Karakteri
Ä°nsanlar, içinde doÄŸdukları toplum tarafından ÅŸekillendirilirler ama kiÅŸiliÄŸimiz sadece buna baÄŸlı deÄŸildir. DoÄŸduÄŸumuzda, bize has bir kısım özellikler ile doÄŸarız. Karakter adı verilen bu özellikler, toplumun etkisinin bize ne ÅŸekilde yansıyacağını belirler ve hayatımız boyunca da çok az deÄŸiÅŸir.
​
Peki, F.Gülen nasıl bir karaktere sahiptir? Bunu yine hayatından kesitlerle anlamaya çalışalım:
​
Psikolojik gelgitler yaÅŸadığını görmek için uzman olmaya fazla ihtiyaç görünmüyor.
Hüseyin Gülerce naklediyor:
"Ben kimseye zarar vermem, veremem ki." dedi. Hüzünlü bir sesle odasına giren arııyı anlattı. "Uçamıyordu, felç geçirmiÅŸ gibi bir hali vardı. Belki açlıktandır deyip bir kaşık balın içine bıraktım olmadı. Yanına su koydum iyileÅŸmedi. Ne yapsam düzelmiyordu. Aldım, bahçeye bıraktım. Sonra oturdum yarım saat aÄŸladım. Ben kimseye tokat vuramam..."
Yine Gülerce naklediyor:
"Bir anda bir gürültü oldu. Bir bağırış... Ben de merakla fırladım dışarı. GördüÄŸüm sahne ÅŸu: Gülen, tekme tokat birisini dövüyor. Allah, Allah! DövdüÄŸü kiÅŸiyi de tanıyorum: ...Onun yeÄŸeni ile evli. Tabi benim o ÅŸekilde görmem onu çok kötü etti. Ben ÅŸok yaşıyorum. Hareketin manevi lideri, ağırbaÅŸlı... Bize sahabe efendilerimizi hatırlatan bir insan evli barklı birini dövüyor...sonra sofraya oturduk, söylenmeye baÅŸladı. "ben nasıl bir adamım" dedi. "... Evli barklı, çoluk çocuÄŸu olan bir adama nasıl vurabilirim" dedi.
Latif ErdoÄŸan naklediyor:
Cemaate ait televizyon binasının son katında toplantıdayız... Toplantının sonuna doÄŸruydu, televizyonun genel müdürü arkadaşımız, biraz tedirgin, biraz çekingen, biraz mahcup: “Efendim, son haftalarda vaazlarınızı yayınlıyoruz. Bazı çevrelerden, bu vaazların televizyonda yayınlanmasıyla ilgili eleÅŸtiriler alıyoruz...” Daha arkadaşımız, "bu hususta ne buyurursunuz", demeye fırsat bulamadan bir fırtına koptu; patron hakaret dolu sözlerle bağırarak önündeki sehpanın üzerinde duran içi dolu büyükçe su bardağını kaptığı gibi arkadaşın yüzüne fırlattı; kıl payı farkla bardak başına isabet etmedi... O kalktı, hepimiz kalktık. Biz vasıtalarımıza binerken, Genel Müdür arkadaşımıza da bir ulak gönderildi: Vazifesine son verilmiÅŸti...
Bir an gelip kendini köpekten aÅŸağı (kıtmir) aÅŸağı addederken bir süre sonra narsizm krizine giren tuhaf bir psikoloji ile karşı karşıyayız.
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
​
Komplo Kurmaya Yatkınlık
Kendisi anlatıyor:
"Gençlik dönemime ait unutamadığım bir hatıram da ÅŸudur: Çarşı içinde dolaşırken, elime bir taÅŸ alır, uzaktan bu taşı bir polisin kafasına atardım. Adam başına yediÄŸi taÅŸ darbesiyle neye uÄŸradığını bilmez bir haldeyken hemen herkesten önce koÅŸturur, yüksek sesle bağırarak, kim attı bu taşı falan diyerek bağırırdım. Sesimi duyanlar polisin başına üÅŸüÅŸür, her kafadan bir ses çıkar, ortalık curcunaya dönerdi. Ben de bir kenara çekilir, onların bu haline gülerdim.[1]
Dikkat Çekme Ä°steÄŸi
Kendisi anlatıyor:
Dikkatleri üzerime çekmeye aşırı düÅŸkünlüÄŸüm vardı. Hatta bazen sırf dikkat çekmek için, minareye çıkar ÅŸerefesinde yürürdüm. Ä°nsanların korku içinde beni seyretmeleri hoÅŸuma giderdi. Yine bazen sırf dikkat çekmek için elbisemi ters giyer, çarşıda öyle gezerdim. Herkes tuhaf tuhaf bana bakardı; bu hal hoÅŸuma giderdi.”[2]
Ä°ntikamcılık ve Gözükaralık
27 Mayıs darbesini yapanlar ile ilgili hislerini kendisi anlatıyor:
“1960‘ta ihtilal olduÄŸu zaman hiç hazmedemedim. Bunu Ä°smail Gönülalan’a sorarsınız... O gün kaçtık, bir köye dönüp geldik. O’na; ‘Bir Ä°ki nur talebesi arkadaşımız var. Biz onlarla sizin oraya geliyoruz. Sen bir silah tedarik et Birer de bomba. Bu meclisi bu adamların başına uçurmazsam bana da bilmem ne demesinler’. GitmiÅŸ bir tabanca bulmuÅŸ. Anasıyla da vedalaÅŸmış.[3]
​
Bu fıtrattaydım. Hiç hazmedememiÅŸtim. Mecliste bu ihtilalci adamlar milletin reyiyle oraya gelmiÅŸ az buçuk Müslümanlığa müsaade etmiÅŸ Arapça ezanı yeniden ihdas etmiÅŸ kimselere bunu nasıl yaparlar diye affedemiyordum, hiç içimden atamadım.”[3]
Kendisi anlatıyor:
“Hatta 7-8 ay sonra asker oldum. O zaman üsteÄŸmen olan Mehmet Özmutlu -ki yarbaylıktan emekli oldu- beni Salih Özcan vasıtası ile tanımıştı, beni koruyup kollar, bizim bölük komutanı Yılmaz Bey’e iyi bir yere verilmem hususunda tembihatta bulunurdu. Ben de Özmutlu'ya: “-Beni genelkurmaya versinler” diyordum. Kafamda sabotaj yapmak vardı. Genelkurmayı havaya uçurmak, bu adamlardan ne pahasına olursa olsun intikam almak istiyordum. Hiçbir partici benim kadar intikam hissiyle gerilmemiÅŸtir yani. Partici filan deÄŸildim. Dine karşı bu kadar iyilik yapan kimselere yapılan namertliÄŸi hazmedememiÅŸtim. Nihayet beni iyi yer olarak telsiz çevirmelerinin bulunduÄŸu Ä°skenderun’a gönderdiler. MemnuniyetsizliÄŸimi izhar ettim.”[4]
​
“Cevdet Sunay yeni genelkurmay baÅŸkanı olmuÅŸtu. Bir aralık bizim oradaki (Mamak) spor salonunda güreÅŸ müsabakaları yaptırdılar. 29. Tümen de oradaydı. Kara kuvvetleri komutanı da vardı. 2. ordu komutanı Cemal Tural da vardı ve biz O’na baÄŸlıydık. O gün ben hep etrafı araÅŸtırdım. Bir bomba bulur ve onları havaya uçururum diye.”[5]
​
“Kafamdan atamadım bunu. Bu his askerliÄŸim boyu devam etti. Müteheyyiç bir fıtratım vardı. Fakat zamanla makul hizmeti, müspet düÅŸünceyi kabullene kabullene bunları aÅŸtım. Yoksa 100 defa böyle ÅŸeylerin planını kurmuÅŸ, bomba olup patlamanın yollarını aramışımdır.”[6]
​
Biraz önceki anlattığım planları hazırlarken YaÅŸar Hoca’ya bir sorayım dedim: “Ben böyle ÅŸeyler yapmak istiyorum. Nasıl olur? Bu adamların hepsini öldürebilirim." dedim. Bana: "OÄŸlum! Ben sana bir ÅŸey sorayım: Sen bunları öldürsen bunların yerine saÄŸlam olarak kimi koyacaksın?” dedi. O zamana kadar bunu hiç düÅŸünmemiÅŸtim. Çamurun biri gidecek diÄŸeri gelecek. Bu fikrin bana faydası oldu. Bunları fıtratımı tanımanız açısından anlattım...’,[7]
Latif Erdoğan anlatıyor:
Gülen kindardır. Aynı zamanda sinsi ve içten pazarlıklıdır. Gücü ne kadarına yetiyorsa intikamını o oranda alır. Aldığı ilk intikamla asla yetinmez, gücü arttığında ÅŸiddetini artırarak intikamını da tekrarlar. ... hocası Sadi MazlumoÄŸlu’ndan aldığı ilk intikam gidip O'nu karakola ÅŸikayet etme ÅŸeklindedir. Çünkü o günkü ÅŸartlarda gücü ancak ona yetmektedir. Fakat bu gücü kullanırken, o günün en etkili silahını kullanmaktan çekinmemiÅŸtir. O silah, o günlerde, bütün rejim taraftarlarının mazlum Müslümanları yok etmek için kullandıkları silahtır. Gülen, hiçbir iman endazesiyle yan yana gelmesi mümkün olmayan bu silahla, "Atatürk’e hakaret suçlamasıyla" hocasını vurmak istemiÅŸtir. Halbuki henüz Alvarlı Efe Hazretleri hayattadır. [8]
​
Liderlik ve BaÅŸkalarına Tahammülsüzlük
Latif ErdoÄŸan:
Fethullah Gülen’in her baÅŸarılı adama karşı alerjisi vardır. Türkiye’deki önemli insanların hiç birine hayattayken olumlu baktığını duymadım. Mesela hayattayken Rahmetli Necip Fazıl ile ilgili hiç olumlu bir ÅŸey söylemezdi. Vefat ettikten sonra Sultan-ı Åžuera oldu çıktı birden. Rahmetli Erbakan için de öyle. Rahmetli Erbakan’ın ölmesi için ne kadar beddualar yaptı. [9]
​
T.Özal için sarf ettiÄŸi “Aklı anamın aklı kadar olanlar Özal’ı kurtarıcı sanıyor. Bizim hizmette olsaydı Özal’a semt imamlığı verir miydim bilmiyorum” sözleri; Çevik Bir'e hatta Papa'ya tahammül etmekte zorlanmazken, Erbakan ve ErdoÄŸan'a tahammül edememesi baÅŸka nasıl açıklanabilir?
“Hocaefendi Erbakan’a öyle bir beddua etti ki, yerler gözyaşından ıslandı. Duadan sonra hocaefendi elini yüzüne sürerken dedi ki, hadi size müjde bir haftaya kalmaz Erbakan’a Fatiha okuruz.”
Kimseye Güvenmemesi
Ahmet KeleÅŸ:
Bu iÅŸlerde güven olmaz. Kendisine çizdiÄŸi yol böyle bir güvensizlik gerektiriyor. Mesela bizim hizmetin temel bir kuralı vardır; bir vilayet imamı bir vilayette 3 seneden fazla kalamaz. Bu ne demek, adam orada nüfuz sahibi olursa adam güçlenecek. Rakip olabilecek. Hocanın kurduÄŸu sistem güvensizlik üzerine.[10]
​
Manisa Akıl Hastanesine Yatırıldı
Fethullah Gülen’i askerlik yıllarından tanıdığı anlaşılan Hilmi Türkmen adlı tanık Kadir MısıroÄŸlu’na bu konuda ÅŸunları anlatmıştır:
‘Kadir Bey, sen Fethullah Gülen’i bir de benden dinlemelisin. Ben onu çok eskiden tanırım. Kendisi vaktiyle Ä°skenderun'da askerlik yaparken ben de orada vaizdim. Bir gün benim bulunduÄŸum bir camide vaaza çıktı ve orada millete Kur’an-ı Kerim’in kıymetini bilmedikleri yolunda nasihatte bulunurken o mukaddes kitabı... siz iÅŸte böyle yaptınız! diyerek kürsüden atmış. Bu vaka daha sonra Salihli’de de bir kere daha aynen cereyan etmiÅŸtir ki buna dair bir teyp kasetini dinlemiÅŸimdir ve cemaat arasında büyük bir galeyan husule gelmiÅŸti. Aradan yıllar geçti. Ben Manisa’da kurs müdürü idim. Zannediyorum 1965 veya 66 yıllarında idi. Bu gayet periÅŸan bir vaziyette bana geldi. Ä°stanbul’daki arkadaÅŸlarının kendisini beÅŸ parasız sokaÄŸa attıklarını ve bundan dolayı da gayet sıkıntılı durumda bulunduÄŸunu söyleyerek benden iÅŸ istedi. Ä°skenderun’daki vaka dolayısıyla ihtiyatlı davrandım ve müftüye müracaatla o sırada izinli olan bir vaizin yerine onu vazifelendirmesini teminle bir deneme yapmak istedim. Bir gün vaaz ederken kürsüde düÅŸüp bayıldı. Kendisini hastaneye kaldırdık. Doktorlar depresyon geçirdiÄŸini söyleyerek onu Manisa’daki akıl hastanesine sevk ettiler. Burada bir iki ay yattıktan sonra çıktı.’[11]
Dipnotlar
[1]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[2]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[3]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[4]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[5]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[6]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[7]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[8]Åžeytanın Gülen Yüzü. Latif ErdoÄŸan. Turkuaz:2016
[9]http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[10]http://www.haber7.com/roportaj/haber/1299859-fethullah-gulen-hareketindeki-sir-altinci-kat
[11]FETÖ Sıfırı Tüketiyor. Eren Ural. Elips: 2015