
Mehdi mi, Mesih mi, Kutb'ul İrşad mı?
F.Gülen ile ilgili belki de en çok tartışılan konuların başında, onun Ä°slam gelenek içinde farklı ÅŸekillerde yer alan Mehdi, Mesih yada Kutb'ul Ä°rÅŸad gibi olaÄŸanüstü kimliklerle iliÅŸkilendirilmesi geliyor.
​
Öncelikle, fazla teknik olması dolayısıyla hepsinin birbirine karıştırıldığını söyleyebiliriz. Halbuki her biri ile iliÅŸkili iddia farklı kökenler ve farklı sonuçlara yol açıyor.
​
Ayrıca iddianın kaynağı da doÄŸru tespit edilmeli. Bu iddialar nereden kaynaklanıyor? Ä°htimalleri bir sınıflamaya tabi tutarak özetlemeye çalıştık:
​
-
Böyle bir iliÅŸkilendirme, cemaatin hiçbir katmanında söz konusu deÄŸildir. Bunlar, F.Gülen'i ve cemaati karalamak için ortaya atılan iddialardan ibarettir.
-
Cemaat içinde bu tip iliÅŸkilendirmeler en azından bir kısım seveni tarafından kabul edilmekle birlikte, bunlar kendisinden deÄŸil sevenlerinin, sevgilerinde aşırı giderek yaptıkları yakıştırmalardan kaynaklanmaktadır.
-
F.Gülen, kendisine yakıştırılan bu iddialardan haberdar bile deÄŸildir.
-
F.Gülen, bu iddialardan haberdardır ve bu yanlış anlamaların önüne geçmek için her türlü tedbiri almasına raÄŸmen engel olamamaktadır.
-
F.Gülen, bu iddialardan haberdardır fakat faydalı bulduÄŸu için göz yummaktadır.
-
-
Ä°ddiaların kaynağı bizzat F.Gülen'dir
-
F.Gülen bu inancı paylaÅŸmamakla birlikte çevresindeki insanları daha rahat etkileyip yönlendirmek için bu iddiaları kullanmakta; bir baÅŸka deÄŸiÅŸle onları kandırmaktadır.
-
F.Gülen'in kendisi de bu inancı paylaÅŸmaktadır
-
Çevresindekilerin yakıştırmaları bir süre sonra nefsine hoÅŸ gelmiÅŸ, kendisi de bunlara inanmaya baÅŸlamıştır.
-
F.Gülen, bizzat kendi iç dünyasında yaÅŸadığı deneyimler sonucunda bu zanna kapılmıştır
-
-
Önce ulaÅŸabildiÄŸimiz kadarıyla dile getirilen iddiaların kaynaklarını incelemeyle baÅŸlayalım. Piyasada çokça kaynak var gibi görülse de dikkatle bakıldığında hepsinin birkaç kaynaktan çoÄŸaltılmış olduÄŸu görülüyor.
​
Mehdilik İddiası
1.Delil
Darbe giriÅŸiminden hemen sonra gazetelere yansıyan bir haber mehdilik iddiaları için önemli:
Balyoz davasında bilirkiÅŸiler hakkında görevini kötüye kullanmak suçlamasıyla açılan davada yargı tarihine geçecek olay yaÅŸandı. 4 Temmuz günü UYAP'a yüklenen 572 sayfalık gerekçeli kararda hakim Ä°lhan Karagöz "Ä°ÅŸte buradan ilan ediyoruz, Fethullah Gülen hocaefendi son peygamber Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz'in kendi soyundan Ehl-i Beytinden geleceÄŸini haber verdiÄŸi ve bizim de hem Hazreti Ali ve hem de yine Ehl-i Beyt'ten olan Abdülkadir Geylani hazretlerinin kitaplarından aktardığımız gibi o seçilmiÅŸ bir kiÅŸi olup ve hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali peygamber Efendimiz'in halifeleri iken, Mehdi Aleyhisselam ayrı ve özel olarak son kez insanlığı doÄŸru yola sevk ederek yanlışlıkları gösterecek özel bir insan olduÄŸu için her ne kadar harikuladelikleri ve kerametleri olacak ise de zaten ortaya çıktığında birçok kiÅŸi hazır beklediÄŸi için ona biat edecek ve derhal tamir ve onarıma baÅŸlayacak ve kendisi her türlü hareket serbestisine sahip olduÄŸu için nasıl ve ne ÅŸekilde davranacağını ve insanların nasıl yönlendirileceÄŸini bildiÄŸi için Allah'ın halifesi olarak huruç edecektir" dedi. [i]
Yukarıda bahsedilen ve birçok gazetede yer alan, haber doÄŸru ise ve hakimin ruh saÄŸlığı da yerindeyse, cemaatte bazı kimselerin F.Gülen’i Mehdi olarak gördükleri iddiası için bir önemli bir delil teÅŸkil edebilir ama her iki durumu da test etme imkânına sahip deÄŸiliz. Ayrıca sözkonusu hakimin F.Gülen ile iliÅŸki dercesi de belirsiz. Kendisi ile doÄŸrudan görüÅŸmüÅŸ mü, söyledikleri kendi kanaati mi tartışmaya açılabilir nitelikte.
​
2.Delil
Bir diğer delil, aşağıdaki gazete haberi:
“…ve anladık ki, bu hizmetimizle o nurani zatlara zemin izhar ediyoruz (hazırlıyoruz). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189) Ta ahir zamanda, hayatın geniÅŸ dairesinde asıl sahipleri, yani Hz. Mehdi ve ÅŸakirtleri, Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir, o daireyi geniÅŸletir ve o tohumlar sünbüllenir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138 – Kastamonu Lahikası, 72)[ii]
​
Cemaatin kendilerini seçilmiÅŸ olduÄŸuna iten “Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir, o daireyi geniÅŸletir” sözüdür. BilindiÄŸi üzere cemaat Said Nursi’nin açtığı yolu büyütmüÅŸtür yani geniÅŸletmiÅŸtir. Cemaatteki anlayış, cemaat liderinin “Said Nursi tarafından müjdelenmiÅŸ olduÄŸu” inancıdır. [iii]
​
Said Nursi’ye göre Mehdi’nin bir görevi de, “Ä°sevi ruhanileriyle ittifak edip din-i Ä°slam’a hizmet etmektir.” Yani Hıristiyan din adamlarıyla ittifak yapmak olduÄŸunu açıklar cemaat… Bu yapının hoÅŸgörü ve diyalog çalışmaları sanırız daha anlamlı oluyor. [iv]
​
Haber, Said Nursi’nin eserlerinden alıntılar yapıyor ardından cemaatte bunlarla ilgili sahip olunan kanaati ifade ediyor. Yazarın kaynak belirtmemesi delilin gücünü oldukça zayıflatıyor, yazar bu ÅŸekilde düÅŸünüldüÄŸünü kimden öÄŸrenmiÅŸtir, belli deÄŸil. Yine de böyle bir iliÅŸki ve yoruma, belli bir temeli olmadan, ihtiyaç duyunca ulaÅŸmak oldukça zor. Dolayısıyla delil bir deÄŸer ifade ediyor ama zayıf görünüyor.
​
3.Delil
Mehdilik konusunda ulaÅŸabildiÄŸimiz son delil ise, Hüseyin Gülerce’nin sözleri:
Fetullah Gülen'in kendisini Mehdi zannettiÄŸini söyleyen Gülerce, "Bedduadan sonra Hakan Åžükür Amerika'ya gidiyor. Bir arkadaşım anlatıyor. Hakan Åžükür, Gülen'e diyor ki 'Efendim siz buna karşılıklı lanetleÅŸme diyorsunuz ama Türkiye'de buna beddua diyor.' Gülen, Åžükür'e diyor ki 'Hakan bey, ben bunu kendi kafamdan söylemiyorum' diyor. Kendisini mehdi sanıyor. Buna kendisi inanıyor. Kendisi bana peygamberle görüÅŸtüÄŸünü söyledi." dedi. [v]
​
Dikkat edilirse, Hüseyin Gülerce’nin yaptığı nakil deÄŸerli olmasına raÄŸmen, F.Gülen’in kendisini Mehdi olarak gördüÄŸü kısmı kendinin yorumu. OlaÄŸanüstü birisi olarak gördüÄŸü kesin ama bu kiÅŸi Mehdi mi?
​
Mehdilik ile ilgili bizim ulaÅŸabildiÄŸimiz kaynaklar bunlardan ibaret. Bu kadar delil ile F.Gülen’in kendisini Mehdi olarak gördüÄŸünü ispatlamak bizce oldukça zor görünüyor. Lütfen, bu söylediklerimizden, “F.Gülen kendisinin Mehdi olduÄŸunu söylemiyor yada çevresindekiler onu Mehdi olarak görmüyorlar” sonucu çıkmasın. Bu iddia hareketin sadece belirli katmanlarında dile getiriliyor, onlar da bu sırrı çok iyi muhafaza ediyor, dolayısıyla da delil bulunmuyor olabilir. Ama ulaÅŸabildiÄŸimiz deliller bu iddianın ispatlanması için bize yeterli görünmüyor.
​
Diyanetin toplantısında, bu hareket sahte bir mehdilik hareketi olarak ilan edildi. Acaba onlar hangi delillere dayandılar, doğrusu merak ediyoruz.
​
Kutup Olduğu İddiası
Mehdilik ve Mesihlik konusu, büyük ölçüde hadislerden kaynaklanıyor olsa da, kutupluk konusu tasavvuf kültürünün bir parçasıdır. GördüÄŸümüz kadarıyla tasavvufun klasik döneminin deÄŸil, sonraki dönemin konuları içinde yer alır ve tartışmalı bir konudur. Mehdilik ve Mesihlik meselesi, hadislere dayandığı için istenildiÄŸi gibi eÄŸilip-bükülmeye fazla müsait deÄŸildir. Hadislerle karşılaÅŸtırılıp kolayca çürütülebilir. Halbuki kutupluk konusu için bu pek mümkün deÄŸildir. Bu yüzden de, kendisini seçilmiÅŸ-özel bir kiÅŸi olarak konumlandırmak isteyen birisi için kutupluk iddiası, Mehdilik ve Mesihlik iddiasın göre çok daha güvenilir ve daha az sorunlu bir liman teÅŸkil edecektir.
​
Ne var ki, F. Gülen’in Kutup olduÄŸu iddiasını dillendiren Selim Çoraklı ve Nurettin Veren’den baÅŸka bir kaynaÄŸa biz ulaÅŸamadık. DiÄŸer, tüm alıntılar bu iki kaynaktan çoÄŸaltılmış görünüyor.
​
Selim Çoraklı ÅŸunları söylüyor:
Türkiye bir eyalettir, oranın bir imamı var. Her ülke bir eyalettir onun imamı var. Kıtaların imamı var ve en üstte de Sayın Gülen var. Kâinat imamı diyorlar ona, Kutbul Aktab.[vi]
​
Dikkat edilirse, Çoraklı böyle bir iddiayı dile getiriyor ama bunu neye dayandırdığını söylemiyor. Dolayısıyla bizce bir iddiadan öteye geçmiyor.
​
DiÄŸeri de Nurettin Veren:
1997 yılında Zaman gazetesinin kupon ile hediye olarak verdiÄŸi Prizma ikinci kitabında, daha önce de Sızıntı dergisinde de baÅŸyazısı olarak çıkan yazılarını kitaplaÅŸtırmış olduÄŸu bu eseri ile bütün Türkiye’ye toplu hipnoz yapma imkânı, cami vaizlerinden daha çok geniÅŸ kitlelere düÅŸüncelerini sunabilme fırsatını çok iyi deÄŸerlendirmiÅŸti.[vii]
​
deyip, F.Gülen’in aÅŸağıdaki makalesinden alıntılar yapıyor. Yazının orijinaline ulaşıp biraz kısaltarak aÅŸağıda gösterdik. (Gülen’in Prizma Kitabından Alınmıştır) [viii]
Kutbu'l-irÅŸad, tasavvuf erbabınca kullanılan bir terimdir... ve seyr ü süluk yoluyla ulaşılan belli bir mesafeden sonra, belli bir makamı ihraz eden insana verilen isimdir. Bir benzetme ile meseleye daha da açıklık kazandırabiliriz: Kâbe, yeryüzünde Sidretü'l-Münteha'nın izdüÅŸümüdür…Hz. Muhammed (sav) ise, -ki buna, Hakikat-ı Ahmediye' (sav) demek daha uygundur- hakikat-ı Kâbe'nin yeryüzündeki eÅŸi ve ikizidir… Hz. Muhammed (sav) dar-ı bekâya irtihal edince, onu bu dünyada temsil eden de Allah ile irtibatları kavi, büyük insanlardır. Onlar, mazhariyetleri ve misyonlarıyla, bir bakıma yeryüzünde âdetâ Kâbe konumundadırlar. Ehl-i tahkikin beyanına göre, bazen onlar Kâbe'nin etrafında, bazen de Kâbe onların etrafında döner. Ä°ÅŸte böylesi kiÅŸilere Allah'ın matmah-ı nazarı anlamında 'Kutub' adı verilir. Bu kiÅŸiler bulundukları mekânda, her zaman mevcudiyetlerini hissettiren, ÅŸeytanların uykularını kaçıran, bir kısım insanların vehimlerini izale eden, toprağın kuvve-i inbatiyesi gibi kudsi bir güce sahiptirler. Yine bunlar, hep tazarru ve naz u niyaz makamında bulunmaktadırlar. Allah böylelerinin bakışları ile kâinata bakar, merhamet veya gadap eder.
​
Kutub makamının bir adım ötesinde 'gavsiyet' makamı yer alır... Her gavs bir kutuptur, fakat her kutub bir gavs deÄŸildir. Öyleleri de vardır ki, bu her iki makamı bünyesinde cemetme bahtiyarlığına ermiÅŸtir. Zannediyorum 'kutbu'l-irÅŸad' iÅŸte bu iki makamı birden ihraz etmiÅŸ ve halkı irÅŸada me'zun insanlara verilen isim olsa gerek.
Bu açıdan kutbu'l-irÅŸada; hakikat-ı Ahmediyeyi tamamıyla temsil eden, dolayısıyla da hakikat-ı Muhammediye'ye namzet olan insan nazarıyla da bakılabilir…Herkes kendi istidadı veya elindeki kovasının büyüklüÄŸü/küçüklüÄŸü ölçüsünde ondan istifade edebilir. Öyleyse kutbu'l-irÅŸad, misyonu, konumu ve zâtı itibarıyla diÄŸer velilerden en az üç kademe daha ileridedir.
​
BaÅŸkalarının onları tanımasına veya sair velilerden ayırt etmesine yardımcı olacak belirgin özellikleri yoktur. 'Ä°nsanlar arasında, insanlardan bir insan olarak bulunurlar.' Ne var ki, hassas ruhlar, liyakatli kiÅŸiler bunları hemen sezer ve âdetâ bir mıknatısa kapılmış gibi, onların cazibelerine kapılıverirler. Bu özellikleri itibarıyla de onlar, etraflarına sürekli nur neÅŸrederler. Hakkı aramak için yollara dökülenler de bunların cazibe-i kudsiyesi içine girer ve o dairede bütün bütün erir giderler.
​
Bütün bu deÄŸerlendirmeler nazara alındığında; bu kudsî me'hazlara sırt dönmekten daha öte bir talihsizlik olamaz denilebilir. Bana göre, bu kaynaklara müracaat etmeden yollara dökülenler, niyetleri ne kadar da samimi olursa olsun, çöllerde tek baÅŸlarına, rehbersiz yolculuk yapan insanlar gibidirler. Hatta bu kiÅŸilerin ÅŸahsî ibadet ve taatleri ne kadar çok da olsa, bu feyiz kaynaklarından yararlanmadıkları için, ileride dünyevî baÅŸka câzibe noktalarının câzibelerinden kurtulamayıp, yollarda kalabilirler. Hatta ibadet ü taatı bu denli çok olmayanlar, yüzleri bu ışık kaynaklarına dönük oldukları için, kayma ihtimalleri onlara göre daha azdır.
​
F.Gülen, yazıda bazı imalarda bulunsa da, bunları kendisini kast ederek söylediÄŸini ifade etmek oldukça zor. Yine yanlış anlamanın önüne geçmek için hatırlatalım, Gülen bunları kendisini kast ederek dile getiriyor olabilir ama öyle olsa bile bu kolayca inkâr edilebilir.
Dolayısıyla, eldeki delillerden F. Gülen’in kendisini kutup olarak konumlandırdığını iddia ve ispat etmenin de oldukça zor olduÄŸu kanaatindeyiz. DiÄŸer iddialara göre en zayıf iddia bu gibi duruyor.
​
Mesihlik İddiası
1.Delil
Nurettin Veren:
Kendisini kesin olarak 'mesih' gördüÄŸü kanaatindeyim. Etrafındakilere hitap ederken 'havari' gibi ifadeler kullanır. Yani, "Siz benim havarimsiniz," demeye getirir. Hitap ettikleri 'havari' olursa, eh, o da herhalde 'mesih' olur! Bir keresinde Gülen, bana seslenerek; "Sen Ebubekir gibi ol," dedi! Neye uÄŸradığımı ÅŸaşırdım ve kendimi toparlayarak ÅŸu cevabı verdim: "Ben Ebubekir gibi olamam, Nurettin Veren'im. Siz de Hoca Efendisiniz." [ix]
​
Ä°fadenin, Mesihlik kısmının Nurettin Veren’in kendi yorumu olduÄŸu açık. Zaten en baÅŸta bunun kendi kanaati olduÄŸunu da ifade ediyor. Çok zayıf bir delil.
​
Buraya kadar olan delillerin iddiaları ispatlamak için zayıf olduÄŸu kanaatimizi ifade ettik ama aÅŸağıda sıralayacağımız 5 ayrı delili iddialar hakkında en azından belirli kanaatlere ulaÅŸmak için yeterli buluyoruz:
​
2.Delil
Latif ErdoÄŸan:
Gülen’in kendisine isnat edilen Mesihlik karşısında, hem bu isnadı yapanlar hem de bunu ret edenlere tavrının hep dolaylı olduÄŸu görülüyor. Yani O, ne kendisine Mesih diyenlerin bu isnadını doÄŸrudan yalanlıyor ne de karşı söylemde bulunanları doÄŸrudan destekleyen bir söyleme giriyor.[x]
​
Nitekim O'nun bu tavrı, günden güne kendisini Mesih kabul edenlerin elini güçlendirmiÅŸ, iÅŸin başında çok azınlıkta kiÅŸilerce ifade edilen bu söylem daha sonraları genele yakın bir kitlenin sabit düÅŸüncesi haline gelmiÅŸtir.[xi]
​
Gülen’e böyle bir isnatta bulunan ilk kiÅŸi -eÄŸer kendisi de baÅŸtan beri bu kanaatte deÄŸilse- Mehmet Tabanca’dır. 1990 yılında bana yazılı olarak verdiÄŸi hatıralarında Mehmet Tabanca bu konuyu uzun uzun anlatmış bulunmaktadır. [xii]
​
3.Delil
Ä°ttihad Yayınları'nın Genel Müdürü Mesut Zeybek: [xiii]
Ä°zmir'de Ä°mam Hatip'te okudum. Fethullah Hoca 1967-68'lerde Kestane Pazarı'nda vaaz verirdi. Orada tanıştık. Kestane pazarı Camii'ne 50 metre mesafede dükkânımız vardı.
​
Yakınındakileri Gülen'in Hz. Ä°sa olduÄŸuna inandırmışlar. Kendisi ben Hz Ä°sa'yım demiyor ama yanındakilere Ä°sa (a.s)nın nasıl geleceÄŸini 40 yıl önce 'Bir gün valizle Ä°zmir'e çıkar gelir' sözleri ile anlatmış. 'Hoca da elinde valizle geldi tamam budur' demiÅŸler. Hoca da Hz. Ä°sa deÄŸilim demiyor. Ben Ä°sa'yım (as) da demiyor ama bütün adresler ona çıkıyor.
​
Bu konu Ä°zmir esnafı abiler arasında konuÅŸulunca hocanın kulağına gitmiÅŸ. Hoca rahatsız olmuÅŸ. 'Siz niye ulu orta konuÅŸuyorsunuz' demiÅŸ. Bu konu üzerinde bir toplantı yapıldı. Bize de bunu yaydığımız gerekçesiyle kızdı. Biz de 'yanında kalan adamlar bunu yayıyor, sen kızacaksan bize deÄŸil onlara kız' dedik. Bu lafımız üzerine kontrolünü kaybetti 'Mehdi'yi de Ä°sa'yı da ben bilirim. Ne zaman nereye geleceÄŸini ben bilirim' dedi ve sinirlendi.
​
Bana karşı tavır koydu ve ilk kopuÅŸumuz bu ÅŸekilde oldu. Beni severdi aslında. Ä°zmir Çarşısı'nda karşılaÅŸtığımızda benimle konuÅŸmamak için yüzünü gazeteyle kapattığını hiç unutmuyorum. Buna raÄŸmen ben selam verdim almadı. O günden sonra da açıktan tavır koydu.
​
4.Delil
20 yıl önceki talebesi Münip Erdem: [xiv]
Hocaefendi’nin ziyaretine gitmiÅŸtim. Hizmetini gören Mehmet Tabanca bana 'Hocaefendi’nin Hz. Ä°sa olduÄŸunu' söyledi. “Hz. Ä°sa’nın anası babası yoktu, oysaki Hocaefendi’nin anası ve babası var” dedim. “Ahir zamanda Hz. Ä°sa’yı bir anne ve bir babadan dünyaya göndermek, Ä°sm-i Rahim ve Ä°sm-i Hakim muktezasıdır” dedi. Bu sözün Hocaefendi’ye ait olduÄŸunu söyledi. Ahir zamanda gelecek Hz. Ä°sa’nın ancak Nur-u iman dikkatiyle bilineceÄŸini, onun da ancak mukarrebini bileceÄŸini söyledi. Anladım ki bugün Hocaefendi’nin yanında bulunanlar, onun Hz. Ä°sa olduÄŸu kanaatini taşıyorlar.
​
Peki bunun din açısından bir sakıncası var mı? Hayır yok. Yok, çünkü ahir zamanda Hz. Ä°sa (a.s.m.) gelecek, peygamber olarak deÄŸil Efendimiz’in ümmeti olarak gelecek. Bu hususu 20 yıl sır olarak sakladım, hiç kimseye söylemedim. Fitneye sebep olmamak için.
​
Bu Hz. Ä°sa (a.s.m.) meselesini haftalarca düÅŸündüm. Ä°ç alemimde sıkıntılar meydana geldi. Isparta’dan Hüseyin Kıymık ile otobüse atlayıp Ä°zmir’e gittik. Hocaefendi’ye özel mesele hakkında görüÅŸmek istediÄŸimi söyledim. “Hüseyin sen dışarıya çık” dedi. Ben kendisine, “Siz Hz. Ä°sa mısınız?” dedim. Yüzü kıpkırmızı oldu. Birbirini tutmayan cümleler sıraladı, “Ä°sa’yım” diyemedi, “Ä°sa deÄŸilim” de diyemedi. Öyle sıkıntılı bir duruma girdi ki, soruyu sorduÄŸuma bin piÅŸman oldum. “Ben sizi Hz. Ä°sa olarak deÄŸil, Kur’an’ın hizmetkârı olarak seviyorum” dedim ve ayrıldım.
​
5.Delil
Gülen’in Manisa’da vaizlik yaptığı döneme tanıklık yapan Ä°mam Ali Katiöz: [xv]
''Kıbrıs çıkarmasından sonra geldi. Manisa merkez camiinde de vaaz etti. Ä°zmir'den bunların taşıma bir gençliÄŸi vardı. Camiye girdim baktım bu kürsüde konuÅŸuyor. KonuÅŸtuÄŸu ÅŸey tamamıyla gıybet, dedikodu ama o kadar hitabeti iyi ki herkesi kandırıyor. Bir taraftan da aÄŸlıyor cemaatte aÄŸlıyor. Vaazdan sonra imam odasına girdim o da geldi. Hemen yanıma geldi boynuma sarıldı aÄŸladı. Dedi ki o Kürt! Bir hayırsever Kürt vatandaşımız hakkında dedikodu yapıyordu. Gülen tamamen hem faÅŸist hem de Kürt düÅŸmanıdır. ''dedi.
​
Gülen'le birçok konuda tartışmaya girdiÄŸini belirten Katiöz, ''Bir keresinde Ä°zmir'de hocaya ÅŸöyle söylemiÅŸtim. ''Hocam senin anan belli baban belli dedikodu her tarafa yayıldı size herkes Mesih diyor demiÅŸtim.'' Hatta Hz. Ä°sa deÄŸilim de, artık konuÅŸ bu fitne bastırılsın da demiÅŸtim. Gülen'de ÅŸöyle dedi ''Peygamber olana peygamber deÄŸildir demek küfürdür, peygamber olmayana peygamberdir demek de küfürdür'' demiÅŸti. Yani bu dedikoduyu yaydıran da kendisi ve bundan memnuniyet duyuyordu. Akli dengesinde sıkıntı olduÄŸunu düÅŸünüyorduk'' ifadelerini kullandı.
6.Delil
Temmuz 2004’te Cuma Dergi'sinde yayınlanan bir röportajda Yeni Asya Grubunun lideri Mehmet Kutlular ÅŸunları söylüyordu: [i]
“Fetullah Hoca kendisini 1970’te Mehdi ve Mesih biliyordu…
Sonuç
BeÅŸ ayrı kaynaktan gelen bilgiler birbirini destekliyor. Latif ErdoÄŸan, elinde yazılı belge olduÄŸunu da ifade ediyor. Dolayısıyla, bu iddialar bize yeterince güçlü göründü. Bunlardan rahatlıkla aÅŸağıdaki sonuçlar çıkarılabilir:
-
Mesihlik konusundaki İddialar yeni değil, İzmir yıllarına dayanıyor.
-
Ä°ddialar bir kiÅŸinin iddiası deÄŸil, en azından o zaman için geniÅŸ bir çevrede bilinip tartışılıyor. Dolayısıyla cemaatte böyle bir ÅŸeyin olmadığı ve tamamen iftira olduÄŸu tezi büyük ölçüde ortadan kalkıyor.
-
F. Gülen de iddiaların farkında
-
Ä°ddiadan haberdar olduÄŸu gibi, iddiaları yalanlamıyor, engellemeye de çalışmıyor.
Bu durum, başta saydığımız 1, 2.1 ve 2.2 ihtimallerini ortadan kaldırıyor. Kalan ihtimalleri bir kere daha sıralayalım:
​
-
Cemaat içinde bu tip iliÅŸkilendirmeler en azından bir kısım seveni tarafından kabul edilmekle birlikte, bunlar kendisinden deÄŸil sevenlerinin, sevgilerinde aşırı giderek yaptıkları yakıştırmalardan kaynaklanmaktadır.
-
F.Gülen, bu iddialardan haberdardır fakat faydalı bulduÄŸu için göz yummaktadır.
-
-
Ä°ddiaların kaynağı bizzat F.Gülen'dir
-
F.Gülen bu inancı paylaÅŸmamakla birlikte çevresindeki insanları daha rahat etkileyip yönlendirmek için bu iddiaları kullanmakta; bir baÅŸka deÄŸiÅŸle onları kandırmaktadır.
-
F.Gülen'in kendisi de bu inancı paylaÅŸmaktadır
-
Çevresindekilerin yakıştırmaları bir süre sonra nefsine hoÅŸ gelmiÅŸ, kendisi de bunlara inanmaya baÅŸlamıştır.
-
F.Gülen, bizzat kendi iç dünyasında yaÅŸadığı deneyimler sonucunda bu zanna kapılmıştır
-
-
Ä°ÅŸ sadece yakıştırmadan ibaret olsa, belki yine de yanlış anlaşılma deyip iÅŸin içinden çıkmak mümkün olabilirdi ama görüldüÄŸü kadarıyla, F.Gülen yanlış anlaşılmaktan ÅŸikâyetçi deÄŸildir. Yanlış anlaşılmaları giderme yolunda en ufak bir giriÅŸimde bulunmadığı gibi, iddiaları güçlendirecek ÅŸekilde davranmaya devam etmekte, iddialar dillendirilip düzeltilmesi yönünde talepte bulunduÄŸunda da buna yanaÅŸmamaktadır.
​
Aslında kalan ihtimaller incelendiÄŸinde artık kaynağın fazla bir önemi kalmadığı görülecektir. Ä°ddialar ister kendisi tarafından isterse baÅŸkaları tarafından üretilmiÅŸ olsun, F.Gülen durumun farkındadır. Ustaca bir taktikle kendisi bununla ilgili net bir iddiayı dile getirmekten kaçınmakta ve böylece suçlanmalardan uzak durmaktadır.
​
Farklı rivayetlerin bulunmasının sebebi, muhtemelen, F. Gülen’in olaÄŸanüstü bir insan olduÄŸunu hissettirecek ÅŸekilde davranışlarda bulunması ama gözlemcilere bununla ilgili net bir sebep göstermemesidir. Mehdi midir, Mesih midir, Kutb’ul Ä°rÅŸad mıdır, baÅŸka bir ÅŸey midir net bir ÅŸey söylememektedir.
​
Bizce bu aÅŸamadan sonraki en önemli soru ÅŸudur: F.Gülen bu iddialara kendisi de inanmakta mıdır, yoksa doÄŸru olmadığını bildiÄŸi halde, kitleleri yönlendirmekte faydalı bulduÄŸu için bu iddiaları kullanmakta, bir baÅŸka deÄŸiÅŸle kitleleri kandırmakta mıdır?
​
OlaÄŸanüstü KiÅŸilik Vurgusu
Nurettin Veren:
Gülen, bir konuÅŸmasında Peygamber Efendimizin kendisini ziyaret ettiÄŸini, onunla oturup meselelerini konuÅŸtuÄŸunu da anlatmıştır! Bir baÅŸka vaazında ise, "Ben görmediÄŸim hiçbir ÅŸeyi burada anlatmıyorum," diyerek, öteki alemdeki olayları gören ve ona göre konuÅŸan bir insan imajı çizebilmektedir. Bu gibi davranışlarla kendisinin olaÄŸanüstü bir kiÅŸiliÄŸi olduÄŸunu; bizim görmediÄŸimiz, bilmediÄŸimiz mana alemlerinde dolaÅŸtığına, her meselesini peygamberle istiÅŸare ettiÄŸine, iliÅŸkin açık beyanları vardır. [xvi]
​
Gülerce:
"Bedduadan sonra Hakan Åžükür Amerika'ya gidiyor. Bir arkadaşım anlatıyor. Hakan Åžükür, Gülen'e diyor ki 'Efendim siz buna karşılıklı lanetleÅŸme diyorsunuz ama Türkiye'de buna beddua diyor.' Gülen, Åžükür'e diyor ki 'Hakan bey, ben bunu kendi kafamdan söylemiyorum' diyor… Buna kendisi inanıyor. Kendisi bana peygamberle görüÅŸtüÄŸünü söyledi." dedi. [xvii]
Latif ErdoÄŸan:
Ondaki bu saplantı, yani kendisini Peygamber Efendimizin izdüÅŸümünde farz etme sabit fikrinin ne zaman baÅŸladığını bilmiyorum. Fakat Amerika’ya gitmeden önceki bir dönemde, Altunizade'deki FEM binasının son katındaki odasında bir gün bana, ÅŸimdi ben doÄŸrudan Allah’la konuÅŸuyorum desem, bazıları bana deli derler, dedi. Sonra da yüzüme dikkatlice baktı. DediÄŸine göstereceÄŸim reaksiyonu okumaya çalıştı. Hafif tebessüm ile nötr durdum. Aradan kısa bir süre geçti, yine özel bir konuyu görüÅŸmek için odasına girdim. Konuya nasıl girdi, niçin girdi ÅŸimdi hatırlamıyorum; fakat dediÄŸi aynen ÅŸuydu: "Allah benimle konuÅŸtu. DoÄŸru, ben kâinatı Muhammed’in hatırına yarattım; ama senin hatırına devam ettiriyorum...”[xviii]
​
Bazı toplantılarda öfkelenip, ben öfkelendiÄŸim zaman dışarıda rüzgâr olur, fırtına olur, deprem olur, dediÄŸini kaç defa duymuÅŸluÄŸumuz vardır. Fakat o dönemlerde Gülen’in velayetine inandığımız için bu sözleri en uçuk bulanlarımız bile “ÅŸathiye” olarak deÄŸerlendiriyordu. Onun için de hiç reaksiyon görmüyordu.[xix]
​
Hanefi Avcı:
Hoca internette de bulunan, Ä°zmir’de verdiÄŸi bir vaazında “rüyasında peygamberi gördüÄŸünü ve bu halimiz ne olacak diye sorduÄŸunda peygamberin biz Türkiye’yi Cemaat’e havale ettik dediÄŸini” söylüyor. [xx]
​
Latif ErdoÄŸan:
“Hocaefendi, kendisinin Üstad Bediüzzaman dan sonraki görevli olduÄŸunu, aynı zamanda kıyamete kadar kendisinden sonra da kimlerin görevli olacağını bildiÄŸini, gözünü yumsa bunları bir bir sayacağını sıklıkla söylerdi. Hatta askerliÄŸi sırasında bir ara kendisine “Gayb” perdesinin açılıp kıyamete kadar nelerin olacağının gösterildiÄŸini, bugüne kadar o gün gördüklerinden farklı bir geliÅŸmeye ÅŸahit olmadığını da söylerdi. Kısaca “GÖREVLÄ°” olduÄŸuna hem kendi hem de biz inanıyorduk. Ancak ona yakınlaÅŸtıkça fark ettim ki, Hocaefendi sadece görevli olduÄŸuna deÄŸil, aynı zamanda gelmiÅŸ geçmiÅŸ en büyük Veli, en büyük Fatih ve en büyük Devlet Adamı olacağına da inanıyordu. Tüm planını ve stratejisini de ona göre kuruyordu. O tüm dünyayı fetheden ilk ve son FATÄ°H olmaya kendisini inandırmıştı.” [xxi]
​
Bu açıklamalardan sonra biz F.Gülen’in çevresindekilerini kandırmadığını düÅŸünüyoruz. Kandırmak, “doÄŸru olmadığı bilinen bir konuda karşı tarafı ikna etme çabası” olarak tanımlanabilir. Hâlbuki F.Gülen, inanmadığı bir ÅŸeye çevresindekileri inandırmaya çalışmamakta, muhtemelen bizzat kendisi de böyle inanmaktadır. Zaten, en inandırıcı yalan, söyleyenin doÄŸru olduÄŸuna kendisinin de inandığı yalandır.
Yalan söylerken sözleriniz arasında tezat oluÅŸabilir ya da beden diliniz sizi ele verebilir… bir ÅŸekilde açık verirsiniz. Ama söylediklerinize kendiniz de inanıyorsanız, iÅŸte en ikna edici durum budur. Çervresindeki bu kadar aklı başında insana inandırıcı gelmesi de büyük ölçüde bundan kaynaklanmaktadır.
​
EÄŸer yanılmıyorsak ve F.Gülen de bu inancı paylaşıyorsa, bu inanca nasıl ulaÅŸmış olabilir?
​
DüÅŸük ihtimal, çevresindekilerin yakıştırmalarının bir süre sonra nefsine hoÅŸ gelmesi, kendisinin de bir süre sonra bunlara inanmaya baÅŸlamasıdır. Mesihlik Ä°ddiası ile ilgili bölümü tekrar gözden geçirirsek bu ihtimalin gözden uzak tutulmaması gerektiÄŸini görürüz..
Daha yüksek ihtimal ise iç dünyasında yaÅŸadığı deneyimlerin kendisini bu zanlara sürüklemesidir. Åžimdilik, bu ihtimalin tartışılmasını, F.Gülen ve Tasavvuf bölümünün sonuna bırakmak daha uygun olacak gibi görünüyor.
Dipnotlar
[i]http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/07/19/feto-lideri-guleni-mehdi-ilan-ettiler
[ii]http://www.medyagundem.com/gulenin-ofkesinin-nedeni-mehdilik-meselesiyle-mi-ilgili/
[iii]http://www.medyagundem.com/gulenin-ofkesinin-nedeni-mehdilik-meselesiyle-mi-ilgili/
[iv]http://www.medyagundem.com/gulenin-ofkesinin-nedeni-mehdilik-meselesiyle-mi-ilgili/
[v]http://www.takvim.com.tr/guncel/2016/08/01/fetullah-gulen-kendini-mehdi-saniyor
[vi]http://www.yenisafak.com/gundem/iste-cemaatin-paralel-prizmasi-618633
[viii]http://www.maneviyatdunyasi.com/prizma-serisi-1-2-3-4/2597-kutbul-rad.html
[ix]KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[x]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[xi]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[xii]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[xiii]http://haber.star.com.tr/guncel/fethullah-gulenle-ilgili-soke-eden-hz-isa-iddiasi/haber-855732
[xiv]http://www.yeniakit.com.tr/haber/talebesi-20-yillik-sirri-acikladi-gulen-hz-isa-mi-12993.html
[xv]http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/08/04/feto-lideri-gulen-kendini-mesih-ilan-ettirdi
[xvi]KuÅŸatma. Nurettin Veren. Siyah-Beyaz: 2007
[xvii]http://www.takvim.com.tr/guncel/2016/08/01/fetullah-gulen-kendini-mehdi-saniyor
[xviii]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[xix]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[xx] Cemaat'in İflası. Hanefi Avcı. Tekin: 2015
[xxi] FETÖ. Çetin Acar. Profil:2016