anladım ki nefsim beni saÄŸ tarafımdan vuruyor. Çünkü o devrelerde baÅŸkalarını ve bilhassa oburca yemek yiyenleri hep baÅŸka türlü görüyordum ve yer yer onlara kızıyordum. Ve anladım ki, nefis ile mücadelede insanlardan bir insan olarak hareket etmelidir, ilahi davaya omuz verme, ayağımız kaymadan yaÅŸayabilmemizin en büyük teminatıdır.   [15]

​

Peki, bu derece ÅŸiddetli riyazet, bünyenizi sarsmadı mı? [16]

​

Evet, sarstı. Hele üç defa üst üste aç kalma ve bakımsızlığa bünyem daha fazla tahammül edemedi ve rahatsızlandım. Hastahaneye yatırıldım. 15 gün kadar hastahanede kaldım. [17]

​

BilindiÄŸi kadarıyla F.Gülen’in riyazet hayatı Edirne ile sınırlı deÄŸildir. Burada kazandığı alışkanlıklarını kaybetmeden hayatı boyunca devam ettirmeye çalışmış görünür.

​

Tasavvuf Hakkında Tutumu

F.Gülen'in tasavvuf ile iliÅŸki kurma çabası anıları ile sınırlı deÄŸildir. Kendisi de bu konuda söz söylemiÅŸ, kitap yazmıştır. Haki Demir’in F.Gülen’in Kalbin Zümrüt Tepeleri adlı eseri hakkında yazdıklarından birkaç alıntı yapmayı faydalı buluyoruz:

​

F.Gülen’in Tasavvuf Kitabı: Kalbin Zümrüt Tepeleri

Fethullah Gülen’in zirve eseri, “Kalbin zümrüt tepeleri” isimli dört ciltlik kitabıdır. Dört ciltlik eser, tasavvuf bahislerini tetkik etmek, tasavvufun en zorlu mefhumlarını ve meselelerini tahkik etmek iddiasındadır.  [18]

​

Fethullah Gülen, eski dilin tabii neticesi olan güzel üsluba nispeten sahip. Ä°slam irfanı ile meÅŸgul olmuÅŸ, onunla nispeten ünsiyet kesbetmiÅŸ her kalem ehlinin malik olduÄŸu benzeri üsluplar, bu ÅŸahısların derin bir hikmet sahibi olduÄŸu zannı uyandırıyor. O kadar ki, günümüzde, Osmanlının inÅŸa ettiÄŸi medeniyet diline biraz vakıf olan ve derdini onunla anlatacak kadar istimal istidadı kazanan kiÅŸiler bile büyük arifler cümlesinden sayılmaya baÅŸlanmıştır… Ä°slam irfan müktesebatını toplayıp kendi üslubu ile nakletmesi, müktesebata vakıf insan sayısının az olduÄŸu bir vasatta, Fethullah Gülen’in büyük alim (veya arif) olarak nam salmasına sebep olmuÅŸtur.[19]

​

Kalbin zümrüt tepeleri isimli dört ciltlik eser, tasavvuf mevzularıyla ilgilidir. Fethullah Gülen, tasavvuf mevzularını baÅŸlık baÅŸlık toplamış, her baÅŸlık altında müktesebatı nakletmiÅŸ, ortaya dört ciltlik bir çalışma çıkmış. … Yer yer rivayet ve nakil dili kullanılmış fakat bir kısmında telif dili kullanılmıştır. Oysa telif dili kullanıldığı yerlerdeki ifadelerin muhtevası da nakildir… Mezkur meselelerin muhatabının kalmadığı bir vasatta, dört ciltlik eserdeki ifadelerin hangisinin nakil, hangisinin telif olduÄŸunu anlama imkanına sahip pek kimse yok. Tam bu nokta, “fikir hilesi” için en uygun ÅŸartların oluÅŸtuÄŸu yerdir.[20]

​

…eserin mevzuları, kahir ekseriyetle “keÅŸif” mevzuudur. Tasavvuf ehli, bu meseleler hakkında kelam etmekten imtina etmiÅŸler, meselenin kelam bahsi olmadığını söylemiÅŸlerdir. Velayet sahibi zevat-ı kiramın çok az kısmı (istisna sayılacak kadar az) meseleyi kelama dökmüÅŸ, onların da kahir ekseriyeti, mevzuun yanlış anlaşılmalarını tashih maksadı gütmüÅŸtür. Ä°stisnanın istisnası kabilinden bir kısmı ise yazmış ve konuÅŸmuÅŸ, onların beyanından da Ä°slam’ın varlık ve insan telakkisi zuhur etmiÅŸ, bu vesileyle tevhid bahsi de muhkem bir çerçeveye kavuÅŸmuÅŸtur.[21]

​

Tasavvufun ilk ölçüsü edeptir. Edebin en sarih tarifi ise haddini bilmektir… Kelam ehlinin bu mevzularla edepli ÅŸekilde ilgilenmesinin tek yolu, tasavvuf ehlinin bu meseleler hakkındaki beyanlarından hareketle tevhidi anlama çabasıdır.[22]

​

Tasavvuf havzasında zuhur eden tevil ve izahı imkansız meseleleri tashih vazifesi ise kelam ehline deÄŸil, “veli-alim” ÅŸeklinde tesmiye edebileceÄŸimiz, hem medreseyi hem de tasavvufu temsil liyakatindeki zatlara ait olmuÅŸtur. Ä°mam-ı Gazali Hazretleri, Ä°mam-ı Rabbani Hazretleri, Mevlana Halid-i BaÄŸdadi Hazretleri gibi, ilim ve tasavvuf mecralarının her ikisini de zirvede temsil edenler, hem medreselerdeki hem de tekkelerdeki sınır ihlallerini teÅŸhis ve ölçüyü ikame etmiÅŸ, ümmet ve ümmetin alim ve velileri de onların görüÅŸlerini kabul etmiÅŸlerdir.[23]

​

KeÅŸif ve müÅŸahede bahislerinde söz söylemek için ehl-i keÅŸif olmak ÅŸart. Ehl-i KeÅŸif olmanın yolu ise kadimden beri malum ve sabit. Tasavvuftaki tarikat kollarından hangisine mensup, hangi silsileye ait, hangi ÅŸeyhe mürid olduÄŸunu açıklamayan Fethullah Gülen, Ä°mam-ı Rabbani Hazretleri, Åžeyh-i Ekber Hazretleri, Åžah-ı NakÅŸibend Hazretleri, Abdülkadir Geylani Hazretleri gibi zevat-ı kiramın bulunduÄŸu bir sahaya, nesepsiz ÅŸekilde (tasavvuf silsilesi olmaksızın) paraÅŸütle iniyor ve hepsiyle ilgili hükümler veriyor. Ne münasebet? Ne alaka? Ne hakla? Hangi salahiyetle?[24]

​

Netice olarak Fethullah Gülen, ehl-i keÅŸif bir veli deÄŸil, mahir bir dil ustası olan kelam ehlidir. Örgütünü idare ederken ifÅŸa olan açık yanlışlar, örgüt mensupları tarafından “velayet” makamındaki bir zatın “hikmetli” söz ve davranışları olarak kabul edilmekte, bu yolla “anlayamayacakları” seviyede olduÄŸu vehmi üretilmektedir.[25]

​

Tıp literatürünü kitaptan okumuÅŸ birinin, hiçbir tatbiki talim ve terbiyeden geçmeden ve hiçbir tecrübe edinmeden kalp ameliyatı yapmak için neÅŸteri eline alması gibi bir hadise ile karşı karşıyayız. Kim böyle birinin ameliyat masasına gönül rahatlığı ile yatar veya evladını yatırır? Velayet baÅŸka bir ÅŸeydir ve kitap okuyarak olmaz, velilerin hallerini okumakla da olmaz. Bir üstada (veliye-ÅŸeyhe) intisap etmeden asla olmaz. Tasavvuf nesebini (tarikat silsilesini) beyan etmeyen kiÅŸi, veli edalarıyla ortada dolaÅŸamaz.[26]

​

F.Gülen Tasavvuf Hakkında Aslında Ne DüÅŸünüyor?

Latif Erdoğan anlatıyor:

Ayrıca, onun tasavvufla ilgili tecrübi alakasını açıklaması bakımından bir olayı da burada aktarmakta fayda görüyorum:Amerika’da ziyaret ettiÄŸim günlerden birindeydi. Gülen, sohbetinin seyrini tasavvufa çevirerek, en acımasız ifadelerle tasavvufu eleÅŸtirmeye baÅŸladı. O kadar ki, tasavvufun en amansız düÅŸmanları bile tasavvuf aleyhinde o kadar ağır ifadeler kullanmamıştır.[27]

​

Onu Ä°lk defa böyle görüyordum. Hayretler içindeydim. Fakat hayretim, Gülen’in anlatımlarından çok içine düÅŸtüÄŸü çeliÅŸkinin derinliÄŸi idi. Åžu anda karşımda en acımasız ifadelerle tasavvuf aleyhinde konuÅŸan adam, Kalbin Zümrüt Tepeleri isimli tasavvuf kitabının yazarıydı. Orada göklere çıkardığı hatta onsuz din olamayacağını savunduÄŸu tasavvuf hakkında ÅŸimdi neler söylüyordu. Bir ara Kalbin Zümrüt Tepeleri, dedim. “Ben o kitabı sadece kültür olsun diye yazdım” dedi ve öfkelenerek salonu terk edip kendi odasına girdi. O’nun bu tenakuz sarmalına düÅŸüÅŸü karşısında donup kaldığımı ve uzun bir süre yerimden kımıldayamadığımı hatırlıyorum.[28]

​

Ertesi gün, öÄŸle yemeÄŸinden sonra yine aynı fırtına devam etti. O kadar kin ve nefret dolu bir üslupla konuÅŸuyordu ki dediklerinin düÅŸünce ve fikirle baÄŸdaÅŸan hiçbir yanı kalmamıştı. Bu sebeple konuyu müÅŸahhas hale getirmek için Ä°mam Gazali niçin son döneminde tasavvufa meyletmiÅŸ, dedim. Gayet kaba bir üslupla, “nefsine güvenememiÅŸ, bana sorsaydı kesinlikle girme derdim” dedi ve yine hışımla bulunduÄŸumuz ortamı terk etti.[29]

​

Yine Latif Erdoğan anlatıyor:

1979 yılında, ben Bursa’nın başındayken, katılamadığım aylık toplantıların birinden, yerime gönderdiÄŸim kiÅŸinin getirdiÄŸi notlar arasında ÅŸu mesaj vardı: “Ä°mam-ı Gazali, Ä°mam-ı Rabbani gibi zatlar bugün yaÅŸasalardı, bana (Gülen’e) itaat etmekten baÅŸka çareleri yoktur.” Aklınca Gülen, Peygamber Efendimizin "KardeÅŸim Musa dahi bugün yaÅŸasaydı ancak bana tabi olurdu” mealindeki hadisi iktibas ile kendine bu baÄŸlamda bir konum veriyordu.[30]

​

Cemaat Ä°çin Tasavvufun Önemi

… üyelere empoze edilen olgu, evliya olmak için tasavvufta yöntem olarak sürdürülen uzun ve çileli bir süreçten geçmeye gerek olmadığı, örgüt faaliyetlerine gönülden baÄŸlı olan üyelerin çok daha kısa sürede ve çile çekmeden evliyalık mertebesine ulaÅŸabilecek olmaları fikridir. ‘Amudi yükseliÅŸ’ (dikey yükseliÅŸ) adı verilen terimle anlatılan olgu, tüm benlik ve varlıklarıyla kendilerini örgüte gönülden hizmet için adayan üyelerin tasavvufun uzun ve çileli yollarını dolanmadan, kısa bir süreçte en üst düzey evliyalığa ulaÅŸabilecekleri inancını aşılamaktır. Bu yöntem aynı zamanda, Fethullah Gülen baÅŸta olmak üzere örgütün üst düzey yöneticilerinin en üst düzey evliyalık derecelerine ulaÅŸtıkları, mana âleminde Peygamber Efendimiz (sav), sahabeler ve geçmiÅŸte yaÅŸamış evliyalarla sürekli görüÅŸtükleri, bu ulu zatların örgütün faaliyetlerini yönlendirdiÄŸi, örgüt faaliyetleri kapsamında verilen talimatlara riayet etmenin peygamberin emirlerine riayet etmek olduÄŸu fikrini aşılamak için kullanılmaktadır.[31]

​

Cemaat her ne kadar Said Nursi’ye atfen, “Zaman tarikat zamanı deÄŸil, imanı kurtarma zamanıdır” düsturunca bildik tasavvuf-tarikat formasyonuna mesafeli gibi dursa da bilhassa müesses tasavvuftaki mürit-mürÅŸit iliÅŸkisinde, mürÅŸitlik makamındaki zatla ilgili kemal vasfının istikametten çok keramet üzerinden tarif ve tasvir edilmesi gibi, cemaatin diÄŸer bütün dinî cemaatler ve hareketlerden faikiyeti de çok kere keramet sınırlarını zorlayan Ä°srâiliyyât türü menkıbelerle dile getirilmekte ve Hz. Peygamber’in ÅŸeref konuÄŸu olarak Türkçe olimpiyatlarına teÅŸrif buyurması, Hz. Hatice’nin Işık Evlerine ziyarette bulunması gibi çaÄŸdaÅŸ Ä°srâiliyyât tabandaki saf-temiz insanların cemaate inanç ve sadakat duygularını güçlendiren bir tutkal iÅŸlevi görmektedir. [32]

​

Tasavvuf Meselesi Neden Önemli?

Tasavvuf tarihinde üzerinde çokça spekülasyon yapılan “ÅŸeyhi olmayanın ÅŸeyhi ÅŸeytandır” sözü ne anlama gelmektedir?  

​

Sözün anlamı ÅŸudur: Ä°slam’ın herkes için çerçevesini çizdiÄŸi ibadet hayatı içinde kalanlar için böyle bir gereksinimden söz edilemez. Ama bununla yetinmeyip çok daha derinlikli bir ibadet hayatına talip olan kiÅŸilerde, ister istemez bir iç yolculuk baÅŸlar ki buna

seyr-i süluk ismi verilmiÅŸtir.

​

Bu yol çetrefilli ve yanlış anlamalardan kaynaklanabilecek tuzaklarla doludur. Niceleri bu yolda kayıp gitmiÅŸtir. Bu yüzden, bu yolculuÄŸu daha önce yapanların, sonra yola çıkanlara yol gösterecekleri, onları muhtemel yanlışlardan koruyacak ve karşılaÅŸtıkları zorlukları daha kolay aÅŸmalarını saÄŸlayacak disiplinler oluÅŸmuÅŸtur. Tarikatlar bu ÅŸekilde ortaya çıkmıştır. Åžeyhlerin görevi de zaten bu konuda taliplere yardımcı olmaktan baÅŸkası deÄŸildir.

​

Genel yaklaşım olarak Nur cemaatinin tasavvufa mesafeli durdukları bilinir. Bunda da Said-i Nursi’nin yaklaşımı belirleyici olmuÅŸtur. Said-i Nursi, tasavvufu tamamen reddetmemekle beraber, "tasavvufi uygulamaların ÅŸimdi zamanı olmadığı, Ä°slam inancı tehlike altındayken önceliÄŸin inancın kurtarılmasına verilmesi gerektiÄŸi" fikrindedir. Tercih edilir ya da edilmez ama kendi içinde makul karşılanabilecek bir düÅŸünce olarak deÄŸerlendirilebilir.

​

Ama bir yandan yüzyıllar boyunca elde edilen bu tecrübeleri, “ÅŸimdi sırası deÄŸil” diye bir kenara itip; diÄŸer yandan da bir rehber olmadan, zikir, riyazet gibi tasavvufi uygulamaların, tabiri caizse “dibine kadar abanılırsa”, istense de istenmese de bu yolculuÄŸa çıkılır ama yolculuÄŸun nerede biteceÄŸi belli olmaz. Hele bir de bu süreç içinde bir kısım olaÄŸanüstülükler de yaÅŸandıysa artık böyle bir kiÅŸiyi zapt edecek zinciri bulmak oldukça zordur.

​

Maalesef karşımızda büyük ihtimalle – Mehdi, Mesih, Kutup fark etmez –olaÄŸanüstü bir insan olduÄŸuna kendisi de inanan, tanrı adına hareket ettiÄŸini, hatta onun adına tasarrufta bulunduÄŸunu hisseden, beddualarla göklerden ateÅŸler yaÄŸdırmaya çalışan birisi duruyor gibi görünüyor.

 

Dipnotlar

[1]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[2]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[3]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[4]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[5]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[6]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[7]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[8]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[9]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[10]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[11]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[12]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[13]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[14]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[15]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[16]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[17]Küçük Dünyam. Latif ErdoÄŸan.

[18]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-1-takdim/

[19]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-2-dil-ve-uslup/

[20]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-3-fikir-mi-ansiklopedi-mi/

[21]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-4-kesif-mi-kelam-mi/

[22]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-4-kesif-mi-kelam-mi/

[23]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-4-kesif-mi-kelam-mi/

[24]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-4-kesif-mi-kelam-mi/

[25]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-4-kesif-mi-kelam-mi/

[26]http://www.fikirteknesi.com/fethullah-gulenin-fikir-hilesi-4-kesif-mi-kelam-mi/

[27]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[28]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[29]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[30]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016

[31]FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015

[32]Kaynak: http://haber.star.com.tr/acikgorus/cemaat-cemaat-midir/haber-822271

​

​

Kültür Sayfası

bottom of page